8 Ekim 2024 Salı

Elende Azad yazdı | Örgütlü bir halkı hiç kimse yenemez

Dünyası küçülen insanlar kendine dönüyor ve dünyadaki sorunlara, acılara kulak tıkıyor. Yaşanan sorunların çözümsüz düşünülmesi, insanların dirayetinin kırılmasındaki temel sebeplerden birisi bu. Devrim kurumlarında örgütlenmeyen, komünlere gitmeyen insanların devrime olan inançları azalıyor.

Rojava devrimi zorlu koşullar altında ayakta kalmaya çalışıyor. Devrim topraklarının bir bölümü (Efrîn, Serêkanîyê'yi, Gîrê Spî) sömürgeci faşist Türk devleti tarafından işgal edilmiş durumda. İşgal bölgelerinde asimilasyon politikaları devam ediyor. İnsan hakları ihlal ediliyor, halka dönük savaş suçu işleniyor. Cinsel işkence de dahil olmak üzere işgal altında yaşayanlara dönük saldırılar gerçekleştiriliyor.

Devrimin özgür alanlarına dönük her gün işgal saldırıları yaşanıyor. Saldırılarda çok sayıda can kaybı ve ağır maddi kayıplar yaşanıyor. Sınırlı imkanlarla ayakta kalmaya çalışan, ağır sanayiden yoksun bir devrim ülkesinden bahsediyoruz. Her saldırının bedeli elektrik, mazot, ekmek ya da su yoksunluğu olarak karşımıza çıkıyor. Kritik süreçlerde gümrük kapıları kapanıyor, devrimi boğmak isteyenler devrim topraklarını temel ihtiyaçlardan yoksun bırakmaya çalışıyor. Emperyalist ABD'nin uyguladığı "Sezar Yasasıyla" ekonomik sorunlar derinleşiyor. Ulusal para hızla değer kaybederken, dolar yükseliyor. Halkın alım gücü düşüyor. Özellikle gençler arasında uyuşturucu kullanımı Suriye rejimi, Türk devleti ve onunla iş birliği içindeki güçlerce teşvik ediliyor, yayılmak isteniyor. Özel yöntemlerle kadınlar -özellikle de genç kadınlar- hedef alınıyor. Kadın bedenini hedef alan saldırılar gerçekleşiyor, tehdit ve şantaj yoluyla kadınlar devrim düşmanlığına zorlanıyor. Halk, devrim topraklarına sırt çevirmeleri için teşvik ediliyor, özendiriliyor, Avrupa'ya göçler artıyor. Bütün bunların içinde Rojava devrimi halkların direnişiyle, varlığıyla ayakta duruyor. Başta Kürdistan halkları için ve Ortadoğu halkları için umut kaynağı olmaya devam ediyor.

Rojava devriminde, halkın gündeminde bugünlerde artan intihar vakaları var. Politik İslamcı DAİŞ çetelerine karşı direnişiyle tüm dünyaya nam salan Kobanê topraklarında farklı nedenlerle intihar eden insanlar oldu. Konuyu TKŞ ve JKŞ gündemine aldı ve intiharlara karşı bir kampanya başlattı. Kampanyanın sloganı; "İntihar çözüm değil çözüm örgütlü yaşamda". Kampanyanın amacı intiharla son vermek, halkı bu konuda bilinçlendirmek ve örgütlü safları güçlendirmek. Özellikle kadın intiharlarının nedeni olması yanıyla erkeklerin özeleştirel olmasını sağlamak ve pratikte değişimler yaratmak için zorlayıcı olmak. Kadın dayanışmasını güçlendirmek ve devrimin kadın kanunlarının uygulanması için ısrarcı ve takipçi olmak.

Aslında bunlar TKŞ ve JKŞ'nin programatik görüş açısıyla ortaya koyduğu ve günlük çalışmalarına yansıyan temel olgular. Ancak bu kez intihar vakaları nedeniyle konuyu bu eksende tartışmaya ve çözüm üretmeye kararlı olduğunu belirtmek gerekir.

Kampanya kapsamında pek çok kurum ve örgüt ziyaret edildi, fikir alışverişinde bulunuldu. Her kurum kendi çalışmaları bünyesinde konuyu gündeme almış ve çalışmalara başlamış durumda. Kobanê hastanesi, Kobanê Emel Hastanesi, Sara Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Kurumu, Psikoloji Doktorları Birliği, Mala Jin'lerle görüşmeler yapıldı. Konu kapsamında Psikoloji Doktorları Birliği hem hastanelerde hem de komünlerde seminerler düzenliyor. Mala Jin'ler köy toplantıları yaparak özellikle kent merkezinden uzak yerlerdeki kadınlara ulaşmaya çalışıyor.

