22 Eylül 2024 Pazar

Sırrı Süreyya teslim olmadı-Ethem Doğan

Kitlelerde hoşnutsuzluluğun arttığı, irili ufaklı direnişlerin boy gösterdiği, ideolojik kırılmaların yaşandığı, insanların ülkeyi terkettiği, devrimci durumun olduğu ama bu durumu göremeyenlerin de var olduğu böylesi bir dönemde aldığı cezayı yatmak için hapishaneye giden ve artık özgür bir tutsak olan Sırrı Süreyya Önder bir mesaj verdi: "Bu topraklardan gitmiyoruz, halkımızdan kaçmıyoruz ve buradayız."
Devrimci, demokratik siyasetin tasfiyesi için çabalayan Saray rejimi her cepheden mücadeleyi kırmak ve teslim almak için amansızca saldırmaya devam ediyor. 2013 Newrozundaki Kürt halkının onurlu barış talebi için yapılan konuşmalar suç sayılmış, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder ceza almıştı.
 
AİHM Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılması yönündeki karar vermiş, iddiaların gerçeği yansıtmadığına, siyasetçilerin hukuksuzca içeride tutulduğuna hükmetmişti. Saray rejimi bu durumu yerel seçimlere yatırım ve şantajcı faşist ortağını rahatlatmak için, "gereği neyse yaparız deyip", dediğini yapmıştır. İstinaf mahkemesi yüzlerce dosyanın arkasıda olan dosyayı öne alarak, kendi yazdıkları hukuku kendileri çiğneyerek Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder hakkındaki cezayı kesinleştirip mahkumiyete dönüştürdü.
 
Faşist terörün arttığı, buna karşılık kitlelerde hoşnutsuzluluğun da arttığı, irili ufaklı direnişlerin boy gösterdiği, içerde ve dışarda direnişin sürdüğü böylesi bir dönemde aldığı cezayı yatmak için hapishaneye giden ve artık özgür bir tutsak olan Sırrı Süreyya Önder bir mesaj verdi: "Bu topraklardan gitmiyoruz, halkımızdan kaçmıyoruz ve buradayız."
 
Zindanlar güzellemeler yapılacak yerler değildir, mücadelenin sonuçlarından doğan, ideolojik,teorik, düşünsel ve kollektif yoldaşlığın üretime geçtiği mücadele alanlarından biridir aynı zamanda. Sırrı Süreyya Önder bu sayılanlar olduğu için mi zindanı tercih etmiştir?  Bilemiyoruz. Fakat bildiğimiz bir şey varsa o da, Sırrı Süreyyya Önder'in direnişi seçtiğidir.
 
Sırrı Süreyya Önder ve binlerce devrimci, yurtsever tutsak mutluluğu başka yerde aramak yerine burada kalmayı bir görev bilmiştir. Tarihi tutsaklıklarla geçmiş devrimciler bu toprakların mücadelesini bırakmak yerine değişimin gücüne inanmıştır, başkaları gibi diyalektiği inkar edip, ideolojik sapmalar yaşamamışlardır.
 
Gösterdikleri pratikle, 'bu halktan bir şey olmaz, bu memleket değişmez' demek yerine, halk sevgisine bağlılığı zindansa, zindan, ölümse ölüm demeyi bir görev bilinci saymışlardır. Bunu faşizmin en saldırgan olduğu bir dönemde yapmak ise onurlu bir devrimci tutumdur.
 
Kuşkusuz Sırrı Süreyya Önder de bir çok kişinin başvurduğu yöntemi deneyip, ülkeyi terk edebilir, bireysel mutluluğu başka yerde arayabilirdi ama bunu tercih etmedi. Mutluluk ne başka yerde aranacak bir şey, ne bireysel bir şeydir. Mutluluk kollektiftir, toplumsaldır ve başka yerde aranmaz. Devrimcilerin tarihi faşizme ve karşı devrimcilere karşı devrimci mücadeleyle geçmiştir, idam sehpalarından, ölüm oruçlarından, toplu katliamlara varan bir mücadele tarihidir ve her tarih, içinde ideolojik sapmaları yaşayanların kendilerini mücadeleden ayrıştırarak ilerlemiştir. Ne sapma yaşayanlar gittiği için mücadele bitmiş, ne de devrim mücadelesi sönümlenmiştir. Her zor dönemde birileri çıkıp mücadelenin seyrini tarihsel olarak değiştirmiştir, Figen Yüksekdağ'ın devrimci tarihinden aldığı güçle yargılayan savunmaları, Demirtaş'ın boyun eğmeyen, direnişe çağıran kararlılığı, Leyla Güven'in işaret fişeği niteliğindeki eylemi ve Sırrı Süreyya Önder'in arkasında durduğu mücadelesi işte bunların hepsi mutluluğu başka yerde aramamanın pratik eylemleridir.
 
Işık Kutlu, mutluluğu fethedeceğim demiyordu, mutluluğu fethedeceğiz diyordu. Ezilenlerin kurtuluş yolunu gösteren bu parola, birleşik demokratik cephenin küllerinden yeniden doğarak, mücadeleyi zafere er yada geç ulaştıracaktır.
 
Sırrı Süreyya Önder teslim olmuştur diye düşünülmesin, o faşist rejime  biz sizin zindanlarınızdan, katliamlarınızdan korkmuyoruz, buradayız diyerek tarihsel görevini yerine getirmiştir.
 
Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele!