22 Eylül 2024 Pazar

Bahadır: Ivana Hoffmann inandığı gibi yaşayan devrimci bir kadındı

SYPG temsilcilerinden Bahadır, Rojava Devrimini savunma mücadelesinde Til Temir cephesinde MLKP saflarında ölümsüzleşen Ivana Hoffmann ve Coşkun İnce'yi anlattı. Bahadır, Hoffmann ile ilgili şunları söyledi: "Avaşîn bütün olanaklarının son sınırına kadar savaştı ve o savaşta da şehit düştü. O yaşadığı, inandığı gibi savaştı, dövüştü. Göğüs göğüse çarpıştı ve istediği, inandığı biçimde ölümsüzleşti. Ortaya çıkardığı miras, yarattığı değer, devrimcilik tarzı çok önemli."

"Burada artık beni hiçbir şey tutamaz… Kapitalist barbarlığa karşı özgürlük mücadelesi karşımda dururken ben daha fazla eylemsiz duramam. Partimizin enternasyonal yönünü temsil edecek ve örgütümüzün silahlı mücadelesinin bir parçası olacağım. Eğer bir gün dönersem, yoldaşlarıma ve çevreme mücadele ruhu ve çelikten irade taşıyacağım. En güzel şarkılar olup, herkesi büyüleyeceğim. Sevgi ve umut dolu bir gerilla olacağım."

Ailesine ve yoldaşlarına bıraktığı mektubundaki sözleri gibi, Rojava devrimindeki varlığıyla, katılımıyla, en güzel şarkılardan biri olarak herkesi büyüledi. O söylediği gibi yaşadı. Ve onun açtığı yoldan birçok komünist savaşçı ve enternasyonal devrimci mücadelesinin sürdürücüsü olarak Rojava devrimiyle buluştu.

Rojava onur ve özgürlük savaşında Til Temir cephesinde MLKP saflarında savaşan Ivana Hoffmann (Avaşîn Têkoşîn Güneş) ve Coşkun İnce (Têkoşêr Kürdistan) Süryani köyü Til Nasir'da 7 Mart 2015 tarihinde ölümsüzleşti. İki komünist savaşçının 9'uncu ölümsüzlük yıldönümlerine dair hazırladığımız dosyayı okurlarımıza sunuyoruz.

Rojava devriminde MLKP'nin ilk enternasyonal şehidi Ivana Hoffman'ı ve MLKP savaşçısı Coşkun İnce'nin yaşamını anlatan arkadaşları her iki şehidin de devrimle kurdukları güçlü bağı, fedai devrimciliği, devrimci amaçlara bağlılıklarını anlattı.

Halkların Birlik ve Dayanışma Kurumu (SYPG) temsilcilerinden Haydar Bahadır'la Ivana Hoffmann ve Coşkun İnce'nin devrimci yaşamları, Rojava cephelerindeki mücadelelerini konuştuk.

DEVRİMCİ HAREKETİN VAROLUŞU ÖLÜMSÜZLERE BAĞLIDIR
Haydar Bahadır, özgürlük, sosyalizm ve kadın devrimi mücadelesinde ölümsüzleşenleri anarak sözlerine başladı.

Ölümsüzlerin yaşamlarıyla yol gösterici ve ilham kaynağı olduğunu belirten Bahadır, onların yarattığı değerlere sadık kalarak, hayallerini, amaçlarını yarım bırakmayacaklarını vurguladı.

Rojava devriminde halkların ve devrimci komünistlerin, yurtseverlerin büyük bedel ödediğini söyleyen Bahadır, "Bildiğiniz gibi politik islamcı DAİŞ faşizmi Rojava Devrimi'ne saldırdıktan sonra büyük bedeller verildi, çok büyük bir direniş ortaya koyuldu. Bu direnişte YPJ, YPG, enternasyonal devrimciler, MLKP, LGBTİ+'lar, Kürt halkı, sosyalist yurtseverler, devrimciler, kadınlar çok büyük bir rol oynadı" dedi.

