23 Kasım 2024 Cumartesi

Avukat-müvekkil aynı hapishanede

"Avukat-müvekkil aynı hapishanedeyiz. Tam da bu noktada kendisine yıllarca şiddet uygulayan eski eşini öldürdüğü yani özsavunma hakkını kullandığı için tutsak edilen müvekkilim Namme Öztürk?ten bahsetmek istiyorum."
Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi'nde tutuklu bulunan avukat Sezin Uçar, gönderdiği mektupta, özsavunma hakkını kullandığı için aynı hapishanede bulundukları müvekkili Namme Öztürk'ü yazdı. 
 
Ekmek ve Gül'e mektup gönderen Uçar, avukatlık mesleğine dönük saldırıların bir sonucu olarak Av. Özlem Gümüştaş ile birlikte 7 ay önce tutuklandıklarını hatırlattı. Uçar, "Birçok meslektaşımızın da çeşitli biçimlerde avukatlık faaliyetleri ya engellenmiş ya da sınırlandırılmış durumda. OHAL dönemiyle toplumun tüm kesiminde bir korku iklimi yaratılmak murad ediliyordu. Özgürlükçü demokrat hukuçlular nezdinde de savunma üzerinde benzer bir etki yaratılmak istendi. Ancak bugün geride kalan döneme baktığımda; ne şiddet gören kadınlar ne ücretini alamayan işçiler ne KHK ile ihraç edilen emekçiler ne de gözaltında kötü muameleye uğrayan, tutuklanan muhaliflerin avukatsız kalmadıklarını görüyoruz" dedi.
 
Her baskı ortamının insanları yeni dayanışma örnekleri ile buluşturduğunu ifade eden Uçar, "Biz de bu tutsaklık halini mesleğimiz bakımından da yeni ve yaratıcı bir deneyime dönüştürmeye çalışıyoruz. İnternet ve bilgisayar olmadan dilekçe yazıyor, birlikte kaldığımız müvekkillerin savunmalarını hazırlıyoruz" dedi ve müvekkili Namme Öztürk'ü şöyle anlattı:
 
"Avukat-müvekkil aynı hapishanedeyiz. Tam da bu noktada kendisine yıllarca şiddet uygulayan eski eşini öldürdüğü yani özsavunma hakkını kullandığı için tutsak edilen müvekkilim Namme Öztürk’ten bahsetmek istiyorum. Yaşamına sahip çıkan eylemiyle tüm kadınlara cesaret veren, avukatlığını yapmaktan dolayı onur duyduğum Name ile erkek egemen yargının hakkımızda farklı zamanlarda ama aslında aynı nedenle verdiği kararlar sonucu aynı mekanda tutsağız. Dün avukat görüş yerinde savunmasını hazırlıyor birlikte çalışıyorduk. Bugün iç posta aracılığıyla mektuplaşıyoruz. Hem davasıyla ilgili hukuki yardımda bulunuyorum hem de sohbet ediyoruz.
 
"Birçok kadın gibi Namme’nin de zorlu bir yaşamı olmuş. Özverili, emekçi ve dirençli. Her daim de umutlu. Adalet Meslek Yüksekokulunda okuyor bir yandan. Hukuk Fakültesine geçiş yapıp avukat olmak için özgürlüğüne kavuşacağı günü günbegün planlıyor.
 
"Bugün çocuk istismarcılarına, kadın katillerine yüksek ceza vermek için yasa tasarısı hazırladığını iddia edenler, seçim kararının ardından tasarı çalışmalarını seçim sonrasına ertelediler. Ve bir kez daha bu sorunun çözümü için yaptıkları her girişimin; sonuç alıcı bir çalışmadan ziyade, popülist ve göstermelik bir kadın politikası olduğunu ispatladılar.
 
"Şimdi kadın dayanışmasını, kadın özgürlüğünü daha güçlü hissettiğimiz bu mekanda; direnen işçi kadınları, artan özsavunma eylemlerini, meydanları terk etmeyen kadınları gördükçe, hapishane kapısında çekeceğim özgürlük fotoğrafı gözümün önünde canlanıyor. Tıpkı Yasemin gibi, tıpkı Çilem gibi...
 
Yasaklı meydanlarda yeniden buluşuncaya dek... 
Sevgiler..."
 
Tutuklu avukat Sezin Uçar, Ekmek ve Gül'e daha önce gönderdiği bir başka mektupta da Namme Öztürk için şöyle demişti: "Namme’yle kısacık karşılaşmalarımızın konusu oluyor kimin daha önce tahliye olacağı. O bana ‘Sen çıkmalısın, benim duruşmamda savunma yapmalısın’ diyor, ben ona ‘Önce sen tahliye ol, beni karşılamaya gel’ diyorum. Anlaşamadan ayrılıyoruz. Bugün kaderlerini kaderime bağlayan, benim de tutsaklığımı -aynı zamanda özgürlüğümü- borçlu olduğum kadınlarla bu denli hemhal olmaktan zerre kadar şikayetim yok. Ortak acılarımızdan güç almaya, öfkemizi mücadeleyi büyütmenin vesilesi yapmaya, birbirimizden öğrenmeye devam ediyoruz.”