23 Kasım 2024 Cumartesi

Murat Uludoğan yazdı : İnsan-bilgisayar etkileşimi: İlk adımlar ve evrimi

Günümüzde inovasyonun en çok öne çıkan alanlarından biri, robotik kodlama ve yapay zeka teknolojileri. Bu teknolojiler, sadece bireysel hayatlarımızı kolaylaştırmakla kalmıyor; üretimden lojistiğe, sağlık sektöründen eğitime kadar geniş bir yelpazede dönüştürücü rol oynuyor. Ancak bu dönüşüm, büyük oranda kâr odaklıdır. Teknolojiye erişim ve bu teknolojinin topluma etkisi, eşit bir şekilde dağılmamaktadır.

İnsanlar, tarihin en eski dönemlerinden beri doğayı kontrol altına alabilmek ve işlerini kolaylaştırmak için çeşitli araçlar geliştirdiler. İlk çağlardan bu yana en önemli dönüm noktalarından biri Sanayi Devrimiyle yaşandı. Buhar makineleri ve mekanik araçlarla başlayan süreç, insanların fiziksel emeğini daha az kullanmasını sağladı. Fakat asıl devrim, 20. yüzyılda dijitalleşmeyle geldi. Bilgisayarın icadıyla birlikte, insan ile makineler arasında yeni bir etkileşim başladı. Bu etkileşim, bilgi işleme, veri analizi ve karar verme süreçlerini makinelere devretme potansiyelini ortaya çıkardı. Yani insanlar, iş gücü gerektiren basit görevlerden kurtulurken, makinelerin kontrolü ve gelişimiyle daha büyük sorumluluklar aldı.

Günümüzde insan-bilgisayar etkileşimi (HCI), sadece bilgisayarların çalışmasını sağlamakla sınırlı değil; insan davranışlarını anlayan, ihtiyaçlarını tahmin eden ve yanıt veren yapılar haline geldi. Bunun en ileri örneklerinden biri, yapay zeka destekli sistemler. Bu sistemler, insanların sorunlarını çözmeye yönelik daha kompleks ve yaratıcı çözümler üretebiliyor.

İNOVASYONUN TANIMI VE İŞLEVİ: TOPLUMSAL İHTİYAÇLAR VE KAPİTALİZMİN ÇELİŞKİSİ
İnovasyon, var olan teknolojiyi geliştirerek ya da yeni fikirler ve ürünler ortaya koyarak toplumsal ihtiyaçları karşılamayı hedefler. Ancak burada bir çelişki belirir: İnovasyon toplumsal refahı artırabilirken, kapitalist sistemde çoğu zaman bu araç sadece belirli bir zümrenin kârını artırmaya hizmet eder. "Toplum yararına mı yoksa sermaye yararına mı inovasyon" sorusu tam bu noktada gündeme gelir.

Günümüzde inovasyonun en çok öne çıkan alanlarından biri, robotik kodlama ve yapay zeka teknolojileri. Bu teknolojiler, sadece bireysel hayatlarımızı kolaylaştırmakla kalmıyor; üretimden lojistiğe, sağlık sektöründen eğitime kadar geniş bir yelpazede dönüştürücü rol oynuyor. Ancak bu dönüşüm, büyük oranda kâr odaklıdır. Teknolojiye erişim ve bu teknolojinin topluma etkisi, eşit bir şekilde dağılmamaktadır.

ROBOTİK KODLAMA VE YAPAY ZEKA DESTEKLİ İNOVASYON MERKEZLERİ
Robotik kodlama eğitimleri, çocuklara erken yaşta teknolojiyi öğretme amacı taşır. Bu eğitimler, yaratıcılığı teşvik ederek genç zihinleri geleceğin mühendisleri ve yazılımcıları olarak yetiştirir. Özellikle yapay zeka destekli inovasyon merkezleri, çocukların ve gençlerin bu teknolojilere aşina olmalarını sağlarken, aynı zamanda toplumun genel yapısına da katkıda bulunacak inovatif çözümler geliştirilmesine olanak tanır.

