28 Eylül 2024 Cumartesi

Gazi'den bugüne 25 yıldır dinmeyen özlem: Adalet istiyoruz

Gazi'nin üzerinden geçen 25 yılda, tıpkı kahvelerin taranmasının ardından karakolu basmaya yürüyen halkın düşündüğü gibi, ne katiller bulundu ne de adalet sağlandı. Gazi'nin 25. yılında adaleti kazanmanın yolu, Gazi ruhuyla mücadele etmekten geçiyor.

12 Mart 1995, akşam 20.30'da İstanbul Gazi Mahallesi'nde makineli tüfek sesleri, gecenin sessizliği içinde tüm kulaklara yayılıyor. İsmetpaşa Caddesi üzerinde bulunan Yavuz Kardeşler, Dostlar, Cihan ve Doğu kıraathaneleri taranmış, Halil Kaya adlı 67 yaşında bir Alevi dedesi katledilmiştir.

Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta katledilen halk, bir kez daha faşist cellatların hedefi olmuştur. Ve Gazi'nin emekçi halkı, bu kez de katillerin cezasız kalacağından emindir. Bu duygu ve bilinçle insanlar, devrimcilerin çağrılarına uyup evlerinden inmeye başlarlar.

Yüzler binlere ulaşırken, gecenin karanlığını yaran emekçi sloganları faşizme öfkeyi haykırmaktadır.

'KATİLLER KARAKOLDA'
Halkın içinden, mezhepsel ezilmişliğe duyulan öfkesini çarpık bilinçle, yanlış bir hedefe yöneltenler de olur. Mahallede bulunan bir camiye yönelmek isteyenler, devrimciler tarafından engellenir.

Daha ilk dakikalarda komünistler, halka hedef göstermiştir: "Katiller karakolda!" Yılların ezilmişliğinin hesabını sorma isteğiyle birleşen bu slogan, dilden dile yayılır. Binlerce Gazilinin hep bir ağızdan haykırdığı bu slogan, az sonra başlayacak yürüyüşün de habercisidir.

Ve Gazi emekçi halkı, burnunun dibinde kahveleri tarayarak kaçan kontrgerilla tetikçilerine hamilik eden, faşizmin mahalledeki Gazi Karakolu'na yönelir.

Artık halk öfkesinin hedefi belli olmuştur. Faşist rejimin Alevi-Sünni çelişkisi temelinde oluşturmaya çalıştığı gerici saflaşma, devrimcilerin önderliğinde bozulmuştur. Saflaşma; Karakol'la halk arasındadır. Yani, bir yanda faşist diktatörlük, diğer yanda ise emekçi halk vardır. Çünkü Karakol, işkenceci, tecavüzcü, katliamcı devletin sembolü ve özetidir. Ve emekçi halkın öfkesi, adaleti kendisi bizzat sağlamak üzere katillerin inlerine, karakola yönelmiştir.

Faşist diktatörlüğün yerel kurumlarının hedeflendiği bir antifaşist halk ayaklanması başlamıştır. Taşlar, molotoflar, sopalar eşliğinde Gazi'nin emekçi halkı karakolu basar. Kurşunlar ve panzerlerle saldıran polis, halkın öfkesini bastıramaz. MLKP milisleri, silahsız halka kurşun yağdıran polislere kurşunla yanıt vererek 6 polisi yaralar. İki saati aşkın süren çatışmalar sonucunda halk Cemevi'ne doğru çekilir.

Gece sabaha kadar halk sokaktadır. Alibeyköy'ün, Okmeydanı'nın ve birçok varoşun insanları akın akın emekçi kardeşleriyle birlikte savaşmaya, Gazi'ye koşar. Sokaktaki kitlenin seyreldiği bir anı fırsat bilen polisin kurşunuyla Mehmet Gündüz adlı bir emekçi daha şehit düşer. Güneşin ilk ışıkları mahalleye düştüğünde artık, halkın öfkesi önlenemez sele dönüşmüştür. Komünistlerin çağrısıyla kurulan Devrimci Komite, bütün Gazi halkını barikatların başına çağırır. MLKP, DHKP-C, TİKB, TKM/ML ve TKP-Kıvılcım'dan oluşan Devrimci Komite, ayaklanma boyunca bir tür birleşik devrimci önderlik organı olarak rol oynar.

HALKIN ÖFKE SELİ AKIYOR
İşe gitmeyen, kepenk kapatan, okulları boykot eden halk, 13 Mart sabahında barikatların başında toplanır.

