28 Eylül 2024 Cumartesi

ESP: Kapitalizm virüstür öldürür, sosyalizm yaşatır.

Koronavirüsle ilgili açıklanan önlemler paketine tepki gösteren ESP, "Kapitalizm virüstür öldürür, sosyalizm yaşatır" dedi, "O halde biz de onların bu kapitalist çarkını işletmeyi reddedelim, fabrikalarda, atölyelerde, ofislerde, AVM'lerde iş bırakalım, greve gidelim!" çağrısı yaptı.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi Merkez Yürütme Kurulu, AKP/Saray hükümeti tarafından açıklanan koronavirüs önlemlerine tepki gösterdi, "O halde biz de onların bu kapitalist çarkını işletmeyi reddedelim, fabrikalarda, atölyelerde, ofislerde, AVM'lerde iş bırakalım, greve gidelim!" dedi. "Kapitalizm virüstür öldürür, sosyalizm yaşatır" başlığıyla yayınlanan ESP açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

Kâr için üretim demek olan kapitalizm doğal yaşam alanlarını tahrip ediyor, canlı popülasyonunun çoğalmasını ve doğayı dengesizleştiriyor. Tarımda pestisit kullanımı bakteri, mikrop ve virüs türlerinde mutasyonlara ve evrimlere yol açıyor, ormanları ve nehirleri yok edip kuraklığa, asidik yağmurlara, canlı göçlerine neden oluyor. Bunların sonucunda ekosistem kendini onaramaz hale geliyor, geri dönülemez biçimde değişime uğruyor. Salgın hastalıklar işte bu koşulların bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Herhangi bir kâr getirmeyeceği için her türden koruyucu sağlık önlemlerinin bir yük olarak görüldüğü bu düzen, salgınların hızla yayılmasını beraberinde getiriyor. Tedaviye erişimin de ücretsiz bir hak değil, alım – satımın nesnesi haline gelmiş olması hepimizin hastalığa, sakatlığa, ölüme terk edilmesi anlamına geliyor. Bugün gördüğümüz de budur. "İleri" devletler dahi 'Yeni Tip Koronavirüs' salgınına teslim olmuş vaziyette. Üstelik bunların tıptaki, bilimdeki ve teknolojideki dev gelişmelere rağmen yaşanıyor olması kapitalizmin insani değil, insanlığın düşmanı bir üretim tarzı olduğunu gözler önüne seriyor.
 
İnsanlığa ve doğaya yarattığı utançları ve yetersizliklerini saklamak isteyen kapitalist sınıf ve onun devletleri salgınla mücadeleyi bireysel önlemlere indirgiyor, mülklerini demokratik hak ve özgürlüklerden korumak için sosyal mesafelenme gereğini kötüye kullanarak karantina ve sıkıyönetim ilan ediyor. Cami, medya, okul gibi ideolojik aygıtlar üzerinden insanları paranoyaya sürüklemeden, polisiye önlemleri arttırmadan hiçbir acil planı veya uygulamayı hayata geçiremiyorlar.

Ama o kadar ikiyüzlüler ki, yüz milyonlarca işsiz ve yoksulun evlerinde kalarak nasıl sağlıklı besleneceğini hiç umursamıyorlar. O kadar ikiyüzlüler ki, gerektiğinde sokağa çıkma yasağı ilan etmelerine ya da toplumsal dayanakları olan ibadethaneleri kapatabilmelerine rağmen en büyük kolektif ortamlar olan fabrikaları, ofisleri, atölyeleri açık tutmaktan hiç çekinmiyorlar. Çünkü işsizlerin çalışanların üzerinde baskı unsuru olarak kullanılması ve üretim bantlarının hiç durmadan dönmesi gerekiyor. Çünkü 2008'den beri zaten krizde olan kapitalist üretim tarzı, kendi yarattığı ve önleyemediği koronavirüs salgınıyla birlikte ekonomik olarak da ayakta kalamaz hale geldi. Zaten iyice yavaşlamış olan üretim ve ticaret durdu, hayali sermaye vurgunculuğu yaptıkları borsalar çöktü. Kapitalistler 2008'de olduğu gibi şimdi de kendilerini kurtarmaları için kolektif sermaye aygıtı olan devletlerine dönüyor ve bir kez daha işçi sınıfından kendilerine kaynak aktarılmasını talep ediyorlar. Devletler de yükü daha sonra ağır kemer sıkma politikaları ile alt sınıflara yüklenecek olan trilyonlarca dolarlık bu paketleri şirketlere aktarmakta birbiriyle yarışıyorlar.

Faşist şef salgının başlangıcından günler sonra televizyonlara çıkıyor ve sanki emperyalizmin mali-ekonomik sömürgeleştirme programını o yürütmemiş gibi, sanki 17 yılda 170 kamu kuruluşunu o özelleştirmemiş gibi, sanki sosyal hakları sosyal yardıma çevirip siyasi şantaj malzemesi kılan o değilmiş gibi, kendisi de her krizin faturasını işçi sınıfına yıkan kapitalist bir diktatör değilmiş gibi dünyayı "sosyal hizmetleri özel sektöre vererek vatandaşını ortada bırakmakla" suçlayıp, kendini aklamaya çalışıyor. Oysa onun hazırladığı kurtarma paketi de işbirlikçi-tekelci burjuvaziyi kurtarma, faşist baskısının taşradaki dayanağı olan orta burjuvaziyi ferahlatma paketinden başka bir şey değil. Halka sunduğu tek şey ise kolonya ve dua...

