25 Eylül 2024 Çarşamba

Mazlum Diyar Serhat yazdı | Dağlık Karabağ: Düğüm mü, kendi kaderini tayin sorunu mu?

Dağlık Karabağ'ı işgal planının çok yönlü amaçları, bölge içi ve dışı elde edilmesi planlanan hedefleri var. Türk sömürgeciliği, Ortadoğu'dan Kuzey Afrika ve Güney Kafkasya'ya kadar geniş bir alanda kriz yaratma potansiyeline sahip. Bu çerçevede ABD ve Rus emperyalistlerine, Avrupa Birliği, BM ve NATO ilişkilerine kadar merkez kuvvetlerle kendi çıkarları doğrultusunda ilişkilerini, yeni güç pozisyonlarına göre yeniden tanzim etme çabası içinde olduğunu görüyoruz.

Dağlık Karabağ, M.Ö. 300'lü yıllara kadar uzanan köklü tarihi ile kesintisiz biçimde Ermeni halkına yurt olmuş bir coğrafya. Tarih boyunca zaman zaman istilalara maruz kalmış, İran'ı işgal eden Arap istilalarından payını almış ama Ermeni halkı boyun eğmemiş, her fırsatta bağımsızlığı için savaşmış. 
1400'lü yıllarda kısa bir dönem Akkoyunlu kabile konfederasyonuna bağlansa da yönetim yine de Ermeni prenslerinin elindeydi.

Kuruluşundan sonra Osmanlı’nın doğuya yöneldiği ve Safevilerle giriştiği savaşlarda Karabağ da işgal saldırılarına maruz kaldı. Yavuz ve Kanuni dönemlerinde karşı karşıya gelen Karabağ Ermenileri ile Osmanlılar sık sık savaşa tutuşmuş, Ermeni Karabağ bağımsızlığından ödün vermemiş ve karşı koymuştu. 

1501'den 1736'ya kadar Safevi imparatorluğuna bağlı kaldığında da Karabağ yine de Ermeni Ziyadoğlu Gajar tarafından yönetilmekteydi.
Safevilerin son dönemlerinde Nadir Şah'ın yönetime gelmesiyle birlikte Karabağ İran'a bağlandı. İran hükümdarlığı altındayken ülke yönetimi ilk kez Türk boylarına devredildi. İran etkinliğinde kurulan Karabağ Hanlığı, 1813 yılında toprakların Rus imparatorluğuna geçmesi ile dağıtıldı. Aynı dönemde İran içlerine dağıtılmış Ermeniler, Karabağ’a dönerek geleneksel prensliğin topraklarına yerleştirdiler. Bu dönemde, Ermenilerin %90'ların üzerinde nüfus yoğunluğuna sahip olduğunu gösteren kayıtlar var.

1917 Ekim Devrimi ile Karabağ bölgesi önce Transkafkasya Demokratik Federasyon Cumhuriyeti’nin bir parçası oldu. Daha sonra Cumhuriyet Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan devletlerine dönüştürülecektir. 

1918-1920 yılları arasında Ermenistan ve Azerbaycan arasında kısa süreli çatışmalar yaşandı. Bu dönem tüm Sovyet ülkesini hedef alan, emperyalistlerin işbirlikçisi çarlık rejimi artıklarının yürüttüğü iç savaş yıllarıydı. 

1918 Temmuz’unda Dağlık Karabağ'da Birinci Ermeni Meclisi toplandı. Ardından Ulusal Konsey oluşturdu, bölge yönetimini ilan ederek hükümet kurdu. Bolşeviklerle irtibat halinde olan ve Sovyet devleti ile yakın ilişki kuran Karabağ, Osmanlı devletinin saldırısına maruz kaldı. Ermeni halkı şiddetli bir direniş gösterdiyse de Osmanlı ordusu Karabağ topraklarına girdi. Savaşçı Ermeni halkı geleneklerinden aldığı güçle gerilla savaşına başladı, direnişi sürdürdü.  Osmanlıların I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda yenilmeleri ile birlikte Karabağ bu sefer İngilizlerin denetimine girdi. Ardından da İngiliz işbirlikçisi Azerbaycan'a bağlandı. Karabağ'ı, tarihinde ilk kez Azerbaycan tarafından genel vali olarak atanan bir Azeri yönetmeye başladı. Ermeni halkı, İngilizlerin kararını tanımadı, Azerbaycan'ın atadığı valiyi de kabul etmedi. Gerilla savaşına devam etti.

