1 Ekim 2024 Salı

'Tarihi iktidarlar değil halklar yazar'

Geleceğin Türkiye'si için Hafıza, Hakikat, Hesaplaşma" konulu konferansın "Hesaplaşma" bölümünde tarihi yazanların iktidarlar değil halklar olduğu kaydedildi. Konferansta acılarla yüzleşmek gerektiği kadar hesap sormanın da önemine dikkat çekildi. 

Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkevleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi'nin (TÖP) düzenlediği "Geleceğin Türkiye'si için Hafıza, Hakikat, Hesaplaşma" konulu konferans, "Hesaplaşma" bölümüyle devam ediyor.

SANCAR: YÜZLEŞMEK GEREKLİ AMA YETERLİ DEĞİL
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, hakikatin hafıza ile doğrudan ilişkili olduğunun altını çizdi. Türkiye tarihine bakıldığında üst üste binmiş travmatik deneyimler yığını ile karşı karşıya olan bir toplum ve ülke gerçeği olduğunu dile getiren Sancar, "Bizlerin hakikat yolculuğu ve arayışı elbette acılarımızı anlatmakla sınırlı olamaz. Acıyı dile getireceğiz, acıyı dinlediğimizde yüreğimiz yanacak. Belki gözyaşı dökeceğiz belki yıllar geçse de ağıtlar yakacağız. Bunların hepsine hakkımız var ağıt yakmaya da gözyaşı dökmeye de hakkımız var. Ama bununla sınırlı hakikat mücadelesinin dönüştürücü bir etkisi olmadığının farkına varmamız gerekiyor. Eğer ağıtlarımızın sesini takip edersek, gözyaşlarımızın izini sürersek o zaman bu acıları toplumsal mücadelenin dönüştürücü enerji kaynağı haline getirebiliriz. Bugün ilk oturumda dinlediğimiz hikayelerin hepsi çok yürek yakıcı. Buna benzer binlerce, on binlerce, yüz binlerce hikaye var bu ülkede. Bunların hatırlanmasını, hakikatinin anlatılmasını engellemeye çalışan devasa bir sistemle karşı karşıyayız. Dikkat edin burada yapılmak istenen şey olayları geçiştirmek, mağdurların mazlumların sesini olabildiğince kısmak, kendi dar dünyalarında sessizce kaderlerine mecbur edilmek. Asıl izlenen yöntem hedeflenen şey budur" dedi.

Sancar, yüzleşmek gerekli olduğu kadar yeterli olmadığını belirtti ve mücadele etmek gerektiğini söyledi.

Türkiye Dış Politikasının Hakikati üzerine Mühdan Sağlam söz aldı. Neo- Osmanlıcılık hakikat bükülmesine neden olacak şekilde bir Ortadoğu açılımı görüldüğüne dikkat çeken Sağlam, "Türkiye dış politikada yayılmacılığı esas aldı. Dış politikadan saptı. Ancak gelinen aşamada dış politika gelecek kuşaklara yükler ve sorumluklar getiriyor. Var olan hakikat esnetildi, yeni hakikat inşasına geçildi. Bölge, ülkenin küresel dinamikler yanlış okundu. Yayılma politikasına girildiği, değerli yalnızlıklardan oluşan bir yeni hakikat ile karşı karşıyayız. Dış politika yavaş ilerler. Yaptığınız üzerinize yapışır. Bizi bir enkaz bekliyor" ifadelerini kullandı.

CİHANER: YARGI TERÖRLE MÜCADELE APARATI OLARAK KULLANILIYOR
"Yargının Hakikati" üzerine söz alan İlhan Cihaner, "İktidarın baskıcı tutumunun aracı haline getirilmiş bir yargı ile karşı karşıyayız" dedi. Türkiye'de yargının "terörle mücadele aparatı" olarak kullanıldığını ifade eden Cihaner, "Bunu yaparken de yanlış bir terör kavramı üzerinden geçildi. Bu yargı kültürü haline geldi. Güvenlik mekanizması tarafından getirilen iddiaları, kanuna uygun olarak ayıklamak ile görevli iken kendini terörle mücadele elemanı olarak gördü. Terör kavramı üzerinden durmak gerekir. Terör kavramı, özünde bir terör yaratılmak için kullanılan bir kavram haline geldi. Bir kişi eylemlerinden, bağımsız olarak 'terörist' olarak damgalandığında yaptığı her şey 'terör' eylemi olarak kullanılıyor. Bir kişi damgayı yedikten sonra hak ve özgürlüklere sahip yurttaştan çıkıp, yok edilmesi gereken bir yurttaş haline getiriliyor. Düşman Ceza Hukuku dediğimiz kavram bile Türkiye'deki hukuku karşılamıyor. Kobanê, Şenyaşar ailesine baktığımızda hukuksuzlukla adlandırılmayacak bir şey ile karşı karşıyayız. Yargı dinselleştirilmiştir" dedi.

ŞIK: ERDOĞAN İLE HESAPLAŞACAĞIZ
"Devletin Hakikati" üzerine TİP Milletvekili Ahmet Şık konuştu. Şık, konferansın AKP dönemi ve sonrasında yeni Türkiye'nin inşasında bize sunduğu perspektife bakarak yurttaşların hakikati anlatarak gerçek asgari hukuk normuyla doğacak bir hesaplaşmadan kimsenin kuşkusu olmasın. Kimlerle hesaplaşacağımızı anlatmamız gerekiyor" şeklinde konuştu. 
 
Şık, Erdoğan ve onunla iş tutan herkesle hesaplaşacaklarını söyledi.

YAPICI: TARİHİ İKTİDARLAR DEĞİL HALKLAR YAZAR
Gezi davasında verilen siyasi kararla tutuklanan Mücella Yapıcı'nın "Ekolojinin ve Kentin Hakikati" üzerine hapishaneden gönderdiği mesajı okundu. Yapıcı'nın mesajı şöyle: "Umudu örgütlemeye, konuşmaya, sadece konuşmaya değil, birbirimizi dinlemeye, birbirimizin elinden tutarak mücadele etmeye devam etmek zorunda olduğumuz günlerdeyiz. Kent mücadelesi bizim senelerdir meslek örgütleriyle, davalarla, hukuksuz kararlardan, mega projelerden, rant için yerinden edilen kentlilerle sürdürdüğümüz bir mücadele idi. Ancak dokuz yıl önce bir şey oldu, neydi o direniş, neydi Gezi? Dokuz yıl önce, kent halkı ilk defa bütün sıkışmışlıkları da düşünerek herkesin ama hiç kimsenin olmayan bir park alanı savunuldu ve onu diğer hak talepleriyle birleştirebildi. O parktaki olağanüstü beraberlik, demokratik bir hak savunması ve polis şiddetine, haksızlıklara karşı itiraz eylemi, gelecek için bir umut olmuş ve insanlar kendi beyinlerinin gönüllü gardiyanı olmaktan kurtularak ülkeye çöken korku ve umutsuzluk perdesini aralamıştır.

Korkulan da bu ışıklı aralıktır. Bu iklimi yaratmak ve Gezinin toplumsal hafızada yer alan o umutlu, renkli ve yaratıcı tarihini kriminalize ederek, Gezi'de itirazını, umudunu, direnişini yanına alıp gelenlere hakaret üzerine hakaret ederek, toplumsal hafızaya yeni bir tarih aplike etmeye çalışmaktadırlar. Birlikte konuşmayı, birbirine bakmayı aynı görüşte olmama koşuluyla ama aynı hedefe yani demokrasiye, barışa, daha insanca bir yaşama doğru birlikte hareket etmeyi bir kere denemiş bir toplum, yıllarda geçse de o deneyimi unutamaz. Gezi herkesin kendini ifade ve temsil ettiği barışçı, yaratıcı, eşitlikçi ve insancıl tarihine daha nice yıllar sahip çıkacaktır. Esasen tarihi iktidarlar değil halklar yazar."

