23 Kasım 2024 Cumartesi

Av. Uçar: Namme'nin savunmasını iç postayla yapmaya çalışıyorduk

Geçtiğimiz günlerde tahliye olan EHB'nin avukatlarından Sezin Uçar, özsavunma hakkını kullanan müvekilli Namme Öztürk'ün 12 Ekim cuma günü görülecek karar duruşmasından önce ETHA'ya hapishane pratiğini anlattı. Kendi mesleki faaliyeti için farklı bir deneyim olduğunu belirten Uçar, "Avukat görüş kabinlerinde hazırladığımız savunmaları iç postayla yapmaya çalışıyorduk" dedi.
İktidar, toplumsal muhalefetin her kesimine saldırırken, ezilen kesimleri savunmasız bırakmanın bir aracı olarak avukatlar da gözaltı ve tutuklama saldırılarından nasibini alıyor. Savunmanların tutuklanmaları sadece kendi özgürlüklerinin kısıtlanmasıyla kalmıyor, aynı zamanda savunmanlıklarını üstlendikleri müvekillerinin savunma hakkı da gasp ediliyor. Tutuklanma saldırısına maruz kalan Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) avukatlarından Sezin Uçar geçtiğimiz günlerde tahliye oldu. Uçar, birçok müvekilliyle aynı koğuşu paylaşmasının yanında özsavunma hakkını kullanarak kendisine yıllarca sistematik işkence eden eski kocasını öldüren Namme Öztürk ile de aynı çatıyı paylaştı. Uçar, 12 Ekim Cuma günü Kartal Adliyesi'nde görülecek Namme'nin duruşmasının öncesinde ETHA'ya Namme ile hapishane pratiğini anlattı.
 
Uçar, Namme ile başka bir müvekkilinin aracılığıyla tanıştığını ifade etti, "Büro olarak da özsavunma hakkını kullanan kadınların davalarını takip ediyoruz. Bunu da kadın özgürlük mücadelesinin bir parçası olarak görüyoruz. Namme'yi ilk gördüğümde uzun bir avukat görüşü yaptık. Kendi hayat hikayesini anlattı, bende durumu ile ilgili yargı pratiklerini anlattım" dedi.
 
BEN ONUN DAVASINI O DA BENİMKİNİ TAKİP ETTİ
 
Namme'nin bir kez duruşmasına girdikten hemen sonra tutuklandığını dile getiren Uçar, "Müvekilliğini yaptığın insanlarla aynı çatıda olmak, aynı erkek egemen zihniyet tarafından tutsak edilmiş olmak duygusu farklı bir duygu. Biz siyasi koğuşta  kalıyorduk, kaldığım koğuşta da müvekillerim vardı. Namme adli tutuklu olduğu için aynı koğuşta kalamadık. Namme bizimle kalmak için başvuru yapmıştı ama adli tutuklularla siyasi tutuklular berbaer kalamadığı için aynı koğuşta kalamadık. Aynı çatı altında olmak bizim bakımızdan farklı bir avukatlık deneyimi oldu. Daha önce avukat görüş kabinlerinde hazırladığımız savunmaları iç posta aracılığıyla yapmaya çalıştık. Maltada karşılaştığımızda ayaküstü sohbetler etmeye çalıştık, ben onun duruşmasını takip ettim o da bizim duruşmamızı takip etti" diye konuştu.
 
HAPİSHANE ÖZSAVUNMANIN POLİTİKLEŞMESİNİ İSTEMEDİ
 
Namme ile mektuplarının ve görüşmelerinin hapishane yönetimi tarafından engellenmeye çalışıldığını kaydeden Uçar, "Hapishane yönetimi özsavunma pratiğinin ve bunu gerçekleştiren kadınların politikleşmesini istemiyor. Bunu daha önce Yasemin Çakal'da da görmüştük. Israrla Yasemin'in kendi soyadına gelen mektupları vermiyorlardı. Özsavunma pratiğinin siyasallaşmasının önüne geçmek için hapishane yönetimi ısrarla bu durumu 'adli suçlar' kategorisinde değerlendiriyor. Namme'nin bizimle ilişki kurması engellendi. Sadece ben değil, koğuşumuzda birçok kadın Namme'ye dayanışma mektupları attı ama Namme'ye bu mektuplar ulaşmadı. Namme'nin çocuklarının bile bize gönderdiği mektuplar engellendi" ifadelerini kullandı.
 
NAMME BİZİMLE GÖRÜŞTÜĞÜ İÇİN CEZALANDIRILDI
 
Namme'nin de hapishane idaresinin zorluklarına maruz kaldığına dikkat çeken Uçar, Namme'nin yaşadıkları zorlukları şu şekilde aktardı: "Diş hekiminin yanında çalışıyordu Namme. Biz tutuklandıktan bir süre sonra Namme'nin bu işine son verildi ve çok saçma gerekçelerle hücreye kapatıldı. Daha sonrasında başlatılan disiplin soruşturması da herhangi bir cezaya yer olmadığına karar verildiği halde hücrede kaldı. Kadın örgütlerinin bu davayı takip etmesinden dolayı hapishane yönetimi başka başka zorluklar çıkardı Namme'ye."
 
Bir önceki duruşmada Namme'ye savcı mütalaa verip Namme'nin pratiğinin bir meşru müdafaa pratiği olduğunu belirtmişti. Uçar bu konuyu ise şu şekilde değerlendiriyor: "Yargı özsavunma pratiklerini asla kadınların kendi yaşamlarını kazanma pratikleri olarak asla görmedi. Farklılaşan kararlar da verdi, kasten öldürme suçundan da cezalar da indirim uygulanan cezalar da verildi. Ama hukuken de birbirinden farkı yok, meşru müdafaa dar yorumlanarak kadınlar aleyhine kararlar çıkarılmaya çalışıldı. Ama saldırıyı anlık bertarafa etmek değil, kadınların yaşamının bütütüne yönelik saldırıyı bertaraf etmeye yönelik değerlendirmek gerekiyor. Savcı'nın bu mütalaası son derece hukuki bir mütalaa. Cuma duruşması var, daha önceki heyetinde de şimdiki heyette de kadın üyeler Namme'nin tahliyesini istemişlerdi. Hukuki olan cuma günü Namme'nin tahliyesi ve beraatıdır."