28 Eylül 2024 Cumartesi

Muğla halkı ekolojik talana karşı miting düzenledi

Muğla'da yaşanan ekolojik talana karşı 83 ekoloji örgütü ve siyasi partinin düzenlediği mitingde bir araya gelen yüzlerce kişi, talana ve yıkıma karşı mücadele çağrısı yaptı.

Muğla'daki 83 ekoloji örgütü ve siyasi parti kentteki ekolojik talana karşı "Çok geç olmadan" şiarıyla miting düzenledi. Kent merkezindeki Mehmet Ali Eren Parkı'nda toplanan ekolojistler, açık otopark pazarı alanına yürüdü.

"Kömürsüz Muğla için", "Madene inat doğada inat ediyoruz", "Doğayı ve yaşamı savunuyoruz" ve "Bırakın doğal kalsın" pankartlarının açıldığı yürüyüşte, "Termik santraller kapatılsın", "Muğla yok olmasın", "Sağlığımız için taş ocağına hayır" ve "Haklarımızı gasp eden ÇED kararlarını tanımıyoruz" dövizleri taşındı. Yürüyüş boyunca sık sık "Yaşam alanları müşterektir", "Havama, suyuma, toprağıma dokunma", "Akbelen ormanını vermeyeceğiz", "Madene, betona, kömüre dur de" sloganları atıldı.

Miting yerel bir grubun müzik dinletisiyle başladı. Ardından ortak basın metnini Haluk Özsoy ve Melda Omay okudu.

'YAŞAM ALANLARIMIZI TALAN EDENLER BİZİ YOKSULLUĞA MAHKUM EDİYOR'
Yaşam alanlarını, doğa ve ekolojik varlıklara saldırıların sürdüğü kaydedilen açıklamada, "Türkiye'de saldırılar saymakla bitmiyor, Muğla'da ortalamanın üstünde kötü bir durum var. Kar üzerine kurulu kapitalist sistem bizi geçinme araçlarımızdan yoksun bırakarak sürdürülmek isteniyor. Yoksulluğa, geçinememeye, yaşam alanlarımızdan edilmeye hayır diyoruz, kabul etmiyoruz. Saymakla bitmeyecek saldırılar, meclisten ya da kendisini sermayenin istediği her şeyi yapmakla görevli sayanlarca hızla uygulanıp hukuk-mevzuat diye karşımıza çıkarılıyor. Dünyada, yurttaşlarının kamu organlarını bu kadar çok davayla durdurmaya çalıştığı başka bir ülke yoktur. Açılan davaların yetmediği bütün ülkede talana, yağmaya karşı yaşadığı yeri savunmaya, geçinmeye çalışan ezilen, yerinden edilen, yaşam alanlarından koparılanların çığlığı, karşı çıkışı yükseliyor her yerden. Kabul edilemez, etmediğimiz kararlar bizi yoksullaşmakla, aşımızdan ekmeğimizden etmekle kalmıyor, canımızı da alıyor. Daha dün Bartın'da en az 41 işçi, geçinmeye çalışırken canından oldu; hepsini saygıyla anıyoruz" denildi.

'TALAN HER YERDE'
Fethiye'den Bodrum'a, Kavaklıdere'den Datça'ya kadar talana dikkat çekilen açıklamada, "Bu talan maden ocaklarıyla, termik santrallerle, kıyıların işgaliyle, halkın yaşam alanlarına erişemez hale gelmesiyle sürüyor, kabul etmiyoruz. Bu talan hepimize, halka ait olanın halka karşı kullanılmasıyla, şirketlerin, parası bol olanların özel mülkü haline getirilmesiyle yürütülüyor. Yetmiyor, acele kamulaştırmalarla yoksulların elindeki geçinme araçları da alınmak isteniyor. Sürdürülen talan aynı zamanda parçası olduğumuz doğayı, ekolojimizi yok ediyor" diye belirtildi.

'TERMİK SANTRALLER, KIYI TALANI, TARIM ALANLARININ YOK EDİLMESİNE SON VERİLSİN'
Muğla'nın yüzde 59'unun maden ruhsat alanı ilan edildiği, bozulmamış doğa parçası kalmadığı, termik santrallerin halkın sağlığını bozarak canından ettiği vurgulanan açıklamada, santrallerin kapatılması ilgili kararların 1996 yılında alınmasına rağmen uygulanmadığına dikkat çekildi. Güneş enerjisi, temiz enerji adı altında santrallerin ömrünün uzatılmaya çalışıldığı belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Bunun bir aldatmaca olduğunu biliyoruz, bu yanıltmaya ortak olmamız isteniyor; kabul etmiyoruz, canımızdan olmaya ortak olmayacağız. Deştin'de süren, tarım alanlarını yok edecek, tarımı imkansız hale getirecek, ortak varlıkları yok edecek çimento fabrikası inşaatının bir an önce durdurulmasını istiyoruz. Fethiye'den Datça'ya, Gökova'dan Bodrum'a kıyılar talan ediliyor. Dünya'da benzeri olmayan, kamuya ait kıyılar talan ediliyor."

'ORMANLAR YOK EDİLDİ'
Su kıtlığı yaşanan Muğla'da termik santrallerin suyu kirlettiği hatırlatılan açıklamada, ormanların endüstriyel plantasyon kararları, enerji nakil hatları, özelleştirme, orman yangınlarıyla talan edildiği belirtildi. Açıklamada, Muğla ormanlarının yanı sıra Amazon, Cudi ve Dersim ormanlarının yangınlarla, ağaç endüstrisine girdi sağlamak için kesilip yok edilmesini kabul etmedikleri vurgulandı.

Taleplerin sıralandığı açıklamada, şunlara dikkat çekildi:
"√ Devlet tarafından uluslararası sözleşmelerle üstlenilen yükümlülüklere uygun davranılsın.
√ Çevreye-ekolojiye ilişkin kararlar, ortak varlıklar, hayatın korunması, süreklilik esas alınarak verilsin.
√ Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı işlevlerine göre bölünerek, doğal olanı korumak için yeniden yapılandırılsın.
√ İklim krizi hepimizin, bütün dünyanın sorunu olduğu kabul edilsin.
√ Başta fosil yakıt kullananlar olmak üzere, iklim krizine katkıda bulunan tesisler ve projeler bir an önce sona erdirilsin.
√ Özelleştirme uygulamalarına derhal son verilsin; tersine, kamulaştırma yoluna başvurulsun.
√ Kıyıların metalaştırılmasından vazgeçilsin.
√ Bilimsel olmadığı mahkeme kararları ile kanıtlanmış Ekolojik Temelli Bilimsel Raporlara dayanarak ve şirketlerin çıkarlarına göre kullanmayı esas alarak, bütün Türkiye'de doğal sit alanlarının belirlenip ilan edilmesinden derhal vazgeçilsin."

Mitingde, ekolojik talana karşı mücadele veren yöre halkı da söz alarak, talana karşı birleşik mücadele çağrısı yaptı.