22 Eylül 2024 Pazar

Eleştiri ve özeleştirinin devrimci anlamı

Dönemin yüzeyselliği ve kavrayış darlığını koşullandırması, dar ve tek yanlı kavrayışlar ile üstün körü ve yüzeysel yaklaşımlarla ideolojik mücadeleyi öncelikli görevler olarak öne sürmektedir. Yüzeysellik ve darlık, dönemin ideolojik naifliğinin, kırılganlığının zeminidir. Ağır ve zorlu bir mücadele döneminin yüklerini omuzlayan devrimcilerin, yüzeyselleşme ve kavrayış darlığının üstesinden gelerek çelikleşeceklerinden kuşku yoktur.
Son zamanlarda eleştiri-özeleştiri ortamlarında “özeleştirisini veriyorum”, “onun özeleştirisini verdim, veririm de” “yoldaş şunun özeleştirisini versin”, “özeleştirimi veriyorum”, “özeleştirisini yaptım”, “özeleştirisini yapmalısın” ve benzer ifadelerin yaygınca kullanılması dikkat çekiyor.  “İfadeler” bire bir olmasa da belli bilinç ve düşünüş biçimlerini yansıttılar. Kifayetsiz ifadeler, gerçekliğin aslına uygunluk bakımında yetersiz bir kavranışına işaret ederler. Yetersiz kavrayışın devrimci eyleme yansımasının pozitif olması beklenemez tabii.
 
Zaman zaman kulak tırmalayıcı bir hal alan “özeleştiri verme”, “özeleştiri yapma” gibi ifadeler, özeleştiriye dair nasıl bir bilinç, nasıl bir mesaj taşımaktadır? Özeleştiri “verme”, “yapma” ifadeleri,  eleştiren öznenin “eleştiriyi” daha çok muhatabının somut bir hatasını, yanılgısını göstermeye, “kabul ettirme”ye, diğer yandan, özeleştirisini “veren”, “yapan” öznenin de özeleştiriyi “hatanın kabulüne” indirgediğini düşündürüyor. Bir kavrayış daralması ve bir yüzeyselleşme hali değil midir bu!
 
Özeleştiri devrimci bir eylemdir. “Hata”nın, “zaafın” vb. kabulüyle başlar. Sorun şu ki, “başlar”, ama “gerçekleşmiş” olmaz!... Başlar! “Hata”nın, “zaaf”ın görülmesi, kolektif ortamlarda açıklıkla kabullenilmesi ondan “kopmak”, ondan “kurtulmak”, bağlamında bir “başlangıç, bir taahhüt ve niyet beyanı”dır. Kolektif etkin bireyin -yeni insanın- inşasında derinleşme ve nitelik kazanma istek, çaba ve yönelimini yansıtır. Tabii ki, başlangıç olarak devrimci bakımdan anlamlı ve değerlidir. Fakat özeleştiri devrimci eyleminin bazen böyle bir kabul olmadan başlayabildiği de bilinmektedir! Devrimci eleştirinin muhatabı hatasını, zaafını vb. açıkça kabul edip dillendirmemiş, ama devrimci yaşamında eleştiriyi dikkate aldığına, kendini değiştirme çabasına girdiğine tanık oluruz. Evet istenen ve ideal bir “özeleştiri” tarzı değildir bu, ama yine de “gerçek sözden üstündür”! Halkımızın “ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz” özetlemesi bunu anlatır. Tersi örnekler de bilinir,  hatalar “kabul edilir”, özeleştiri “verilir”, “yapılır” lakin öznenin varoluş gerçekliğinde değişim, dönüşüm, yenilenme kendisini bir türlü göstermez!..
 
Özeleştiri devrimci bir eylemdir hata, zaaf, ya da “yetmezliklerin” tespit ve kabulü ile “başlar” dediğimiz zaman, o kendinin “an”lık “alınabilen”, “verilebilen”, hemen oracıkta “yapılıp” halledilebilen bir şey değil de “gerçek devrimci bir süreç” olarak ortaya koyar. Başlayan, gelişip-derinleşen, potansiyel olarak duraksamalar, zikzaklar, tereddütler, geriye düşüş olasılıklarını da barındıran -çizgisel biçimde ilerlemeyen, ancak amacına ulaştığında varoluş süreci tamamlanan devrimci bir eylemdir. Her özeleştiri eyleminin bir tarihi vardır. Yoldaş devrimcinin devrimci eleştiriye konu olan duygu, düşünce ve tavırlarının dönüşmesi, değişmesi az ya da çok bir zaman alır,  bir süreçtir.  Özeleştiri, dönüşme, yenilenme amacına ulaştığı zaman tamamlanan devrimci değişim sürecidir. Verilmez, alınmaz! “Yapılır” ama bir an’da yapılmaz, bir “anda hallolmaz”, şıpın işi olup bitmez! Değişim emek ve çaba gerektirir, sabır ve kararlılık ister, zaman alır.  
 
