29 Eylül 2024 Pazar

HBDH YK üyesi Yoldaş: Faşizm Kürt halkıyla işçi sınıfının buluşmasından korkuyor

HBDH YK üyesi Tekin Yoldaş, kimyasal silah saldırıları, Bartın maden katliamı, Mersin'de polisevine yönelik eylem, gözaltı, tutuklama, polis şiddeti ve katliamlara ilişkin Medya Haber TV'de değerlendirmelerde bulundu. kimyasal saldırısını durdurmanın yolunun sokağa çıkarak savaş suçunun teşhir edilmesinden geçtiğini söyleyen Yoldaş, başını CHP'nin çektiği Millet İttifakı'nın AKP-MHP iktidarından farklı düşünmediğini hatırlattı, kimyasal sadırısına karşı tutum almayan, Mersin'de polisevine yönelik saldırıyı kınama yarışına giren düzeniçi sol güçlerin kapıkulu siyaseti izlediğini vurguladı. Faşizmden seçimle kurtulmanın mümkün olmadığını kaydeden Yoldaş, "Kendi gücünün farkında olmayan bir solu kabul edemeyiz. Biz güçlüyüz, haklıyız, kazanacağız" dedi.

Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Yürütme Komitesi (YK) üyesi Tekin Yoldaş, güncel gelişmelere ilişkin Medya Haber TV'de değerlendirmelerde bulundu.

Gerillaya yönelik kimyasal silah kullanımına ilişkin konuşan Yoldaş, AKP-MHP iktidarının 2015 yılından beri tüm imkanlarını kullanarak ve emperyalist güçlerin desteğini arkasına alarak Medya Savunma Alanları'na yönelik saldırısını sürdürdüğünü belirtti. Nisan ayının ortasından itibaren başlatılan operasyonda NATO ve KDP'nin desteği olduğunu kaydeden Yoldaş, gerillayı teslim alma, Avaşîn, Zap, Metîna alanlarından başlayarak gerillanın üslenme bölgelerini işgal etme amacı taşıdığını belirtti.

'NATO, ALMANYA, FRANSA, ABD TÜRK DEVLETİNE KİMYASAL SİLAH TEMİN EDİYOR'
Bu durumun aynı zamanda Güney Kürdistanı işgal hamlesi amacı taşıdığını belirten Yoldaş, "Bu oyunu gerillanın görkemli direnişi bozdu. Bütün o şatafatlı, gürültülü başlangıcına rağmen operasyon gerillanın insanüstü direnişiyle geriletildi. Helikopterlerinden askeri araçlarına, mevzilerine kadar birçok alan imha edildi. Bunun karşısında faşist rejim, bütün sömürgeci devletlerin izlediği yöntemlerden birini izleyerek kimyasal silah kullanma yönünü seçti. Bu uluslararası bir suç. Kendi hukukları açısından da suç" dedi. Kimyasal silahları NATO başta olmak üzere Almanya, Fransa ve Amerika'nın Türk devletine verdiğini söyleyen Yoldaş, bu suça emperyalist devletlerinin suç ortaklığı yaptığına işaret etti.

'SUÇ ÜSTÜ YAKALANDI'
Yayınlanan görüntülerle Türk devletinin suç üstü yakalandığını vurgulayan Yoldaş, somut delilin ardından Türkiye toplumu ve uluslararası kamuoyunda gelişen tepkiler üzerine Erdoğan, Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının panik içinde açıklamalar yaptığını hatırlattı.

İnsanım diyen herkesin kimyasal saldırıyı teşhir etmesi ve karşı çıkması gerektiğini kaydeden Yoldaş, TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı'nın tutuklanmasını, yalan atmosferi ve kirli savaş politikalarına gelişen itirazlara tahammülsüzlük olarak değerlendirdi. Fincancı'nın önemli bir politik tutum aldığını söyleyen Yoldaş, aydın ve sanatçılara bu tutumun takipçisi olmaları çağrısında bulundu.

