24 Eylül 2024 Salı

Yücel Yıldırım yazdı | Türkiye'nin yüzyılı palavrası

Erdoğan faşizmi, "Türkiye Yüzyılı" palavrasıyla, bir yandan Kemalist dönemi kapatırken, diğer yandan kemalistlerden ve ve güncelde muadili olan burjuvaziden daha fazla siyasi ve ekonomik cehennemi işçi sınıfı ve ezilenlere yaşatmaya başladı ve bu yönde daha da tırmandıracak. İşçi sınıfı ve ezilenler açısından tek kurtuluş gerçeğinin, "İkinci Yüzyıl", "Türkiye'nin Yüzyılı" palavrasıyla örtmeye çalıştığı bu cehennemi süreci sona erdirmek için Erdoğan faşizmini yıkmak, demokratik ve sosyalist bir geleceği inşa etmek olduğu bu vesileyle bir kez daha kanıtlanıyor.

Erdoğan son yıllarda cumhuriyetin 2023'teki yüzüncü yıl dönümüne atfen; "Türkiye'nin Yüzyılı" sloganını, diktatörlüğünü benimsetmenin ajitasyon şiarı olarak kullandı, kullanmaya devam ediyor.

Burjuva cumhuriyetin kurucu ideolojisi kemalizmle, ideolojik farkı olan İslamcı Erdoğan, esasen cumhuriyet yıl dönümlerinden hazzetmeyen fikre sahip. Toplumsal olarak aynı sınıfı temsil etseler de, kemalizme rakip olarak Erdoğan ve yalakalarının sahici görüşü geçmişte Başbakan Davutoğlu'nun veciz biçimde açıkladığı gibi, "Cumhuriyet parantezi kapanacak" fikridir.

Gerçekten de Erdoğan, kemalizmin ideolojik hegemonyasına son vererek, rejim değişikliği yaparak, Türk burjuvazisi içinde klikler arasında kendi kliğinin lehine ekonomik imtiyaz güderek, yayılmacı dış işgallere ve askeri üsler politikasına geçiş yaparak, islamcı faşist diktatörlüğü kurdu ve devam ettirmek istiyor. "Türkiye'nin Yüzyılı" ambalajını ise, kendi iktidarını burjuvazinin tümüne ve halklarımıza benimsetmek için kullanıyor.

Erdoğan, M. Kemal'in başlangıçta rejim tipi olarak benimsediği faşist şefliği, kendi diktatörlüğünün rejim biçimi olarak ilan etti. Oysa, Kemal sonrası kemalist burjuvazi faşist, yarı faşist, gerici özelliklere sahip iktidarını, askeri darbelerle kesintiye uğratsa da, parlamenter biçimlerle sürdürmüştü.

Kemalist burjuvazi, Batı kapitalizminin benimsediği laikliği esas almıştı. Bu yöndeki ideolojik motifleri de, "birleştirici" olarak görüyor ve övünerek propagandasını yapıyordu. Erdoğan, anayasal düzeyde ilan etmeye henüz gücü yetmese de, politik islamcılığı devlete hakim kıldı. Sünni islama dayanan yarı-teokratik devleti inşa etti. Eğitimden orduya islamcı ideolojiyi hakim kıldı. İmparatorluk islamcılığının kılıcını yeni dönemdeki yayılmacılığının sembolü olarak diyanetin başındaki zatın eline verdi.

Erdoğan, güç yetersizliği nedeniyle MHP'yi de iktidara tali ve kendisine bağımlı ortak olarak aldı. Gerek bu nedenle ve gerekse yayılmacılığın başlıca ideolojilerinden biri olan milliyetçiliği de kullanıyor. Bu yönüyle, kemalist milliyetçilikle ortak payda bulabiliyor.

Fakat kemalist dönemden farklı olarak büyük devlet şovenizmini ekliyor. Yayılmacılıkta, askeri işgallerde son derece işlevli olduğu için yüksek siyasi iştahla bunu kullanmaya devam ediyor. Devam edeceği de görülüyor.

Kemalist şefler, kapitalizmi geliştirirlerken parmağını yalıyorlardı elbette. Fakat bizzat Kemal'in kendisi kapitalist mülkiyetini devlete ve kurumlara bağışlayarak yine de ulusalcı demagojiye az çok elverişli zemini miras bırakmıştı. Oysa Erdoğan, sınır tanımayan arsızlık düzeyindeki yüzde 10 komisyoncu rüşvetçiliğiyle, yandaş kliğine tanıdığı ekonomik imtiyazdan onların gizli ortağı olarak yararlandığı sermaye oligarklarından biri oldu. Bu bakımdan Suharto ve Markos gibi hırsızlarla kıyaslanabilecek düzeyi yakaladı.

Erdoğan rejimi, gerçekte kemalist burjuva cumhuriyetin hegemonyasına son veren, o süreci kapatan bir rol oynadı. İslamcı yayılmacı faşist diktatörlük sürecini açtı.