Konu kapsamında gezip dolaşılan esnaflarla uzun uzun sohbet etme imkanları oluştu, bu sohbetlerin yararları da görüldü. JKŞ, kadın intiharlarının sebeplerini anlamak ve duruma karşı mücadele etmek amacıyla mahallelerde ev toplantıları düzenledi. Bu toplantıların halkın nabzını tutmak için son derece önemli olduğunu söylemek gerekir. Kimi ev toplantılarına, yakınları intihar eden kadınlar katıldı. Kimi toplantılarda kadınların bazıları intiharı düşündüklerini itiraf ettiler.

Geçen sürede intiharlar konusunda bazı başlıkların öne çıktığı görüldü: Devrim düşmanlarının toplumu ideolojik olarak kuşatmaya çalışırken sarıldığı en büyük silahlardan birisi uyuşturucu madde kullanımı. Özellikle gençler arasında sömürgeci faşist Türk devletinin eliyle uyuşturucu madde kullanımı yaygınlaştırılıyor. Ajanlaştırma ve işbirlikçi ağına çekmek için özel politikalar uygulanıyor. Bunun karşısında, iç güvenlik güçlerinin uyuşturucuyla mücadele etmek için operasyonları ise aralıksız sürüyor. Gençlik örgütleri konuyu sürekli gündemde tutuyor. Geçtiğimiz aylarda Devrimci Komünist Gençlerin (CKŞ) uyuşturucu ile mücadele kapsamında geniş bir kampanyası oldu. Komünler ve çeşitli kurumlar bu konuda halk toplantılarına devam ediyorlar. İç güvenlik güçlerince açığa çıkarılan ajan-işbirlikçi ağlarında MİT'in hizmetine geçen hainlerin kamuoyuna açıklanan itiraflarına baktığımızda uyuşturucunun nasıl bir araç olarak kullanıldığını görülüyor. Kobanê, Yeni Emel Hastanesinden alınan bilgilere göre son iki ayda intihara teşebbüs eden bütün erkek hastalarda uyuşturucu madde bağımlılığı tespit edilmiş. İntihara teşebbüs eden bir erkek ise yakınlarına olay anını şu sözlerle anlatmış: "Ben evde yatıyordum. Sonra siyah giyimli yüzü maske ile kapatılmış yedi sekiz kişi içeriye girip beni uyandırdılar. Bana bir kablo bul ve kendini as dediler." Bahsettiği yedi sekiz kişinin, evin salonundaki yastıklar olduğu olaydan sonra anlaşıldı. Kullandığı uyuşturucu maddenin etkisiyle halüsinasyonlar görmüş ve son dakika eşinin dikkati sayesinde ölümden kurtulmuş.

Savaş tehdidi yaşamsal pek çok şeyi etkiliyor. Erkek egemenliği böylesi süreçlerde daha çok artıyor. Devrim düşmanlarının en çok hedef aldığı şeylerden birisi de devrimin kadın kazanımları. Rojava devriminin ruhu kadın kanunlarında ve yaşamda uygulanan kazanımlardadır. Aşiret yapısının hala çok güçlü olduğu topraklarda değişimi örgütlemek, geleneksel kurallarla mücadele etmek, öncelikle büyük bir ideolojik kararlılık, sabır ve direnç istiyor. Ne yazık ki örgütlülüğün biraz zayıfladığı yerlerde erkek egemenliğinin artmasına, kadın intihar vakalarının artışına denk geliyoruz. Kadınların intihar yöntemi olarak genelde asma ya da ilaç içme yöntemini kullandıkları görüldü. Şüpheli bir olay ise çatıdan atlama ile gerçekleşti. Bu vakalardan sonra kadın savunma güçlerinin açtığı soruşturmalar var bu süreç titizlikle devam ediyor. Hayatını kaybeden kadının varsa eş, babası, abisi ilk şüpheliler olarak sürece dahil ediliyor. Kadınlar arası intihar vakalarında karşılaşılan şey genelde sistematik ve uzun süreli şiddete maruz kalmış olmaları. Hemen hemen bütün vakalarda psikolojik şiddet ögeleri yüksek. Konuya dair soruşturmalar devam ettiği için resmi bilgiler sınırlı. Ancak özellikle kadınlar arasında yapılan toplantılarda öne çıkan yorum "Kimse dayanamayacağı kadar fazla zulüm olmadıkça kendini öldürmez. Hiçbir anne ne kadar zor olursa olsun çocuklarını bırakıp gitmez" yönünde. Bu ay içerisinde intihar eden kadınlardan birinin berdel ile evlendirildiği için eşinden sürekli hakaret duyduğu, yaşı eşinden daha büyük olduğu için sürekli eşi tarafından aşağılandığını ve komşularına "Ben artık dayanamıyorum kendimi öldüreceğim" dediğini öğrendik.

