29 Eylül 2024 Pazar

'Abdülkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş ve Mikdat Özeken nerede'

"Abdülkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş ve Mikdat Özeken'in akıbetini soran kayıp yakınları, kaybedilen insanları hatırlatmakta ısrarcı olacaklarını yineledi.

Cumartesi Anneleri 919. hafta açıklamalarında "Abdülkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş ve Mikdat Özeken nerede" sorusunu yineledi. Bu hafta da online açıklama yapan kayıp yakınları adına basın metnini Sebla Arcan okudu.

Arcan, "919 haftadır gerçeklerin üstünü örtmeye, hakikate ulaşmamızı engellemeye ve cezasızlık uygulamaları ile adaletin önünü tıkayanlara karşı inatla, sabırla hakikate ve adalete ulaşmaya çalışıyoruz. Bunun için gözaltında kaybedilen insanlarımızı hatırlamakta ve hatırlatmakta ısrar ediyoruz" dedi.

Arcan, gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sormaktan da kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray'dan da vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi.

NE OLMUŞTU?
27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler, Yüksekova'nın Ağaçlı Köyü'ne baskın düzenledi. Baskın sırasında köylülere ağır şiddet uygulandı. Askerler köylüleri dipçiklerle darp ederek, yaşlı insanları yerlerde sürükleyerek köy meydanına topladı. Meydanda topladıkları köylüler sıra dayağından geçirildi. Askerler köyden ayrılırken Binbaşı Yurdakul'un "üç kişiyi alın" talimatı ile rastgele üç köylüyü seçti. İşkenceden ayakta duramayan 73 yaşındaki Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, köye odun toplamak için gelen 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş, askeri araca bindirilerek Yüksekova İlçe Jandarma Taburuna götürüldü.

1986 yılında 98 insan hakları savunucusu tarafından kurulan derneğin günümüzde 28 şubesi, 4 temsilciği ve 10 bin 938 üyesi bulunmaktadır. Türkiye'deki en eski ve en büyük insan hakları örgütü olan İHD'nin "tek ve belirli amacı, 'insan hak ve özgürlükleri' konusunda çalışmalar yapmaktır." Onları sormak için tabura giden aileleri, Mikdat'ı kanlar içinde gördü. Binbaşı Yurdakul ailelere, "24 saat gözaltında tutulacaklar" dedi. Aileler tekrar tabura gittiğinde ise "kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin" denildi.

Ailelerin yaptığı başvurulara tüm resmi merciler tarafından "gözaltına
alınmamışlardır" cevabı verildi. Olay Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarına; "Sanık Yurdakul'un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş adlı köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Yurdakul, diğer iki köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi kararı vermiştir. İki köylü daha sonra tabura ait eğitim sahasında bir çukur içinde tarandıktan sonra benzin dökülerek yakılmıştır. Aynı çukura gömülen köylülerin cesedi köpekler tarafından çıkarılınca, köylülerin cesetleri bu kez taburun yakınlarından geçen çaya atılmıştır" şeklinde geçti.

Gözaltı işlemini gerçekleştirenler arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç, anılarını yazdığı kitapta ve savcıya verdiği ifadede üç köylünün gözaltına alınması ve öldürülmeleri ile ilgili süreci tüm detayları ile anlattı. Yüksekova Komanda Taburunda görevli bir asker de terhis olduktan sonra, Abdülkerim Yurtseven'in dövülerek, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş'ın ise Binbaşı Yurdakul'un talimatıyla itirafçı Kahraman Bilgiç ve Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğünü açıkladı.

Açıklama ana akım medyada yer aldı. Tanık beyanlarına rağmen, suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen, bu olayı da içeren TBMM Susurluk Raporu'na rağmen açılan dava 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle, kesin beraat hükmü ile sonuçlandı. Ailelerin yaptığı temyiz başvurusu Yargıtayca reddedildi ve 2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararı onaylandı.

AİHM'e taşınan dava, 18 Aralık 2003 tarihinde sonuçlandı. AKP Hükümeti AİHM'e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, üç kişinin kaybolması nedeniyle üzgün olduğunu belirtti ve kayıplarla ilgili etkin soruşturma yürütmeyi taahhüt etti. İhlali kabul ederek tazminat ödeme yoluna gitti.