Erdoğan faşizminin, "Türkiye'nin Yüzyılı" palavrasında kullandığı önemli demagoji başlıklarından biri de burjuva ekonomik gelişmeyi hızlandırma çabası. "Büyük Türkiye, güçlü iktidar" sloganının adeta maddi temeli olarak bu iddiada bulunuyor. Hatta "Türkiye'yi dünyanın 10. büyük ekonomisi yapacağız" sloganını kullanıyordu. Kapitalist ekonomik büyüklük bakımından Türkiye, 17. sıradan 20. sıraya Erdoğan'ın sayesinde düştü. Fakat yalancılıktaki arsızlığı, seleflerinden ölçülemeyecek yükseklikte olan Erdoğan, bu şiarını seyrekçe kullansa da bu slogandan vazgeçmiş değil.

Ucuz işçi cehennemi rekabetine girerek uluslararası kapitalist tekellerin sermaye yatırımını çekmeye çalışan Erdoğan, bunun yanında inşaat ve silah sektörünün gelişmesinin önünü sınırsızca açarak burjuvazinin yükselişini hızlandırmak istiyor. Fakat yine de Türkiye'yi muadili kapitalist ülkelerin ve Türk burjuvazisini muadili burjuvazilerin, örneğin Güney Kore, Hindistan, Endonezya, Brezilya burjuvazilerinden daha geride bırakacağı, başarısızlığa uğratacağı görülüyor.

Erdoğan'ın ve tetikçisi kalemlerin, özellikle SETA'cı tetikçilerin şişirdikleri balon olan "Türkiye'nin Yüzyılı", "ikinci yüzyıl" palavrası, Kemalizm'le ve muadili burjuvazilerle rekabette de çürük bir balon.

İşçi sınıf ve ezilenler açısından Erdoğan iktidarı, selefi kemalistlerden de, muadili kapitalist iktidarlardan da, yeniden direksiyonunu yönelttiği Batı emperyalist dünyasından da daha felaketli sonuçlar doğurmaya devam ediyor.

Batılı emperyalizmi, "kibirle" suçlayarak kitle desteğini artırmaya çalışan Erdoğan faşizminin kibri onlardan daha yüksekte. Kibre konu ettiği dini medeniyetler meselesinde, kullandığı olay faşistlerin Kuran yakması. "Onlara kibirli olmamayı öğreteceğiz" lafzını kullanıyor ki değişik inançlardan insanların boğazını keserek öldüren, Êzidî kadınları cinsel zevk kölesi yapan islamcı faşistlerin hamisi bizzat Erdoğan'ın kendisi.

Kürtlere karşı kirli ve işgalci savaşta ordusuna kimyasal ve nükleer kullanma talimatı veren doğrudan Erdoğan. Diğer dinlere ait mabetleri cami yapıp gösteriyle namaz kılan bizzat Erdoğan. Sömürgecilikte Batılı emperyalistlerle yarışan da bizzat Erdoğan.

Erdoğan'ın da, Batılı emperyalistlerin de Türkiye, Kürdistan ve dünya işçi sınıfı ve halklarına öğreteceği hiçbir uygarlık değeri yoktur. Hepsi de barışın, sömürüden kurtuluşun, işçi sınıfı ve ezilenlere refahın amansız düşmanıdırlar.

Erdoğan faşizmi, iki emperyalist gücün rekabetinden yararlanmasını, o arada bölgesel işgalciliğini ilerletmesini, savaş tehlikesine karşı barış şampiyonluğu olarak yutturmaya çalışıyor. Bu tam da taşra kurnazlığı, çıkarcılığı ve işgalciliğini barış şekeri olarak sunma palavracılığıdır. Erdoğan sadece bölgesel işgalcilikle kalmayarak, savaşa hazırlanan iki emperyalist ittifaktan, NATO'cu kliğin eteğinde savaşta yer alıp muhtemelen mayın eşeği rolünü de halklarımıza oynatmak istiyor.

Erdoğan faşizmi, "Türkiye Yüzyılı" palavrasıyla, bir yandan Kemalist dönemi kapatırken, diğer yandan kemalistlerden ve güncelde muadili olan burjuvaziden daha fazla siyasi ve ekonomik cehennemi işçi sınıfı ve ezilenlere yaşatmaya başladı ve bu yönde daha da tırmandıracak. İşçi sınıfı ve ezilenler açısından tek kurtuluş gerçeğinin, "İkinci Yüzyıl", "Türkiye'nin Yüzyılı" palavrasıyla örtmeye çalıştığı bu cehennemi süreci sona erdirmek için Erdoğan faşizmini yıkmak, demokratik ve sosyalist bir geleceği inşa etmek olduğu bu vesileyle bir kez daha kanıtlanıyor.