Ancak burada bir eleştiri devreye giriyor: Bu merkezlerin birçoğu, topluma hizmetten çok, büyük sermaye sınıflarına yeni iş gücü yetiştirmek amacı taşır. Robotik kodlama, sermayenin yeni bir yüzü haline gelirken, bu teknolojiler sayesinde karlarını maksimize eden dev şirketler daha fazla güçleniyor. Böylece genç zihinlerin yetiştirilmesi, toplum yararına değil, sermaye çıkarlarına hizmet eder hale gelebilir.

SERMAYE VE TEKNOLOJİK GELİŞMELER: ROBOTİK KODLAMA ÜZERİNE BİR ELEŞTİRİ
Kapitalist sistem içinde teknolojinin gelişimi, çoğu zaman işçilerin yerini makinelerin aldığı bir senaryo yaratır. Robotlar, insan emeğini azaltırken sermayenin gücünü artırır. Bu bağlamda robotik kodlama, kapitalizmin üretim araçlarını modernize etme çabasının bir parçasıdır. Otomasyon, işçi sınıfının iş güvencesini zayıflatırken, sermaye sahipleri için maliyetleri düşürür ve kâr oranlarını artırır.

Ancak bu noktada sorulması gereken başka bir soru var: Sınıflar ortadan kalkıyor mu? Tarihsel olarak bakıldığında, teknolojik ilerlemeler hiçbir zaman sınıfları ortadan kaldırmamıştır. Aksine, teknolojiyi kontrol edenler ile bu teknolojinin etkisine maruz kalanlar arasında daha derin bir uçurum yaratmıştır. İlkel toplum ve üretim ilişkileri kapitalist üretim tarzıyla değişti, ancak sınıf çelişkileri devam ediyor. Bugün de robotların emeği ikame etmesiyle, sınıfsal farkların daha da derinleştiğini görüyoruz.

ÇORLU BELEDİYESİ VE ROBOTİK KODLAMA: SAMİMİYET SORGUSU
Çorlu Belediyesi'nin çocuklara robotik kodlama eğitimi verme girişimi, yüzeyde oldukça faydalı görünebilir. Ancak bu tür projelerin arka planına baktığımızda, sermaye ile olan ilişkiler belirleyici olabilir. Belediye Başkanı Ahmet Sarıkurt'un çevreye duyarsızlığı ve işçi sınıfına yönelik negatif tutumları göz önüne alındığında, bu tür teknoloji odaklı projeler gerçek bir toplumsal fayda yerine, sermayeye daha fazla iş gücü yetiştirme amacı taşıyabilir. Çorlu'nun ekolojik sorunlarına dair çözüm getirilmeden teknolojiye yatırım yapılması, halkın değil sermayenin önceliklerini yansıtıyor olabilir.

İDEOLOJİLERDEN BAĞIMSIZ TEKNOLOJİ VE EŞİTLİK: GERÇEKTEN MÜMKÜN MÜ?
Bu noktada teknoloji ve inovasyonun toplumsal etkilerini ideolojilerden bağımsız olarak ele almak zordur. Teknoloji, sermaye sahiplerinin tekelinden çıkarılmadığı sürece toplumun geneline eşit bir şekilde yayılmayacaktır. Ancak teknoloji, toplumsal bir devrimle birlikte daha adil bir dünya kurmak için kullanılabilir. Eşitlikçi bir teknoloji, doğaya saygılı, insan haklarını gözeten ve sınıfsal farkları ortadan kaldırmaya yönelik bir araç olarak kullanılabilir.

SONUÇ: GELECEĞİN MUCİZELERİ Mİ, SERMAYENİN ARAÇLARI MI?
Robotik kodlama ve inovasyon merkezleri, geleceğin mucizelerini yaratma potansiyeline sahiptir. Ancak bu mucizeler, kimin kontrolünde olduğu ile yakından ilgilidir. Eğer bu teknolojiler toplumsal faydayı gözeten ellerde şekillendirilirse, gerçekten daha eşit bir dünya yaratılabilir. Fakat eğer sermaye sınıfının elinde kalmaya devam ederse, bu merkezler sadece kapitalist sistemin daha da güçlenmesini sağlayacak birer araç olarak kalacaktır.