28 Eylül 2024 Cumartesi

Cumartesi Anneleri: Güçlükonak Katliamı'nı unutmadık

928'inci haftasında Güçlükonak Katliamı faillerinin yargılanmasını isteyen Cumartesi Anneleri, yetkililere seslenerek, " Bu katliamın hukuken suç olduğunu tespit etme, faillerin üzerindeki cezasızlık zırhını kaldırma ve toplumun yaşananları tüm açıklığı ile öğrenmesini sağlama görevinizi yerine getirin" dedi.

Cumartesi Anneleri, 928'inci hafta açıklamasında Güçlükonak Katliamı'nın aydınlatılmasını istedi. Basın açıklamasını gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak okudu. Gözaltında kaybetmelerde tüm süreçlerin inkar ve cezasızlıkla sonuçlandığını dile getiren Ocak, bu yüzden 928 haftadır hakikat ve adalette ısrar ettiklerini söyledi.

15 Ocak 1996'da gözaltındaki 11 köylünün bir minibüs içerisinde katledildiği Güçlükonak Katliamı'nın hikayesini kamuoyuyla paylaşan Ocak, askerlerin 10-12 Ocak 1996'da Şırnak'ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptığını ifade etti.

Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç'un bu baskında gözaltına alındığını ve götürüldükleri Taşkonak Jandarma Taburu'nda işkenceyle katlediklerini söyleyen Ocak, 15 Ocak'ta köy muhtarı ve korucu Mehmet Öner'i arayan jandarmanın gözaltındakilerin serbest bırakılacağını, onlar için bir minibüs gönderilmesini istediğini ifade etti.

"Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi. Öner, korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir'i de yanına alarak Ramazan Nas'ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu'na gitti" diyen Ocak askerlerin korucuları da katlettiğini, daha önce öldürülen altı köylüyle birlikte toplam 10 kişinin cesedinin başlarına çuval geçirili halde minibüs koltuklarına bağlandığını, minibüs bir noktaya gelince içindeki jandarmaların aşağı indiğini ve minibüsün silahla tarandığını anlattı. 10 kişinin bedeninin kömür haline geldiğini ifade eden Ocak, kaçmaya çalışan minibüs şoförü Ramazan Nas'ın da katledildiğini dile getirdi.

Albay Oğuz Kalelioğlu'nun "Katliamı PKK gerçekleştirdi" açıklamasını hatırlatan Ocak, gazetecilerin olay yerinde tutulmadığına ve köylülerle konuşmasına izin verilmediğine işaret etti. Resmi açıklamaların kuşkuyla karşılandığını vurgulayan Ocak, Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu'nun bir heyetle olay yerine gittiğini ve heyetin ulaştığı bilgi ve tanıklıkların resmi açıklamalarla tamamen çeliştiğini kaydetti.

"Olay yerinin güvenlik güçlerinin kontrolünde olması, minibüste bulunan silahlı beş korucunun üzerlerine açılan ateşe hiçbir biçimde karşılık vermemesi, sürücü dışında aracın içindekilerin kaçmaya çalışmaması, ağır hasar alan minibüse eşlik eden askerlerin ve askeri araçların zarar görmemesi, adeta yanarak kül olmuş kişilerin kimliklerinin sapasağlam olması gibi çok sayıda çelişkili durum vardı" diyen Ocak, heyetin defalarca suç duyurusunda bulunduğunu ancak sonuç alınamadığını dile getirdi.

Bugüne kadar yapılan tüm girişimlerin sonuçsuz kaldığını söyleyen Ocak, AİHM'in Türkiye'yi etkin soruşturma yükümlülüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle mahkum ettiğini belirtti. Dönemin Devlet Bakanı Adnan Ekmen'in "Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM'in işiydi, söyleyemedik" sözlerine işaret eden Ocak, şöyle devam etti: "Güçlükonak Katliamı'nın faillerinden hesap sorulmaması, işlenen suçun onaylandığı anlamına gelir. Bu katliamın hukuken suç olduğunu tespit etme, faillerin üzerindeki cezasızlık zırhını kaldırma ve toplumun yaşananları tüm açıklığı ile öğrenmesini sağlama görevinizi yerine getirin. Kaç yıl geçerse geçsin, Güçlükonak'ta katledilen 11 insanımız için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 229 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz."