26 Eylül 2024 Perşembe

'Devlet Antakya'dan göndermek, topraklarımıza el koymak istiyor'

Antakya'da halkın yaralarını sarmayan ve ölüme mahkum eden devlet şimdi de çadırkentlerde yaşayan halkın yaşam alanlarına molozlar döküyor. Asbest tehdidi ile karşı karşıya olan halk Geri Döneceğiz Yeniden İnşa Edeceğiz Platformuyla birlikte mücadele ediyor. Platform üyelerinden Gizem Salata ve Çağdaş Can; asbest, istimlak, örgütlenme üzerine Polen Ekoloji Kolektifine konuştu. Devletin hedefinin halkı göçe zorlamak, kentin demografik yapısının bozmak olduğunu belirten Salata ve Can, "Biz daha hayattayken topraklarımıza el koydular" dedi. Dayanışma çağrısı yaptı.

Antakya'nın Samandağ ilçesinde yıkılan binaların molozları, asbest yönetmeliği kanuna aykırı uygulamalarla Deniz Mahalesinde Miheyla Sulak alanını ve döküm alanının hemen yanındaki çadır kentte yaşamak zorunda bırakılan insanları etkileyecek şekilde dökülüyor.

Molozlardan nasibin alan diğer mahalle ise ilçe girişinde bulunan Yeşilköy Mahallesi. Her iki yerde de çevre ve halk sağlığı düşünülmeden moloz döküm ve ayrıştırma işlemleri yapılıyor. Polen Ekoloji Koletifi Geri Döneceğiz, Yeniden İnşa Edeceğiz Platformundan Gizem Salata ve Çağdaş Can asbest, istimlak, örgütlenme üzerine söyleşi gerçekleştirdi.

Depremden bu yana arama kurtarma, enkaz kaldırma, molozların sağlıklı taşınması/depolanması gibi pek çok aşamada devletin kasıtlı hazırlıksızlığına ve halkı çaresiz bırakmasına şahit olunduğu kaydedilen söyleşide "Bunun karşısında halk nasıl bir örgütlülük sağladı" sorusuna Gizem Salata yanıt verdi.

SALATA: DEVLETİN GELMESİNİ BEKLESEYDİK KURTARILAN İNSANLARI DA KAYBEDERDİK
Halkın çaresiz olduğunu, ilk üç gün boyunca kimsenin gelmediğini, sevdiklerini enkaz altında kaybettiklerini hatırlatan Salata, gönüllülerin yardımlarıyla hayatta kaldıklarını belirtti. "Devletin gelmesini bekleseydik büyük ihtimal yardım edilen insanları da kaybedebilirdik" diyen Salata, birçok ihtiyacı halk arasında dayanışmayla çözdüklerini aktardı.

CAN: YERLİ İNŞAAT İŞÇİLERİ VE DIŞARIDAN GELEN MADENCİLER ÇABALADI
"Buradaki insanlar kendi cenazelerini kendileri enkaz altından çıkardılar" vurgusu yapan Çağdaş Can da yerli inşaat işçilerinin ve dışarıdan gelen maden işçilerinin insanların canlı kurtarılması için çabaladığını hatırlattı, "Birçok insanımız canlı canlı öldü. Bu noktada halk ölüme terk edildi diyebiliriz" ifadelerini kullandı.

'MOLOZLAR MAHALLENİN ORTASINA DÖKÜLÜYOR'
Döküm sahası olarak seçilen yerlere dikkat çekilen söyleşide, halk ve çevre sağlığının gözetilmediğinin altını çizen Salata, "Molozların döküldüğü yerler yaşam alanları. Mahallenin ortasına dökülüyor. Deniz Mahallesinde, Yeşilköy'de büyük bir moloz yığını var. insanlar rahatsız olduğunu söylüyor. İnsanların büyük çoğunluğu hasta oluyor" ifadelerini kullandı.

'MOLOZLAR İÇİN SEÇİLEN YERLERDEKİ EN ÖNEMLİ KISTAS RANT'
Molozların döküldüğü yerdeki en önemli şeyin rant olduğunu vurgulayan Can, "Benzin, yakıt tasarrufu için. Bizim de mücadelemiz ona karşı" dedi.

CAN: ASBEST KONUSUNDA BİLGİ VERİLMİYOR
Söküm ve taşıma sırasında yaşananlara ve asbeste ilişkin halkın bilgilendirilmediğini söyleyen Can, "Böyle bir noktada bilgilendirmeye gitmez. Çünkü o zaman insanlar ayağa kalkar, neden yanı başımıza döküyorsunuz diye. Bizim buna dair bir çalışmamız var, asbestin zararlarına dair. Diğer ülkelerde ne gibi etkileri oldu depremlerden sonra, sonuçlarına dair elimizde bilgiler var. Veri haline getirdik, insanlara ulaştırmaya çalışıyoruz" dedi.

İnsanların durumun vehametine dair bilgisi olmadığına dikkat çeken Can, bilgilendirmeyi hekimlerle yapmaları gerektiğini kaydetti. Eksik olduklarını söyleyen Can, "İnsanlar 20 yıl sonra ne olacağını bilse zaten şu ana kadar kamyonları durdurmuştu."

