Kayıp yakınları Lice davasında beraat kararına tepki gösterdi

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganıyla her hafta düzenlenen eyleminin 513'üncüsü gerçekleştirildi. İHD Diyarbakır Şubesi Konferans Salonu'nda düzenlenen eylemde, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" yazılı pankart ile kayıpların fotoğrafları açıldı. Eyleme, İnsan hakları savunucuları ve kayıp yakınları katıldı.

 

Basın açıklamasını İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Yüksel Aslan Acer okudu. Acer, Diyarbakır'ın Lice ilçesinde, 22 Ekim 1993 yılında Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın şüpheli bir şekilde öldürülmesinin ardından polis ve askerlerce yakılan ilçe merkezinde 16 sivilin yaşamını yitirdiği, 36 kişinin ise yaralandığı olaya ilişkin açılan davanın tek sanığı olan emekli Albay Eşref Hatipoğluna verilen beraat kararına tepki gösterdi.

 

Acer, gerçek hukukun derhal tesis edilmesi çağrısında bulunuldu. Devletin halklara travmatik olayları yaşamaya maruz bıraktığını ve bu olayların yaşanmasına neden olan failleri ise gizlediğine değinen Acer, hükümetin mağdurların acılarını arttırmaya ve derinleştirmeye çalışıldığını kaydetti. Mağdurlara dayatılan bu travmatik saldırı biçiminin en iyi örneğinin Lice Davası'nda çok açık bir şekilde görüldüğünü belirten Acer, mahkemenin beraat kararına tepki göstererek, hukukun güvenirliğinin halklar nezdinde son bulduğuna dikkat çekti. Acer, "Emekli Albay Eşref Hatipoğluna verilen beraat kararı zaten güvenin ciddi anlamda sarsıldığı hukuk sisteminin hepten sonlandığını göstermiş oldu. Hukuk gerçekleri görmesine rağmen görmediği yalanını söylemekte ısrar ediyor. Hukuk gerçekleri artık görmelidir. Çünkü kral tüm suçu ile karşımızda çıplak duruyor" dedi.

 

Ardından İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Hasan Yalçın, 1994 yılında Şırnak'ın Cizre İlçesi Dirsekli Köyü kaybettirilen Mehmet Acar'ın akıbetini sordu. Mehmet'in kaybettirilmeden 3 yıl önce tutuklandığını kaydeden Hasan, Mehmet'in Diyarbakır Cezaevi'nde 7 ay kaldıktan sonra serbest bırakıldığını aktardı. Yalçın, serbest bırakılmanın ardından Mehmet'in sık sık tehdit edildiğini, bu nedenle bir dönem eşinin ve küçük çocuklarını da yanına alarak Bursa'ya gittiğini burada geçici tarım işliği yaptıktan sonra ailesi ile birlikte köyüne geri döndüğünü söyledi.

 

1994 yılının Şubat ayında Bedran ve Hakim olarak tanınan itirafçı ve yanlarında bulunan sivil giyimli, telsizli iki üç kişinin köye gelip Mehmet'i gözaltına aldığını vurgulayan Yalçın, "Mehmet Acar iki gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakmaması üzerine ailesi, kendileriyle aynı aşiretten olan korucu başı Osman Demir'den yardım istedi. Osman Demir oğlunu Mehmet Acar'ı sorması için ilçe jandarma komutanlığına gönderdi ve Mehmet Acar serbest bırakıldı. Eve dönen Mehmet'in eşine ‘Beni yine alacaklar. Araya girenler olduğu için bıraktılar ama yine alacaklar ve kaybedecekler' dedi. Mehmet serbest bırakıldıktan iki gün sonra aynı şahıslar tarafından alındı" diye konuştu.

 

O günden sonra Mehmet'ten bir daha haber alınamadığına dikkat çeken Yalçın, "Bunun üzerine Mehmet'in ailesi tekrar korucu başı Osman Demir'den yardım istedi. Osman Demir Mehmet Acar'ın durumunu sorması için oğlunu yeniden ilçe jandarmaya gönderdi. Ancak ilçe jandarmadan görevliler Mehmet Acar'ı gözaltına alıp serbest bıraktıktan sonra bir daha görmediklerini ve kendilerinin yeniden gözaltına alınmasına ilişkin bir talimatları olmadığını söyledi. Ailesi Mehmet'i aramaya devam etti. Bu aramalar sırasında birçok defa 'aramayın evinizde oturun yoksa aynı şey sizin de başınıza gelir' şeklinde tehdit edildiler. Yapılan tüm girişimlere rağmen Mehmet'ten bir daha haber alınamadı" dedi.

 

Okunan hikayenin ardından 5 dakikalık oturma eylemi yapan kayıp yakınları, alkışlar eşliğinde eylemi sonlandırdı.