Polis barikatlarını çiğneyip geçen bu kitlenin de katılımıyla halkın polis barikatlarına hücumu başlar.

Halkın adalet talebi, taş olup zalimlerin üstüne yağar. Polisleri önüne katıp kovalayan gençlerin görüntüsü hafızalara kazınır. Özel Tim polisleri, çatılara yerleştirilen keskin nişancılar ve kitlenin arasına karışan sivil polislerle birlikte kitlenin üzerine kurşun yağdırılır. Şehitler, tıpkı Filistin'de olduğu gibi, bir tahtanın üzerine konulup kitlenin elleri üzerinde gezdirilir.

Geri çekilen halk, Gezi'nin de sembolü olacak "barikatları", İsmetpaşa Caddesi boyunca kurar. Artık Gazi'nin bir kısmı, halkın denetimindedir.

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI DA SÖKMEDİ
Akşam saatlerinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı, komünistlerin ve devrimcilerin barikatları terk etmemesi ve halka yaptığı çağrılarla boşa çıkartılır. Binlerce insan yeniden barikatların ardında yerini alır.

15 Mart'ta Gazi'ye destek gösterisi düzenleyen Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi emekçileri de polis saldırısına uğrar. 5 emekçi katledilir. Gazi'de katledilen emekçilerle birlikte şehitlerin sayısı 23'tür. Hasan Ocak'ın Gazi'nin intikamını almak için kaçırılıp katledilmesiyle bu sayı 24'e çıkar: Halil Kaya, Mehmet Gündüz, Fadime Bingöl, Sezgin Engin, Hasan Ergüzel, Dilek Sevinç, Zeynep Poyraz, Reis Kopal, Mümtaz Kaya, İsmihan Yüksel, Eylem Doğan, Hakan Çabuk, İsmail Baltacı, Hüseyin Bilal, Hasan Puyan, Ali Yıldırım, Fevzi Tunç, Dinçer Yılmaz, Hasan Sel, Hasan Gürgen, Yaşar Aydın, Genco Demir, Mesut Efe, Hasan Ocak.

Gazi şehitleri, 30 bin kişinin katıldığı büyük bir devrimci gösteriyle toprağa verilir. Ve halk, dört gün süren ayaklanmanın ardından taleplerinin kabul edilmesi üzerine barikatları kendi inisiyatifiyle kaldırır. Devrimci Komite'nin formüle ederek basına açıkladığı; "cenazeler halka verilsin, sokağa çıkma yasağı kaldırılsın, gözaltılar serbest bırakılsın, asker ve polis bölgeden çekilsin" talepleri, devlet tarafından yerine getirilir. Halkın iradesi devlete geri adım attırır.

Gazi'nin ateşi, İkitelli, Aydınlı, Gülsuyu, Esenyurt gibi İstanbul'un birçok mahallesine; Ankara, İzmir, Adana gibi pek çok şehre yayıldı. On binler sokaklara çıkarak katliama öfke yağdırır.

Gazi ayaklanması, Batı'da devrimci mücadelenin gelişiminde bir köşe taşı oldu. Gazi, emekçi halkın faşizme karşı mücadelesinde, kitle militanlığının öne çıktığı bir dönemi başlatır.

ADALETİ SAĞLAMAK İÇİN GAZİ RUHUYLA MÜCADELEYE
Tıpkı Maraş, Sivas ve diğer katliamlarda olduğu gibi, Gazi'de de katiller değil, katledilenler yargılandı. Kahvelerin taranmasına ilişkin dosya tozlu raflarda beklemeye terk edilirken, katliama karşı demokratik direnme hakkını kullanan halktan onlarca insan mahkemeye çıkarıldı. Gazi ayaklanmasının komünist önderlerinden Hasan Ocak kaçırılarak kaybedildi. Hasan Polat'ın da aralarında bulunduğu birçok insan, "Gazi provokatörü" ilan edilerek, idam talebiyle yargılandı. Ama kameraların önünde halka hedef gözeterek kurşun sıkan polisler cezasız kaldı, hatta ödüllendirildi.

Gazi'nin üzerinden geçen 25 yılda, tıpkı kahvelerin taranmasının ardından karakolu basmaya yürüyen halkın düşündüğü gibi, ne katiller bulundu ne de adalet sağlandı. Gazi'nin 25. yılında adaleti kazanmanın yolu, Gazi ruhuyla mücadele etmekten geçiyor.