28 Eylül 2024 Cumartesi

Pınar Gayıp yazdı | Yer altında ölüme, yer üstünde açlığa mahkum edilenler

Yüzlerce işçi patronların kar hırsı yüzünden katledildi. Türkiye'de değişen hükümetler bekasını işçilerin kanı üzerinden sürdürmeye çalıştı. 1940'tan 2022 yılına yüzlerce -kayıtlı- işçi emekçi düşmanı bu politikalar yüzünden katledildi. 4 Aralık Dünya Madenciler Günü'nde katledilen her bir madenciyi anarken, madenci hakları için mücadele ederken ölümsüzleşen Tahir Çetin ve Ali Faik İnter'in de yadını uyandıralım. Katledilen her bir işçinin hesabının sorulacağı tek yer sokak, direniş alanları. İşçi ve emekçilerin cesetleri üzerine iktidarını sağlamlaştırmak isteyenlere verilecek en iyi yanıt da mücadele. Her birine söz olsun...

Bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü. Maden işçilerine kocaman bir mezarlık olan Türkiye'de katledilen yüzlerce maden işçisinin hesabı sorulmadan, adalet sağlanmadan yine bir 4 Aralık'ı karşılıyoruz.

Hikayesi Roma İmparatorluğuna dayanan 4 Aralık, efsaneye göre babasının gazabından kaçan Santa Barbara'nın İzmit yakınlarında bulunan madencilerin çalıştığı mağaraya sığındığı gün. Madenciler için koruyucu azize olan Santa Barbara, o günden bu yana madencileri koruyor ya da öyle olduğuna inanılıyor. İlk olarak Anadolu'da daha sonra Avrupa'da ve şu anda tüm dünyada 4 Aralık, Dünya Madenciler Günü olarak anılıyor.

Hikaye işçilerin korunduğunu salık verse de maden işçilerinin canı kar uğruna hiçe sayılıyor. AKP-MHP iktidarının sermaye odaklı neoliberal politikaları nedeniyle kamu kurumu olan Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) adım adım özelleştirildi. Önce yatırımsız bırakılan kurum 2002 yılında yer altı ve yer üstü olmak üzere toplam 15 bin 761 çalışanı bünyesinde barındırırken, 2021 yılında kurumda çalışan işçi sayısı yalnızca 7 bin 602.

Yüksek öncelikli ağır ve tehlikeli işkolu olan maden sektöründe işçi sayısı çok önemli. Sektörde iş kazası kaçınılmaz olduğu kadar yüzde 99'u da önlenebilir. Yer altı ve yer üstü işçilerinin görevleriyle kolektif bir çalışma sistemine sahip maden sektöründe, işçilerin sayısının azalmasıyla zincirdeki halka da kopmaya başladı. İşçinin bir alanda uzmanlaşmasının önüne geçildi, işçi her işi yapmaya zorlandı.

Maden işçileri adım adım ölüme sürüklenirken, işçi ve emekçi düşmanı iktidarın sözcüleri hep bir ağızdan iş cinayetlerinin sektörün fıtratında olduğunu haykırdı, katledilen işçilerin hesabı sorulmasın diye "şehit" ilan edildi, bu ilana uygun şekilde cenaze törenlerinde tabutlar Türk bayraklarıyla donatıldı. Bununla da yetinmeyerek ailelere "kan parası" adı altında sus payı verildi. Bu politikalar nedeniyle katledilen yüzlerce maden işçisinin hesabı sorulmadı, onlar için adalet mücadelesi yürütenler, sorumlular yani patronlar korunmak amacıyla "cezalandırıldı."

Soma katliamında "ilk gözağrım, bana ilk anne diyenim" dediği oğlunu kaybeden Gülsüm Çolak, sermayeye değil garibana da işleyen bir adalet istediklerini söylemişti. Elmas Kaya ise "Bu acı sadece bizim değil" diyerek adalet mücadelesinde dayanışma çağrısı yapmıştı. Katliamın üzerinden 7 sene geçti, patronlar göstermelik cezalarla korundu. Aileler "kan parası"yla susturulmaya çalışıldı. Katliamın hemen ardından adalet isteyen madenci yakınını tekmeleyen dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın Özel Kalem Müdürü Yusuf Yerkel, Frankfurt'a ateşe olarak atandı. Katledilen madencilerin savunmanlığını üstlenen Selçuk Kozağaçlı yıllardır, Can Atalay ise birkaç aydır tutsak.

Henüz Soma katliamı hafızalarda yerini korurken 14 Ekim gecesi TTK'ya bağlı Amasra Taşkömürü İşletmesi Müessesesinde yaşanan grizu patlamasında 42 işçi katledildi. Danıştay Raporu'nda yapılan patlama uyarısı yok sayıldı, haberlerine erişim engeli getirildi. Az sayıda işçinin çok fazla iş yaptığı madende, düzenli yapılması gereken tatbikatlar gerçekleşmedi. Katliamın hemen ardından Erdoğan başta olmak üzere hükümet sözcüleri "fıtrat" ve "şehit" açıklamaları, işçilerin canına ödeyeceklerini duyurdukları parayla bedel biçme sırasına girdi. Geçici olarak Müessese'ye müdür atanan TMMOB üyesi Cüneyt Yamudi, yandaş Enerji Bir Sen'in isteği ile görevden alındı. Katliamın ilk anından şu ana, hazırlanan bilirkişi raporları, köşeye sıkışan iktidarın çelişkili sözleri sorumlunun kendisi olduğunu defaatle kanıtladı. Her ne kadar bunu dile getirenler "terörist" ilan edilse de korku iklimine meydan okunduğu bugünlerde "terörist" olmayı göze alanlar işçilerin katilinin iktidar olduğunu haykırdı.

