22 Eylül 2024 Pazar

Cumhuriyetin 100. Yılında Aleviler Konferansı sonuç bildirgesi açıklandı

Cumhuriyetin 100. Yılında Aleviler Konferansı sonuç bildirgesini açıklayan DEM Parti Halklar ve İnançlar Komisyonu ile HDK, "Osmanlı'dan günümüze Alevilere yönelik yapılan sistemli ve sürekliliği olan politikalara/uygulamalara son verilmeli, kıyım, katliam ve asimilasyon uygulamalarıyla yüzleşilmeli, arşivler tüm çıplaklığıyla açılmalı ve katliamlara dair hakikatleri araştırma komisyonu kurulmalıdır" ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Halklar ve İnançlar Komisyonu ile Halkların Demokratik Kongresi'nin (HDK) 25 Şubat 2024'te İstanbul'da gerçekleştirdiği Cumhuriyetin 100. Yılında Aleviler Konferansı sonuç bildirgesi açıklandı.

Bildirgede, cumhuriyetin 100. yılını geride bırakırken Aleviler ve tüm kimliklerin neler yaşadıklarını sorgulama ve tartışmanın gelecek perspektifi açısından önemine dikkat çekilerek, "Sistemin, öteki diye tanımladığı her türlü kimliklere ve topluluklara karşı Osmanlı'dan, erken Cumhuriyet dönemine ve bu güne kadar oldukça sistematik bir örüntü içerisinde, süreklileşen, yok etme, asimilasyon, yerinden etme, sürgün, demografik yapıyı değiştirme daha da ağırlaşarak devam etmiştir" ifadelerini kullandı.

Osmanlı'da Alevilere dönük kıyım, katliam, baskı ve saldırıların cumhuriyetin kuruluş döneminden itibaren devam ettiği kaydedilen bildirgede, "Devletin tüm çabalarına rağmen Aleviler, ne tam olarak yok edilebilmiş ne de istenen düzeyde Türk ulus inşa sürecinin bir parçası haline getirilebilmiştir. Bu durum elbette devamlı bir istikrarsızlığı ve süreklileşen çatışmayı da beraberinde getirmiştir" denildi.

"Devletin Alevileri tanımaması, inancına müdahalesi, yeniden tanımlama çabaları, zorunlu din dersleri ve eğitimin dinselleştirilmesi, ÇEDES ve benzeri projeler, baskılar, nefret söylemleri ve cezasızlık politikaları, cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmaması, Alevi Bektaşi dergâhlarının yaşadığı sorunlar, Alevi köylerine zorla cami yaptırılması vb. birçok ayrımcılık halen varlığını sürdürüyor" denilen bildirgede tespit, sorun ve talepler şöyle sıralandı:

