28 Eylül 2024 Cumartesi

'Hava kirliliği en önemli halk sağlığı sorunudur'

Soluduğumuz hava ne kadar kirli olursa akciğerlerin savunma sistemindeki yıkımın o denli ağır ve kalıcı olduğunu dile getiren Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Karababa, derhal fosil yakıt kullanımından vazgeçilmesi uyarısında bulundu. 

Koronavirüs (Covid-19) salgınıyla birlikte temiz havaya olan ihtiyacımızın ne denli önemli olduğu bir kez daha gözler önüne serildi. Uzmanlar her fırsatta, hava kirliliğinin doğrudan koronavirüs gibi solunum yollarına saldırdığı yönünde uyarıda bulunuyor.

Hava ve kara ulaşımı, sanayi, maden ocakları, oksijen kaynağı olan ormanların katledilmesi hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden. "Hava kirliliği önemli bir halk sağlığı sorunudur" diyen Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa ile temiz havanın neden canlı yaşamı için bu kadar önemli olduğunu konuştuk.

Halk sağlığı biliminde en sık görülen, en sık ölüme neden olan ve en çok sakat bırakan hastalıkların öncelikli öneme sahip sağlık sorunları olarak değerlendirildiğini kaydeden Karababa, hava kirliliğinin neden olduğu hastalıkları şöyle sıraladı:

- Solunum sistemi hastalıklarına yatkınlık.
- Solunum sistemi enfeksiyonlarında artış.
- Solunum sistemi enfeksiyonlarının iyileşme sürecinde uzama.
- Akciğerde solunum fonksiyonlarında azalma.
- Kronik tıkayıcı akciğer hastalığı (KOAH) gelişimi ve KOAH krizlerinde artış.
- Dolaşım sistemi (kalp-damar) hastalıkları.
- Hipertansiyon.
- Damar Sertliği.
- Kalp yetmezliği.
- Enfarktüs.
- Beynin kanlanmasında bozulma ve inme.
- Erkeklerde sperm yapımında azalma.
- Düşük doğum ağırlığı, erken doğum, gebelik zehirlenmesi.
- Obezite, diyabet.
- Çocuklarda akciğer gelişiminde bozulma.
- Otizm.
- Akciğer, mesane ve prostat kanseri.
- Yaşlılarda bilişsel fonksiyonlarda azalma ve depresyonda artış.

'ÜLKEMİZDE SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI BAŞI ÇEKMEKTE'
Listeye bakıldığında çok büyük bir sağlık sorunu yumağı ile karşı karşıya olunduğunu dile getiren Karababa şöyle devam etti: "Ve bu yumağın sorumlusu hava kirliliği. Ülkemizde solunum ve dolaşım sistemi hastalıkları en önemli sağlık sorunları olup ölüm nedenleri içinde de başı çekmektedirler. Yani halk sağlığı açısından önemli ve öncelikli sağlık sorunları içinde yer alırlar. Doğal olarak bu sorunlara neden olan hava kirliliği de en önemli çevre sorunlarımızdan birisi olarak değerlendirilir. Zaten 2013 yılında da elimizdeki bilimsel veriler ışığında Dünya Sağlık Örgütü hava kirliliğini grup 1 kanser nedenleri içine dahil etmişti. Yani hava kirliliği en önemli kanser nedenlerinden birisidir demişti."

'ÖZELLİKLE ÇOCUKLAR VE YAŞLILARIN HAYATINI SONA ERDİREBİLECEK'
Dünyadaki ölüm nedenlerinin başında gelen hava kirliliğinin başlıca sorumlusunun fosil yakıtlar olduğunun altını çizen Karababa, "Hava kirliliğinin zararı en yüksek olan şekli, solunum yoluyla akciğerlere ulaşan ve PM2.5 olarak bilinen partikül maddedir. Partikül madde, kan dolaşımına girmesi ve hayati organlara saldırması sebebiyle ölümcül etkiye sahiptir. Düşük konsantrasyonda olsa dahi PM2.5'e uzun süre maruz kalmak sağlığa zarar verir. Bu durum, özellikle çocuklar ve yaşlılar gibi toplumun daha savunmasız kesimlerinin hayatını sona erdirebilecek hastalıklara sebep olabilir. PM2.5 ayrıca solunum yolu hastalıkları, kalp hastalığı, nörolojik bozukluklar ve kanser gibi uzun süreli hastalıkları ve sakatlığa yol açabilir" dedi.

