23 Kasım 2024 Cumartesi

ISM aktivisti Sadler: Ayşenur uluslararası bir gönüllü olduğu için, hedef alınarak katledildi

Ayşenur Ezgi Eygi'nin İsrail askerleri tarafından katledilme anına tanıklık eden ISM aktivisti Rob Sadler, İsrail askerlerinin onu bilerek hedef aldıklarını söyledi ve "Onu, emeğini ve mücadelesini unutmayacağız. Onun adını kavgamızda yaşatmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

Siyonist İsrail devletinin Gazze'deki soykırım saldırıları 11 ayı geride bırakırken, işgal altındaki Batı Şeria'da da İsrail askerleri ve siyonist yerleşimcilerin şiddeti her geçen gün artıyor. 6 Eylül'de ABD vatandaşı Türkiyeli 26 yaşındaki aktivist Ayşenur Ezgi Eygi, Uluslararası Dayanışma Hareketi (ISM) kapsamında geldiği Nablus'un yakınındaki Beyta köyünde, İsrail askerleri tarafından hedef alınarak katledildi. ISM aktivistleri Rachel Corrie ve Tom Hurndall da, 2003 yılında Gazze'de siyonist İsrail askerleri tarafından katledilmişlerdi.

Cinayete tanıklık eden ISM aktivisti Rob Sadler, olay anında yaşananları, İsrail'in Batı Şeria'da genişleyen saldırılarını, diğer hükümetlerin suç ortaklığını ETHA'ya anlattı.

BEYTA'DA DAHA ÖNCE 17 FİLİSTİNLİ KATLEDİLDİ

Öncelikle bize yaşananları anlatabilir misiniz?
ISM'le çalışan insan hakları aktivistleri olarak, 6 Eylül Cuma sabahı Nablus'un yakınındaki Beyta'da namaz kılan Filistinlilere katıldık. Bu namazlar, İsrail ordusu tarafından düzenli olarak saldırıya uğruyor. Daha önce orada 17 Filistinli katledildi. Filistinlilerle bölgeden ayrılırken, İsrail ordusu kalabalığa biber gazıyla saldırmaya başladı ve çatıda keskin nişancıları gördük. Biz geriye çekilirken, üzerimize silahla ateş açtılar.

Tepenin aşağısına doğru koştuk ve bir zeytinliğe sığındık. Askerler 200 metre ötede, tepenin yukarı kısmındaydı ve Ayşenur yolun dışında, bir başka gönüllüyle birlikte zeytinlikteydi, hiçbir şey yapmıyordu. Bir süre etraf sessizdi. Ardından birkaç el silah sesi duyduk, zeytinlikte sığınırken bir başka gönüllü yardım için bağırdı. Ayşe'yi yerde gördüm bir keskin nişancı tarafından başından vurulmuştu. Sağlıkçılar çağırdık, onu bir ambulansa yerleştik ve Nablus Hastanesine bir taksi bulabilmek için orayı terk ettik. Ayşe'nin ölümü kısa bir süre sonra kesinleşti.

ULUSLARARASI BİR GÖNÜLLÜ OLDUĞUNU BİLİYORLARDI
İsrail ordusu, kendilerine tehdit oluşturan birine ateş açtıklarını iddia ediyor. Bu bir yalan. Eylemler ordunun bulunduğu yerden 200 metre uzakta, tepenin aşağısındaydı. Ateş açtıklarında ortalık sessizdi. İsrail ordusunun kalabalığa sürekli biber gazı atması haricinde ortalık sessizdi. Ve sonrasında, biz dua ederken çatıdaki keskin nişancılar ateş etmeye başladılar. Ayşe'yi, uluslararası bir gönüllü olduğu için hedef aldılar. Uluslararası bir gönüllü olduğunu biliyorlardı. Bunu tespit edebilirler, çünkü o gün orada sadece uluslararası gönüllü kadınlar vardı, çünkü namaz zamanıydı.

Uluslararası gönüllüleri hedef almalarının sebebi, insanları Filistin halkının soykırıma ve Batı Şeria'daki etnik temizliğe karşı mücadelesine destek vermekten caydırmak ve insanlığa karşı işledikleri suçların uluslararası basında ve uluslararası kamuoyunda su yüzüne çıkarılmasını engellemek.

AMACIMIZ İSRAİL'İN ŞİDDETİNİ GÖZLEMLEMEK VE KAYIT ALTINA ALMAKTI

Ne sebeple Beyta'da bulunuyordunuz?
Beyta'daki amacımız, bir namaza katılmaktı. Orada, bölge halkının daveti üzerine bulunuyorduk. Uluslararası gönüllüler pek çok hafta, Beyta'nın o bölgesinde namaz kılanlara ve eylemcilere dönük İsrail ordusunun rutinleşmiş şiddetli saldırılarını gözlemlemek için halka katılıyorlar. Beyta halkı, Beyta'nın hemen dışındaki komşu tepedeki bir yasadışı İsrail yerleşimini protesto ediyor. Biz de İsrail ordusunun bu barışçıl namaz ve eylemlere dönük vahşi baskısını gözlemlemek ve kayıt altına almak için oradaydık, Ayşe İsrailli keskin nişancılar tarafından vurulup öldürüldüğünde de bunu yapıyorduk.

