28 Eylül 2024 Cumartesi

19 Aralık'ın 22. yılı: Tutsaklar için birlikte mücadele edelim

19 Aralık direnişçilerinden Oya Açan ve Fatma Yıldırım, 19 Aralık hapishaneler katliamının aynı zamanda tutsakların ve ailelerinin direnişi olduğunu kaydetti. Bugün de tecridin yaygınlaştırıldığını, tutsakların sağlık ve yaşam hakları dahil olmak üzere en temel haklarının gasp edildiğini belirten Açan ve Yıldırım, tutsaklarla dayanışmaya, seslerini gündeme taşımaya ve birlikte mücadeleye çağırdı.

"Bu Şili modelidir, askeri müdahale olmadan uygulanamaz" sözleriyle 24 Ocak '80 kararlarını savunan dönemin başbakanı Bülent Ecevit, 2000'li yıllarda IMF politikalarını hayata geçirmek için hapishanelere saldırdı. Hapishanelerde F Tipi hücre sistemine direnen tutsaklar açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerine başladı. 19 Aralık 2000'de 20 hapishaneye "Hayata Dönüş Operasyonu" adı altında eş zamanlı saldırı gerçekleşti. Devletin tarihine saldırı "katliam" olarak geçse de 2000'li yıllarda tutsakların günler süren görkemli direnişi Türkiye devrimci hareketi tarihine yazıldı.

19 Aralık'ın üzerinden 22 yıl geçti. Her dönemin iktidarlarının yaptığı gibi AKP-MHP faşist iktidarı da siyasi tutsaklara saldırıyor. Covid-19 pandemisi bahanesiyle tutsakların yıllar süren mücadeleyle kazandığı hakları gasp edilirken, hasta tutsaklar ölüme terk ediliyor. Tutsaklar maruz kaldıkları işkenceler nedeniyle intihara zorlanıyor. Diyarbakır, Van ve İzmir'de tutsak yakınları tecridin kaldırılması ve hapishanelerden tabut çıkmasın diye Adalet Nöbetlerinde. Ancak bekledikleri dayanışma ne yazık ki gerçekleşmedi.

'SALDIRIYI BİRLEŞİK MÜCADELEYLE PÜSKÜRTEBİLİRİZ'
19 Aralık 2000 ölüm orucu direnişçilerinden Oya Açan ile Fatma Yıldırım'la saldırıyı, direnişi konuştuk. Açan ve Yıldırım, bugün de iktidarın hapishanelere saldırdığının altını çizerek içeride, dışarıda birleşik mücadeleyle saldırıyı püskürtebileceklerini kaydetti.

AÇAN: TUTSAKLAR YENİLSE BİLE BU DÖVÜŞSÜZ OLMAZ
Ümraniye Hapishanesinde ölüm orucunda olan Açan, 205 gün boyunca direnişi sürdürdü, tahliye edildiğinde 24 kiloydu. "Beklemediğimiz bir saldırı değildi" sözleriyle 19 Aralık'ın göz göre göre geldiğini söyleyen Açan, 20 hapishaneye eş zamanlı saldırıda 28 yoldaşının katledildiğini, yüzlercesinin ise yaralandığını hatırlattı. Tutsakların hapishanelerde her zamana direndiğini dile getiren Açan, 19 Aralık direnişlerini ise şöyle tanımladı: "Tutsaklar yenilgi yaşadıklarında bile bu dövüşsüz olmaz. 19 Aralık'ta böyleydi..."

'BASİT BİR SALDIRI DEĞİLDİ'
19 Aralık öncesi sürecin son derece kritik olduğunu belirten Açan, dönemi birçok açıdan ele almak gerektiğini belirtti. Açan, "Bu aslında cezaevlerine dönüktü ama sadece basit bir cezaevi saldırısı değildi. Ardında çok daha boyutlu bir mesele yatmaktaydı. Toplumun bütününe yönelmiş bir saldırı. Biz o dönem 'yaşamın hücreleştirilmesi saldırısı' olarak da tanımladık ve 'içeride, dışarıda hücreleri parçala' sloganıyla gündemleştirdik" dedi.

