26 Eylül 2024 Perşembe

Adana'da On'lar anıldı

Adana'da düzenlenen Kızıldere anmasında, "Düşenlerin izinden mücadelemiz sürüyor" mesajı verildi.

30 Mart kızıl dere katliamının 51. Yıl dönümünde, Adana'da, BMG, SYKP, Halkevleri, Kaldıraç, Akdeniz Kültür ve Sanat Derneği ve TİP'in katılımı ile gerçekleştirdi.

Saygı duruşu ile başlayan anma, kızıl dere katliamını konu alan konuşmalar, sinevizyon ve Sowf Işşems müzik grubunun dinletisiyle son buldu. Söz alan Akdeniz Kültür ve Sanat derneğinden Zehra Aydın yaptı.

Aydın, "Emperyalizmin emriyle iktidardaki işbirlikçilerin devrimci-yurtsever avına çıktığı, devrimin önder kadrolarından Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın katline ferman yazıldığı günlerde dünya tarihine geçen bir büyük ve erdemli eylemin kararı alınmıştır. Bugün artık nerdeyse ezbere bilinen tarihsel süreçten ziyade, dönem koşullarına genel bir bakış yapmak gerekirse, 

dönemin ana akım sosyalist anlayışının ülke ve dünyadaki gelişmeleri doğru okuyamadığı noktada, devrimci gençliğin öz bilinci ve emeğinin ürünü olan Fikir Kulüpleri Federasyonu, DEV-GENÇ'e dönüştü" dedi.

Bir ayağı topraksız ve az topraklı köylülerin hak arama mücadelesini yükseltirken, bir ayağı Filistin'de enternasyonalizmi örgütlediği kaydeden "Bir ayağı işçi sınıfının içerisinde iken bir ayağı antiemperyalist mücadeleyi büyütüyordu. Akarsular birleşip büyük bir sele dönüşürken işte tam bu günlerde işçi sınıfının ülkeyi sarsan ayaklanmasına tanık oldu tüm dünya 15-16 Haziran büyük işçi direnişi… Adeta bir ihtilal provasını andıran bu iki destansı günde devrimci gençliğin yolu işçi sınıfının yolu ile bir daha ayrılmamak üzere buluştu... Egemenler için tehlike çanları çalmaya başlamıştı" ifadelerini kullandı.

Emperyalizm ve yerli işbirlikleri aracılığıyla örgütlenen faşist çeteler devrimci kanı dökmeye başladığını kaydeden Aydın, THKO ve THKP-C'nin koşullarda doğduğuna dikkat çekti. Aydın şöyle devam etti: "Faşist çetelerin devrimin yükselişini önleyemediği noktada askeri darbe devreye sokuldu. Devrimci kadrolar için hayatta kalma ve mücadele etme artık ateşten gömlek haline gelmişti. Direnişler, işkenceler, infazlar, büyük elçi kılığında ülkeye yollanan ama aslında bir sömürü valisi olarak atanan Efraim Elrom'un Mahir Çayan tarafından cezalandırılması, Hüseyin Cevahir ve Ulaş Bardakçı'nın direnerek ölümsüzleşmesi ve ardından gelen devrimin üç önder kadrosuna verilen idam hükmü… Mahir Çayan önderliğinde THKO ve THKP-C savaşçılarının ortak kararıyla nerdeyse zamanı durduran bir erdem cengi yaşandı. Mahir Çayan ve yoldaşları Deniz'lerin hayatına karşılık Ünye Radar üssünde görevli üç ajanı esir alıp Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde bir eve götürdüler. Ve kuşatma başladı."

O dönem için en özel birlikleri ve istihbarat ajanları ile kuşatılan Kızıldere köyünde sığındıkları o kerpiç ev artık dünya devrim tarihinin karargahlarından biri olduğunun altını çizen Aydın, "Kesin infaz niyetiyle gelenlerin teslim olun yönündeki çağrıları boşuna idi... Onlar patlamaya hazır birer mavzerdiler ve Mahir'in dediği gibi dönmeye değil ölmeye gelmişlerdi. Kızıldere bir isyan, direniş ve dayanışmanın destanı! Yoldaşlarını idam sehpasından kurtarmak için göğüslerini kurşunlara siper eden kahramanların hikayesidir. Onlar Maltepe cezaevinden kendi özgürlükleri için değil dünya halkları ve yoldaşları için kanlarının son damlasına kadar mücadele etmek amacıyla omuz omuza direnişe giden tüneli aydınlığa kazdılar ve Kızıldere’de devrimin meşalesini ateşlediler. 

Başarılı olamamış olabilirler ama On'ar Türkiye sosyalist hareketinde bir yol ayrımı yarattılar. Bize isyanı, direnişi ve dayanışmayı bir miras olarak bıraktılar" dedi. 

On'ların dünya halkları ve yoldaşları için kanlarının son damlasına kadar savaştığını ve bu yolda ölümsüzleştiğinin altını çizen Aydın, "Bu yolda düşenler yolumuzdur ve unutmamalıdır ki Kızıldere son değil kavga sürüyor" vurgusu yaptı.

Etkinlik müzik dinletisiyle sona erdi.