DAİŞ faşizmine ve onun destekçisi faşist Türk devletine karşı topyekun bir direniş örgütlendiğini söyleyen Bahadır, iki düşman gücün ortak amaçlarının, Rojava Devrimi'ni boğmak olduğunu söyledi: "Bu anlamıyla dünyanın birçok yerinden gelenler Rojava Devrimi'ni omuzladı. DAİŞ faşizmini yenilgiye uğratmakla kalmadı faşist sömürgeci işgalci Türk devletini de aynı zamanda yenilgiye uğrattı."

Büyük bedeller ödenen bu mücadelede, devrimciliğe, direnişe, mücadeleye, dair çok nitelikli, güçlü değerler ortaya çıktığını ve güzellikler yaratıldığını söyleyen Bahadır, bu değerleri yaratanlardan birinin de Ivana Hoffmann olduğunu belirtti. Bahadır, Hoffmann'ın siper yoldaşları ve MLKP şehidi Coşkun İnce ile birlikte 2015'in 7 Mart günü DAİŞ saldırısında Til Temir'in Til Nasir köyünde ölümsüzleştiklerini hatırlattı.

COŞKUN İNCE; SOSYALİST YURTSEVER BİLİNCİ YÜKSEK DEVRİMCİ
İnce'nin, İstanbul'un emekçi semtinden Serhat bölgesinde Kars'a oradan Medya Savunma Alanlarına ve Rojava Devrimine uzanan yolculuğunun güçlü sosyalist yurtseverlik bilincine dayandığına vurgulayan Bahadır, faşizme ve sömürgeciliğe karşı öfkesi ve mücadele arzusunun gelişkin olduğunu belirtti. Til Nasir köyündeki hamlede Coşkun İnce'nin görevlendirilmediğini ancak faşizme, işgalciliğe, sömürgeciliğe karşı savaşma tutkusunun o hamleye katılmasına yol açtığını kaydeden Bahadır, "Çok büyük bir baskı uygulayarak cepheye gitmeyi, savaşmayı, en önde olmayı istedi. Yoldaşlarını ikna ederek çok büyük bir gönüllülükle, büyük bir ısrarla cephede yer aldı. DAİŞ'e karşı savaştı" diye konuştu.

IVANA HOFFMANN DAİŞ'E KARŞI BÜYÜK BİR TUTKU İLE SAVAŞTI
Ivana Hoffmann'ı anlatmanın hem kolay hem zor olduğunu söyleyen Bahadır, "İnsan olarak, bir devrimci kadın olarak, bir partili olarak birçok kalıbı taşıyan ama bunların hiçbirine de kolay kolay sığmayan bir güzelliği ve özgünlüğü vardı" diye konuştu.

Ivana Hoffmann'ın büyük bir devrimci adanmışlık, ideolojik sağlamlık örneği olduğunu vurgulayan Bahadır, "Böyle bir gönüllülük, adanmışlık, ideolojik sağlamlık ve güç olmasa dünyanın öbür ucundan Rojava'ya gelip savaşma, kendini ortaya koyma, bedel ödeme olmaz" sözlerinin ardından, bugünkü devrimciliğin temel sorunlarından birinin düşündüğü gibi yaşamama olduğu eleştirisini yöneltti.

Hoffmann'ın Avrupa'nın olanaklarını, 'güzelliklerini' terk edip Rojava devrimine katılmasının kapitalizmden kopuş ve özgürlük için adım atmak anlamına geldiğine işaret eden Bahadır, devrimciliğin büyük bir kopuş ve kendini yeniden inşa etme, kişiyi geriye çeken tüm bağlardan kurtulma, eskiyenden arınma olduğunu belirterek, Ivana Hoffmann'ın bunun en güzel özelliklerinden biri olduğunu söyledi.