Devrim topraklarına yönelik saldırılar, devrim topraklarındaki kısıtlı imkanları daha da kısıtlı hale getiriyor. Birçok kişi fakirliğin intiharlara sebep olduğunu düşünüyor. Konunun gündeme getirildiği bir JKŞ toplantısında toplantıya katılan kadınlardan birisi şunu ifade ediyor. "Kimse açlıktan ölmez. Hele bugün burada asla! Açlıktan ölseydi benim karnımda ikiz bebeklerim vardı onlar ölürdü. Yoksulluk bir şekilde geçer, çaresi var. Ama bu intiharlarda başka sebepler var. Uyuşturucu kullanıyorlar bunu herkes biliyor. Kadınların intiharında zaten başka sebepler var. Ben ruh hastalıkları olduğuna da inanmıyorum. Hastalığı olanlar ilaç kullanırlar, hastalığın belirtileri olur. Nasıl oluyor da iki ay önce evlenmiş bir kadın bir sabah aniden kendini balkondan aşağıya atıyor?"

Yapılan çalışmalarda örgütlülüğün zayıfladığı yerlerde, insanların kendilerine, sanal dünyaya döndüğü görüldü. İnsanların akıllı telefonlarına gömüldüğü, herkesin bireysel bir dünyaya çekildiğini fark ettik. İnsanlar video ve sanal paylaşımlarla aslında olmayan hayatlara özendiriliyor. Dünyası küçülen insanlar kendine dönüyor ve dünyadaki sorunlara, acılara kulak tıkıyorlar. Yaşanan sorunların çözümsüz düşünülmesi, insanların dirayetinin kırılmasındaki temel sebeplerden birisi bu. Devrim kurumlarında örgütlenmeyen, komünlere gitmeyen insanların devrime olan inançları azalıyor. Kadınların yaşadıkları şiddet vakalarını kadın kurumlarına taşımaması çaresizlik hissi doğuruyor. Oysa kanunlar çok net ve kadın savunma birlikleri her alanda yer alarak kadınları korumaya devam ediyor. Bu konuda olumlu örneklerden birisi birkaç gün önce yaşandı. JKŞ, iki kadın intiharının görüldüğü bir mahallede bu kapsamda çalışmalar yürütüyor. Söz konusu olan mahallede yirmili yaşlarda genç bir kadının özel fotoğraflarının internete düştüğünü bu nedenle hem ailesi hem de eşinin ailesi tarafından ölümle tehdit edildiğini öğreniyor JKŞ'liler. Fotoğrafları, Avrupa'ya göç eden eşine yolladığını ve sabah telefonun bir şekilde kilitlendiğini ve açamadığını söylüyor. Telefoncuda telefonunu açan kadın internetteki sosyal medya hesaplarından eşine gönderdiği fotoğrafların yayıldığını fark ettiğini söylüyor. Bu kadın ölümle tehdit edildiği için JKŞ'li kadınlara ulaştı ve JKŞ aracılığıyla kadın savunma birliklerine ulaşması sağlandı. Ve kadının yaşamı güvenceye alınmış oldu. Bu örnekte görüldüğü üzere, örgütlülüğün olduğu yerde hızlıca kadınların güvenli yerlere alınması mümkün oluyor ve korkulan şeyler yaşanmıyor. Devrimin kazanımlarından birisi de kadınların devrimin kadın savaşçılarının ya da kadın kurumlarının herhangi birisinde olmasının toplumun "susmasını" sağlaması. Yani gerici kurallar, "namus" anlayışları o duvarların korumasını aşamıyor. Bu konuda kabul söz konusu. JKŞ'nin kampanya kapsamındaki bir diğer amacı böyle örnekleri arttırmak. Uyuşturucu kullanımına karşı mücadele etmek. Ve insanların devrimde örgütlenmesini sağlamak.

Biliyoruz ki "Örgütlü bir halkı hiç kimse yenemez." Örgütlenmek güçlenmek demektir ve saldırılara karşı ancak güçlü bir örgütlülükle karşı koyabiliriz. TKŞ ve JKŞ bu konudaki çalışmalarında halktan büyük ilgi ördü ve kampanya aralıksız devam ediyor. Rojava devrimini koruma ve savunmak cephelerde savaşmak kadar ideolojik kuşatma saldırılarına karşı da savunmak temel önemde duruyor.

Bunların içinde en tehlikelilerinden olan uyuşturucu madde kullanımının yaygınlaşması. Türk devletinin özel politikalarıyla ve ajan işbirlikçi ağıyla özellikle gençler uyuşturucu batağına çekiliyor. Saldırıların artmasıyla orantılı olarak erkek egemenliği de yükseliyor. Kadına yönelik şiddet vakaları artıyor. Aşiret yapısı devrim topraklarında hala varlığını sürdürüyor. Saldırıların en yoğun olduğu en kritik süreçlerde geleneksel kurallar hortluyor.