Direnişin tutsaklar açısından vazgeçilmez olduğunu ancak bu saldırıyla toplumun nefessiz bırakılmak istendiğini söyleyen Açan, "Günü kurtarmaktan başka bir şeyin düşünülmediği dünyaya insanları hapsetme saldırısıydı. Bunda da çok başarısız olduklarını söyleyemem. O dönemdeki tartışmaları hatırlıyorum. Böyle bir saldırının 90'lardan bu yana hapishanelerde örgütlenmiş genç, devrimci kadro kuşağını biçmeyi hedeflediğini söylüyorduk. Daha iyi hazırlanması gerektiğini de vurgulamıştık. Tasfiye hareketini başarırlarsa devrimci hareketin yirmi yıl boyunca belini doğrultamayacağını, kendine gelemeyeceğini ancak yaralarını sarmakla meşgul olacağını söyledik" ifadelerini kullandı.

'TECRİT FAŞİZMİN YENİ UYGULAMASI DEĞİL'
19 Aralık saldırısının devrimci harekete büyük bir darbe olduğunu, devrimci harekete zarar verse de boyun eğdiremediğinin altını çizen Açan, bugün koşulların da farklı olmadığını belirtti. "Bugün 19 Aralık'tan koparılacak bir süreç değil, cezaevleri çok daha vahim durumda" diyen Açan, çok yönlü bir saldırı olduğunu söyledi. Tecridin had safhada olduğunu, binlerce tutsağın ölüme sürüklendiğini kaydeden Açan, lakin tecrit saldırısının yeni olmadığını 1980'li yıllardan bu yana var olduğunu kaydetti. "Faşizm uygulamasının yeni ortaya çıkan bir saldırısı değil tecrit ama bugün çok daha koyulaştı" diyen Açan, 19 Aralık sürecinde Kürt özgürlük hareketinin direnişe katılmadığını hatırlattı ve eleştirdi.

'TOPLUMSAL MÜCADELE ÖRGÜTLENMELİ'
Hapishaneler sorununun tıpkı kitlelerin işsizlik, açlık, geleceksizlik, yoksulluğa karşı mücadelesi gibi olduğunu dile getiren Açan, şöyle devam etti: "Tıpkı işgal saldırısına karşı mücadele gibi. Tıpkı özgürlük için mücadele gibi ele alınıp toplumsal muhalefetin çok önemli bir ayağı olarak görülmezse, birbirinden koparıp göz ardı edersek sadece duygusal, fiziksel değil daha ağır önümüze gelir. Dolayısıyla hapishanelere karşı tutum alma meselesi kitleler için tıpkı diğer sorunların propagandasını yaptığımız onlar için mücadele biçim ve araçlarını gündeme getirdiğimiz gibi çok can alıcıdır. Bu sorun ne ailelerin ne çeşitli kurumların ne de tek tek ailelerindir. Bu meselenin ayırdında olan başta komünistler, devrimciler geleceğe yönelik hedef koyan, bu doğrultuda mücadele edenler esas olarak çözüm için yapılması gerekenlerin taşıyıcısı olmalı. Aksi halde daha çok insan kaybederiz. Çünkü cezaevindeki insanların sırtına bırakılacak mesele değil. Asıl dışarıdaki toplumsal mücadelenin örgütlenmesiyle yol alabilir, üstesinden gelebilir. Aynı zamanda da muazzam bir moral kaynağı olacaktır."