Nedir “özeleştiri devrimci eyleminin amacı”?  Evet,“eleştiri devrimci eyleminin amacı nedir” diye sormanın da yeridir.  Hatta öncelikle ona bakmak daha da isabetli olur. Eleştiri devrimci eyleminin amacı kolektif ya da muhatabı birey özneyi devrimci bakımından “değiştirmek”, “dönüştürmek”, “yenilemek”tir. İçerik, değiştirilmek istenen gerçekliğe -duygu, düşünce, alışkanlık, hata, zaaf ya da yetmezliklere odaklanacaktır. Bununla birlikte değiştirme amacı, eleştiri eylemini bütün yönleri ve unsurlarıyla yönetir, yönetmelidir! “Eleştiren özne” değiştirme amacını gözden kaybettiği anda, yani eleştiri amaç kaybına uğradığında öz ve form olarak devrimci amaç yoksunluğunun getirdiği bozulmaya, dejenerasyona uğrar. Eğer eleştiren özne, eleştiriyi “kendisi için değil”, eleştirdiği yoldaş devrimci için, parti ve devrim için yaptığını, parti tarzını uygulamakla, parti değerlerine dayandırmakla yükümlü olduğunu unutursa “eleştiri”, partizanlık yitimine uğrar, eleştiri olmaktan da devrimci olmaktan da çıkar. Maalesef bu durumda eleştiri kontrolden çıkmış serseri bir mayındır, eleştiren öznenin elinde patlamakla kalmaz, muhatabı yoldaş devrimci için olduğu kadar içerisinde cereyan ettiği kolektif ortam için de yaralayıcı ve yıkıcı olur.
 
Özeleştiri devrimci eylemi “değişmeyi, dönüşmeyi, yenilenmeyi amaçlar”. Burada devrimci eylemin öznesi de nesnesi de aynı yoldaş devrimcidir. “Değişmek”, devrimci eylemleriyle yaşayan, canlı bir gerçeklik olarak var olan devrimcinin “kendisini değiştirmesi”dir, özne ve nesne aynı birey devrimcide cisimleşmektedir. Yoldaş devrimcinin özeleştiri devrimci eylemi sürecinde kolektif de “devrimci eleştiri” eylemi, denetim, değişim yöntemleri önerip uygulayarak, değişim için uygun koşulları hazırlayarak vb. şekillerde özneleşmektedir.   
 
Özeleştiri devrimci bir eylemdir, değiştirilmesi gereken durumun belirlenmesi -kabulü ve devrimci eleştirisiyle başlar. Bu aşamada,  bu düzeyinde “özeleştiri” “düşüncede dönüştürmek” anlamına gelir. Dönüşme, değişme, yenilenme “isteği”, duygu dönüşümü yönelimine de işaret eder. “Düşüncede dönüştürmek”, özeleştiriye konu olan eylem, düşünce ve duygunun yoldaş devrimcide ve partide yaşamasının, yaşatılmasının devrimci meşruiyetinin, varlık hakkının olmadığının açığa çıkartılmasıdır. İdeolojik açıklık partinin ve yoldaş devrimcinin güç kaynağıdır. Eleştiri ve özeleştiri daima ideolojik mücadele içerir ya da ideolojik mücadele ile elele gider. İdeolojik mücadele netleşerek, kesinleşerek derinleşip ilerlemeli, kapsamlı ve ikna edici olmalıdır.
 