Azerbaycan'da Bolşeviklerin iktidara gelmesiyle birlikte Karabağ'ın durumu da değişti. Karabağ'daki Azeri saldırısı sonlandırıldı. Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan Sosyalist Cumhuriyetler olarak yeniden örgütlendi. Federatif cumhuriyetlerin yanı sıra özerk bölgeler olarak örgütlenecek ulusal toplulukların varlığı, üç federal cumhuriyetle birlikte değerlendirilerek, özerk bölgelerin de onayı ile Güney Kafkasya’daki karmaşık sorun çözüme kavuşturuldu. Buna göre Nahçıvan ve Dağlık Karabağ Özerk Yönetimi Azerbaycan Federasyonu’na bağlandı. 7 Temmuz 1923'te Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin kuruluşundan SSCB'nin dağılma sürecine kadar bir sorun yaşamadan devam etti.

Dağlık Karabağ Ermenileri 1980'li yıllarda, Azerbaycan'ın milliyetçi politikalar izlediğini gündeme getirdi, itirazlar geliştirdi. Karabağ'ın adım adım Azerileştirildiği, Ermeni çoğunluğun bu yolla zayıflatılmaya çalışıldığı gerekçesiyle, henüz SSCB dağılmadan önce Ermenistan Federasyonu’na bağlanmak istediklerini bildiren başvurularını Moskova'ya ilettiler.

Kasım 1989'da SSCB Yüksek Sovyeti aldığı kararla bugünkü krizi tetikledi, Dağlık Karabağ'ın özerkliğini kaldırarak, doğrudan Azerbaycan'a bağlayan bir karar çıkardı. Karabağ Ulusal Konsey'i bu kararı kabul etmedi.

1991'de SSCB'nin dağılmasıyla birlikte Karabağ, Ermenistan'la ilişki kurdu. Ermenistan da Karabağ ile birleşme kararı aldı. Ermenistan ile Azerbaycan arasında başlayan Karabağ Savaşı sırasında, 26 Kasım 1991 tarihinde, Azerbaycan Parlamentosu Karabağ'ın özerklik statüsünü iptal ederek doğrudan kendisine bağlayan bir karar çıkardı. Bunun üzerine Dağlık Karabağ yönetimi de Ermenilerin çoğunlukta olduğu bölgelerde referanduma giderek bağımsızlığını ilan etti. 1991-93 yılları arasında Ermenistan-Azerbaycan savaşına yol açan Karabağ sorunu, bu dönemde beklemeye alındı. Bişkek Anlaşması ile ateşkes ilan edilirken Dağlık Karabağ Cumhuriyeti kendi kaderini tayin doğrultusunda varlığını sürdürdü. Ermenistan dahil hiçbir ülkenin bağımsızlığını tanımadığı Dağlık Karabağ Cumhuriyeti, fiili olarak bağımsızlığını korurken kâğıt üzerinde Azerbaycan'a bağlı bir bölge olarak kaldı.

BÖLGESEL PAYLAŞIM KAVGASININ ODAĞINDA DAĞLIK KARABAĞ
Dağlık Karabağ halkı, devrim dönemi haricinde işgal, ilhak, sömürgeleştirme gibi her türlü saldırıya maruz kaldı. 1917 Ekim Devrimi ile gönüllü birlik temelinde, sosyalizmin eşitlik ve özgürlük sunan koşullarında sosyalist Azerbaycan'a özerkliğini koruyarak katılmayı kabul etmiş, 1990'lara kadar da bu statüsünü koruyarak sorunsuz olarak yaşamını sürdürmüştü. 

Sosyalizmin revizyonist temelde tasfiye edilmeye çalışıldığı, tüm SSCB'de kapitalist restorasyonun yaşandığı dönemde Azerbaycan’da kapitalist yola girdi. Sosyalizmin eşit ve gönüllü birlikteliğe dayanan prensibinin yerini, işgal, ilhak ve sömürgeleştirme siyaseti aldı. Gerici milliyetçi boğazlaşmaların yaşanması, sosyalizm ile kapitalizm arasındaki temel farklardan birini de gözler önüne serdi.