Kobanê savaşında ölümsüzleşen Sibel Bulut'un Rojava Devrimiyle kendi devrimini gerçekleştirmek üzerine söylediği sözleri hatırlatan Bahadır, Ivana Hoffmann'da kadın özgürlük bilincinin güçlü olduğunu söyledi: "Avaşîn yoldaşın burada kendini inşa etme sürecidir aynı zamanda. O yüzden genç, öğrenmeye açık, hızlı kavrayan, inanmış, kararlı, atılgan, gözü pek, düşmana kini olan bir yoldaş, bir partiliydi. Burada şunu özellikle vurgulamak gerekir. Avaşîn yoldaşı cepheye, politik islamcı DAİŞ çetesi ve Türk devletiyle bu kadar güçlü bir istekle savaşmaya iten neden, onun güçlü bir kadın özgürlük bilincini taşıyor olmasıydı. Bu bilinç, kadın düşmanı DAİŞ faşizmine karşı çok güçlü bir savaşma isteği ve tutkusu oluşturuyordu."

ENGEL TANIMAYAN DEVRİMCİ
Kendini yeniden inşa etmek isteyen, ne yapması gerektiği arayışında olan gençlerin, kadınların, LGBTİ+'ların Hoffmann'ın yaşamından çok fazla şey öğreneceğini söyleyen Bahadır, "Gerçek anlamıyla yaşam tutkusu, enerjisi olan, günlük yaşamından düşmanla, partiyle, yoldaşlarla, halkla kurduğu ilişkiye kadar, cephede, nefes aldığı her ortamda partili bir yaşam süren devrimci bir kadındı. Bu anlamıyla çok güçlü bir pratik ortaya çıkartıyordu" diye ekledi.

Bahadır, Ivana Hoffmann'ın insanlarla ilişki kuruşuna ilişkin şunları anlattı: "Örneğin cephede olduğumuzda, o dönem çok az Kürtçe biliyordu. Birçoğumuz zorlanmalar yaşadık, ama o çok kısa sürede herkesi, enerjisi, yaşam tutkusu, gücüyle rahatlıkla etrafında topluyordu. Hiçbir şey olmasa halay çekiyordu, Kürtçe marşlar, ezgiler söylüyordu. Çevresinde bir örgütlenme yaratıyordu. Doğal biçimde çok güçlü bir moral kaynağı oluyordu. Mesela bir cephede sürekli DAİŞ ile karşı karşıyasınız ve sürekli bir çatışma var. O sanki bir piknikteymişçesine yoldaşlarıyla ilişki kuruyor, enerji, moral, motivasyon sağlıyordu. Dil bilmemesi onun önünde hiçbir zaman engel olmadı. O yaşamla öyle güçlü bir ilişki kuruyordu ki dile gerek kalmıyordu."

Ivana Hoffmann'ın kendisini Mardinli olarak tanıttığını anlatan Bahadır, esprili kişiliği, duruşu, çevresini etkileme gücüyle herkese bunu kabul ettirdiğini söyledi.

DÜŞMANIYLA DAHA GÜÇLÜ SAVAŞMA İSTEĞİ
Faşizmle, sömürgecilikle savaşma isteğinin güçlü olduğuna dikkat çeken Bahadır, Hoffmann'ın silahıyla kurduğu ilişkiyi, "Ondaki savaşma isteği ve gücü soyut bir şey değildi. Örneğin cephede olduğumuzda bixsiciydi. Bixsinin tecrübesiz bir kadına, birine verilmesi maalesef kolay kolay çok tercih edilen bir durum değildi. Ama onun ısrarı, inancı, gücü karşısında duracak kimse yoktu. Doğal olarak o bixsisini almıştı. Tabura geldiğinden itibaren bixsi silahı ile özel bir bağ kurmuştu. O da yine tesadüfü, herhangi bir silaha öykünmenin sonucu değil düşmandan daha güçlü hesap sorma isteği ile o silahla öyle bir bağ kurmuştu. Aslında ideolojik bir tercihti. Cepheye de yanından ayırmadığı bixsisiyle gelmişti. Her fırsatta onun bakımını yapıyordu. Zaten yanında yatıyordu. Cepheyle de, savaşla da çok devrimci bir pratik, ilişki kurmuştu" sözleriyle anlattı.