'FOSİL YAKIT KULLANAN TÜM ÜLKELER, ERKEN ÖLÜM ORANLI ÜLKELERLE BENZERDİR'
Erken ölüm oranlarının en yüksek olduğu ülkelerin Çin ve Hindistan dolduğuna dikkat çeken Karababa, ancak tüm ülkelerin, fosil yakıt kullanımından kaynaklanan PM2.5'in yol açtığı hava kirliliğinin en yüksek seyrettiği ülke ve bölgelerin, aynı zamanda fosil yakıt kirliliği kaynaklı erken ölüm oranlarının yüksek olduğu yerlerle benzerlik gösterdiğinin altını çizdi. Karababa, "Olaya solunum sistemi sorunları özelinde baktığımızda, soluduğumuz havanın akciğerlerimizde oksijen değişiminin yapıldığı 'alveol' adını verdiğimiz üzüm salkımı benzeri yapılara ulaşana kadar bazı savunma mekanizmalarımızdan geçtiğini ve bu süreçte olabildiğince içindeki kirleticilerden temizlendiğini görürüz. Bu savunma sisteminde önce burun kılları yer alır ve burada havanın içindeki 10 mikron ve daha büyük tanecikler tutulur. Ardından görevi solunum yollarını kaplayan 'mukoza' adını verdiğimiz tek sıralı hücreler ve bunların üzerindeki 'silia' adını verdiğimiz parmak benzeri çıkıntılar devralır. Onların bir de yardımcıları vardır ki adına 'mukus' deriz. Hani şu ağzımıza geldiğinde 'balgam' dediğimiz koyu kıvamlı salgı. Bu üçlü burun kıllarının süzemediği kirleticilerden havayı arındırarak akciğerlerimizi korumaya çalışır. Ancak kirleticilerin bir bölümü, özellikle de 2,5 mikrondan küçük taneciklerin bu engeli de aşıp alveollere kadar ulaşarak bu yapıları bozar, akciğerlerimizin kirli kan içindeki karbondioksidi verip oksijen alma işlevini azaltırlar. Süreç içinde ne kadar çok ve uzun süre kirli hava solursak bu bozulmalar da o kadar artar. Bunun olumsuz çıktısı, kanın hücrelerimize yeterince oksijen taşıyamaması ve hücre ölümlerinin artmasıdır" ifadelerini kullandı.

'UZUN SÜRE KİRLİ HAVA SOLUMAK, AKCİĞERLERİN SAVUNMA SİSTEMİNDE YIKIMA NEDEN OLUR'
Karababa, solunum sisteminin sözünü ettiği savunma sisteminde yer alan tek sıralı hücreler ve üzerindeki parmaksı çıkıntıların hava kirliliği nedeniyle hızla öldüğünü söyledi. Hava ne kadar kirli ve ne kadar uzun süre bu kirli hava solunmaya devam ederse, akciğerlerin savunma sistemindeki yıkımın da o kadar ağır ve bir süre sonra da kalıcı olacağını vurguladı. "Doğal olarak akciğerlerimizin savunma sistemi ne kadar çok zarar görürse, buna paralel olarak kirli havanın daha çok akciğerlerimizin derinliklerine engelsiz yol almasının önü açılmış olur" diyen Karababa, böylece artık aldığımız soluğun yetersiz olacağını, daha sık nefes almak zorunda kalacağımızı, ardından hava kirleticiler ve özellikle 2,5 mikrondan daha küçük olan taneciklerin, daha çok kana karışıp vücudumuza dağılacağını ve yukarıda sayılan sağlık sorunlarının da giderek artacağını dile getirdi.

Karababa, "Bu olumsuz süreçten solunum sistemi enfeksiyonlarına neden olan hastalık etkenleri de (bakteriler, virüsler) yararlanır ve bizi daha sık hasta etmeye başlarlar. Bu da yetmez yakalandığımız solunum sistemi enfeksiyonları daha uzun süre bizimle olurlar, yani iyileşme süreci de uzar" diye konuştu.

Çin'de başlayan ve gelinen noktada hızla bütün dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınıyla ile yürütülen mücadeleyi işaret eden Karababa, Türkiye'nin de Mart ayının ortasından bu yana salgınla boğuştuğunu hatırlattı. Karababa, "Çok ön plana çıkmasa da bir soru tartışılıyor arada. Acaba hava kirliliği ile korona salgının ortaya çıkması ve yayılması arasında bir ilişki var mı? Solunum sistemi enfeksiyon hastalıklarına yönelik araştırmaların sonuçları hava kirliliği ilişkisine dikkat çekmekte. Ancak Covid-19 yeni bir etken. Yanıt henüz net değil, zamana ihtiyaç var. Çünkü tartışma önceliğimiz salgınla nasıl başa çıkılacağı, hastaların nasıl tedavi edileceği ve korona aşısının bir an önce kullanılabilir hale getirilmesi. Herhalde bu sorunlar çözüldükten sonra sıra hava kirliliği ile ilgili sorumuzun yanıtının tartışılmasına gelecek" dedi.

'FOSİL YAKIT KULLANIMINDAN VAZGEÇMELİYİZ'
Ancak kirli hava solumanın yarattığı sağlık sorunlarının çokluğu ve ülkemizin sağlık istatistiklerinde sık görülen ve öldürülen hastalıkların bu grupta yer almasının, temiz havanın önemini bize gösterdiğini dile getiren Karababa, şu ifadelerle devam etti: "Temiz Hava Hakkı Platformu'nun yayınladığı 'Kara Rapor' içeriğine ülkemiz insanlarının neredeyse tamamına yakınının Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre kirli hava soluduğunu, ülkemizde kabul edilen sınır değerler esas alındığında ise illerimizin yarısından fazlasına yaşayan insanların kirli hava soluduğu görülmektedir. Ülkemizdeki hava kirliliğinin en önemli kaynağı yine dünya genelinde olduğu gibi fosil yakıt kullanımı ve özellikle de kömürlü termik santraller. Son olarak mutlaka fosil yakıt kullanımından vazgeçmeliyiz, kömür kullanımını acilen hayatımızdan çıkarmalıyız."