27 Eylül 2024 Cuma

Büyükada davası 3 Nisan'a ertelendi

11 insan hakları savunucusunun 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı Büyükada davasında, mütalaaya karşı savunmalar tamamlanmadığı için karar çıkmadı. Duruşma Nisan'a ertelendi.

Aralarında Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç ile eski direktörü İdil Eser'in de olduğu 11 kişinin yargılandığı Büyükada davası görüldü. Karar çıkması beklenen duruşma, savunmalar tamamlanmadığı için 3 Nisan'a ertelendi.

İstanbul Adliyesi 35. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmayı Uluslararası Af Örgütü yöneticileri, HDP Milletvekili Ahmet Şık, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Barış Akademisyenleri, Barış Vakfı yöneticileri ile çok sayıda gazeteci katıldı. Salonda yer olmadığı gerekçesi ile çok sayıda izleyici ve gazeteci de içeri alınmadı.

'BU DAVAYLA İNSAN HAKLARI İTİBARSIZLAŞTIRILMAYA ÇALIŞILIYOR'
Kimlik tespitinin ardından savunma yapan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç, ByLock kullanmadığını belirtti. Kılıç, "Hakkımdaki ByLock tespitinde yanlışlık olduğunu tüm ifadelerimde belirttim. Yanlışlık veya kumpas olduğunu düşünüyorum. İddiayı tamamen çürüten 4 ayrı uzman görüşünü dosyaya sunduk" dedi.

Kılıç, "Terör Örgütü Üyesi Olma" suçlamasına delil yapılan Bank Asya'ya para yatırmasına ilişkin ise şunları söyledi: "2014'de Bank Asya'ya para yatırma kampanyasında, tersine paramı çektim. Hakkımdaki suçlamalara bir diğer delil ise kız kardeşimin Mehmet Tanış ile evli olması. Kız kardeşim 30 yıllık evli, eniştemin 30 yıl sonra terör örgütü üyesi şüphesi olacağını bilip kardeşimi uyarmam mı gerekiyordu? Suçun şahsiliği nerede kaldı? Büyükada davası dosyasına son gün dahil edildim, savcı 'Böyle bir toplantı olduğunu biliyor muydun?' diye sordu. Ben de 'evet' dedim. Zaten insan hakları çevrelerinin bildiği bir toplantıydı. Bana nereden biliyorsun diye bile sorulmadı. Büyükada toplantısının suç teşkil eden bir durumu olmadığı çok aşikardır. Biz insan hakları savunucuları toplumsal ahlakı yüksek, saygın insanlarız. Bu davayla bizi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar."

'İNSAN HAKLARININ YARGILANDIĞI BİR DAVAYA DÖNÜŞTÜ'
Günal Kurşun ise davada, insan hakları mücadelesinin yargılandığını vurguladı, "Dava Büyükada davası olarak biliniyor ama bizim 10-15 yıldır yaptıklarımızın, insan haklarının yargılandığı bir davaya dönüştü" şeklinde konuştu.

'O ZAMAN İBRAHİM KALIN'A DA DAVA AÇILSIN'
Kurşun, savcının "Zaman gazetesinde yazı yazarsan, bu örgüte üyesindir" demek istediğini belirterek ekledi: "O zaman savcının şu an Cumhurbaşkanı sözcüsü olan İbrahim Kalın'a da dava açması gerekiyor. O da bu gazetede yazı yazdı, eğer ücretsiz yazmamış ise o da para aldı. Bizler sadece insan haklarını savunuyoruz, bunun karşılığında hiçbir şey almıyoruz ve sayımız da az. Burada kokteyl bir örgüt ile olamayacak bir şekilde yargılanıyoruz. Bizler yalnızca kendi insan hakları örgütlerimizin üyeleriyiz."

'İNSAN HAKLARINI SAVUNDUĞUM İÇİN YARGILANIYORUM'
İnsan Hakları Gündemi Derneği ve Uluslararası Af Örgütü Üyesi Veli Acu da beraatını talep ederek, "Bir davada yargılanan kuzenim ile görüşmem, konuşmam suç ise bu salonda oturan herkese soruşturma açılması gerekir. Çünkü hepsinin benimle iletişimi var. Suçların ve cezaların şahsiliği ilkesine aykırıdır. İnsan haklarını savunduğum için yargılanıyorum" dedi.

Avrupa Kadın Lobisi Türkiye Koordinatörü ve Kadın Koalisyonu Koordinatörü İlknur Üstün, kadın ve insan hakları için çalıştığını söyledi. Üstün, "Ben birçok insanla çalıştım ve çalışıyorum ve iyi ki çalışmışım. Bu çalışmalarım sayesinde ülkemizde çok yol kat ettik. Dünyaya örnek olan İstanbul Sözleşmesi bizim sayemizde kabul edildi" diye kaydetti.

'MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİM'
Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği ve Eşit Haklar için İzleme Derneği üyesi Nejat Taştan savunmasında, "Biz suçlu olduğumuz için sizin karşınızda değiliz" diyerek başladı. Davanın Türkiye'de insan hakları savunucuları ve sivil topluma gözdağı vermek için açıldığını ifade eden Taştan, "Biz gözaltındayken medyada yer alan karalama kampanyalarının hepsi bu dosyanın içinde var. İnsan hakları için mücadeleye devam edeceğim" dedi.

'HİÇBİR SUÇ İŞLEMEDİM, BERATIMI TALEP ETMİYORUM'
Hak İnisiyatifi üyesi Şeyhmus Özbekli savunmasında, savcının mütalaasına katıldığını belirterek, "Ancak katılmadığım husus suç işlediğimin sabit olmaması nedeniyle beraat talebidir. Ben hiçbir suç işlemedim, beraatımı talep ediyorum" diye kaydetti.

'HAK SAVUNUCULARI ÖZEL OLARAK KULLANILMALI'
Ardından avukatlar savunma yaptı. İlknur Üstün'ün avukatı Oya Aydın, şunları söyledi: "Kimse dokunulmaz değildir ancak Anayasanın 90. maddesi gereği ve BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Sözleşmesi'ne göre bu yargılama yapılmalıdır. Bu kişiler devlet düşmanı, politik muhalif olarak damgalanamaz. Bu insanlar ilk gözaltına alındığında suçsuz oldukları biliniyordu. Bu davada derhal beraat verilmezse AİHS 18. maddesi ihlal edilmiş olacaktır. Türkiye demokrasi ve hukukun üstünlüğünden bir adım daha uzaklaşmış olacaktır. İnsan hakları savunucularının özel olarak korunması gerektiğini kararınızda belirterek beraat kararı vermenizi talep ediyorum."

'BİRİSİ İLE AKRABA OLMAK NASIL SUÇ OLUR?'
Taner Kılıç'ın avukatı Murat Dinçer, müvekkilinin dosya ile ilişkisinin olmadığını söyledi. Dinçer, "Dosyada ByLock olmadığına dair 4 ayrı rapor olmasına rağmen savcı tarafından mütalaada iddiaların sürdürülmesi kabul edilemez. Taner Kılıç'ın kız kardeşinin eşinin Mehmet Kamış'ın dosyada olmasının hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Birisi ile akraba olmak nasıl suç olabilir. 30 yıl önce yapılan bir evlilik neye dayanılarak hiçbir suç ile bağdaştırılmadan dosyaya konulmuştur" diye sordu.

Mahkeme heyeti, savunmalar uzun sürdüğü için duruşmayı 3 Nisan'a erteledi.