İdeolojik mücadele asla kişiye, kişiliğe yönelik değildir. Devrimci bireyi dönüştürmeyi amaç edinir. İdeolojik mücadele duygu, düşünce, davranış-eylem boyutunda “her hangi bir şeyin” partide, devrimci yaşamda varlık hakkını, varoluşunun meşruiyetini sorgular, ortadan kaldırmaya, yok etmeye, partiyi ve devrimci yaşamı arındırmaya, kuvvetlendirmeye yönelir. Sosyalizme, partiye, devrimciliğe “bize” ait olmayan duygu düşünce ve davranışlar, devrimci eleştirinin ateşiyle yüzleşirler. Devrimci eleştirinin “onların” partide, devrimci yaşamda varoluş hakkının olmadığını açığa çıkartması ideolojik mücadelenin, eleştirinin hakeza özeleştirinin de içerdiği “devrimci şiddet”tir! Formunun içerikle tutarlılığı ihmal edilmemek kaydıyla devrimci eleştirinin içeriğinin kapsamlılığı, derinlik ve genişliği ile dönüştürme gücünün şiddeti doğru orantılıdır.
 
Devrimcinin, partizanın “özeleştirisi” değişim, dönüşüm demektir. Devrimci “dönüşümün”, “değişimin”, “yenilenme”nin “patlama biçiminde” çok çarpıcı bir hızla gerçekleştiği anlar, durumlar, eşikler vardır. Kuşkusuz böyle sıçrama an’ları durup dururken, aniden açığa çıkmış değillerdir. Yakından bakıldığında önceki süreçlerin devrimci birikimleri ile hazırlanıp koşullandırılmış oldukları görülür. Her devrimci değişim, dönüşüm ve yenilenmenin daima bir tarihinin olduğu, başlayıp ilerleyen “diyalektik bir süreç” olduğu hakikati parti kolektiflerini ve yoldaş devrimciyi yönetmelidir. Özeleştirinin konusu olan öznenin günlük devrimci yaşamının değişik yönlerine yönelttiği devrimci eleştirinin, kendini değiştirme, kendinde devrimci, partili ve sosyalist olanı kurma çabasının, sayısız küçük küçük günlük çarpışmanın devrimci pınarlarından beslenen devrimci dönüşümün, değişim ve yenilenmenin kendini hissettirerek görünürleşmesi, giderek yükselen bir ivme ile açığa çıkan yeni niteliklerin ve yeni nitelik düzeyin çarpıcı bir hal alması, kopuş ve sıçramanın ileri bir düzeye geçişin gerçekleşmesi...  Özeleştiri, parti kolektiflerinin veya bir bütün olarak partinin ya da partinin yapı taşı birey öznelerin, kendi (“öz”) devrimci dönüşümleri, değişimleri, yenilenmeleri devrimci eyleminde özneleşmeleri, örgütlemeleri ve yönetmeleridir.  Partinin ve parti kolektiflerinin, partinin yapı taşı birey öznelerin kendi devrimci gelişimlerini yönetmelerinin bir görünümü, bir boyutu değil midir bu!
 
Özeleştiri devrimci bir süreç olduğun göre eleştiri de ancak devrimci bir süreç olarak kavranabilir. Bir organ toplantısında ya da başka bir kurallı ilişki ortamında yoldaş devrimciyi eleştirirsiniz. İlk anda “eleştiri eylemi” tamamlanmış gibi görünür. Ama eğer eleştirinin amacı değiştirmekse, değişim hemen oracıkta gerçekleşemeyeceğine göre eleştiri devrimci eylemi amacına ulaşmış olmaz, sayılmaz! O halde eleştiri devrimci eylemi amacına ulaşıncaya değin etkin olmalı ve işlemelidir. Eleştiri devrimci eylemi, gözlem, denetim, değişimi görme, anlamlandırma ve ileri itme, yöntemler geliştirme, değişim için uygun koşulları oluşturma vb. biçimlerde sürer, sürecin bütününde etkindir, özeleştirinin devrimci yoldaşıdır.  
 
Eleştiri ve özeleştiri eylemlerinin “devrimci süreçler” olarak kavranması özellikle her bir kolektifin kadro politikasını devrimci tarzda yürütebilmesi bakımından hayati önemdedir. Eleştiri ve özeleştirinin devrimci süreçler olarak kavranması, “kolektiflere” kadroların gelişim süreçlerine hakim olmalarını dikte ederek yönlendirir.
 
