28 Eylül 2024 Cumartesi

İnsan hakları ihlallerinin son bulduğu bir ülke için mücadele sözü

10-17 Aralık İnsan Hakları Haftasında Türkiye'de yaşam hakkı başta olmak üzere en temel insani hakların gasp edildiğini kaydeden HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Eren, insan hakları ihlallerinin son bulduğu demokrasi, barış, özgürlük ve adaletin hakim olduğu, halkların bir arada yaşadığı bir ülke için siyasi ve hukuksal mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcü Serhat Eren, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. İnsan Hakları Haftası'nın Türkiye'de temel insan haklarının ağır ihlallerle karşılandığını belirterek, "Bu yıl da 10 Aralık İnsan Hakları Haftasını, siyasi iktidarın savaş politikalarıyla, başta yaşam hakkı olmak üzere temel insan haklarını tamamen yok edildiği bir dönemde karşılıyoruz" dedi.

AKP-MHP iktidarının insan haklarını askıya aldığını dile getiren Eren, başta yaşam hakkı olmak üzere işkence yasağının derinleştiğini belirtti. Irkçı, militarist eylemlerle ülke içinde ve dışında Kürt halkına yeniden uygulamaya sokulan savaş konsepti nedeniyle binlerce kişinin katledildiğini, binlercesinin yaralandığını, yüzbinlercesinin zorunlu göçe mahkum edildiğini hatırlatan Eren, Taksim'de bombalı saldırı gerekçe gösterilerek Kuzey ve Doğu Suriye'ye düzenlenen işgal saldırısını da ekledi.

İmralı tecridinin ağırlaştırılarak sürdüğünü söyleyen Eren, PKK Lideri Abdullah Öcalan'dan 2021 yılından bu yana; Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş'tan ise 2015 yılından beri haber alınmadığını vurguladı. İktidarın Öcalan'la görüşme taleplerini yanıtsız bıraktığını hatırlatan Eren, CPT yetkililerinin adada tutulanların koşullarına dair en ufak bir bilgi vermediği gibi avukatları sorularını da yanıtsız bıraktığını söyledi ve ekledi: "İmralı'daki tecrit sitemini işkence ve kötü muamele olarak değerlendiren CPT ve Avrupa Konseyi'nin bu işkencenin sona erdirilmesi için üzerine düşen sorumluluğu en kısa süre içerisinde yerine getirmesi gerekmektedir."

İmralı'da başlayan ve ağırlaşan tecridin, ülkedeki tüm hapishanelere yayıldığı ve kalıcılaştırıldığını kaydeden Eren, hasta tutsakların ölüme terk edildiğini belirtti. Son bir yılda sağlığa erişim hakkının engellenmesi nedeniyle 74 tutsağın hayatını kaybettiğini aktaran Eren, "Daha dün Şırnak T Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan kanser hastası 26 yaşındaki Emre Abalak yaşamını yitirdi. Abalak'ın düşerek hayatını kaybettiği ileri sürülse de bugüne kadar cezaevinde yaşanan hiçbir ölümün doğal ölüm olmadığını biliyoruz. Tutsakların yaşam hakkından devlet ve iktidar sorumludur. Hapishanelerde son dönemlerde yaşamını yitiren mahpusların önemli bir çoğunluğunu hasta mahpuslar oluşturmaktadır. Hasta mahpusların tedavi edilmemeleri, hastane sevklerinin gerçekleşmemesi, ağız içi arama yahut kelepçe ile muayene yöntemlerini gibi gayri insani yaklaşımların dayatılması, ilaç ve tedavi süreçlerinin aksatılması, hastanede yatarak tedavi olması gereken mahpusların bu ihtiyaçlarının karşılanmaması bu ölümlerin temel nedenidir" ifadelerini kulladı.

Yine gördüğü sistematik psikolojik, fiziksel ve cinsel işkence nedeniyle intihara sürüklenen Garibe Gezer'in ölümünün etkili bir soruşturmayla araştırılmak yerine apar topar verilen kararla kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini dile getiren Eren, şöyle devam etti: "Cezaevlerinde yaşanan ihlaller sadece sağlık hakkının engellenmesi ile sınırlı tutulmamakta; İdare ve Gözlem Kurulu heyetlerinin keyfi kararları ile koşullu salıverilme hakkının engellenmesi, darp, tehdit, işkence, tek kişilik hücre ve süngerli hücre tecridi, çıplak arama, disiplin cezalarının keyfi bir biçimde uygulanması, kitap ve yayınların verilmemesi ve toplatılması, keyfi ve sık yaşanan koğuş baskınları, mahpusların yıllarca emek verdiği kitap çalışmalarına el konulması, ortak sohbet hakkı, spor ve kültürel faaliyetlerin kısıtlanması, yemeklerin kötü olması, kaloriferlerin yanmaması, anneleri ile birlikte cezaevinde kalan çocukların ihtiyaçlarının gözetilmemesi, kantin fiyatlarının fahiş olması, hijyen malzemelerine ulaşmanın zorluğu, havalandırmaların tel örgülerle kapatılması, ailelerinden kilometrelerce uzak cezaevlerine sürgün edilmeleri tüm cezaevlerinin rutini haline gelmiştir."

İşkencenin sokağa taşındığını, meşrulaştırılmaya çalışıldığını ve cezasızlık politikalarıyla işkencecilerin ödüllendirildiğini vurgulayan Eren, HDP yönelik eylemlerde polis saldırısı ve işkencenin yanı sıra yargı yoluyla da süren saldırıları hatırlattı.

Türkiye'de siyasi ve iktisadi krizlerden en çok çocukların etkilendiğini belirten Eren, çocuklara yönelik cinsel istismarın hükümetin politikaları ve yargı kararlarıyla normalleştirilmek istendiğini kaydetti. Türkiyeli milyonlarca çocuğun işçilik, zorla çalıştırılma, istismar, madde bağımlılığı, şiddet ve yoksulluk gibi sorunlarla karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Eren, "Benzer şekilde anadilinde eğitim görememe, asimilasyon ve zorla yerinden edilme gibi şiddet süreçlerinden en çok çocuklar etkilenmektedir. Yaklaşık yarım asırdır Kurdistan'da yaşanan savaşta Kürt çocukları devlet şiddetinin hedefinde yer almaktadır. 2022 yılında da Kürt çocukları askeri zırhlı araçların çarpması sonucu yaşamlarını yitirmişlerdir" dedi.

Mültecilerin neredeyse her gün hedef haline getirilerek yaşam haklarının ihlal edildiğini söyleyen Eren, Kürt sorununda da demokratik çözüm için diyalog ve müzakere sürecini de derhal başlatılması gerektiğini kaydetti.

Eren, şu ifadeleri kullandı: "Kadınların eşit ve özgür yaşam haklarının güvence altına alındığı, temsilde eşitliğin sağlandığı bir düzenin kurulması olmazsa olmazlardandır.  Toplumsal barış ve adaletin tesisi için tecrit ve işkence sistemine son verilerek Sayın Öcalan bir an önce avukatları ile görüştürülmelidir. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine son verilerek hasta tutsaklar derhal serbest bırakılmalıdır. İnsan hakları ihlallerinin son bulduğu demokrasi, barış, özgürlük ve adaletin hakim olduğu, halkların bir arada eşit yurttaşlar olarak yaşadığı bir ülke için siyasi ve hukuksal mücadelemiz devam edecektir."