'ŞİRKETLER İŞÇİLERE ALACAKLARI MASKEYİ MASRAF OLARAK GÖRÜYOR'
Moloz kaldırma işini yapan işçilerin çoğu maskesiz ve önlemsiz çalışıyor. İşçi sağlığını hiçe sayan bur şirketlere ilişkin söz alan Can, "İşçilerin hiçbir şekilde hiçbir çalışma alanında sağlık koşulları gözetilmiyor. Buradaki yansıması da bu" dedi. İşçilerle irtibat kurduklarında onların da rahatsız olduğunu söyleyen Can, "Bu onlar için masraf. İşçilerin tedarik edecekleri maskeler bile masraf olarak görülüyor. Şirketlerin adlarından birini biliyorum o da Med-Genç" ifadelerini kullandı.

'MOLOZLARIN DÖKÜMÜNÜN ENGELLENECEĞİ SÖYLENDİ AMA HALA DÖKÜLÜYOR'
Çadırkentin yanına molozların dökümüne ilişkin yaptıkları eylemi hatırlatan Salata, "Yeşilköy'de yapılan eylemde şöyle bir sonuç çıktı. Bu molozların buradan kaldırılacağı, daha uzak bir alana döküleceği kararı verildi. Moloz döküm tabelaları da kaldırıldı. Ama birkaç gün sonra molozların oraya dökülmeye devam ettiğini öğrendik. Deniz Mahallesinde bir eylem yapıldı, halktan insanlar Valiyle görüştü, sorunu çözeceğini söylüyor ama hala molozlar dökülüyor" dedi.

'HALK KENDİLİĞİNDEN ÖRGÜTLENDİ'
Bu eylemleri nasıl örgütlerine ilişkin bilgi veren Can, dayanışma içinde olan insanların moloz dökümüne karşı kendi aralarında örgütlendiğini söyledi. Whatsapp guruplarında haberleşip tepki koymaya karar veren halkın yanında olduklarını ve mücadele içinde olduklarını belirten Can, "Bir nevi kendiliğinden başlıyor ama sonrasında insanlarla birlikte hareket ettiğimiz daha planlı ve programlı ilerliyor" dedi.

'YAŞANACAKLARI ÖNGÖREREK ÇOK ÖNCEDEN ÇALIŞMAYA BAŞLADIK'
Söz alan Salata da Geri Döneceğiz Yeniden İnşa Edeceğiz Platformu hakkında bilgi verdi. 6 Şubat depremiyle birlikte öne çıkacak sorunları bildiklerini; istimlak, devlet politikaları, iskan, rant, kamulaştırma, çevre kirliliği sorunlarını öngördüklerini aktardı. Önce sosyal medyada bir grup kurduklarını sonra da birebir çalışma yürüttüklerini, halkın birlikte hareket edebileceği bir alan yaratmak için komisyon ve Whatsapp grupları oluşturulduğunu, eylerin buralar üzerinden örgütlendiğini dile getirdi.

Halkın çok öfkeli olduğunu deprem sürecinde ölüme terk edildiğini yalnızlaştırıldığını ve devletin yardıma gelmediğini, çadır beklerken tırlar dolusu kefenlerin geldiğini, halkın acısını yaşarken topraklarına el konmak istendiğini anımsatan Salatan, "Bir kararname yayınlandı. Hatay'ın neredeyse büyük bir çoğunluğuna el konacak, parça parça istimlak edilecek. Mahallelere gittiğimizde şahit oluyoruz .üretim yaptığı ekinlerin üzerine beton dökülmüş, insanlara soru sorulmuyor OHAL'deyiz. Acımızı yaşamadan topraklarımıza da el koyuyorlar" dedi.

SALATA: BİZ DAHA HAYATTAYKEN TOPRAKLARIMIZA EL KOYMAK İSTEDİLER
Molozlara karşı yapılan eylemde bir tırın halkın üzerine sürdüğüne dikkat çeken Salata, bir mahallede sorun varsa tüm mahalleleri oraya yönlendirmek gerektiğini söyledi. Tekebaşı Mahallesinde 5-6 yıl önce Rüzgar Gülleri Projesi olduğunu ve insanların buna karşı birçok mahalleden Tepebaşı'na yığılındığını ve engellendiğini kaydetti. Bundan sonra da bu dayanışmanın bu şekilde örgütlenmesi gerektiğini söyledi.

'İLK HEDEFİMİZ GERİ DÖNDÜRMEK'
Can ise ilk hedeflerinin geri döndürmek olduğunu, göç edenlerin geri döndürebilmek için bir umut vermek gerektiğini söyledi. "Bu insanlar dönecek de yaşanabilir bir yerde miyiz bunu görmek istiyorlar" diyen Can, toplum sağlığı, barınma, üretim kaygısı taşındığını da ekledi.

Sol sosyalist örgütlerle dayanışmanın sahada örgütleneceğini kaydeden Can, insanların toplantılardan bıktığını belirtti. Çalışmaların örgütlenmesi ve ortaklaştırılması gerektiğini de söyledi.

