22 Eylül 2024 Pazar

Yalçın: Tecrit saldırısına karşı tutsakların sesini yükseltmek zorundayız

Tutsaklara yönelik saldırılar sürerken, tutsakların dışarıda sesi olan, dayanışmayı yükselten tutsak yakınlarına da saldırılar artıyor. Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi'nden (TDİ) Abdülmelik Yalçın, devletin en korktuğu şeyin tutsakların yaşadığı hak ihlalinin dışarıya yansıtılması olduğunu ve bu nedenle de bu kadar saldırdığını kaydetti. Devletin, "tutsaklarla dayanışmayacaksın" saldırısına net bir şekilde karşı koyuşun örgütlenmesi gerektiğini kaydeden Yalçın, aksi halde daha kötü sonuçların meydana geleceğini söyledi. 

AKP-MHP faşist iktidarının tutsaklara yönelik saldırıları artarak sürüyor. İmralı Hapishanesinde başlayan tecrit işkencesi neredeyse tüm hapishanelere yayılıyor. Hemen hemen tüm hakları gasp edilen tutsakların görüşçüleri engelleniyor, iletişim ve haberleşmeleri yok sayılıyor, insani ihtiyaçlarını karşılamaları için hesaplarına para yatırılmasının önüne geçiliyor.

Tutsaklar saldırılara karşı direnirken dışarıda onlarla dayanışma içinde olanlar ise bu saldıralardan nasibini alıyor. 27 Şubat sabahı tutsakların hesabına para yatırdıkları, mektup gönderdikleri, görüşçü oldukları için gerçekleştirilen gözaltı saldırısında İzmir'de 9, İstanbul'da ise ise 3 kişi tutuklandı. Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi'nden (TDİ) Abdülmelik Yalçın ile hem tutsaklara hem de tutsak yakınlarına yönelik saldırıları konuştuk. 

Melik'in ETHA'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle: 

İzmir ve İstanbul'da gerçekleşen gözaltı saldırılarında tutsaklarla dayanışan çok sayıda kişi gözaltına alındı, tutuklandı. Tutsaklara ve tutsak yakınlarına, tutsaklarla dayanışma için gerçekleşen eylem ve etkinliklere yönelik saldırılarla ne amaçlanıyor?
Bu saldırılarla ilk defa karşılaşmıyoruz. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra hapishanelerde her türlü baskı, işkence, tecrit politikalarını artıran devlet, dışarıda tutsakların yakınlarına, ailelerine ve kurumlarına yönelik bir operasyon dalgası başlattı. Neredeyse her ayda bir gerçekleştiriliyor. En son yapılan operasyon öncesinde de 9 Şubat'ta Kocaeli merkezli gerçekleştirilen soruşturma kapsamında 20'ye yakın tutsak yakını gözaltına alınmıştı. Yine aynı şekilde son günlerde özellikle 27 Şubat günü aralarında bileşenlerimiz Partizan, ESP, SMF ve birçok kuruma yönelik operasyon gerçekleşti. Bu kapsamda 21 kişi gözaltına alındı.

DEVLET NET BİR ŞEKİLDE TUTSAKLARIN SESİ OLMAYACAKSIN DİYOR
Avukat görüş kısıtlamaları olmasına rağmen iktidara yakın ana akım medyada direkt "örgüte finansal destekte bulunanlara yönelik operasyon yapıldığı" ve "örgüt yapılanmalarının hapishane örgütlenmelerine darbe" olarak sunuldu. Tutsaklarla dayanışma içinde olan ailelerimize yönelik bir operasyon olduğunu zaten bu yorumlardan, haberlerden öğrenmiş olduk. Bu operasyonların amacı çok net. Devlet şunu diyor; "dışarıda tutsakların sesi olmayacaksın, dayanışma etkinliklerine katılmayacaksın, tutsaklara mektup yollamaycaksın, vasisi olmayacaksın."

DEVLET TUTSAKLARIN SESİNİN DUYURULMASINI İSTEMİYOR
Şuradan çıkarıyoruz bunu, gözaltılar sonrası sorgularda şu söylendi. Vasisi ama ona rağmen "tutsağa neden para yatırdın, neden kıyafet yatırdın" sorularıyla karşı karşıyayız. Burada amaç belli, 2016 yılından bugüne gelinen noktada devlet hapishanelerde inanılmaz şekilde tecrit politikasını artırdı. Tutsakların iletişimi yasaklanıyor, görüşçüleri engelleniyor, hasta tutsakların tedavi hakları engelleniyor. Son olarak da S ve Y Tipi hapishanelere sürgün ediliyor. Bu bağlamda baktığımızda tabii ki hapishanelerde bir direniş mevcut, açlık grevleri devam ediyor. Yasaklara karşı mücadele bir şekilde devam ediyor. Bunun en önemli ayağı ve devletin de riskli gördüğü şey, tutsakların içeride yaşadığı hak ihlallerinin, işkencenin dışarıya duyurulmaması. Onun için de en basit şekilde Tutsak ailelerine yönelik, TDİ'ye bileşenlere yönelik yıldırma politikasına girmiş. 