'MİLİSLERİMİZ, İŞÇİLER, EMEKÇİLER SOKAĞA ÇIKMALI'
HBDH Yürütme Komitesi üyesi Tekin Yoldaş şunları söyledi: "Gerillanın direnişi çok tarihsel bir noktada duruyor. Türkiye halkına, halkımıza düşen sorumluluk bu direnişi Türkiye metropollerinde, Türkiye kentlerinde, sokaklarda, mücadele alanlarında özgürlük çığlığıyla gerillanın direnişine destek olma zamanıdır bugün. HBDH'nin 'Faşizmi yıkacağız, özgürlüğü kazanacağız' hamlesi de aynı anlamda bu direnişe destek olma, bu direnişi daha ileri taşıma, direnişte buluşma hamlesidir. Biz şunun da bilincindeyiz. Gerillanın bu direnişi eğer faşist iktidar tarafından boğulursa Türkiye ve bölge halkları açısından karşıdevrim kazanmış olacak. Gerillanın zaferi, gerillanın başarı kazanması faşizmin yıkılması, özgürlüğün kazanılması için önemli bir aşama olacaktır. Bu yüzden gerillanın yenilmemesi, kazanması gerekiyor. Bu da sadece gerillanın mücadelesiyle olacak şey değil. Bütün halkımıza düşen sorumluluklar var. Milislerimiz, kentlerdeki işçilere, emekçilere, kendine 'faşizme karşıyım özgürlükten yanayım' diyen herkes kimyasal silah saldırıları karşısında sokağa çıkmalı, hesap sormalı."

'İŞÇİLERİN KADERİ ÖLÜM, PATRONLARIN ZEVKİ SEFA!'
Bartın'da 41 maden işçisinin katledilmesine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Tekin, Erdoğan'ın "kader" ve "fıtrat" açıklamalarını hatırlattı, "Bu 'kader' ve 'fıtrat' hep işçi sınıfı ve emekçiler için var. Zenginler için sömürücüler için, AKP-MHP iktidarının ortakları için bu kader gerçekleşmiyor. Onların fıtratında ölüm yok, onların kaderinde ölüm yok. Onların kaderinde, fıtratında zevki sefa içerisinde yaşamak var. Halkın kanını emmek var, emekçilerin-ezilenlerin geleceğini çalmak var. İşçilerin, emekçilerin hayatı her geçen gün zorlaşırken patronlar, sömürücüler karlarına kar katıyor" diye konuştu.

'MADENLERDE İŞÇİLER VE DAĞLARDA GENÇLERİ KATLEDEN AYNI FAŞİST DÜZEN'
Maden işçilerinin daha fazla kar hırsı için öleceklerini bile bile o madenlere sokulduğuna dikkat çeken Yoldaş, özgürlük, demokrasi talebiyle sokağa çıkanlara şiddet uygulayan polisin, tutuklayan yasaların, katil patronlara işlemediğini vurguladı. HBDH Yürütme Komitesi üyesi Tekin Yoldaş, "Dolayısıyla bize düşen örgütlenmek, mücadele etmek ve hesap sormaktır. Soma katliamını da, Bartın katliamını da gerçekleştiren, dağlarda gençleri de katleden aynı faşist düzendir. Bu koşullar altında eğer örgütlü bir mücadele olmazsa, devrimci mücadele yükselmezse kölece çalışma koşulları bu iktidar tarafından 'kader', 'fıtrat' denecek ve halkımıza dayatılacak. Bu örgütlü mücadele olmazsa, mücadelenin farklı dinamikleri birleşmezse bu faşist iktidar yeni Bartınlar, yeni Somalar yapmaya devam edecektir. İşçi sınıfının mücadelesiyle, özgürlük mücadelesini birleştirmek istiyoruz" dedi.

'FAŞİZM KÜRT HALKIYLA İŞÇİ SINIFININ BULUŞMASINDAN KORKUYOR'
Halkların Birleşik Devrim Hareketi'nin, kuruluşundan itibaren ezilenlerin, emekçilerin, işçi sınıfının sesi olduğunu vurgulayan Yoldaş şunları söyledi: "Bu kesimlerin örgütlenmesi tabii kritik noktada duruyor. Çünkü, faşizmin en korktuğu Kürt halkıyla işçi sınıfının buluşmasıdır. Kadınlarla işçi sınıfının buluşması, gençlerle işçi sınıfının buluşmasıdır. Böylesi bir durum aslında faşizmin sonunu hazırlayacak. İşçi sınıfını, emekçileri en güçlü şekilde örgütlemek ve onları daha ileriye taşımak sorumluluğumuzdur. 2023 vizyonu budur: Yoksulluk, sömürü, ölüm. Bundan hesap sormak, en güçlü şekilde örgütlenmek, onların saraylarını başlarına yıkmak görevimizdir. Türkiye işçi sınıfı bu görevin sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Bizler de bunun gerçekleşmesi için var gücümüzle savaşacağız."