"Kürt Sorununun Hakikati" üzerine söz alan HDP Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan, tutsak siyasetçileri andı. Her sorunun çok önemli olduğunu, etrafında mücadele etmenin olduğunu dile getiren Kurtulan, "Aslında bizim yaşadığımız ölerek, bedelini ağır ödeyerek yapılan mücadelenin adıdır. Kürtler vardır, mücadelesini her yerde vermeye çalışıyor. Tüm ihlaller önce bizim üzerimizde, yaşadığımız coğrafyada uygulanıyor, sonra Türkiye'ye yayılıyor. OHAL'i ilk biz yaşadık. Ormanlarımız çok değersiz kılındı. Ormanlarımızı yaktılar. Muhalefet seçim güvenliğini tartışıyor. Çok iyi biliyoruz ki; 1999 seçimlerinden itibaren her seçimden sonra belediyelerimiz gazaba uğruyor. Türkiye'nin üçte birinin seçme, seçilme hakkı gasp ediliyor. Sadece belediyeler değil, milletvekillerimiz de öyle. Sorumluluk alan arkadaşlarımızda ağır cezalara maruz kalıyor. Ekonomideki en büyük krizin sebebi savaşa harcanan paralardır. Yargı 2009'da KCK adı altında bizleri, kitlesel olarak tutuklanmamıza neden oldu. JİTEM, faili meçhuller dediğimiz coğrafyamızda kanlı eylemlerin sahibidir. Şimdi de SADAT ile mücadele edeceğiz. Öyle görünüyor. Dış politikada her şeyi Kürtlerin kazanımları, bir araya gelmesine karşı odaklanmış bir realite ile karşı karşıyayız. Hakikat ile yüzleşeceğiz. Eşit yurttaşlık istiyoruz. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesini istiyoruz. Muhatapları doğru belirlemek lazım" ifadelerini kullandı.

'PKK'NİN ORTAYA ÇIKIŞ NEDENLERİNİ ORTADAN KALDIRMAK LAZIM'
Kurtulan, şöyle devam etti: "PKK'nin var olduğunu biliyoruz. PKK'nin ortaya çıkış nedenlerini ortadan kaldırmak lazım. Kürt sorunu mahkeme salonlarına devretmek ile çözülmüyor. 2013-2015 sürecinde birazını deneyimledik. Bir barış, umudun, yeşereceğini düşündük. Militarist bir dalgalanma olduğunda asker cenazeleri üzerinden yapılıyor. Oluk oluk kan akmaya devam ediyor. Savaşı durdurmak lazım. Bunun için aktörler var. Meclis bunun için önemlidir. HDP kolaylaştırıcıdır. Doğruyu görmek gerekir ve bu sorunun muhatabı da Sayın Abdullah Öcalan'dır. Sayın Öcalan üzerinde tecrit uygulayarak, Türkiye yönünü savaşa çevirdi. Demokrasiye yönünü çevrilmesi için ada ile irtibatın sağlanması, diyalog ve müzakere ile Kürt sorunun çözümü sağlanmalıdır."

"Sağlığın Hakikati" üzerine konuşan Esin Davutoğlu Şenol ise, sağlıkta dönüşüm sistemi ile sağlık sisteminin çöküntüye uğradığını söyledi. Sağlık emekçilerinin metalaştığı bir dönüşümle ile karşı karşıya olduklarını ifade eden Şenol, "Sağlık hizmeti bireysel, tüketime dayalıdır. Sağlıkta reform adı altında hikaye, masal dinledik. Pandemi bizi masaldan uyandırdı. Sağlıkta dönüşüm için kamu desteğine ihtiyaç var" dedi.

Konferans "Hesaplaşma" bölümü ile devam ediyor.