Değişim, dönüşüm ve yenilenmeyi amaç edinen eleştiri ve özeleştiri devrimci eylemleri yoldaş devrimciyi, devrimci öncüyü-kolektifi ve devrimci eylemi beslemeye, güçlendirmeye yönelir. Hatalar ve zaaflar devrimci eleştiri ve özeleştiri eylemlerinin hedefindedir. Fakat bir de “durumların” kolektiflerin, yoldaş devrimcilerin karşılayamadığı, yerine getiremediği “istekleri” vardır! Eleştiri ve özeleştiri devrimci eyleminin üzerinde titizlikle çalışması gereken bir alandır, “yetmezliklerimiz”. Böylece yoldaş devrimci ve öncüyü meydana getiren kolektiflerin yaptıklarının yerindeliği, parti çizgisine ve devrimci gelişmenin gereklerine uygunluğunun yanı sıra “yetmezliklerimiz” nedeniyle yapılamayanlar da eleştiri ve özeleştiri devrimci eyleminin kapsam alanına girer. Eleştiri, özeleştiri devrimci eylemleri hatalar, zaaflar kadar, hatta birçok durumda ondan da çok “yetmezliklerimize” yönelmelidir. Her süreçte yetmezlikler açığa çıkabilir, bunların öncelikle güç ve imkanlarla, bilgi ve deneyim birikimiyle ve daha bir çok şeyle ilgili olduğu söylenebilir. Burada asıl önemli olan “her somut durumda” güçlerin ne kadar seferber edilebildiği, imkanların, fırsat ve olanakların ne kadar değerlendirilebildiği, döneme ve duruma yanıt olabilecek araç ve yöntemlerin ne kadar bulunabildiği, devreye sokulabildiği vb. dir. Mümkün ve olanaklı olan ne kadar gerçekleştirilebilmiştir, “yetmezliklerimizin” düzeyi nedir!...
 
Özeleştiri “verme”, “yapma” gibi tanımlamalar, eleştiri ve özeleştiri devrimci eylemlerinin dar ve yüzeysel kavranışına işaret etmektedir. Daralma ve yüzeyselleşme birbiriyle sıkıca ilişkili, hatta bağlı dönemin iki önde gelen tehlikesidir. Devrimci eylemin içerik ve anlam kaybına, zayıflamasına yol açarlar. Her hangi bir devrimci, her hangi bir dönemde yüzeysellik, darlık -tek yanlılık hataları yapabilir. Bunların kendi somut durumları içerisinde incelenmesi, değerlendirilmesi devrimci eleştiriye konu yapılması gerekir. Fakat içerisinden geçmekte olduğumuz dönemin “koşulları”, ayrıcı özellikleri yaklaşım darlığını ve yüzeyselleşmeyi koşullandırmaktadır. Diktatörlüğün estirdiği tasfiyeci fiziki terör, tutuklama dalgaları, kitle katliamları vb. psikolojik savaş, kitleleri ve öncüleri baskısı altına almakta, etkilemektedir. Devrimci düşünce ve eylemi baskıyla sınırlandırmaktadır. Düşünüş ve eylemin daralması ve yüzeyselleşmesi bu etkinin bir yansımasıdır. Ancak özellikle yüzeyselleşmenin “maddi koşullarını oluşturan” temel bir etken de birikimli, deneyimli önde gelen kadro ve örgütlerin tutuklama terörü ile tasfiye edilmeleridir. Tasfiye edilen deneyimli kadrolar ve örgütlerin görev yerini dolduran devrimcilerin bilgi ve deneyim zayıflıkları, yüzeysel yaklaşımlara zemin oluşturmakta bir bakıma da bu iki faktör birbirini beslemektedir...
 
Dönemin yüzeyselliği ve kavrayış darlığını koşullandırması, dar ve tek yanlı kavrayışlar ile üstün körü ve yüzeysel yaklaşımlarla ideolojik mücadeleyi öncelikli görevleri olarak öne sürmektedir. Yüzeysellik ve darlık dönemin ideolojik naifliğinin, kırılganlığının zeminidir. Ağır ve zorlu bir mücadele döneminin yüklerini omuzlayan devrimcilerin yüzeyselleşme ve kavrayış darlığının üstesinden gelerek çelikleşeceklerinden kuşku yoktur. Kolektif, bütün deneyimli ve birikimli güçlerini tüm imkanlarını, uygun yol ve yöntemleri kullanarak yoldaş devrimcilerin kavrayışlarının çok yönlü ve bütünlüklü gelişimi ve derinleşmesi, kararsızlıklar ve bocalamaların aşılması için seferber edebilmeli, yoldaş devrimcilere emek vermekten her ne gerekçeyle olursa olsun asla tasarruf etmemelidir!