SSCB'nin dağılması döneminde ulus milliyetçiliğini bayrak edinen Azerbaycan bürokrat burjuvazisi, SSCB'den kalma özerk bölgeleri sömürgeleştirerek kendine bağlamaya yöneldi. Ağırlıklı nüfusu Azeri ve Müslüman olan Nahçıvan kapitalist restorasyona uyum gösterdi, Azerbaycan'ın protektorası (himaye) olmayı kabul etti. Dağlık Karabağ Özerk yönetimi ise bu dayatmayı kabul etmedi.

SSCB’ye bağlı federasyonların, bağımsızlığa yönelen küçük ulusal toplulukların yeniden örgütlendiği bu tarihi dönemde Dağlık Karabağ halkı da kendi kaderini tayin hakkı doğrultusunda yönünü belirlemeye çalıştı. Milliyetçi politika izleyen Azerbaycan ile bağlarını koparmada kararlı davrandı. Ermenistan ile özerklik ilişkisi ya da bağımsızlık seçeneklerinde kararsızlıklar yaşandı. Bunda Karabağ halkının siyasal önderliğinin sınıfsal karakteri de rol oynadı. Nihayetinde Karabağ Ermenilerinin yönetimini oluşturanlar da dönemin kapitalist restorasyon ikliminin ortaya çıkardığı bürokratlaşmış devlet kadrolarından oluşmaktaydı. Bu kadro bileşimi de Ermenistan'ın geliştirdiği ulus milliyetçiliğinin etkisi altındaydı. Ermenistan'ın Karabağ ile geliştirmek istediği ilişki de aslen kapitalist bağımlılık ilişkisinden öte bir niyet taşımıyordu. 

Dönemsel ve bölgesel koşullar, Ermenistan ile birlik oluşturulmasına izin vermeyince Dağlık Karabağ bağımsızlık seçeneğine yöneldi. Milliyetçi bir Azerbaycan içinde adacık biçiminde bağımsızlığını korumasının hatta nefes almasının bile olanaklı olmadığı dezavantajlı coğrafi özelliği nedeniyle Dağlık Karabağ halkı için kendi kaderini belirleme konusu bir hayli zorlu ve krizli durumlar ortaya çıkardı. Nitekim 1991 yılındaki bağımsızlık ilanını Ermenistan dahil hiçbir devlet tanımadı.

Güç dengelerinin gelgitli ortamında, Rusya emperyalizminin siyasi, askeri, ekonomik hegemonyası altında küçük çaplı çatışmalar dışında, Dağlık Karabağ’ın statüsüne ilişkin tartışmalar bugüne kadar devam etti.

Türkiye dahil sömürgeci bölge devletlerinin Karabağ için 'dondurulan bir sorun’ tanımlaması, Karabağ halkının iradesini dikkate almayan paylaşım kavgasını ifade ediyor. Halbuki Karabağ halkı, o küçük adacığa hapsolmuş da olsa yıllardır bağımsız yaşamlarını sürdürüyor. Karabağ halkı, yoksul, imkanları kıt, tekniği geri, yaşam koşulları zor ama buna razı, kendi kaderini böyle tayin etmeyi seçti. Yer yer Ermenistan'ın müdahalelerine de maruz kalındı. Ermenistan devleti, Azerbaycan ile gerici hesaplaşmalarında ve işgal altında tuttuğu bazı Azeri topraklarında Dağlık Karabağ gerekçesine dayanıyor. Bu gibi tartışmalar Dağlık Karabağ halkının, kendi kaderini tayin hakkı konusunu tartışmalı hale getirmez.

