24 Eylül 2024 Salı

Uçar: Ayırt etmeksizin doğa için direnelim

Partisinin Meclis Grup Toplantısında konuşan Uçar, "Cûdi'de ve Kürdistan coğrafyasında yangını çıkaran devletin kendisidir. Yangının sönmesini engelleyen devletin kendisidir. Asıl hedef ormansızlaştırmak, insansızlaştırmaktır. Buna Akbelen'deki mücadele kadar ses çıkaracağız ve geçit vermeyeceğiz" dedi.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, partisinin Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

'ZEYTİNLİKLERİN KESİLMESİNE İZİN VERMEDİK, VERMEYECEĞİZ'
Grup toplantısına Akbelen direnişçileri ile Hatay Dikmece direnişçileri de katıldı. Dikmece, Akbelen, Cudi ve ismini sayamadığı daha birçok yerde doğa savunucularının ciddi bir direnişte olduğunu hatırlatan Uçar, "Acil kamulaştırma kapsamında Dikmece, Karaali başta olmak üzere birçok yer kamulaştırılıyor ve orada yaşayan halklar uzun süredir direniyor. Bu direnişi selamlıyoruz. Zeytinlikleri Koruma Yasası çiğneniyor. Deprem konutları gerekçe gösterilerek adrese teslim bir kanun çıkarıldı. Tabii ki deprem konutları bir an önce yapılmalı ve ücretsiz bir şekilde depremzedelere verilmelidir. Ancak bu yapılırken halk ile iletişim kurulmak zorundadır. Çünkü yandaş şirketlere zeytinliklerin peşkeş çekildiği bir durumla karşı karşıyayız. Halkın geçim kaynağı olan zeytinliklerin kesilmesine izin vermedik, vermeyeceğiz, vermemeliyiz. Şu an halk mağdur. Zeytinliklere sadece ekonomik nedenlerle de bakmıyoruz. Zeytin Hatay'ın çok önemli bir kültürel varlığı. Sadece Dikmece halkı değil hep birlikte direnmeye devam edeceğiz ve bunun sözünü yineliyoruz" ifadelerini kullandı.

'2019 YILINDAN BERİ AKBELEN DİRENİYOR'
Akbelen direnişinin önemine vurgu yapan Uçar, şöyle devam etti: "Bir kömür ocağı yapılmaya çalışılıyor Limak Şirketine bağlı. Yeniköy, Kemerköy Elektrik Şirketine bağlı bir kömür ocağı açılmaya çalışılıyor. 2019 yılından beri direnen köylülere desteğe gidenlere hakaret edildi, saldırıldı. 2019 yılında orada mücadele yürütenler projenin durdurulması için yargıya başvurmuştu. İlk ağaç kesimi de aslında 2021 yılında yapıldı. Bu tarih kesimin sonu olmasına rağmen yandaş şirketler budama adı altında orman katliamı yapmaya devam ediyor. 24 Temmuz 2023'te ise devlet bir bütün olarak güvenlik güçleriyle, TOMA'sı ve jandarmasıyla alana girerek hem kömür ocağının açılışını hızlandırmak hem de ormanı talan etmek için alana girdi. Ormanın dörtte birlik kısmı kesilmiş durumdadır. Devlet direnişçilerin alana girmesini engellemeye çalışıyor. Hem Eş Sözcümüz İbrahim Akın hem de milletvekilimiz  Perihan Koca, bu direnişe ortak olmak için Akbelen'e gitmişlerdi. Güvenlik güçlerinin su ve gazlı saldırısıyla karşı karşıya kaldılar. Yine milletvekilimiz Burcugül Çubuk da hem şiddete maruz kaldı hem de gözaltına alınmaya çalışıldı."