İSİG Meclisi'nin verilerine göre 7 Mart 1983 yılında Armutçuk maden ocağında 103, 10 Nisan 1983 yılında Kozlu maden ocağında 10, 14 Temmuz 1983'te Yeni Çeltek Amasya kömür maden ocağında 5, 31 Ocak 1987'de Kozlu'da yaşanan göçükte 8, 31 Ocak 1990'da Amasra kömür madeninde grizu patlamasında 5, 07 Şubat 1990 Amasya yeni Çeltek maden ocağı grizu patlamasında 68, 03 Mart 1992'de Kozlu maden ocağı grizu patlamasında 37, 08 Ağustos 2003 Erzurum Aşkale kömür madeni grizu patlamasında 8, 22 Kasım 2003'te Karaman Ermenek kömür madeni grizu patlamasında 10, 08 Eylül 2004 Kastamonu Küre metalde çıkan yagında 19, 21 Nisan 2005'te Kütahya Gediz kömür madeninde grizu patlamasında 18, 2 Haziran 2006'da Balıkesir Dursunbey kömür madeninde grizu patlamasında 17, 10 aralık 2009 Bursa Mustafakemalpaşa kömür madeni grizu patlamasında 19, 23 Şubat 2012 Balıkesir Dursunbey kömür madeni grizu patlamasında 13, 17 Mayıs 2010'da Karadon kömür madeni grizu patlamasında 30, 13 Mayıs 2014'te Soma maden ocağında yaşanan göçükte 301, 14 Ekim 2022'de ise Bartın'da yaşanan grizu patlamasında katliamda 42 işçi katledildi. 6 ve 10 Şubat 2011'de Kahramanmaraş, Elbistan'da Ciner Holdinge ait Çöllolar kömür madeninde ardı ardına iki göçük yaşandı 11 işçi hayatını kaybetti. 9′unun cesedi dahi çıkarılmadı.

Yüzlerce işçi patronların kar hırsı yüzünden katledildi. Türkiye'de değişen hükümetler bekasını işçilerin kanı üzerinden sürdürmeye çalıştı. Milli Koruma Kanunu'na dayanılarak 1940'ta getirilen ikinci iş mükellefiyetiyle ikinci emperyalist paylaşım savaşının getirdiği ekonomik sorunlar Zonguldak havzasında yaşayan halkların omuzlarına yüklenmiş, 15-65 yaş arasındaki erkekler madenlerde silah tehdidiyle çalışmaya zorlanmıştı. Çok sayıda işçi Zonguldak madenlerinde çalışırken katledildi, hayatta kalabilenler ise yakalandıkları tüberkülöz nedeniyle yaşamını yitirdi.

2022 yılına kadar yüzlerce -kayıtlı- işçi emek düşmanı bu politikalar yüzünden katledildi. 4 Aralık Dünya Madenciler Günü'nde katledilen her bir madenciyi anarken, madenci hakları için mücadele ederken ölümsüzleşen Tahir Çetin ve Ali Faik İnter'in de yadını uyandıralım.

Maden işçilerinin kıdem, ihbar tazminatları ve ücret alacakları için Manisa'nın Soma ilçesinden Ankara'ya giden, Maden-İş Başkanı Tahir Çetin ve maden işçisi aynı zamanda da babasını iş cinayetinde kaybeden Ali Faik İnter geçirdikleri trafik kazasında hayatını kaybetti. Çetin ve İlter'in ölümü iş cinayeti olarak kayıtlara geçmese de tam anlamıyla bir iş cinayetidir. Çünkü görüşmelerde "şeref" sözü veren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sözünü yerine getirmeyince maden işçilerinin Ankara'ya girişini yasaklamış; sendika üyeleri dört gün boyunca kent girişinde bulunan bir benzinlikte kalmış, jandarmanın her an baskın yapabilme ihtimaline karşı hiç dinlenmemiş, bayram öncesi Soma'ya yola çıkmış, bedenleri uykusuzluk ve yorgunluğu kaldıramamıştı...

Maden işçileri hakları için ama en çok da katledilmemek için direniyor. Ocak 2022'de Divriği Çelik Madeni'nde 600 işçi maaşları ve sosyal haklarının günün koşullarına göre düzenlenmesi için direnise geçti ve kazandı. Ağustos 2022'de Manisa Soma'da Eynez açık ocağının bir bölümünün özelleştirilmesine karşı Ankara'ya yürüyüşe giden maden işçilerinin direnişi 42 günün ardından zaferle sonuçlandı. Erzincan'da Anagold Altın Madeni'ne ait İliç Çiftay Şantiyesi'nde çalışan 900 işçi, haklarını almak için iş bıraktı. Özyeğin Holding/Fiba Enerji’ye bağlı Polyak Madencilik’te üyelerine yönelik baskı ve işten atmalara karşı Bağımsız Maden-İş'in başlattığı direniş son ve birkaç örnek.

Adaletsizlik karşısında adalet arayan Soma ailelerinin mücadelesi gerek kazanımla sonuçlanan gerek büyük bir cüretle süren direnişler Bartın maden katliamında sorumluların korunmasının önüne nasıl geçileceğini, yeni maden katliamlarının yaşanmasının nasıl engelleneceğini gösteriyor.

Katledilen her bir işçinin hesabının sorulacağı tek yer sokak ve direniş alanları. İşçi ve emekçilerin cesetleri üzerine iktidarını sağlamlaştırmak isteyenlere verilecek en iyi yanıt da mücadele. 4 Aralık'ta bir kez daha her birine söz olsun...