Peki bugün? Azerbaycan, koşulların elverişli olduğunu düşünerek gözünü kararttı ve bir ilhak savaşına girişti. Libya'daki durum ve bu iç savaşın tarafları arasındaki ilişkiler; Suriye'deki iç savaş ve işgal altında tutulan toprakların varlığı; dünyanın işgalcilere göz kırparak onay vermesi Azerbaycan'ı cesaretlendiren olgular arasında. Libya ve Suriye'deki hegemonya kavgasında, Belarus ve Ukrayna'da Rusya'nın kendi çıkarlarına uygun olmayan gelişmeler ilişkin müdahale gücü sınırları, Azerbaycan'ı bugünlerde devam eden Karabağ hamlesine teşvik etti. Dağlık Karabağ'ı ilhak ederek topraklarına katacağını dile getiren Azerbaycan'ın bu son askeri saldırganlığı, tek başına karar verdiği ve başlattığı bir savaş değil. Daha savaşın ilk gününde ortaya çıkan bilgilerin varlığıyla, bu saldırganlığın arkasında sömürgeci faşist Türk devletinin durduğu tartışmasız bir gerçek.

İşgalin siyasal iklimini oluşturma sürecinden bölgesel koşulların değerlendirilmesine; askeri taktik planlamadan diplomasi savaşına, operasyon yönetiminden teknik araç takviyesine kadar savaşın her aşamasında sömürgeci Türk devleti devrededir. 

Dağlık Karabağ'ı işgal planının çok yönlü amaçları, bölge içi ve dışı elde edilmesi planlanan hedefleri var. Türk sömürgeciliği, Ortadoğu'dan Kuzey Afrika ve Güney Kafkasya'ya kadar geniş bir alanda kriz yaratma potansiyeline sahip. Bu çerçevede ABD ve Rus emperyalistlerine, Avrupa Birliği, BM ve NATO ilişkilerine kadar merkez kuvvetlerle kendi çıkarları doğrultusunda ilişkilerini, yeni güç pozisyonlarına göre yeniden tanzim etme çabası içinde olduğunu görüyoruz.

Amaç şöyle de tarif edilebilir:
“Rusya'nın dikkatini Kafkaslara çekerek, zaten pamuk ipliğine bağlı Karabağ konusunu krize dönüştürme, buradan Libya ve Suriye işgallerinde yeni pazarlık koşulları elde etmek;
Doğu Akdeniz'de yürüttüğü paylaşım kavgasında bölge ve Avrupa ülkeleri ile karşı karşıya gelmesi, askeri tehditlerle sonuç almanın sınırına varması geri adım atmayı zorunlu hale getirmişken, bir başka cepheden kriz yaratma ve Doğu Akdeniz ile ilgili kararları öteleyerek zaman kazanma; 
İçinde bulunduğu ekonomik kriz ve sıkışmışlık durumunda fırsat kollayan Azerbaycan'ı teşvik edip ardından planlı operasyonlarla Güney Kafkas petrol ve doğal gaz kaynak akışını güvence altına alma;
Estirecekleri ırkçı, şoven, milliyetçi propagandalarla içeride biriken kitlesel tepki ve öfke patlamasının önüne geçme.”

Suriye ve Libya’dan sonra Azerbaycan'a sahip olduğu çeteleri kaydırma planı bu toplam tablo içinde bir detay olarak değerlendirilebilir. Faşist şeflik düzenini ayakta tutan taşıyıcı kolon savaştır. Ekonomisinden siyasetine geleceğini dört bir yanda yürüteceği savaşlara bağlamış durumda.
Eşitlik, adalet ve özgürlüklerin en büyük düşmanı olarak sömürgeci Türk devleti, Dağlık Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının Azerbaycan tarafından sömürgeleştirilmesinin de baş suçlusudur. Tarihsel Ermeni düşmanlığının faşist şef Erdoğan eliyle canlandırılması ve yeni Ermeni kıyımlarına kalkışmanın suçu ile “1915'ten 2020'ye, Enver Paşa’dan Tayyip Erdoğan'a Ermeni katliamları günceldir” demek doğru bir tanımlamadır.

Sonuç olarak Dağlık Karabağ halkının kendi kaderini tayin hakkından yana olmak, komünistlerin ilkesel duruşunu ifade eder, bunu tutarlılıkla savunur, Ermenistan, Azerbaycan, Türkiye ve Rusya'yı halkları bağımlılaştırma, köleleştirme, çıkarları uğruna savaş çıkarma ve halkların karşılıklı düşmanlaşmasına yol açma siyasetlerine karşı koyma çizgisini benimserler.