Üstlendiği görevi tutkuyla en iyi biçimde yerine getirme çabasında olduğunu söyleyen Bahadır, DAİŞ çetesinin saldırısı altında inşa edilen mevzi çalışmasının nasıl yürütüldüğünü ve Hoffmann'ın bundaki rolünü şu sözlerle anlattı: "Mevzisini yapmak istiyordu. Ama en küçük bir hareketimizde düşmanın taciz atışıyla karşı karşıya kalıyorduk. Avaşîn yoldaş kafasına koyduğu için bundan asla vazgeçmedi. Bizde düşmanın orada yeni mevzi yapıldığını görmemesi için gece sızma yaparak çalışıyorduk. Mevzi hazırlığı üç dört gün sürdü. Orada da onu gözlemlemek önemli. Savaşın durumuna göre pozisyon alma, düşünme, yorumlama, yeniden örgütleme, doğruyu aramayı burada görüyoruz. Doğruyu arama ile kurduğu ilişki tutkuyla oluyordu."

KOBANÊ'DE OLMAK VE DAİŞ'E KARŞI EN ÖNDE SAVAŞMA İSTEĞİ
Ivana Hoffmann'ın, daha büyük bir savaşın içinde olma isteği içinde olduğunu ve bu nedenle Kobanê direnişine katılma arzusu içinde olduğunu söyleyen Bahadır, o süreçte yaşananları şu sözlerle aktardı: "Silahla, cephaneyle, cepheyle kurduğu ilişki önemliydi. O dönem düşmanın Kobanê'ye dönük bir kuşatması söz konusu. Güçlü bir oraya gitme isteği vardı. Cephede olmak, düşmanla karşı karşıya gelmek Avaşîn yoldaşa yetmiyordu. O savaşın, çarpışmanın çok daha güçlü, sürecin kaderini belirleyecek en güçlü cephesinde yer almak istiyordu. Bulunduğu yeri beğenmemek ya da önemsememekten değil. Daha büyük bir savaşın ortasında daha büyük bir direnişi ortaya çıkarma isteğiyle böyle hareket ediyordu.
"Cephede aynı mevzide aynı yaşlarda Awaz diye bir kadın arkadaş vardı. Onunla birlikte sürekli Kobanê gibi bir direnişe nasıl katılacaklarına dair plan yapıyorlardı. Günlük yaşam içinde hem politik bir espri olarak hem de iddia bakımından bunlar önemliydi. Bu kurulan hayalin, tutkunun gerçekleştirilmesinin yol arayışıydı. Çünkü O'nu Rojava Devrimine getiren de kurduğu bu ilişki biçimiydi."

ENGELLERİ TUTKUYLA AŞAN GÜÇLÜ BİR DEVRİMCİ
Ivana Hoffmann'ın önüne çıkan tüm engelleri aşmaya kilitlenen bir kadın devrimci olduğunun altını çizen Bahadır, özelliklerine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: "Cepheye gittiğimizde oranın en yüksek tepesinde konumlandık. Kar vardı, hava soğuktu, korunmak için hiçbir şey yoktu. Sadece taşlar ve bir naylon branda ile koruma sağlıyorduk. Buralarda çok kar yağmaz ama o dönem çok kar vardı. Kış çok sert geçiyordu. İki gruba ayrıldık. Taşlardan iki mevzi yaptık. 4-5 gün kaldık. O soğuğa rağmen direnişinde çok rahat olduğunu gözlemledim.
"Geriye dönüp baktığımda en küçük bir zorlanma, zorluk çıkarma yoktu. Onun tek derdi, gerilimi orada şehir içinde savaşa katılmaktı. Hepimizin isteği bu yönlüydü. Sonra biz başka bir mevziye geçtik. Başka gruplar da geldi. Büyük bir hattı orası. Orada kadın arkadaşlarla kurduğu ilişkiler de güzeldi."