🔹"Osmanlı'dan günümüze Alevilere yönelik yapılan sistemli ve sürekliliği olan politikalara/uygulamalara son verilmeli, kıyım, katliam ve asimilasyon uygulamalarıyla yüzleşilmeli, arşivler tüm çıplaklığıyla açılmalı ve katliamlara dair hakikatleri araştırma komisyonu kurulmalıdır.
🔹Siyasette, yerel yönetimlerde ve parlamentoda pragmatist, arka bahçe, oy deposu gibi yaklaşımlara izin verilmemelidir. Tüm bunlarda özne olma, aktif katılma ve yeterli temsiliyet sağlanmasının koşulları yaratılmalıdır. Aleviler, Türkiye'nin en önemli toplumsal değişim dinamiklerinden biri olarak görülmeli, kendi öz güçleriyle siyasette yer almalarının zeminleri yaratılmalıdır.
🔹Devlet, iktidar, siyasi yapılar, hâkim din/mezhep/inançların ve farklı toplumsal kesimlerin Alevilerin inancını, teolojisini, ne oldukları, ne olabilecekleri ya da olmayacaklarına dair tanımlama çabalarından, Aleviliğin yeniden inşa girişimlerinden vazgeçmelidirler. Bu alanlar, tamamen topluluğun kendilerinin değerlendireceği bir durum olarak görülmeli ve her türlü müdahaleden kaçınılmalıdır.
🔹Devletin ve iktidarın, Alevilere müdahale araçlarından biri olarak kurduğu Kültür Bakanlığı'na bağlı 'Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı' ve benzeri kurumlar derhal kapatılmalı, bu konudaki düzenlemenin yapılıp yapılmayacağı, yapılacaksa nasıl olacağına dair tüm irade Alevilere bırakılmalıdır.
🔹Alevilerin ve her toplumun en hassas olduğu konuların başında, kimlik, inanç, yaşam tarzı ve kültürel yapıları gelmektedir. Bunlara yönelik başta Milli Eğitim Bakanlığı, DİB ve farklı kurumlar eliyle geliştirilmek istenen ÇEDES ve benzeri protokollerle yapılan tüm uygulamalara, zorunlu din dersleri ve zorunlu olarak seçtirilen dini dersler uygulamalarına son verilmedir. Eğitimin, kamunun ve yaşam alanlarının dinselleştirilmesinden vazgeçilmelidir.
🔹Başta kamusal ve eğitim alanı olmak üzere, basın yayın, yazılı kaynaklar; nefret söylemleri, hakaret gibi metin, sözcük, söylem, deyimler ve materyallerden arındırılmalıdır.
🔹Anayasada sadece adı olan, ancak uygulamada hiçbir karşılığı olmayan laiklik ilkesinin, sahici, gerçekçi ve özgürlükçü laik anlayışıyla yeniden ele alınması gerekmektedir. Devletin dinlerden elini çektiği, dinlere, mezheplere, inançlara eşit mesafede olduğu ve her inancın kendisini özgürce ifade ettiği koşulların yeniden yaratılması gerekmektedir.
🔹Yasalarda, her türlü ayrımcılığın önünü açan 'Köy Kanunu', 'Tekke ve Zaviyeler Kanunu', 'İmar Kanunu', gibi tüm düzenlemeler elden geçirilmeli ve değiştirilmelidir. Alevi yerleşim yerleri, kutsal mekânları ve coğrafi eski adları tekrar iade edilmeli. Tarihsel hafızayı yok etmeyi, inancın içini boşaltıp bağlamından koparmayı hedefleyen bu tür isimlendirmelere, mekân, coğrafya ve kültür kırımı girişimlerine son verilmelidir.
🔹AHİM kararları uygulanmalı; cemevlerinin ibadethane statüsü tartışma konusu olmaktan çıkarılmalı ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
🔹Devletin ve siyasi iktidarın, dine/inanca her türlü müdahalesine zemin olan, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın lağvedilerek, yerine ülkemizdeki tüm din, inanç ve mezheplerin temsil edildiği 'İnanç İşleri Kurulu' gibi bir kurul oluşturulmalıdır. Yetkisiz ve bütçesiz olacak olan bu kurul, inançların hem kendi aralarında hem de devlet ile aralarında oluşabilecek sorunların çözümünde kolaylaştırıcı rol üstlenecektir.
🔹Alevilerin yaşadığı yerleşim yerlerine cami yapımına son verilmeli, var olanlar kapatılarak personeli geri çekilmeli ve bu tür uygulamalar da son bulmalıdır.
🔹Hacı Bektaşi Veli dergâhı başta olmak üzere, el konulmuş, farklı kamu kurumlarının uhdesine verilmiş Alevi kutsal mekânları geri iade edilmelidir.
🔹Sivas Madımak'ta yaşanan katliamın arkla planı açığa çıkarılmalı ve 'Madımak Utanç Müzesi' haline getirilmelidir. Ayrıca, Koçgiri, Dersim, Ortaca, Sivas, Maraş ve Gazi katliamlarına dair utanç ve hafıza anıtları/müzeleri yapılmalıdır.
🔹Kamu ve özel işyerlerinde Alevilere yönelik ayrımcılıklara son verilmeli, ayrımcılık yapanlar hakkında gerekli cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.
🔹Alevilerin özel günlerinde (Hızır – Muharrem – Gadir Hum - Hıdırellez gibi) kamu ve özel işyerlerinde, diğer tüm inançlarda olduğu gibi gerekli kolaylıklar sağlanmalı ve topluluk üyeleri belirli günlerde (Hızır lokması, Aşure günü gibi) idari izinli sayılmalıdır.
🔹Mezarlıklarda, hâkim din/mezhep/inancın tahakkümüne son verilerek, her inancın ve Alevilerin kendi inançlarına uygun ritüellerinin yerine getirilmesinin koşulları yaratılmalıdır.
🔹Alevilerin farklı etnik ve kültürel kimliklere sahip olduğu gerçeğinden hareketle, diğer inançlarda olması gerektiği gibi Alevilerin de kendi ana dillerinde ibadet etmesi, tartışmasız bir hak olarak görülmeli ve bunun önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır.
🔹Hapishanelerdeki ayrımcılık son bulmalı, Alevi inancındaki mahpusların inancına uygun koşullar yaratılmalı ve talepleri karşılanmalıdır.
🔹Aleviliğin tarihsel ve geleneksel taşıyıcısı olan ocakların ve süreklerin var olma zeminlerine müdahale edilmemeli, mekânlarına el konulmamalıdır.
🔹Alevilerin kutsal mekân ve coğrafyasına yönelik, taş ocağı, mermer ocağı, maden sahası, turizm, HES, JES, baraj, kentsel dönüşüm yapma gibi gerekçelerle yağma, talan ve el koyma girişimlerine son verilmelidir. Türkiye genelinde bir envanter çıkarılmalı ve koruma altına alınmalıdırlar."