28 Eylül 2024 Cumartesi

Şenoğlu: İmralı'da uygulanan tecrit demokrasiye uygulanan tecrittir

PKK lideri Öcalan şahsında uygulanan tecridin Türkiye'de Kürt sorunu ve demokrasi sorununun çözümsüzlüğüne hizmet ettiğini vurgulayan HDK YK üyesi Sedat Şenoğlu, giderek derinleşen tecrit rejimine karşı devrimci demokratik halk çözümünü inşa etme çağrısı yaptı.

İmralı Hapishanesi'nde tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan ve Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş'tan 20 aydır hiçbir şekilde haber alınamıyor. 20-29 Eylül tarihlerinde İşkenceyi Önleme Komitesi'nin (CPT) İmralı'ya yaptığı ziyarette Öcalan'ın görüşmeye çıkmadığına dair duyumların yayılmasıyla, çok sayıda siyasi parti, demokratik kitle örgütü ve hukuk örgütü, tecridin sona erdirilmesi ve Öcalan'la görüşme sağlanması çağrısında bulundu.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Yürütme Kurulu üyesi Sedat Şenoğlu, İmralı başta olmak üzere hapishanelerde giderek derinleşen tecrit ve iktidarın Kürt sorununda ısrar ettiği çözümsüzlük politikalarını ETHA'ya değerlendirdi.

İmralı tecridinin bir bütün olarak Kürt sorunuyla ele alınması gerektiğini dile getiren Şenoğlu, "İmralı ve tecrit denince aslında 100 yıllık bir sorundan, Kürt sorunundan bahsediyoruz. Kürt halkının politik, demokratik haklarının inkar ve imha edilmesinden, bu halkın her türlü zor, şiddet aygıtıyla, devlet gücüyle yok edilmesinden bahsediyoruz" dedi.

Öcalan'ın 1999'dan itibaren İmralı Hapishanesi'nde tutsak edilmesinin de devletin Kürt sorununu ezerek ve şiddet politikalarıyla "çözme"ye çalışmasının, inkarcı ve sömürgeci politikaların devamı olduğunu ifade eden Şenoğlu, güncel olarak Kürt sorununun çözümünün kendini her bakımdan dayattığını söyledi.

'ÇÖZÜME DAİR GERÇEK BİR ADIM REJİMİN VAROLUŞUNU SORGULATABİLİR'
Sorunun çözümü için büyük bir halk iradesi, örgütlü, politik bir güç inşa edildiğinin altını çizen Şenoğlu, çözüm için Türk devletinin 100 yıllık cumhuriyet rejiminin bütün kodlarını ve varoluşunu sorgulanması gerektiğini belirtti. Şenoğlu, "Bu durum da AKP-MHP iktidarının kendi varoluşunun temellerinin ortadan kalkması anlamına geliyor" diye ekledi. 

Rejimin bu durumu bir beka sorunu olarak gördüğüne işaret eden Şenoğlu, şöyle devam etti: "Hakikaten de öyle. Çünkü Türkiye'deki genel demokrasi sorununun en temel unsurlarından olan Kürt sorununun toplumsallaşması, çözüm arayışlarının meşrulaşması ve yayılması yönünde her ilerleme, mevcut faşist rejimin meşruiyetinin de sorgulanmasının, varlığının ortadan kalkmasının koşullarını yaratıyor. O bakımdan İmralı tecridi, böyle tarihsel bir çözümün, çözümsüzlüğe havale edilmesi anlamına geliyor. Her türlü demokratik, çözüme yönelik girişim Türkiye'deki cumhuriyet sisteminin sorgulanması anlamına geliyor, haliyle İmralı'da belki de dünyada eşi benzeri görülmeyen bir mutlak tecrit uygulanıyor."

'ÖCALAN KÜRT HALKININ ÇÖZÜM İRADESİDİR'
İmralı tecridinin Abdullah Öcalan'ın kişisel özgürlüğünün ötesinde tarihsel kimliğine yönelik olduğunu belirten Şenoğlu, tecridin kalkmasının tarihsel bir sorunun çözümünün koşullarının değişmesi anlamına geldiğini söyledi. Öcalan'ın da bu durumu böyle ortaya koyduğunu hatırlatan Şenoğlu, "Son 20 yılın bütün deneyimleri de gösteriyor ki Öcalan, geniş Kürt halk yığınlarının hem Türkiye'de, hem Kürdistan'ın parçalarında ve Ortadoğu'da çözüm iradesidir" vurgusunda bulundu.

Tecridin kalkmasının Öcalan'ın çözüm fikirlerinin toplumla buluşması ve demokratik ortamda tartışılır hale gelmesini sağlayacağını ifade eden Şenoğlu, devletin de Öcalan'ın politik çözüm gücü olduğunun farkında olduğunu dile getirdi.

