26 Eylül 2024 Perşembe

Polen Ekoloji Kolektifinden IPCC raporu değerlendirmesi

IPCC'nin raporunu değerlendiren Polen Ekoloji Kolektifi, IPCC'nin yeni yeşil düzen aldatmacasını devam ettirdiğini kaydetti. Raporu yıkımı ve sömürüyü daha da artıracak geo-mühendislik metodlarını işaret ettiğinin altını çizen Polen Ekoloji Kolektifi, "Net mesaj şu olmalıydı: Geo-Mühendislik çözüm değil; fosil yakıtları durdurun" dedi.

20 Mart'ta, iklim değişikliği konusunda bilimsel kuruluş olan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) sekiz yıllık bir çalışmanın ürünü olan Altıncı Değerlendirme Raporu'nun (AR6) son bölümü yayınlandı.

Rapora göre yüz yıldan uzun bir süredir yoğun fosil yakıt kullanılmasını, eşit veya sürdürülebilir olmayan enerji ve arazi kullanımı sebebiyle, küresel ısınma sanayi öncesi döneme göre 1.1. °C arttı. İklimin insanlar ve ekosistemler üzerindeki etkileri beklenenden daha yaygın ve şiddetli olduğu belirtilen raporda, gelecekteki risklerin her bir derecelik ısınmayla birlikte hızla artacağı kaydedildi. Raporda, "Artan hava ve iklim olayları, milyonlarca insanı akut gıda güvensizliğine ve su güvenliğinin azalmasına maruz bırakıyor. En büyük risk, en az gelişmiş ülkeler, küçük adalar ve yerli halklar, küçük ölçekli gıda üreticileri ve düşük gelirli haneler için gözlemleniyor. 1.5°C derece ile sınırlandırılmasında bile dünyanın kurak bölgelerinde 950 milyon insan su stresi, ısı stresi ve çölleşme yaşarken, sele maruz kalan küresel nüfusun oranı yüzde 24 artacaktır. Dünya, iklim krizinin bir numaralı nedeni olan fosil yakıtların yakılmasına ve çıkarılmasına acilen son vermelidir. Isınmayı 1.5°C ile sınırlandırmak için karbondioksit emisyonları 2050'lerin başında net sıfıra ulaşmadan önce sadece net 510 Gt CO2 salınabilir. Ancak sadece mevcut ve planlanan fosil yakıt altyapısından kaynaklanan CO2  emisyonları bu sınırı 340 Gt aşarak 850 Gt'a ulaşabilir. Enerji üretimi, binalar, sanayi ve ulaşım küresel emisyonların yaklaşık yüzde 80'ini; tarım, ormancılık ve diğer arazi kullanımları yüzde 20'sini oluşturuyor. İklim, ekosistemler ve toplum birbiriyle bağlantılıdır. Dünya topraklarının, tatlı sularının ve okyanuslarının yaklaşık yüzde 30-50'sinin etkin ve adil bir şekilde korunması, sağlıklı bir gezegenin sağlanmasına yardımcı olacaktır" bulguları öne çıktı.

'RAPOR YENİ YEŞİL DÜZEN ALDATMACASINI DEVAM ETTİRİYOR'
IPCC'nin raporunu değerlendiren Polen Ekoloji Kolektifi, rapora göre mevcut fosil yakıt altyapısı ve uygulanan politikalar devam ederse, 2100 yılına kadar küresel ısınmanın 3.2°C  olacağının öngörüldüğünü aktardı. Polen Ekoloji Kolektifi, değerlendirmesine şöyle devam etti: "Rapor kapitalist sistemin yarattığı iklim değişikliğinin vahametini gözler önüne serse de neoliberal sistemin yeşil boyaması, fosil endüstrisinin sloganı 'Net Sıfır' söylemine devam  ediyor. Verilen öneriler 'yeni yeşil düzen' aldatmacasını devam ettiriyor.  'Net Sıfır' kapitalist bir aldatmacadır! İklim değişikliğinin gerçek sebebi kapitalist, sömürgeci, ekstraktavist, sermaye-odaklı sistemdir! 'Net Sıfır' değil 'Gerçek Sıfır'!