'DİRENENLER DEĞİL AKP'NİN KENDİSİ MARJİNALDİR'
Meclisin bugün Akbelen için toplandığını hatırlatan Uçar, bu toplantının muhakkak bir sonuca ulaşması gerektiğini de söyledi. "Gerekirse Meclis bir bütün olarak Akbelen'de de Cûdi'de de toplanmayı göze almalıdır" diyen Uçar, "Eğer bugün Akbelen, Cudi ve Dikmece ile ilgili bir sonuç çıkmayacaksa da Meclis toplanmasın. Kazdağları'nda Cengiz Holding, Cûdi'de devletin kendisi Akbelen'de ise yandaş şirketlerin eliyle kıyım yapılıyor. Ülkenin pek çok yerinde kıyım yapılıyor. Ülkenin pek çok yerinde yapılan bir talan var. Bu talanın sahibi bugün mücadeleyi marjinal kesimlerin mücadelesi olarak tanımlayan Cumhurbaşkanının kendisidir. Biz hepimiz buradayız; Akbelen'de, Cûdi'de, Dikmece'de direniş belli. Zaten Meclis olağanüstü toplanıyor. Bu durumda direnenler değil AKP-MHP iktidarının kendisi marjinaldir" dedi.

'88 YAŞINDAKİ ZEHRA ANNEDEN UTANMIYORLAR'
Bir yandan Muğla'da yangınlar devam ederken bunu fırsat bilen devletin polisi ve askerinin sabahın 05.30'unda ormana girip ağaç kesimi yaptığının altını çizen Uçar, şu ifadeleri kullandı: "Depremi hepimiz hatırlıyoruz. Depremin 6. ayındayız. Hiçbir felakete bu kadar hazırlıklı gitmeyen devlet, hem Akleben'e hem de Dikmece'ye çok hızlı bir şekilde gitti. Sırf buradan baktığımızda suçlunun kim olduğu gün gibi ortada. Bütün dünya bunu biliyor. Örneğine az rastlanır bir insanlık sınavıdır Cûdi ve Akbelen'de yaşananlar. Ülkenin zararına her şeyi yapmayı göze alan bir iktidar ve zamanın gerisinde kalan siyasetçilerle karşı karşıyayız. Akbelen'deki direniş için, 'Orada mesele ağaç değil' diye buyuruyor zamanın gerisinde kalan siyasetçiler. Orada dayak yiyen köylüden, ağaca sarılan 88 yaşındaki Zehra anneden de ağaçlar kesileceğine ayağım bacağım kesilsin diyen anneden de utanmıyorlar. Direnen köylülerden utanmıyorlar. Tam tersine orada mesele ağaç ve Türkiye'nin geleceğidir. Bu geleceği savunan herkesle direnmeye devam edeceğiz.

'AKBELENLİLERİN YANINDAYIZ'
"Devlet bütün mekanizmalarıyla Akbelen'de süreci takip ediyor. Valinin açıklamasını duymuşsunuzdur. Direnenler jandarmayı engelliyormuş, bir provokasyon varmış. Orada bir provokasyon var doğru ama bu provokasyonu yapanlar gaz sıkanlar, ağaçları kesenlerdir, geleceğimizi elimizden alanlardır. Limak Holding ve IC Holding ortak iştiraki YK Enerji başta olmak üzere ağaç kıyımına ve doğa talanına destek veren iktidar ve bütün kurumları ve yandaşları bu işte suçludur. İkizköylülerin Akbelen'de devam eden ağaç kesiminin durdurulması başvurusunu reddeden mahkeme suçludur. Emniyet, Vali, İçişleri suçludur. Yani bir bütün devlet mekanizmalarını yöneten bu hükümet suçludur. Yeşil Sol Parti olarak Akbelen'de işlenen suça ortak olmayacağız. Akbelen'de ve diğer alanlarda direnen arkadaşlarımıza sözümüz olsun. Direnişin öncülüğünü kadınlar yapıyor. Akbelen'deki mücadelenin ortağıyız ve oradaki talana izin vermeyeceğiz. 'Sadece 80 dönüm alan için değil, bir dönüm için bile olsa geri adım atmayacağız. Burada doğduk, burada öleceğiz her şeyi göze alıyoruz. Gerekirse oraya gidip yatacağız' diyen Akbelenlilerin yanındayız.

'KÜRDİSTAN'IN NASIL YAKILDIĞINI GÖSTERİYOR'
"Akbelen'e müteakip Cûdi'de de yangınla karşı karşıya kaldık. Öyle aleni bir saldırı ki kolluk güçleri sosyal medyadan ve Tiktok'tan Cûdi ve Kürdistan coğrafyasının nasıl yakıldığını ve talan edildiğini topluma gösteriyor. Cûdi'de en son 26 Temmuz'da başlayan 29 Temmuz'a kadar devam eden ve halen yer yer yanıp sönen bir yangınla karşı karşıyayız. Yangını söndürmeye giden köylülerin, HDP ve Yeşil Sol Parti yöneticilerinin ve yangınla ilgili bilgi almak isteyen Mezopotamya Ekoloji Hareketinin güvenlik gerekçesi ile alana girişleri engellenmiş ve sonuç almalarına izin verilmemiştir. Sadece Cûdi değil; bu ülkede 100 yıldır devam eden bir siyasi yangın var. Cûdi'deki orman yakılmaları sistematik yüzyıllık devlet politikalarından ayrı ele alınamaz. Cûdi'de, Lice'de, Andok'ta, Hizan'da ve birçok yerde işlevsel durumda olan bir talan var. Topluma açılan, Kürtlere açılan bu savaş Kürdistan coğrafyasına açılan savaşla eş güdümlü olarak devam ediyor. Lice'yi Marmaris'ten, Gabar'ı İkizdere'den, Dersim'i Kazdağları'ndan, Cûdi'yi Akbelen'den ayırmadan mücadele ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz. Herkesi de bu doğa kıyımı karşısında, coğrafyanın neresi olduğuna bakmaksızın direnişi ortaklaştırmaya çağırıyoruz. Akbelen'den çıkardığımız sesin Cûdi'den, Cûdi'den çıkardığımız sesin Akbelen'den duyulması gerekiyor. Çünkü bütün bu doğa talanı tek bir merkezden yönetiliyor. Dolayısıyla bu yıkım ve talan karşısında bütün mücadele alanlarının ortak ses çıkarması kaçınılmaz bir görevdir. Buradan baktığımızda bunu büyük oranda başardığımızı belirtebiliriz. Daha güçlenmesi için de elimizden geleni ardımıza koymayacağımızı belirtmek isteriz.

'CUDİ'Yİ DEVLET YAKTI'
"Cûdi'yle ilgili bir özel savaş ve devlet politikası olduğunu ısrarla vurgulamak gerekiyor. Cûdi'de devlet mekanizmaları, devlet aygıtları aslında bir toplum mühendisliği ekseninde çalışma yürütüyor. Bu yangınları bir taraftan bölgede kurulan kalekollardan bağımsız ele alamayız, her dağa yapılan askeri tesislerden bağımsız ele alamayız. Neden böyle söylüyorum? Hem kalekolların etrafı hem de askeri tesislerin etrafı güvenlik gerekçesiyle ormanlar yakılarak, doğa tahrip edilerek güvenlikli bölge haline getiriliyor. Aynı zamanda sayısız HES, maden ocağı, kömür ocağıyla da Kürdistan'da çok daha derin bir talan yürütülüyor. Eskiden Cûdi'de sadece yakma vardı. Bugün baktığımızda yakmaya müteakip bir de ağaçları kesip satma var. Kürdistan'da orman yangınları artık muazzam bir rant alanı. Kim bundan kar ediyorsa, kim günde bin ikiyüz ton kesim yapıyorsa ağaçları yakan da o dur. Kim Şırnak'ta 22 bölgede madenler için ÇED gerekli değildir raporu çıkartıyorsa oradaki doğa talanını gerçekleştiren o dur. Kim açılmak istenen rant alanlarının başına asker ve korucu yerleştiriyorsa bundan fayda sağlayan elbette ki onlardır. Kim ekolojik tahribat için savaşı araçsallaştırıyorsa, bu ülkede yürütülen savaşın da kıyılan canların da müsebbibi onlardır. Cûdi'de çok net bir tablo var. Cûdi'de ve Kürdistan coğrafyasında yangını çıkaran devletin kendisidir. Yangının sönmesini engelleyen devletin kendisidir. Asıl hedef ormansızlaştırmak, insansızlaştırmaktır. Buna Akbelen'deki mücadele kadar ses çıkaracağız ve geçit vermeyeceğiz."

Uçar, partisini grup toplantısında ayrıca 4'üncü ferman olarak tanımlanan Êzidi soykırımının yıldönümüne, Diyanet'in Kobanê davası müdahilliğine, tecrit politikasına ve ekonomik krize ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.