2013-2015 yılları arasında gerçekleşen müzakere sürecini hatırlatan Şenoğlu, sürecin güçlü etkileri olduğunu kaydetti. Öcalan'ın Newroz mektuplarının sadece Kürt halkında değil bütün Türkiye halklarında, işçi, emekçi ve ezilenlerinde büyük bir karşılık bulduğunu söyleyen Şenoğlu, "Barışçıl bir çözüm arama isteği, ölümlerin durması, sorunun açık bir şekilde tartışılır hale gelmesi toplumda büyük bir barış umudunu, fikrini ve duygusunu geliştirmişti. Toplum o dönem gerçekten Öcalan'ın çözüm perspektifine kendini çok yakın hissetmişti" dedi.

2015'te müzakere masasının yıkılmasıyla savaş ve tecrit politikalarının ağırlaştığını ifade eden Şenoğlu, bugün mevcut iktidarın Kürt sorununu ezerek, tasfiye ederek, şiddet zoruyla çözmeye çalıştığını ancak bu sorunun bu şekilde çözülemeyeceğine dair sayısız deneyim olduğunu vurguladı.

Mevcut iktidardan Kürt sorununun demokratik çözümüne dair yeni bir adım beklenemeyeceğini ifade eden Şenoğlu, AKP'nin çözüm süreci sonrası Öcalan'la yapılan görüşmeleri araçsallaştırmaya ve kendine buradan politik meşruiyet yaratmaya çalıştığına işaret etti. "İmralı'ya uygulanan tecrit, Türkiye'nin demokrasisine, demokrasi arayışına uygulanan tecrittir. Çünkü Kürt sorunu, genel demokrasi sorununun başat unsurudur. Türkiye'de Kürt sorununun demokratik çözümüyle ilgili koşullarda bir değişim ve dönüşüm olmadığı sürece genel demokrasi sorunu çözülmeyecektir" diyen Şenoğlu, AKP-MHP iktidarının çözüm gibi bir amacı ve isteği olmadığını vurguladı.

'CPT KURUMSAL MİSYONUNA UYGUN HAREKET ETMİYOR'
İşkenceyi Önleme Komitesi'nin (CPT) 20-29 Eylül tarihlerinde İmralı Hapishanesi'ne yaptığı ziyarette Öcalan'ın görüşmeye çıkmadığına dair duyumlara değinen Şenoğlu, bu duyumu Öcalan'ın tecride dönük bir protestosu olarak yorumladı. Öcalan'ın geçmişte de devleti ciddiyete davet eden ve çözüm odaklı görüşmeler sürdürülmediği, siyasi bir muhatap olarak görülmediği müddetçe görüşmelerin bir anlamı olmadığına dair açıklamalarını hatırlatan Şenoğlu, Öcalan'ın sorunun tarihsel boyutuna ve önemine denk bir ilişki kurulmasını isteyen tutum ortaya koyduğunu dile getirdi.

CPT'nin işkencenin önlenmesi bakımından kurumsal misyonuna uygun hareket etmediğini vurgulayan Şenoğlu, CPT'nin son raporlamasını devletlere sunarak onay aldıktan sonra yayınladığını hatırlattı. "CPT yine de Avrupa Konseyi'ne bağlı bir örgütlenme olduğu için rolünü daha etkin oynayabilir ama bunu da yapmıyor. Çünkü bu kurumlar batı emperyalizminin politikalarından aykırı davranmıyor" diyen Şenoğlu, Öcalan'ın da bunun farkında olarak tutum aldığını söyledi.

'TECRİT POLİTİK KİMLİKLERİN TASFİYESİNİ AMAÇLIYOR'
90'lı yılların ortasında gündeme gelen tecrit politikalarının hapishanelerdeki ölüm orucu direnişleriyle boşa çıkarıldığını hatırlatan Şenoğlu, sonrasında 19 Aralık 2000'de 20 hapishaneye imhacı, katliamcı bir saldırı gerçekleştirildiğini ve tecrit politikalarının yaygınlaştırılmaya başlandığını vurguladı. İmralı tecridinin de yıllara yayılan bu politikanın bir örneği olduğunu belirten Şenoğlu, şöyle devam etti: "Toplumsal mücadeleleri, devrimci mücadeleleri, halkların ve işçi sınıfının özgürlük isyanları, taleplerini kontrol altına almak için önce onların örgütlü güçlerine saldırılır. Bu dünyanın bütün baskıcı, otokratik, faşist diktatörlük rejimlerinde böyledir. Haliyle Türkiye'deki politik ve toplumsal mücadelenin bütün öncü, örgütlü güçleri hapishanelerde. Hapishanelerde yabancılaşma, politik kimliklerin tasfiye edilmesi amacıyla hareket ediliyor. Hapishanelerde bu başarılırsa bütün toplum tecrit altında alınabilir, o tecrit politikası toplumsallaştırılır. Bu politika 20 yıldır çok ağır bir şekilde yürütülüyor. Her hapishanede yürütülen bu politikanın İmralı için en ağır koşullarda yürütülmesi de İmralı'nın temsil ettiği toplumsal ve tarihsel politik misyonla ilgili."