'ÇALIŞMALARI DİĞER BÖLGELERE, MAHALLELERE DE TAŞIMAK İSTİYORUZ'
Salata, Samandağ'ın tüm mahallelerinde çalışma yürüttüklerini başka mahallelere de bu çalışmayı taşımayı hedeflediklerini belirtti. Salata, "Adıyaman, Maraş gibi bölgelere taşımak istiyoruz çalışmaları ama belli bir gücün olması gerek" çağrısı yaptı.

'UZATTIĞIMIZ YARDIM ELİNE KARŞILIK BEKLİYORUZ'
"Yetebilme meselesi de bizim için büyük bir sorun" diyen Can, deprem sonrası yaşananları hatırlattı. Sorunların oldukça büyük ve çok olduğuna dikkat çekti ve her alana yetişemediklerini dile getiren Can, çalışmaları halka açık yürüttüklerini sosyal medyada paylaştıklarını söyleyerek, "Uzattığımız yardım eline bir karşılık bekliyoruz" dedi.

'AMAÇLARI İNSANLARI KENDİLERİNE MAHKUM ETMEK'
Amaçlarının göç edenleri geri döndürmek ve yeniden yaşama inşa etmek olduğunu vurgulayan Can, devletin ise tam tersi göç ettirmek, topraklara el koymak, bölgenin demografik yapısını değiştirmek olduğunun altını çizdi. Can, "Hazine arazisi bomboş duruyor, tarım da yapılmıyor. Oraya neden konteynır kent kurulmasın. Yıkımın yoğun olduğu yerler var molozları temizleyip yaşam alanından uzak yere dökülüp, konteynır kent kurulmasın. Buradaki insanların yaşayış biçimini herkes bilir, insanlar üretim içine girdiğinde peynirini, zeytinini, yağını, şarabını paylaşır. Kendi mahallerinde, yan yana kalsalar bu dayanışmayı devam ettirecekler. İnsanları kendi belirledikleri yere toplayıp el mahkum hale muhtaç hale getirmek daha rahat kontrol etmeye çalışıyorlar.  Biz bunu TOKİ altı olarak görüyoruz insanları TOKİ'ye yönlendirecekler. Oradan farklı rant alanları açmaya çalışacaklar" dedi.

'İNSANLARIN TOPRAKLARINA EL KOYUP İSTEDİKLERİNE VERİYORLAR'
Can, şöyle devam etti: "Kendileri geçici el koymak diyorlar da alt yapıya bakıldığında geçici değil. El konulduktan sonra da bir daha toprak sahibi muhatap bulamıyor. Vali geliyor tehdit ediyor gidiyor bir daha kimse valiyi görmüyor. Bu bölgeye dışarıdan insan getiriliyor yerleştirilmeye çalışılıyor. Mülk sahibi de şunu söylüyor, 'kardeşim tamam anladım el koydunuz, ben yoğun bakımdaydım. Bari ben tanıdıklarımdan, konu komşumdan kimin evi yıkılmışsa, mağdursa bari kendi toprağımda söz hakkım olsun. Bunun için binlerce insan bir araya gelerek kabul ettirdik. Toprağa da el koyarım istediğim şekilde değerlendiririm tahakkümü var insanların üzerinde. Hukuk mücadelesi belli başlı noktalarda işe yaramıyor. Zaten hukuk uygulanmıyor, bu durumda tamamen rafa kaldırılıyor. İnsanlar yalnız kaldığında baş edemiyor bu nedenle bizim hızlı bir biçimde örgütlenmemiz lazım."

'BURANIN KOZMOPOLİT VE İNSANLARIN DEMOKRATİK YAPISINI BOZMAK İSTİYORLAR'
Salata da Can'dan sözü alarak şu örneği verdi: "Toplantılarda kamulaştırma ve iskan üzerine konuşuyoruz. İnsanlar çok öfkeli. Biz asla bu toprakları terk etmeyeceğiz diye düşünüyorlar. Çünkü bu toprakların insanları gerçekten bu topraklara aşık. Ve buranın çok farklı bir kültürü var. Hristiyanlar, Ermeniler, Arap Alevileri biz hep birlikte birbirimize saygı çerçevesinde yıllarca barış içerisinde yaşıyoruz. Elbette bunu bozmak isteyecekler, kozmopolit yapısını ve insanların da demokratik yapısı var. Bozmak, ortadan kaldırmak istiyorlar."

'BİZİM SESİMİZE SES OLMALARINI İSTİYORUZ'
İnsanların buraya gelmesini ve kendi gözleriyle görmesini istediklerini dile getiren Can, şu çağrıyı yaptı: "Burada ne gibi mağduriyetlerin yaşandığını kendileri görüp, buna dair bizimle beraber bu mücadelenin parçası olmalarını. Kamuoyu yaratmaya çalışıyoruz bu noktada kamuoyu oluşturmada bir parçaları olmalarını. Yayın organlarından kitlelere bizim sesimize sesi olmalarını istiyoruz."