24 Eylül 2024 Salı

Mevsimlik iş, ömürlük sömürü

Bursa'da mevsimlik tarım işçilerinin kaldığı çadır kampları ziyaret eden Bursa Su Kolektifinden Figen Ovat, işçilerin insan onuruna aykırı koşullarda kaldığını, temiz suya erişim bir yana su ve elektriğe dahi erişimlerinin olmadığını söyledi. Fiziksel ve psikolojik şiddete uğrayan kadın ve çocukların en çok mağdur kesim olduğunun altını çizen Ovat, ETHA'ya aktarımlarında, mevsimlik tarım işçilerine modern kölelik dayatıldığını söyledi.

Geçtiğimiz günlerde çalışmak için göç etmek zorunda kalan mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocukları iş cinayetinde katledildi. Ancak ne yazık ki ülke gündeminde yer etmedi çünkü katledilen çocuklar Kürt'tü. İktidarın sermaye odaklı politikaları nedeniyle günden güne artan işsizler ordusuna, göçmen ve mülteci, mevsimlik tarım işçileri eşlik ediyor.

Güvensiz ve insanlık onuruna aykırı kamplarda kalan göçmenler aynı zamanda  ırkçı saldırılara ve nefret söylemlerine maruz kalıyor. Karın tokluğuna çalışan mevsimlik tarım işçileri, olumsuz hava koşullarından da etkileniyor örneğin sağanak yağışta kamplarını su basıyor, çadırlar yağmur suyu doluyor, elektrikleri olmadığı için karanlıkta yaşıyor, yemeklerini koyacakları bir buzdolabı olmadığı için kıt koşullarda yaptıkları yemekleri haşereler basıyor...Tıpkı Bursa'nın Yenişehir, İnegöl, Kemalpaşa ve Karacabey ilçesindeki mevsimlik tarım işçilerinin kamplarında olduğu gibi.

'MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLERİNE SERMAYENİN KÖLESİ GİBİ DAVRANIYORLAR'
Bursa Su Kolektifi, bu kampları ziyaret ederek Kürdistan'dan göç etmek zorunda kalan mevsimlik tarım işçileriyle görüştü. Bursa Su Kolektifinden Figen Ovat ile ziyaretlerini, gerekçesini, neler gördüklerini konuştuk. Mevsimlik tarım işçilerinin koşullarını "utanç tablosu" olarak niteleyen Ovat, işçilere sermayenin kölesi gibi davranıldığının altını çizdi.

1950'li yıllardan itibaren Kürdistan'a uygulanan özel savaş ve "güvenlikçi" politikalar nedeniyle Kürtler topraklarını terk ederek göçe zorlanıyor. Bu nedenle Türkiye illerindeki verimli tarım arazilerinde çalışmak zorunda kalıyor. Sık sık ırkçı ve nefret saldırılarına uğrayan Kürt ve Roman işçilerin yanına iktidarın savaş ve yayılmacı politikaları nedeniyle Türkiye'ye göç eden mülteci ve göçmen işçiler de eklendi.

'MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLERİ IRKÇI VE NEFRET SALDIRILARINA UĞRUYOR'
"Kampları ziyaret ettiniz, peki nelerle karşılaştınız? Mevsimlik tarım işçilerinin koşulları nelerdir" soruma Ovat, "Tarım işçileri güvencesiz çalışma, ulaşım, barınma, sağlık, hijyen ve temiz suya erişim konusunda büyük sıkıntılar çekiyor. Bir yandan da siyasiler tarafından körüklenen ırkçı ve nefret söylemleri toplumda Kürt ve göçmen işçileri saldırıların hedefi yapıyor. Sermaye düzeninde kadınların, çocukların ücretsiz işçi olduğu, iş göçü deposu haline getirdiği mevsimlik tarım işçiliği ilgi alanıdır" yanıtı verdi.

'MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLİĞİ ALANINDA ÖRGÜTLENMEK OLDUKÇA ZOR'
AKP-MHP saray iktidarı rant ve talan politikalarıyla doğayı yok ediyor, emeği hiçleştiriyor, ayrıca insan bedenini sömürüyor. Mevsimlik tarım işçilerine bunların yanında modern kölelik düzenin dayatıldığına dikkat çekti Ovat ve devam etti: "Mevsimlik tarım işçileri seslerini duyuramıyor çünkü bu alanda örgütlenmek oldukça zor. Ayrıca mevsimlik tarım işçilerinin maruz kaldığı iş cinayetleri, 'kaza' diye geçiştiriliyor."

'KÜRT TARIM İŞÇİLERİ TEHDİT EDİLİYOR'
"Yolculuk ya da ziyaret esnasında bu saydıklarına örnek verebileceğin bir şey oldu mu" sorumu şöyle yanıtladı Ovat: "Tarım alanlarına giderken ana yol üzerinde bir mezarlık duvarında, sarı fon üzerine kırmızı boyayla 'Selahattin Demirtaş terörist' yazıyordu. Altında da Ülkücülerle özleşen üç hilal vardı. Yazının varlığı bile Kürt tarım işçilerine saldırı konusunda tehlike arz ediyor ayrıca işçileri tehdit ediyor."

