23 Kasım 2024 Cumartesi

DEM Parti Kadın Meclisi: Özgür ve eşit yaşamı hep birlikte inşa edeceğiz

1. Merkezi Kadın Örgütlenme Konferansının sonuç bildirgesini yayınlayan DEM Parti Kadın Meclisi, kadınların yaşadığı sorunlara yönelik temel çözümün kadın örgütlenmesini büyütmekten geçtiğini vurguladı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, 12-13 Eylül tarihlerinde Ankara'da gerçekleştirilen 1. Merkezi Kadın Örgütlenme Konferansının sonuç bildirgesini yayınladı.

Bildirgede, "Özgür ve eşit yaşamda ısrarcıyız, örgütleniyoruz" sloganıyla gerçekleştirilen konferansın Süleymaniye'de Türkiye'nin SİHA saldırıları sonucu katledilen gazeteci Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn'e adandığı belirtildi.

İki gün boyunca süren konferansta, dünyadaki ve bölgedeki siyasi gelişmeler ve kadın gündemlerinin kapsamlı bir şekilde değerlendirildiği belirtilerek, "Kadınların yaşadığı sorun alanlarının tespitleri detaylı bir şekilde ortaya konmuştur. Yine bu sorunlara yönelik temel çözüm yolu kadın örgütlenmesini büyütmekten geçmektedir" denildi.

Kapitalist erkek egemen iktidarların güç ve paylaşım savaşlarının başta Ortadoğu'da olmak üzere kadınları, kadın kazanımlarını hedef aldığı ifade edilen bildirgede, "Afganistan'da kadın düşmanı Taliban rejimi tarafından çıkarılan 'erdem yasası' ile kadınların sesinin kısılmak istenmesi, Irak'ta erken yaşta evlilik adı altında istismar yasalarının gündemleşmesi, İran'da faşist molla rejimi tarafından Jîna Mahsa Emînî'nin katledilmesi, kadın gazetecilerin, aktivistlerin idam cezaları ile yargılanması bu savaş siyasetinden bağımsız değildir. Yine İsrail'in tüm dünyanın gözleri önünde Filistin halklarına, Filistinli kadınlara yönelik saldırıları devam ederken bu devletlerin gerçekleştirilen katliama sessiz kalması tesadüf değildir" denildi.

AKP-MHP iktidarının Rojava'da kadınlar öncülüğünde gerçekleştirilen devrimi hedef aldığı dile getirilen bildirgede, "Federe Kürdistan Bölgesi'nde yürütülen savaş ilhaktır, işgaldir. Kadın gazetecilere, siyasetçilere, aktivistlere yönelik suikastler bir kez daha göstermiştir ki; bu savaşlar aynı zamanda kadınları susturmaya, sindirmeye, yok etmeye yönelik açılmış savaşlardır. Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn bu saldırıların hedefi olmuştur" denildi.

'TECRİDİN KIRILMASI KÜRT SORUNUNDA DEMOKRATİK ÇÖZÜM DEMEKTİR'
İmralı Hapishanesi'nde tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan üzerinden yürütülen tecrit politikalarının yaşamsal ve toplumsal bir sorun olduğu vurgulanan bildirgede, "Bu topraklarda onurlu barışın muhatabı; ortaya koyduğu paradigmayla Sayın Öcalan'dır. AKP-MHP faşist rejiminin tecridi derinleştirmesi savaş siyasetindeki ısrarıdır. Tecridin kırılması demek Kürt sorununda demokratik çözümün sağlanması demektir" denildi.

'SAVAŞ KARŞITI EN GÜÇLÜ HAREKETİ KADINLAR OLARAK ÖRGÜTLEYECEĞİZ'
İktidarın Kürt halkının diline, kültürüne, halayına, sloganına yönelik saldırılarının kabul edilmeyeceği dile getirilen bildirgede, "Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmamızın esası bizlere bu sorumluluğu yüklemektedir. Bu bilinç ve kararlılıktan hareketle savaşa karşı onurlu barışı savunmak için, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin son bulması, Figen Yüksekdağ, Ayşe Gökkan ve Leyla Güven şahsında cezaevlerinde rehin tutulan kadın yoldaşlarımızın özgürlüğü için örgütlülüğümüzü büyütecek savaş karşıtı en güçlü barış hareketini kadınlar olarak örgütleyeceğiz" denildi.

'NARİN'İ KATLEDENLER KADINLARA YAŞAM HAKKI TANIMAYANLARDIR'
AKP-MHP iktidarının fail erkekleri cezasızlıkla ödüllendirdiği, kadınların katledildiği "aileyi" koruduğu, kadınların yaşam hakkını gasp ettiği, kamusal alanın dışında tuttuğu, eşbaşkanlık ve eşit temsiliyete saldırdığı, nefret suçlarını körükleyerek LGBTİ+'ların yaşam haklarını gasp ettiği, çocuk istismarını meşrulaştırdığı dile getirilen bildirgede, "Erkek devlet şiddeti sonucu katledilen, kaybedilen tüm çocuklar gibi Narin Güran'ın katledilmesi de bu politikalardan bağımsız değildir. Narin'i ve nice çocuğu katleden zihniyet kadınlara yaşam hakkı tanımayan zihniyetin kendisidir. Kadın düşmanı AKP-MHP iktidarının beraber yol yürüdüğü bu zihniyetin karşısında en güçlü örgütlü mücadeleyi büyütmek Konca Kuriş şahsında katledilen tüm kadınlara sözümüzdür" denildi.

'EN BÜYÜK SAVUNMA GÜCÜMÜZ ÖRGÜTLÜLÜĞÜMÜZ'
Bu saldırılar karşısında en büyük savunma gücünün örgütlülük olduğu vurgulanan bildirge, şöyle devam etti: "İl-ilçe kadın meclislerimizi en güçlü şekilde oluşturarak en yerelden en merkeze kadın örgütlenme mekanizmamızı güçlendireceğiz. Kadın meclisimizin temel komisyon alanları olan merkezi ekoloji, emek, diplomasi, basın, saymanlık, eğitim komisyonlarımızı ve genç kadın meclisimizi güçlendirecek komisyonlarımızın iz düşümlerini il-ilçe kadın meclislerimizle birlikte yerellerde oluşturacağız. Yerellerde oluşturacağımız komisyonlarımızla o yerelde bu alana yönelik çalışma yürüten tüm örgütlerle birlikte en geniş mücadeleyi vereceğiz. Genç kadın örgütlenmesi kadın meclisimizin öncelikli görev alanıdır. Genç kadınlara yönelik saldırılar, özellikle Kürdistan'da genç kadınlar üzerinden yürütülen özel savaş politikaları bugün tüm ülkedeki genç kadınların yaşamlarını tehdit etmektedir. Bu saldırılara karşı durmanın yolu genç kadın örgütlenmesini büyütmek ve güçlendirmekten geçtiğini çok iyi biliyoruz."

'KADIN YOKSULLUĞUNA KARŞI EN GÜÇLÜ MÜCADELE AĞINI ÖRECEĞİZ'
Ülkedeki en temel sorunlardan birisinin kadın yoksulluğu olduğu vurgulanan bildirgede, AKP-MHP iktidarının savaş ve şiddet politikalarının bu yoksulluğu derinleştirdiği kaydedildi. Bildirgede, "Ev içi emeği yok sayan, kadınları kamusal alanın dışına iten, erkeğe bağımlı hale getiren tüm politikaların karşısında en güçlü mücadele ağını örgütleyeceğiz. Yerel yönetim politikalarımızla, kendi üretim alanlarımızı oluşturacağız. Tarlalarda, fabrikalarda, atölyelerde, kamusal alanda yaşanan emek sömürüsüne karşı direnişe geçen kadınlarla dayanışmayı büyütecek, hak taleplerinin yerine getirilmesi için hep birlikte mücadele edeceğiz" ifadeleri kullanıldı.

'GGM'LER GÖÇMEN KADINLAR İÇİN İŞKENCE MERKEZLERİNE DÖNDÜ'
Kapitalist sistemin yarattığı savaşlar nedeniyle yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan göçmenlerin dünyada yükselen ırkçılığın hedefi haline geldiği belirtilen bildirgede, "Bugün göçmen ve mülteci kadınlar gittikleri yerlerde her türlü şiddet, emek sömürüsü ve yoksullukla karşı karşıya kalmaktadır. Ülkenin geri gönderme merkezleri göçmen kadınlar için adeta işkence ve şiddet merkezlerine dönmüştür. Göçmen ve mülteci kadınların yaşadığı ayrımcılık, şiddet ve yoksulluğa karşı en güçlü mücadele ağını kurarak dayanışmayı büyüteceğiz" denildi.