'TECRİT POLİTİKALARI TÜM TOPLUMA DAYATILIYOR'
Türkiye'de söz ve eylem hakkının, basın özgürlüğünün, sendikal hakların, demokrasinin bütün unsurlarının hayat bulabileceği bir ortam yaratılmasıyla İmralı'daki tecridin dolaysız bağlantısı olduğunu vurgulayan Şenoğlu, İmralı'da en katı haliyle süren tecridin bütün topluma yayıldığını dile getirdi. "Mücadele eden güçler, özgürlük, hak ve adalet talebi olan bütün kesimler, kadınlar, gençler, Aleviler, doğa mücadelesi verenler, işçiler, emekçiler, köylüler; hepsinin her türlü mücadelesi, en ufak hak talebi, en ufak demokratik çıkış kuşatılıyor, toplumdan yalıtılıyor ve ezilmeye çalışılıyor. Hapishanelerde yürütülen bu bütünlüklü politika aslında tüm topluma dayatılıyor" diyen Şenoğlu, tecrit rejiminin ancak toplumun içinde bulunduğu tecrit koşullarını anlaması, kavraması ve tecride karşı birleşik bir direniş hareketi yaratmasıyla kırılabileceğinin altını çizdi.

Neoliberal kapitalist düzenin Türkiye'ye yansımasıyla ülkede yaşanan çoklu krizin ezilenleri içinde bulunduğu koşulları sorgulamaya ve isyan etmeye taşıdığını kaydeden Şenoğlu, "Mesele bunları birleştirmek; tecride karşı mücadelenin demokrasi mücadelesinin esaslarından biri olduğunu görmek. İmralı tecridi, Kürt sorununun çözümsüzlüğü, işçilerin, emekçilerin, halklarımızın iktisadi ezilmişliği, politik baskı, ideolojik kuşatma, her türlü kültürel, ekolojik yıkım, cins kırımları, bunların tümünün aynı saldırı konseptinin parçası olduğunun görülmesi ve birleştirilmesi gerekiyor ki gerçek çözüm ortaya çıksın" dedi.

'TECRİDE KARŞI DEVRİMCİ DEMOKRATİK HALK ÇÖZÜMÜNÜ İNŞA ETMELİYİZ'
Bu gerçekliğin ortaya koyduğu aciliyete uygun, tecridi kıracak ve Türkiye'de devrimci demokratik mücadelenin önünü açacak güçlü birleşik hamle geliştirme konusunda eksik kalındığını ifade eden Şenoğlu, Türkiye'de örgütlü politik güçler açısından sistemden kopma ve sistemi doğru çözümlemeye dair sorunlar olduğunu belirtti. "Bu rejimin gerçekliği ve mücadelenin buna uygun ihtiyaçlarıyla doğru, devrimci, köklü bir ilişki kurulamadığı için ya da burada eksiklikler olduğu için toplum da güçlü bir şekilde birleştirilemiyor" diyen Şenoğlu, toplumla bu gerçekliği birleştirecek olanın öncelikle toplumun örgütlü, sosyalist, devrimci, demokrasi güçleri olduğunu kaydetti.

Tecrit rejimine, faşizme, neoliberalizme karşı devrimci demokratik halk çözümü yönünde bir irade inşa etmenin önemini vurgulayan Şenoğlu, Gezi direnişini hatırlatarak toplumun böyle bir potansiyele sahip olduğunu belirtti. Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük işgal saldırıları ve saldırılar karşısında gelişen direniş, HDP'ye dönük kapatma davası ve yaklaşan seçimlere işaret eden Şenoğlu, Türkiye'nin siyasi geleceğine ilişkin kritik bir döneme girildiğini söyledi. "Cumhuriyetin ikinci yüzyılına" nasıl girileceğinin ilerleyen aylarda verilecek mücadeleyle belli olacağını belirten Şenoğlu, "Umutlu, inançlı, kararlı ve kazanacağımız inancını kaybetmeden, direnişçiliğimizi ve inşacılığımızı büyütmek çözümün yolunu da gösterir" dedi.