'VASFINI YİTİREN ÇAMURLU VE KIRMIZI SU AKIYOR'
İncelemeleri raporlaştıracaklarını söyleyen Ovat, mevsimlik tarım işçilerinin koşullarını şöyle aktardı: "İklim krizinin tetiklediği kuraklık ve aşırı sıcakları yaşadığımız günlerde Kemalpaşa ilçesinde iki noktadaki Kürt tarım işçilerinin çadır alanlarındaydık. Kadın, erkek ve çocuk işçileri dinlediğimizde en büyük sorunun temiz suya erişim daha sonra da elektrik olduğunu öğrendik. Çadır alanlarında kaynağı belirsiz -muhtemelen kuyu suyu- plastik boruyla taşınan suyun, su vasfını yitirdiği çamurlu ve kırmızı aktığını gözlemledik. Kadınların çocuklarını bu çamurlu suyla yıkamak zorunda kaldıklarını, yıkanan çocukların kusma, ishal gibi sağlık sorunları yaşadıklarını öğrendik. İçme suyunu yakında bulunan bir köyden parayla alıyorlar ancak bu arıtma suyu ve çocuklar tarafından beş litrelik küçük bidonlarla temin ediliyor."

Araya girip suyun uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan bir hak olup olmadığını sordum, Ovat devamla şöyle dedi: "Elbette. Uluslararası sözleşmelerce su güvence altına alınan bir insanlık hakkıdır."

'KAMPTA ELEKTRİK YOK'
Elektriğin de oldukça sorunlu olduğunu belirtti Ovat. Kadın ve çocuklar açısından güvensiz şekilde karanlık içinde kaldıklarını söyleyen Ovat, "Kendi gayretleriyle güneş paneli denen aparat vasıtasıyla elde ettikleri enerji sayesinde telefonlarını şarj ediyorlar" dedi.  

'ALDIKLARI PARAYA CEPLERİNE GİRMİYOR'
Mevsimlik tarım işçileri dayıbaşı/çavuş denen işçi simsarı ve emek sömürücüsü tarafından tedarik edilen işçilerde çalışıyor. Gündeliklerinin bir kısmını dayıbaşı/çavuşa vermeye zorlanıyorlar. Ovat'ın görüştüğü mevsimlik tarım işçileri aldıkları günlük 400 liranın yüzde 10'unun dayıbaşı tarafından kesildiğini, ulaşım için günlük 40 lira harcadıklarını, her gün zamların artmasıyla asgari ücretin altında aldıklarını aktardı. Mevsimlik tarım işçileri iş çıktığı takdirde işe gidiyor yani her gün işe gitmeme riskleri de var şayet 30 gün aralıksız işe gitseler dahi ücretleri aylık 12 bin liraya tekabül ediyor, ceplerinden çıkan günlük harcamaları ve dayıbaşıya verdikleri yüzdelikle en az 2 bin 400 lira bu ücretten eksiliyor.

'ÇADIRLARIN ÖZEL ALANI YOK'
Su ve elektriğe erişim sıkıntısının yanında kampta ne gibi sorunların olduğunu sorduğum Ovat, "Derme çatma sazlıktan yapılmış, özel alanların olmadığı açık çadırlar. Çadır alanlarının dibinde kendi yaptıkları, hijyen koşullarının olmadığı tuvalet alanı; yine topladıkları çalı çırpıyla derme çatma oluşturdukları banyo çadırı var. Suyun çamur gibi ve kırmızı aktığını söylemiştim, işçiler bu suyla yıkamadıklarını çünkü yıkandıklarında bedenlerinin çamur içinde kaldığını söyledi.

'ÇOCUKLAR ALANDA YILANLARIN OLDUĞUNU SÖYLEDİ'
İşçilerin yemek yapmak için mutfak alanları yok. Aşırı sıcaklar ve elektriksiz ortamda yemekleri muhafaza edecek buzdolapları yok. Çadır alanları sinek ve haşere dolu, yani kam alanı bulaşıcı hastalıklara davetiye niteliğinde. Çocuklar alanda yılanların olduğunu da söyledi" diye aktardı.

Mevsimlik tarım işçilerinde en büyük mağduriyetlerin öznesi çocuk ve kadınlar, Ovat, söylediklerimi şöyle destekledi: "Sağlıksız ve hijyensiz koşullarda  büyüyen, okul hayatından koparılan binlerce çocuk işçiliğe zorlanıyor. Korunaksız çadır alanlarında kaynar suyla yanma, boğulma gibi tehlikelere maruz kalıyorlar. Sen de hatırlarsın İnegöl'e gelen Urfalı tarım işçisi bir ailenin çocuğu uyurken kamyonetin altında can verdi."

'KADINLAR ÇADIR ALANINDA FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK ŞİDDETE UĞRUYOR'
"Peki alanda kadına yönelik şiddet söz konusu mu" soruma Ovat, kadınların hem çadır hem iş hem yemek hem de bakım yükü altında ezilmesinin, o rezalet koşullarda yaşamasının yanı sıra bir de erkeklerin fiziksel ve duygusal şiddetine uğradığının da altını çizdi.

'ORTAKLAŞARAK, DAYANIŞARAK BERABER KAZANACAĞIZ'
Bursa Su Kolektifi, 22 Kasım 2022 günü İŞKUR önünde Bursa'da bulunan mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı emek ve hak ihlallerinin giderilmesi, koşullarının düzeltilmesi için eylem yapmıştı. Kolektif o günden bu yana mevsimlik tarım işçilerinin kamplarını ziyaret ediyor ve seslerini duyurmaya çalışıyor. Son sözlerini sorduğum Figen Ovat, emek ve ekoloji mücadelesini birlikte yürütmeyi sürdüreceklerini vurguladı ve ekledi: "Ortaklaşarak, dayanışarak beraber kazanacağız."