Sermayeye sınırsız emek sömürüsü: Çocuk işçiler
Çocuk işçiliğini yaygınlaştırarak sermayeye sınırsız emek sömürüsü alanı açan MEB, meslek liseleri bünyesinde mesleki ortaokullar projesiyle çocuk işçilik yaşını 10'a düşürmeyi hedefliyor. Örgütlenmenin olmadığı bu alanda çocuk yaştan itibaren sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yetişen "makbul işçi"ler, herhangi bir hak talebinde bulunamayacak. Fişek Enstitüsünden Taner Akpınar ve İSİG Meclisinden Murat Çakır, sorunun "çocuk işçilik yasaklansın" demenin çok ötesinde olduğunu kaydederek, örgütlü mücadele yürütmek gerektiğini vurguladı.
Sermayenin "bedava işçi" ihtiyacını karşılamak için işçileştirilen çocukların yaşı gittikçe aşağıya çekiliyor. MESEM'lerle 15 yaş altına kadar indirilen çocuk işçilik, 4 ilde kurulması hedeflenen meslek ortaokullarıyla şimdi de 10-11 yaşa kadar düşürülecek. MEB'e bağlı olarak meslek liseleri bünyesinde Bursa, Sivas, Konya ve Burdur pilot bölge seçilerek kurulacak "işçilik okulları"nda çocuklar şayet iş cinayetinde katledilmez ya da iş kazalarında çalışmasını engelleyecek bir uzvunu kaybetmezse sermayenin ihtiyacına göre şekillenecek. "Öğrencilerin mesleki becerilerini artırma ve iş gücü piyasasına daha nitelikli bireyler yetiştirme" sözleriyle pazarlanan bu okullarda "staj", "çıraklık" adı altında çocuk emeği sömürülecek. Üstelik çocuk yaştan itibaren itaate dayalı koşullanacağı ve bu alanda bir örgütlenme olmadığı için tam da devletin ve sermayenin istediği gibi "makbul işçi" olarak herhangi bir hak talebinde de bulunamayacak.
"Çocuk işçilik" projesi; Sivas Bilişim Teknolojileri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bünyesindeki Sivas Bilişim Teknolojileri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Ortaokulunda, Konya'da Gazi Kız Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bünyesindeki Gazi Kız Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Ortaokulunda, Burdur'da Emekevler Şehit Rıza Çevik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bünyesindeki Emekevler Şehit Rıza Çevik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Ortaokulunda, Hacı Sevim Yıldız-2 Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bünyesindeki Hacı Sevim Yıldız-2 Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Ortaokulunda hayata geçirilecek. Projenin ilk adımı, insansız hava aracı alanında katıldığı yarışmada birinci olan Sivas Bilişim Teknolojileri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bünyesindeki Sivas Bilişim Teknolojileri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Ortaokulunda atılacak. Bursa’nın İnegöl ilçesinde bulunan ve adeta fabrika gibi çalışan Hacı Sevim Yıldız-2 Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bünyesindeki Hacı Sevim Yıldız-2 Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinin künyesinde MESEM pojesi "İşletmelerin ara ve kalifiye eleman ihtiyacını karşılamak için" desteklendiği kaydediliyor. Söz konusu lise daha önce de öğrencileri mobilya ustası gibi çalıştırdığı konusunda haberlere konu olmuş, okul bununla övünerek MEB tarafından Ar-Ge merkezi olarak belirlenen 36 meslek lisesinden biri olduğu konusunda övünmüştü. Burdur Emekevler Şehit Rıza Çevik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi de ÇEDES projeleriyle bilinen, ödüller alan bir lise.
1940'lı yıllarda her ilde meslek lisesi politikasıyla temeli atılan zaman içinde sayıları arttırılarak isimleri değiştirilen mesleki eğitim merkezleri çocuk emeği sömürü merkezleri olageldi. Meslek liseleri halen varlığını sürdürüyor. 1977'de çıkarılan bir yasayla kurulan Çıraklık Meslek Okulları da bugün Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) adıyla çoğunlukla çocuk emeğinin sömürüldüğü merkezler halinde.
Eğitimde 4+4+4 öncesinde, 2011-2012 eğitim-öğretim yılında Türkiye'de sadece 45 olan özel meslek lisesi, son on yıl içinde kamu kaynaklarıyla yapılan doğrudan destek ve teşviklerle 9 kat arttı. Devlet eliyle çocuk işçilik meşrulaştırılıp artırılırken, doğası gereği sömürüden beslenen kapitalist sistem de çocuk emeği sömürüsü üzerinden artı değer elde ediyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı tarafından imzalanan "Mesleki ve Teknik Eğitim İşbirliği Protokolü" ile MESEM'ler organize sanayi bölgesine taşınarak çocuk, genç, yaşlı, kadın, engelli tanımadan işçi sınıfının dizginsiz sömürüsü üzerine kurulu düzene olanak sağlanıyor.
Sayısı 1 milyonu geçen çocuk işçilerin emeğinin sömürüsü şimdi meslek ortaokullarıyla daha da artacak. MEB yaz döneminde, "beceri geliştirme programı" adı altında, sanayiye yollayamadığı çocuklar için 7. ve 8. sınıftan itibaren zanaat atölyeleri açtı. Bu uygulama tepki gösterilmediği için 18 ilde 271 okulda başlayan Zanaat Atölyeleri adı altında yaygınlaşıp kalıcılaşacak.
Peki, çocuk işçilikle nasıl mücadele etmek gerekiyor? Yıllardır çocuk işçiliğe ve çocuk emeğinin sömürüsüne karşı mücadele yürüten Fişek Enstitüsünden Taner Akpınar ve İSİG Meclisi'nden Murat Çakır'la konuştuk.
Akpınar, devletin, sermayenin talebine yanıt vermek üzere politika ürettiğine işaret etti. 90'lı yıllardan bu yana özellikle de 8 yıllık zorunlu eğitime geçilmesinin ardından sermaye çevrelerinin "Sanayi sitelerinde çırak sayısı azaldı, bizi zora sokuyor" şikayetlerinin ardından yeni mesleki ortaokullarla devlet tarafından sermayenin sorununun çözüleceğine dikkat çekti.
Yoksulluk krizinin derinleşmesiyle, yoksul emekçi ailelerin çocukları meslek okullarına yöneliyor. Eğitimin ticarileşmesi, dayatılan açlık sınırındaki ücretler, artan işsizler ordusu vb. gibi saldırılar da söz konusu emek sömürüsünü görünmez kılıyor.
Türkiye'nin de onayladığı Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 1. maddesi, 18 yaşından küçük herkesi "çocuk" olarak tanımlıyor. 4857 sayılı İş Kanununun 71. maddesine dayanılarak çıkarılan Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesine göre; çocuk işçi, 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişi olarak tanımlanıyor. Ve yasalarca 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaklanıyor. 15 yaşındaki çocukların emeğini sömürmeyi yasalaştırarak meşrulaştırmaya çalışan sermayenin devleti, şimdi bunu daha aşağıya çekmeye çalışıyor. Ayrıca kendi yasalarındaki zorunlu ilköğretim çağını tamamlamış olan çocuklar, bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabileceği şartına rağmen bunu yapıyor.
Herkesin üniversite mezunu olmak zorunda olmadığını, erken yaşta meslek sahibi olmayı isteyebileceğini belirten Fişek Enstitüsünden Taner Akpınar, Türkiye'deki bu sistemin kabul edilemeyeceğini ekledi. 90'lı yıllarda Çıraklık Eğitim Merkezine karşı olduklarını ancak MESEM'de onu bile aradıklarını söyleyen Akpınar, "Çocuklar günde 10 saat çalışıyor, sömürülüyor, hırpalanıyor. Bunun karşılığında sadece asgari ücretin yüzde 30'u ödeniyor. Mesleki eğitim kavramına uygun haline gelmeli. Ama yine de hiçbir şekilde on yaşında çocuk işçi olmaz, on yaşındaki çocuk meslek öğrenemez" diye vurguladı.
