28 Eylül 2024 Cumartesi

ATK, TÜBİTAK ve TRT mahkemenin istediği raporu hazırlamadı

Medeni Yıldırım davası avukatlarından Reyhan Yalçındağ, mahkemenin ATK, TÜBİTAK ve TRT'den istediği uzman bilirkişi raporunun teknik donanım ve uzman eksikliği gerekçesiyle reddedilmesinin "skandal" olduğunu söyledi.

Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Kayacık (Hêzan) Mahallesi'nde, 28 Haziran 2013'te yaşanan kalekol protestosu sırasında askerlerin açtığı ateş sonucunda yaşamını yitiren 19 yaşındaki Medeni Yıldırım'ı "olası kastla öldürmek"ten er Âdem Çiftçi'nin yargılandığı davada, olaya ilişkin kamera görüntülerini çözüp, raporlaştıracak bir resmi kurum bulunamadı.

Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre; Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, Yıldırım ailesi avukatlarının talebi üzerine mahkeme heyetinin olaya dair görüntülerin incelenmesi, ses analizinin yapılması ve  görüntülerin netleştirilmesini istediği TRT, ATK ve TÜBİTAK'tan olumsuz yanıtlar geldi.

TRT: UZMAN BİLİRLİŞİ YOK
Mahkemenin bu yönlü ilk talepte bulunduğu TRT, geçtiğimiz Aralık ayında mahkemeye gönderdiği yazıda kurumda gönderilen bilgi ve belgeleri inceleyecek yeterlilikte uzman bilirkişi bulunmadığı yanıtı verdi.

TÜBİTAK: ANALİZ HİZMETLERİMİZİN DIŞINDADIR
Mahkeme bu yanıt üzerine TÜBİTAK'tan talepte bulundu. TÜBİTAK, taleplerinin kurumlarının analiz hizmetleri dışında olduğunu kaydederek, talep için Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Adli Bilişim İhtisas Dairesi Ses ve Görüntü İnceleme Şubesi ve Fizik İhtisas Dairesi Balistik Şubesi ile iletişime geçilmesini önerdi.

ATK: HABERLER ÇIKINCA 'SEHVEN GÖNDERDİK'
TÜBİTAK'ın uzman personel ve teknik donanıma sahip olduğuna işaret ettiği ATK de mahkemenin bu yönlü talebine olumsuz yanıt verdi. Fakat bu konuda çıkan haberler üzerine ATK, mahkemeye ikinci bir daha yanıt gönderdi. Rapor hazırlayabilecek donanıma sahip olmadığına dair verdiği ilk yanıtın "yanlışlıkla" gönderildiğini savunan ATK, ikinci yanıtta sadece "ses kayıtlarını iyileştirebileceğini", diğer inceleme hususlarının kurumlarınca yapılamayacağını bildirdi.

İlk yanıtında rapor hazırlayabilecek donanıma sahip olmadığını belirten ATK, özellikle güvenlik güçlerinin taraf olduğu dava dosyalarına dair hazırladığı tartışmalı raporlarla sık sık gündeme geliyor.

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi cinayetine dair polis kamerası kayıtlarındaki 13 saniyelik kayıp görüntü konusunda daha önce rapor istenen ATK, görüntünün silinmediği "kayıttan çıkıldığı" yönünde rapor hazırlamıştı. ATK, hazırladığı bu raporunda yine herhangi bir faile işaret etmemişti. Cinayete dair yargılamada Elçi ailesi avukatlarının Londra Üniversitesi Adli Mimarlık Bölümü'ne hazırlattığı raporda 3 şüpheli polisin belirlenmesinin ardından Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yeni bir rapor düzenlemesini istediği ATK, bu talebi de reddetmişti.

ATK yine 2017 Newroz'unda polis kurşunu ile öldürülen üniversite öğrencisi Kemal Kurkut cinayetine dair hazırladığı ilk raporunda görüntü ve otopsi tutanaklarına dayanarak Kurkut'un doğrudan açılan ateşle öldürüldüğünü saptamıştı. Ancak Kurkut'un "yerden seken mermi" ile hayatını kaybettiği yönündeki Ulusal Kriminal Büro raporu üzerine yeniden başvurulan ATK, bu kez Kurkut'un yerden seken mermi ile yaşamını yitirdiğini raporlamıştı.

AV. YALÇINDAĞ: KOLLUĞUN CEZASIZ KALMASI UĞRAŞI VAR
TRT, TÜBİTAK ve ATK'nin rapor hazırlamamasına dair konuşan avukatı Reyhan Yalçındağ, davalar açısından bilimsel raporların olmasının son derece önemli olduğunu belirterek, bu konuda özellikle kolluğun taraf olduğu olaylarda ATK'nin verdiği raporların eleştiri konusu olduğunu dile getirdi.

ATK'nin iktidarda bulunanlara yakın rapor verdiği, bu raporların bilimsel olmadığına dair eleştiriler olduğunu hatırlatan Yalçındağ, ATK'nin hazırladığı raporlarda bu eleştirilerin son yıllarda daha da arttığına işaret etti.

Akademisyen ihraçlarıyla TÜBİTAK ve ATK'nin niteliğinin zayıfladığını söyleyen Yalçındağ, Medeni Yıldırım davasında ATK ve TÜBİTAK'ın mahkemenin istediği raporları "uzman" eksikliği nedeniyle hazırlamasını reddetmesinin bir nedenin bu olduğunu kaydetti. Yüksekdağ, "Bu bir kere yurttaşların adalet arayışıyla doğrudan alakalı olduğu için kabul etmek mümkün değildir. Gerçeğin ortaya çıkması ve faillerin cezaya çarptırılması, olayın oluş biçimi, failin tek mi birden çok mu olduğu, sorumluluk düzeyi, özellikle yaşam hakkı gibi kutsal bir hakla alakalı olan dosyalarda, adalet için, bizim için sıkıntılı oluyor" diye konuştu.

TRT, TÜBİTAK ve ATK'den Yıldırım davası için istenilen raporların teknolojik altyapı ve uzman eksikliği nedeniyle reddedildiğine dikkati çeken Yalçındağ, bunun skandal bir durum olduğu yorumunda bulundu. Yalçındağ, şunları ekledi: "Başından beri söylediğimiz gibi aslında kolluğun cezasız kalması için verilen bir uğraş söz konusu. Gerçeğe ulaşmak çok da umurlarında değil. Burada mümkün mertebe zaman aşımıyla, beraatla ya da çok uyduruk taksirle insan öldürmekten 10 aylık bir ceza verip hükmün açıklanmasını geriye bırakmak gibi bir yargı pratiği var ve bu devam ediyor."

Hak ve özgürlüklerinin hoyratça ve küstahça ihlal edilip, cezasız kalmasından alınan güçle her gün yeni yeni cinayetler işlendiğini söyleyen Yalçındağ, "Şimdi bu raporlara dayalı olarak bir heyet nasıl karar tesis edecek? 'Beni bu işe bulaştırmayın' diyen ATK ne iş yapıyor? TRT nasıl görüntüleri iyileştiremiyor? TÜBİTAK nasıl 'Benim bünyemde uzman kişi yok' diyebiliyor. Böyle bir skandal olabilir mi?" diye sordu.