YILDIRIM: TUTSAKLARIN BÜYÜK BİR MÜCADELESİ YAŞANDI
Fatma Yıldırım ise Bayrampaşa Hapishanesinde 19 Aralık'ı karşıladı. Katledilen tutsakları anarak sözlerine başlayan Yıldırım, o günden bugüne birçok şey yaşandığını, "zindan savaşlarında" birçok deneyimin elde edildiğini söyledi. "Bir tarafta katliam yaşanırken, bir tarafta da ailelerin, hapishanelerde devrimci tutsakların büyük mücadelesi yaşandı" diyen Yıldırım, özellikle Bayrampaşa ve Ümraniye Hapishanesi olmak üzere devletin kimyasal silahlar da dahil bütün gücüyle bedeninden başka silahı olmayan devrimci tutsaklara saldırdığını kaydetti. Yıldırım, "Ve öldürmek için gelmişti. Çünkü 200 ceset torbasıyla gelinmişti" dedi.

Ecevit'in IMF görüşmelerine giderken siyasi tutsakları zapturapt altına almak istediğini belirten Yıldırım, "Katliam amacına ulaştı mı" sorusuna, "F tiplerine koydu ama zindanlarda devrimci tutsaklar direnmeye, tek kişi bile kalsa asla iradesini teslim etmeyerek mücadelesini yükseltti ve yükseltmeye devam ediyor" yanıtını verdi.

'DİRENİŞ BÜTÜNLÜKLÜYDÜ'
Devrimci tutsakların bugün tek başına mücadele yürütmesinin mümkün olmadığını dile getiren Yıldırım, "Dışarı ve içerinin mücadelesi bir bütün. Ailelere bu konuda büyük bir görev düşüyor. 19 Aralık sürecinde toplumsal hareketlilik de söz konusuydu. Aile örgütlenmeleri vardı ve içerideki tutsakların dışarıdaki sesi olmaya devam ediyordu. Her yerde açıklama yapıyor, gündeme taşıyordu. Bu süreç, direniş bütünlüklüydü" dedi.

'BEDEL ÖDENEREK KAZANILAN HAKLARI GASP EDİLİYOR'
1980'lerden bu yana devletin hapishane politikasının gittikçe şiddetlendiğini, özellikle devrimci devrimci tutsakların teslim alınmak istendiğini kaydeden Yıldırım, "Pandemiyle birlikte çok sayıda hak ihlali yaşandı özellikle 15 Temmuz'dan sonra tutsakların bedel ödeyerek, direnişle elde ettiği hakları gasp edildi. Zindanlarda çok büyük bir baskı koşulları var. Hasta tutsakları sağlık hakkına erişemiyor, hastaneye gidemiyor, tedavisi sürmüyor. Sağlıklı olan tutsaklar hapishanelerde hasta oluyor. Tüm bunlar yaşanırken aynı zamanda cezaevlerinde ölüm haberleri çıkıyor. Bu süreçte biz ailelere, dışarıdakilere çok büyük görevler düşüyor. Tüm devrimci tutsakların sesini soluğunu dünyaya duyurmak lazım. Çözüm çok basit mücadelemizle hasta tutsakların tedavi hakkına erişimi sağlamalıyız. Bunun için örgütlenmemiz ve birlikte mücadele etmemiz lazım" ifadelerini kullandı.

TUTSAKLARIN SESİ OLMA ÇAĞRISI
Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi'nin (TDİ) bu konuda birçok eylem yaptığını, tutsakların sesini sokağa taşıdığını belirten Yıldırım, ancak bunun yeterli olmadığını da ekledi. 19 Aralık'ın 22. yılında tutsaklara yönelik baskıların artarak sürdüğünü kaydeden Yıldırım, şöyle devam etti: "Tutsaklar yalnızlaşınca ölüyor. Tutsaklara sahip çıkmayan bir toplum, onları yalnızlaştıran bir toplum çürümeyle, yozlaşmayla yüz yüze kalacaktır. Çünkü o devrimci tutsaklar doğruyu söyledikleri için işçi ve emekçinin sömürüsüne karşı olduğu için cezaevindeler. İnsanca bir toplumda yaşamak istiyor bu çok mu değil."

TDİ'nin 19 Aralık'ta birçok eylem ve etkinliğinin olacağını, 25 Aralık'ta da bir panel düzenleyeceğini duyuran Yıldırım, bu eylem ve etkinlilere katılma ve tutsakları yalnız bırakmama çağrısı yaptı.