Barbarlık, sömürü ve virüs düzeninden başka bir şey olmayan kapitalizmden bir an önce kurtulmak zorundayız. Aksi takdirde bırakalım refah içinde yaşamayı, hayatta bile kalamayacağız.

VİRÜS KAPİTALİZM, YAŞAM SOSYALİZMDİR
Kapitalizm kitlelerin kendi ürettikleri zenginliklerle aralarına "kâr" adlı bir duvar çekmiştir. Yapmamız gereken o duvarı yıkmaktır. Özel mülkiyetin lağvedildiği ve üretimin bir avuç asalak için değil, toplum için, toplum mülkiyetinde ve toplum yönetiminde yapıldığı yerde doğaya işkence etmenin bir gereği kalmaz, salgın hastalıkların üremesi ve yayılması kaderimiz olmaz. En değerli şey kâr değil, doğa ve can olduğu için, temel gıda ve ihtiyaçlar, barınma, eğitim, ulaşım, koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri alınıp satılan bir mal değil, herkesin koşulsuz şartsız en temel hakkı ve önceliği olur. Bu çocukça bir hayal değil, sınanmış ve başarılı olmuş bir gerçektir. Tersine, hayal olan tek şey kapitalizmin insan onuruna yaraşır bir hayat sunabilmesidir. Virüs kapitalizm, yaşam sosyalizmdir.

Küresel salgının sebebi olan ve onu engellemekte aciz kalan burjuvazi bugün tüm sınıf örgütleriyle, partileriyle, devletleriyle, muhalefetleriyle, medyalarıyla, aydınlarıyla, faşist çeteleri ile yekpare bir sınıf olarak mevzilenmiş durumdadır. Dolayısıyla kapitalizm denen duvarı ve onun koruyucusu olan faşist diktatörlüğü yıkabilmemiz için bizim de yapmamız gereken ilk şey işçi sınıfı ve ezilenler olarak acil taleplerimiz altında bir safta buluşmak ve ilk adımı atmaktır.

-Madem onlar bu küresel salgında kendilerini termal kameralarla korurken bize telafisiz, yıllık izne ek olarak verilecek ve zararı cebimizden çıkmayacak bir ücretli izni bile çok görüyorlar,
-Madem onlar rezidanslarında, saraylarında, teknelerinde, adalarında kendilerini korurken bizi kalabalıklar halinde işyerlerine, toplu taşıma araçlarına tıkıyorlar,
-Madem onlar tam teşekküllü taramalardan geçerken bize ücretsiz ve erişilebilir sağlık hakkı değil, maske ve kolonyayı layık görüyorlar,
-Madem onlar patronlara 100 milyar TL'lik kurtarma paketleri verirken bize dua edin diyorlar,
-Madem onlar yiyip içmeye devam ederken, stokları dolu olduğu halde temel gıda ve ihtiyaçlarımızı ücretsiz temin etmiyorlar,
-Madem onlar bizden her fedakârlığı beklerken işten atmaları bile yasaklayamıyorlar,
-Madem onlar ailelerini karantinadan kaçırırken on binlerce siyasi tutsağı hapislerde tutuyorlar

O halde biz de onların bu kapitalist çarkını işletmeyi reddedelim, fabrikalarda, atölyelerde, ofislerde, AVM'lerde iş bırakalım, greve gidelim!

Ayrıca işçi sınıfı ve ezilenler ile emekçi sol hareket vakit yitirmeden şu talepleri yükseltmeli ve acilen çözülmesi için müdahale ve mücadele etmelidir:

1-Sağlık hizmetlerinin ücretsiz verilmelidir. Test kitleri yaygınlaştırılmalıdır. 
2-Temel gıda ve temizlik ürünlerin devlet tarafından karşılanmalı. Su, elektrik, doğalgaz ücretleri düşürülmeli ve borçlar iptal edilmeli. İnternet erişim hizmeti ücretsiz yapılmalıdır. 
3-Yaşlı bakımının ve tüm ihtiyaçları devlet tarafından üstlenilmeli.
4-Sağlık çalışanlarının çalışma koşulları ve ücretleri iyileştirilmeli ve sağlıklı çalışma koşulları oluşturulmalı, KHK ile işten atılan tüm sağlık emekçileri koşulsuz olarak işe geri alınmalı. 
5-Tüm tutsaklar derhal serbest bırakılmalı.  
6-"Herkes eve işçiler işe" anlayışına son verilmeli, işçiler ücretli izne ayrılmalı, temel ihtiyaçları patronlar ve onun devleti tarafından karşılanmalı.  
7-İşyerleri kapatılan esnaf ve işyeri çalışanlarının zararları tazmin edilmeli, borçları ertelenmeli, ihtiyaçları devletçe karşılanmalı, 
8- Eve kapanma çağrısı yapılarak kadınların ev içinde maruz kaldığı emek sömürüsünün katmerleşmesinin önüne geçecek sosyal ve ekonomik önlemler hızla alınmalı, bu süreçte artması muhtemel ev içi şiddetin engellenmesi için kadınlar lehine düzenlemeler hızla yapılmalı ve kadın yaşamı güvencelenmelidir.