İSİG Meclisi'nden Murat Çakır, Türkiye gibi ülkelerde 15-65 yaş arasındakilerin bir şekilde işçileştirildiğini söyledi. Çakır, "Çocuk yaşta işçileştiriliyor ya da emekliyse işçiliğe devam ediyor. Şimdi de liseyi 14-15 yaş gibi düşünüyor ve daha alta çekmek için mesleki ortaokulları uygulamaya çalışıyor. Bunu da zanaat öğretme, MESEM'e entegre etme sözleriyle kullanıyorlar. TC'nin yasalarını çiğneyerek 14 yaş baremini aşağı çekiyor, bu nedenle güvencesizleştirmenin en önemli ayağı devlet. Resmi olarak devletin yönlendirmesiyle çocuk işçilik fiilen gerçekleşecek, bunu ilk başlarda söylemlerle yapıyorlar, 'meslek öğrensin, yetişsin, iş gücü lazım' gibi. Bir taraftan da üniversiteyi bitirmiş, asgari ücret alıyor. Bu pazarlanıyor, erken yaşta geleceğini kur, aşçı ol, makine ustası ol diyorlar. Çünkü üniversite öğrencilerinin yaşadıkları da var asansörde sıkışıyor, ölüyor; yurtlara dünyanın parasını harcıyor" dedi.
Çocukların işçiliğe sürüklenmesinin bir yanının yoksulluk bir yanının da ailelerin yozlaşmaya karşı mücadeleleri olduğuna dikkat çeken Çakır, şöyle devam etti: "Bu, bir yönüyle dezenformasyon. Mahallelerde, aileler uyuşturucudan, kötü şeyler diye tabir ettikleri şeylerden çocukları uzak tutmak istiyor. Meslek sahibi olması için yönlendirmelerinin temel nedenlerinden biri de bu. Bir de eğitim sistemi o kadar kötü ki, ortaokul öğrencileri içinde kendini ifade edemeyen, dört işlem yapamayan, yazıp çizemeyen çocuklar var. Böyle bir nesil yetiştiriyorlar. Bir yandan da anaokuldan üniversiteye kadar paralı okulda okuyan, mezun olur olmaz bir vasfı olmadığı halde mühendis, mimar olanlar var. Çocuklar bu durumda rasyonel düşünmek zorunda kalıyor" dedi.
Çakır da MESEM'lere kıyasla meslek liselerinin daha iyi olduğunu söyledi. Devletin çocuk işçinin ücretini ödediğini, fabrikalara çocuk işçi gönderdiğini belirten Çakır, "Çocuğun sendikaya üye olma, örgütlenme durumu yok. İtilip kakılıyor ama sesini çıkaramıyor. 10 kiloluk bir yük, en az yüz kere kaldırsa bir ton taşımış oluyor. Çocukların sağlığı bozulacak, bu görülmüyor. Ortamda maruz kaldığı kimyasal görülmüyor. Gelişim çağındaki çocuklar bunlar. MESEM'lerle 15 yaşında çalışmaya başlıyor, bu ülkede emeklilik 65 yaşında. 50 yıl vücut bu çalışmayı kaldırır mı? Şimdi de MESEM öncesi ortaokul diyorlar, bir süre sonra bunu orta 1 ve 2'ye düşürecek yani 10 yaşa" ifadelerini kullandı.
Meslek eğitimine evet dediklerini, MESEM ve benzerlerine hayır dediklerini söyleyen Çakır, mesleki eğitim kuralları olması gerektiğini vurguladı. "Gerçek bir öğrenim olmalı, yani çocuklar işçilik yaparak öğrenmemeli" diyen Çakır, eskiden meslek liselerini eleştirdiklerini, şu an o uygulamalara rahmet okutulduğunu kaydetti.
Çocukların işçileştirilmesine, emeğinin sömürülmesine, vahşi kapitalizmin dişlileri arasında katledilmesine karşı mücadelenin kaçınılmazlığını Taner Akpınar da Murat Çakır da sözleriyle ortaya koydu. Bu mücadelenin nasıl olması gerektiğine ilişkin Çakır, "MESEM'in ıslah edilecek bir yanı yok, kapatılmalı. İşçi sınıfının yeni bir kitleselleşen alt grubu var; 18 yaş altı olan bu yeni genç bölüğü mutlaka örgütlemek lazım. Çocuk işçilik yasaklansın denilerek engellenecek bir durumu geçmiş durumdayız" dedi.
Taner Akpınar da çocuk işçiliğine karşı sendikalar başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin mücadele etmesi gerektiğini vurguladı.