GAZZE'DEKİ SOYKIRIMA PARALEL OLARAK BATI ŞERİA'DAKİ SALDIRILAR ARTTI

İşgal altındaki Batı Şeria'ya dair gözlemleriniz neler?
İşgal altındaki Batı Şeria'da, Gazze'de süren soykırımla paralel olarak Filistin halkına dönük İsrail saldırılarının net bir şekilde arttığını görüyoruz. Bu saldırılar, hem İsrail ordusunun protestolara, namazlara dönük baskılarından, hem de İsrailli yasadışı yerleşimcilerin, bütün Batı Şeria boyunca, köylerdeki Filistin halkına, koyunlarını yetiştirdikleri çiftliklere dönük tacizleri, gözdağları ve şiddetinden oluşuyor.

İSRAİL HÜKÜMETİ YERLEŞİMCİLERİ DOĞRUDAN SİLAHLANDIRIYOR
Yerleşimciler, arkalarında İsrail hükümetinin desteği olduğu için bu topluluklara dönük şiddet eylemlerini yoğunlaştırdılar. Pek çok İsrailli yerleşimci, yedek olarak İsrail ordusuna çağrıldı. Yani yerleşimciler, doğrudan Ben-Gvir tarafından, İsrail hükümeti tarafından yasadışı yerleşimci saldırılarını sürdürmek için silahlandırılıyor. Bu saldırıların hepsi elbette uluslararası hukuka göre yasadışı. Bu saldırıların önemli bir kısmı, İsrail yasasına göre de yasadışı. Buna rağmen, İsrail hükümeti onları silahlandırıyor ve çoğunlukla askerler eşliğinde, Filistinli toplulukları taciz etmeleri, gözdağı vermeleri, şiddetle saldırmaları için cesaretlendiriyor.

Bir yandan Batı Şeria'da çeyrek yüzyılın en büyük askeri operasyonuna tanıklık ediyoruz, özellikle Cenin'de. İsrail ordusu, insan hayatını alenen hiçe sayıyor, şehirlere girerek sivil altyapıyı yok ettiler, insanları rastgele katlettiler. Bütün bunlar, bütün Filistin'de süregelen, Filistin halkını, Filistin'in özgürlük ve kendi kaderini tayin etmek için umudunu yok etmeyi amaçlayan geniş çaplı bir operasyonun parçası.

TÜRKİYE'NİN 'SEMPATİSİ' İNANDIRICI GELMİYOR

Ayşenur Ezgi Eygi, hem Türkiye hem de ABD vatandaşı ancak, her iki ülkeden de Ayşenur'un ölümüne dair somut bir adım atılmadı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye ve ABD hükümetlerinin her ikisinin de İsrail'in Filistin halkına dönük soykırımında suç ortağı olduğunu söyleyebilirim. ABD açıkça onlara politik destek ve Gazze'deki soykırımı sürdürebilmesi için askeri silahlar ve bombalar sağlıyor, özellikle son 11 ayda. Türkiye hükümeti ise Filistin halkıyla dayanışmaktan bahsederken, kendi çıkarları için İsrail'in savaş makinesine güç sağlayan petrolün satılmasına olanak sağlıyor. Yani Türkiye hükümetinin "sempatisi" buradaki bizlere ve Türkiye'deki pek çok insana inandırıcı gelmiyor. Amerikan hükümetinin ve uluslararası kamuoyunun İsrail'e silah ambargosu uygulanması ve soykırıma karşı harekete geçmesi için mücadele ediyoruz.

Ayrıca, ben bir Birleşik Krallık vatandaşıyım. Birleşik Krallık hükümetine derhal İsrail'e tüm silah satışlarını durdurması çağrısı yapıyoruz, çünkü o silahlar masum insanları öldürüyor ve benim arkadaşımı öldürdü. Birleşik Krallık hükümeti de, tıpkı ABD gibi, bizzat Ayşe'yi vuran keskin nişancı kadar suçlu. Bütün batı hükümetlerinin ellerinde kan var.

FİLİSTİN HALKIYLA DAYANIŞMAYI BÜYÜTMEYE DEVAM ETMELİYİZ

Yapmak istediğiniz bir çağrı var mı?
Dünyanın dört bir yanında ve özellikle, Ayşe'nin evi olarak gördüğü ABD ve Türkiye'de insanlar, Filistin halkıyla dayanışmayı büyütmeye, İsrail'in savaş suçlarının gözlerden kaçmadığına emin olmaya devam etmeli.

Ayşe Filistin'e hepimizle aynı sebepten geldi: Filistin halkının İsrail işgalinin ezici gücüne karşı mücadelesine ışık tutmak. Ama insanların bunu bulundukları yerlerden desteklemesinin pek çok yolu var; eylemler, bağış kampanyaları ve hem İsrail hükümetini ve kurumlarını, hem de bu suçlara ortaklık eden diğer hükümetleri ve uluslararası kurumları teşhir etmek.

AYŞENUR'UN ADINI KAVGAMIZDA YAŞATACAĞIZ
Ek olarak, Ayşenur'un kaybı hepimiz için çok yıkıcı oldu. O çok cesur bir insandı. İnsan hakları için ve zulme karşı pek çok farklı şekilde, çok uzun bir süre hiç yorulmadan mücadele etti. Washington, Seattle'daki kampanyalara katılırken de, insani yardım organizasyonları için tek başına on binlerce dolar topladı. Onu, emeğini ve mücadelesini unutmayacağız. Onun adını kavgamızda yaşatmaya devam edeceğiz, böylece fedakarlıkları unutulmayacak. Çalışmaları, Filistin halkının devam eden mücadelesinde ve bu mücadeleyi destekleyen uluslararası dayanışma hareketinde ölümsüzleşecek.