Ne savaşın ne coğrafyanın zorlukları ne de önüne çıkan engellerin Ivana Hoffmann'ın moralini bozmadığına dikkat çeken Bahadır, "Onu durduracak hiçbir şey yok. En önemli özelliklerinden biri buydu. Oradaki pratiğinin bize örnek olması gerekiyor. Yokluktan, olumsuzluktan yakınma üreten pozisyonda olmamamız gerektiğini bize miras bıraktı" dedi.

Bahadır, Hoffman'da, başarıya kilitlenme, DAİŞ'ten hesap sorma, intikam alma, kazanma, Rojava Kadın Devrimini savunma isteğinin güçlü olduğunu vurguladı.

Bu yoğunlaşmanın onun gücü olduğu ve enerjisini böyle ortaya çıkardığını aktaran Bahadır, "Yoksa savaş ortamlarında, bu kadar genç ve tecrübesiz bir devrimcinin bunları yapması kolay değil. Ama onun güç aldığı ideolojik değerler vardı. Faşist DAİŞ çetesi saldırıya geçtiğinde bixsisini omuzlayarak hızlıca mevzisine geçti ve güçlü bir direniş ortaya koydu" diye konuştu.

DÜŞÜNDÜĞÜ VE İNANDIĞI GİBİ YAŞAYAN DEVRİMCİ BİR KADIN
Hoffmann'ın, savaşma ve devrimci yaşama konusunda kafasının çok açık olduğunu ifade eden Bahadır, "Bütün olanaklarının son sınırına kadar savaştı ve o savaşta da şehit düştü. Şehit düşebileceğinin bilincindeydi. Yaşadı diyebiliyorum rahatlıkla. İdealleri uğruna yaşadı, ideallerinin gereklerini yerine getirme, bedel ödeme noktasında en küçük bir tereddüdü yoktu. O yaşadığı, inandığı gibi savaştı, dövüştü. Göğüs göğüse çarpıştı ve istediği, inandığı biçimde ölümsüzleşti. Bu bakımdan ortaya çıkardığı miras, yarattığı değer, devrimcilik tarzı çok önemli" diye vurguladı.

Bahadır, bugünün devrimciliği bakımından da düşündüğü, inandığı gibi yaşama, mücadele etmenin önemli olduğuna dikkat çekti, "Bugün de en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerden birisi bu. İnandığımız gibi tutkuyla yaşama, düşmana bu tutkuyla saldırma, eksikliklerimize, zaaflarımıza, geriliklerimize hücum etme. Sahip olduğumuz bu ideolojik perspektifle, partili, devrimci, komünist kimliği, komünist kadın kimliğini kendimizde birleştirdiğimiz, özümsediğimiz biçimde devrimciliğimizi inşa edebilir, örgütleyebiliriz. Bir devrimcinin mutluluğu da zaten ancak böyle olabilir" diye konuştu.

Tutkulu, inançlı yaşayan bir devrimcinin üretken, mutlu bir devrimci olabileceğini kaydeden Haydar Bahadır sözlerini şöyle sona erdirdi: "Avaşîn yoldaş da yaşamının her anında ve aşamasında mutlu bir devrimciydi. Işık yoldaşın dediği gibi 'mutlu bir devrimci olarak kendini üretti', mutlu bir devrimci olarak var oldu. Mutlu bir devrimci olarak etrafını, ortamı örgütledi, yaşadı ve mutlu bir devrimci olarak ölümsüzleşti."