Bu operasyonlar kapsamında ise İzmir'de gözaltına alınan 9 kişi tutuklandı. İstanbul'da üç kişi tutuklandı. İzmir'de aralarında yer alan SKM Genel Sözcüsü Tanya Kara ve Genel Meclis üyesi Meliha Kayacı; İstanbul'da Partizan okuru Arzu Aksakal, SMF üyesi Mehmet Keleş, DEM Parti üyesi Sıtkı Güngör tutuklandı. Bu tutuklamalar açıkça tutsakların dışarıyla kurulan ilişkisine darbe vurmak amaçlı. Tekrardan belirtelim yıllardan beir tutsakların dışarıda sesi soluğu olmaya çalışıyoruz, 2016'dan bugüne defalarca gözaltılar, tutuklamalar oldu. Ama hiçbir zaman tutsakların dışarıyla olan ilişkisi, dışarıdaki sesi olmamız engellenemedi. 

DEVLET TECRİDİN YETERSİZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR

Tutsakların hapishanelerde direnişi sürüyor. Tutsaklara yönelik saldırıların önüne geçmek, son verilmesini sağlamak için dışarıda nasıl bir mücadele yürütmek gerek?
Elimizdeki son verilere göre 14 F Tipi, 7 adet S Tipi, 22 adet yüksek güvenlikli ve 14 adet Y Tipi hapishane inşa edildi. Bunlar tabii bildiğimiz onun dışında eminiz ki daha fazla hapishane yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Devletin gittikçe bu tecrit politikalarını artırma isteği şu anda oluşan tecridin yetersiz olmasıyla alakalı. Devlet 19 Aralık 2000 yılında itibaren tecrit politikasını ne kadar artırabilirsem, kazanırım düşüncesinde. Tutsakları ne kadar yalnızlaştırırsam o kadar iyi anlayışında. 

DEVLETİN SALDIRISINA KARŞI KOYUŞU ÖRGÜTLEMELİYİZ
Özellikle Abdullah Öcalan ve beraberindeki tutsaklardan 3 yıldır haber alınamıyor. Çok korkunç bir şey. Öcalan ve beraberindeki tutsaklar ne aileleriyle, ne avukatlarıyla ne de herhangi biriyle görüşebiliyor. Bu politikayı bütün hapishanelere, bütün tutsaklara yönelik uygulamaya başladılar. Bu tecrit politikalarına, iletişim yayın yasaklarına, hasta tutsakların serbest bırakılmamasına, S ve Y Tipi Hapishanelere karşı çıkmamız gerekiyor. Devlet diyor ki, tutsakların dışarıda sesi soluğu olmayacaksın diyor. Bizlerin de bu netliğe karşı koyuşu örgütlemeliyiz. Dışarıda tutsakların sesini ne kadar yükseltebiliyoruz, tutsaklarla nasıl dayanışma gösterebiliyoruz. En küçük bir mektup bile yollasak, içeride ürettikleri üretimi dışarıda paylaştığımız zaman, onlara dair yapılan etkinlilere katıldığımız zaman bu karşı koyuşu örgütleyebilrizi. 

TECRİT DUVARLARININ ARDINA YOLDAŞLARIMIZIN GÖMÜLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ
Bizim TDİ olarak sol, sosyalist, bütün kurumlara insan hakları savunucularına, özgürlük düşüncesinde olan bütün kurumlara sesleniyoruz. Bugün içeride üyeleriniz olmayabilir ama olmayacağı anlamına gelmiyor. İçeride binlerce tutsak tecrit politikası adı altında işkenceye maruz kalıyor. TDİ olarak tutsak aileleri olarak kurumlara açık çağrımızdır; gelin beraber bu karşı koyuşu örgütleyelim. Tutsakların aileleri, yoldaşları olarak tecrit duvarlarının arkasına yoldaşlarımızın gömülmesine izin vermeyeceğiz. Hapishanedeki saldırılara karşı ne kadar yanımızda kurum, aile ne kadar insan hakları savuncuları varsa o kadar bu süreci başarıyla atlatabiliriz. Yoksa yarın S ve Y tipi hapishanelere komple sürgünler başlar, farklı saldırı politikalarıyla karşı karşıya gelebiliriz. Şu an bile devletin izin verdiği görüşçüsünüz, tutsağa para yatırmanız suç olarak lanse ediliyor, suç görülüyor. Durumun vehameti açıkça ortada. Bu noktada diyoruz ki bu saldırılara hızla karşı koyuş örgütlemeliyiz. İletişim yasaklarından, tutsaklara para yatırmanın engellenmesine, mektupların verilmemesine kadar hızla örgütlemek hızlı bir şekilde mücadeleyi ortaya koymamız gerek. Kısacası aydınlara, sanatçılara, insan hakkı savunucularına seslenmek gerekiyorsa tutsakların dışarıdaki sesi olmalı, mücadeleyi büyütmeliyiz.