'FAŞİZMDEN SEÇİMLE KURTULAMAYIZ'
Türkiye'de seçim sathı mahalline girildiğini söyleyen Yoldaş, seçimlerin çare olmadığını vurguladı, "Halkımız bu iktidardan, faşizmden seçimle kurtulmayacak" diyerek şunları ekledi: "Faşist rejimin yıkılması için seçenek mücadele etmektir. Faşizmi yıkma, özgürlüğü kazanma mücadelesini yükseltmektir. Bu nedenle çare örgütlenmektir."

CHP'nin işçi ve emekçilerin, ezilenlerin, kadınların sokağa çıkmasını engelleme çabalarına değinen Yoldaş, "Ülkede enflasyon yüzde 200 olmuş durumda. İşçiler, emekçiler en zor şartlarda ama ana muhalefet partisi iktidarın yanında pozisyon alıyor. Kimyasal silahla ilgili Türk ordusuna toz kondurmayız diyor. Hemen hemen her meselede iktidarla aynı şeyleri söylüyor zaten. Türkiye siyaseti AKP-MHP ve onun karşısında Millet İttifakı-CHP/İyi Parti olan iki seçeneğine, aslında seçeneksizliğine mecbur kılınmak isteniyor. Mesele sadece seçim ve parlamento meselesi değildir, esasen mücadeleyi yükseltme meselesidir. Seçimler de bunun içerisinde bir mevzi olabilir" diye konuştu.

'MERSİN EYLEMİNDEN FAŞİZM VE DÜZENİÇİ SOL KORKTU'
Gazetecilere, HDP'li vekillere, sokakta hakkını arayan işçilere, kadınlara, gençlere yönelik saldırganlığa işaret eden Yoldaş, sokak mücadelesinin birleşmesi, direniş odaklarının ortak mücadelede birleşmesi, genel grev genel direnişe yönelmesi gerektiğini vurguladı. Fiili meşru mücadele, faşizmden hesap sormanın önemine işaret eden Yoldaş, Mersin'de iki devrimcinin eyleminden burjuva faşist düzenin yanı sıra düzeniçi sol güçlerin korku duyduğunu söyledi. Kimyasal silah saldırısına 'iddia' diyenlerin, Mersin eylemini de kına yarışına girdiğini kaydeden Yoldaş, "Bir tane Mersin yetmez, belki 10 tane, 20 tane Mersin olması lazım. Bu insanların yaptığı şey aslında özgürlük eylemidir. Faşizmin saldırıları karşısında sinmeyen, düzen içi siyasete teslim olmayan bir noktada olmak gerekiyor" çağrısında bulundu.

KAPIKULU SİYASETİ
Mersin eylemi ve bugünkü sürece ilişkin değerlendirmede bulunan Yoldaş şunları söyledi: "Her gün kimyasal silahlar kullanılıyor. İnsanlar katlediliyor dağlarda. Özgürlük mücadelesi var. Rojava Devrimi boğulmaya çalışılıyor. Bu atmosfer içerisinde yapılan eylemden güç alıp sokağa daha güçlü çıkmak, daha güçlü eylem örgütlemek gerekirken iktidarı desteklemek, ona yedeklenmek kapıkulu siyasetidir. Bu kapıkulu siyasetini CHP zaten yıllardır yapıyor. Biz, zulmün kalelerini yıkmak istiyorsak düzenle köprülerimizi atmalıyız. Bu devrimci eylemleri güçlü bir şekilde sahiplenmeliyiz. Bu eylemler fiili meşru mücadeleyi, sokaktaki mücadeleyi engellemez, güçlendirir. Sokakta işçiler, emekçiler bu devrimci eylemden güç alırlar. Şunu görürler; faşizmin karşısında hesap sorma hakkı vardır. Faşizm karşısında hesap sorulabiliyor demek ki derler."

'GÜÇLÜYÜZ, HAKLIYIZ, KAZANACAĞIZ'
Türkiye siyasetinde bütün engellemelere rağmen devrimcilerin var olduğunu, devrimci mücadele ısrarının sürdüğünü belirten Yoldaş, "Düzenin bütün yasakları, bütün baskıları biz devrimcileri asla yıldırmamalı. Karamsarlığa düşürmemelidir. Bu dönemin atmosferi, faşizmin yaratmaya çalıştığı tablo o. 12 Eylül dönemindeki gibi. Biraz karamsar, bohem, sindirilmiş bir toplum. Kendi içinde atomize olmuş bir toplumsal muhalefet. Kendini görmeyen, kendi gücünün farkında olmayan bir solu kabul edemeyiz. Asla! Biz güçlüyüz, haklıyız, kazanacağız! Her zamankinden daha güçlü bir şekilde sokağa çıkma ve hesap sorma zamanıdır. Devrimciliği yükseltme zamanıdır" dedi.