'YIKIMI VE SÖMÜRÜYÜ DAHA DA ARTIRACAK GEO-MÜHENDİSTLİK METODLARINI İŞARET EDİYOR'
En olumlu senaryolar bile 2030 yılına kadar küresel ısınmanın 1.5°C'yi geçeceğini gösterirken, emisyonların 2030'a kadar yarı yarıya azaltma önerisi yetersiz ve sermaye yanlısıdır. Emisyonlar neden değil kapitalist, sömürgeci sistemin bir sonucudur.  Raporda 1.5°C hedefi için negatif CO2'ye gerek olduğu belirtiliyor. Bu da karbon yakalama (CDR) ve depolama gibi riskli ve emisyonları devam ettirebilmek için yıkımı ve sömürüyü daha da artıracak geo-mühendislik metotlarını işaret ediyor. Rapor, bunların güvensiz ve riskli olduğunu önerse de, durdurun demiyor!

Net mesaj şu olmalıydı: Geo-Mühendislik çözüm değil; fosil yakıtları durdurun!

'EKOSİSTEM TEMELLİ ADAPTASYON HEDEFLEMELİ'
Müzakerelerin son saatlerinde, Suudi Arabistan delegasyonu, fosil yakıtlarla ilgili mesajların zayıflatılması ve karbon yakalama ve depolama konusuna atıfta bulunulması için çeşitli noktalarda baskı yaptı. Raporda ayrıca uyum için özellikle daha fazla etkilenen bölgelerde iklim finansmanının artırılması talep ediliyor. Ancak biliyoruz ki uyum politikaları 'yeşil dönüşüm' altında yeşil sömürgeciliğe, kuzey ülkelerine enerji ihracatıyla mülksüzleştirmeye, emek sömürüsüne dönüşüyor. Bu nedenle, iklim finansmanı biyoçeşitliliği ve gıda egemenliğini güçlendirip sağlık ve eğitimi iyileştirip enerjide yerel demokratikleşme yaratarak ekosistem temelli adaptasyonu hedeflemeli.

'YERLİ HALKLARI VE İKLİM ADALETİNİ GÖZ ARDI ETMEKTEDİR'
IPCC, adil geçiş için sosyal koruma programları öneriyor; bu emeğin sorunlarını, yerli halkları ve iklim adaletini göz ardı etmektir. Önerilen elektrikli araba pillerinde kullanılan kobalt, lityum madenlerindeki emek sömürüsü ve ekolojik yıkım ne olacak ? Hükümetlerin iklim politikaları, harekete geçme aciliyetine cevap vermediği gibi tam tersine sera gazı emisyonları gezegenimizin limitlerini yıkarak ve artarak devam ediyor. Ilk IPCC raporundan itibaren atmosfere 1 trilyon ton CO2 salınımı gerçekleşti.

'EMİSYONLAR TEK EKOLOJİK SUÇLAR DEĞİL'
Şimdi devletlerin harekete geçmelerini bekleme zamanı değil, bizim harekete geçme vaktimiz! Her geçen gün yaşanabilecek, adil bir gezegen için çok daha geç!  Eğer sera gazı emisyonlarında hızlı ve radikal bir azalma gerçekleştirilmezse, sıcaklık artışı, toprak neminde azalma yani kuraklık ve kıtlıktan en çok etkilenecek ülkelerden biri Türkiye. İktidarın mevcut enerji politikasında fosil yakıt kullanımını azaltmanın tam tersine her yıl fosil yakıt kullanımı daha da artıyor. İnşaat, madencilik , ormansızlaştırma, tarım arazilerinin betonlaştırılması gibi diğer ekolojik yıkımlarla devlet  dünyadaki ekolojik suçlu rolünü emperyalist hiyerarşide payına düşenden de iştahlı bir şekilde oynuyor. Sera gazı emisyonlarının tek tek ülkelerde azaltılması elbette yetmez, dünya çapında bir seferberlik ve bunun için de emperyalist kapitalizmden kurtulmak gerekiyor. Kaldı ki emisyonlar iklim değişikliğini etkileyen tek ekolojik suçlar da değil."