24 Eylül 2024 Salı

Aladağ davasında 'örgütlü yapı'ya işaret dikkat çekildi

11'i öğrenci 12 kişinin yaşamını yitirdiği, 22 öğrencinin de yaralandığı Aladağ Öğrenci Yurdu yangını davasında savunma yapan avukatlar, 40 yıl boyunca denetlemeyen yurdun yine bilirkişi incelemesi yapılmadan yıkılması suretiyle delillerin karartılmasının 'örgütlü yapı'ya işaret ettiğini söyledi.
Adana'nın Aladağ ilçesinde, 11'i öğrenci 12 kişinin yaşamını yitirdiği, 22 öğrencinin de yaralandığı, Süleymancılar Cemaatine ait kız yurdundaki yangınla ilgili davanın 9. duruşması Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyor. Mahkeme salonuna çevrilen Kozan Ticaret Odası toplantı salonunda görülen duruşmaya haklarında 15'er yıla kadar hapis istenen tutuksuz 18 sanığın 9'u hazır bulundu.
 
Yangında çocuklarını kaybeden aileler, Adana Barosu ve Sosyal Haklar Derneği'ne (SHD) bağlı avukatlar da duruşmadaki yerlerini aldı.
 
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, mahkeme heyeti dosyaya eklenen belge ve raporları okudu. Ardından söz verilen SHD ve Adana Barosu avukatları, tutuksuz sanıkların "taksirle öldürme" yerine değil, "olası kastla öldürme" suçundan yargılanmaları talebinde bulundu.
 
Mahkemenin söz verdiği aileler ise yangında sorumlu olan herkesin cezalandırılmasını istedi. Ailelerden Ahmet Yetim, iki çocuğunu yanına götürdüğü sanıklardan Aladağ eski İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş'ın kendisine 'Süleymancıların yurduna götürüp ver' dediğini anlattı. Aktaş ve sorumlulardan şikayetçi olduğunu söyleyen baba, adalet istediğini belirtti. Diğer aileler de suçluların en ağır biçimde cezalandırılmasını istedi.
 
AV. ATALAY: ÖRGÜTLÜ DAVRANIŞ SÖZKONUSU 
 
SHD Genel Sekreteri olan dava avukatlarından Can Atalay da olayın aslında 29 Kasım 2016'da yaşanmadığını, kamu idaresinin 40 yılı aşkın süredir bu kaçak yapıya göz yummasının "olası kastı" tarif ettiğini söyledi. Av. Atalay, "Yine delillerin nasıl karartıldığı üzerinde durmak gerekiyor. AYM kararı ile açıkça bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken yurdun yıkılarak delillerin karartılması açık örgütlü davranışa işaret ediyor" dedi.
 
'SAVCI, SUÇA ORTAK OLMUŞTUR'
 
Atalay, devamında şu hususlara dikkat çekti: "1972 yılından 83'ye kadar tek bir yazışma olmadan bir yurdun işletilmiş olması bir örgüte işarettir. Kamu görevlilerinin denetimde sadece kutucuk işaretleyerek denetim yapması bir örgütün olduğunu gösteriyor. İddianamenin hazırlanmasından hemen önce yurdun yıkılmasına nasıl karar verebilir bir cumhuriyet savcısı? Soruşturma aşamasında keşif yetmez, yargılama aşamasında da keşif gerekir. Sanık müdafileri bunu talep ediyor. Bina yıkılmadan önce olay yerini gören, olay yerinde bulunan iletken madde ile ilgili analiz yaptıran bilirkişi, raporda yangının yanıcı maddeleri ve kapıların kapalı olması ile yayıldığını anlatıyor. Bu örgütlü müdahale suç işlemektedir. Cumhuriyet savcılığı içtihata açıkça aykırı kararı ile bu suça ortak olmuştur. Bu insanlar dağ köylerinden geliyor. Devletin birinci önceliği yoksul insanların eğitime, adalete erişmesinin önündeki engelleri kaldırmaktır. Ancak burada dinsel organizasyonların nasıl teşvik edildiğini konuşuyoruz. Türkiye'nin 4 bir yanında yoksul ailelerin çocukları cemaat yurtları olmadan okuyamaz hale getirildi."
 
'FETULLAHÇILARIN AÇTIĞI KADROLAR ŞU AN FARKLI CEMAATLERE PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR'
 
Avukat Yalçın Deniz Özen ise Süleymancılar Cemaati'nin tarihsel geçmişini anlattı. "12 Mart'tan sonra ilk kez cemaatler dernekler devlet eliyle kurulmaya başlamış. Bu yurdun 1972'de kurulmuş olması tesadüf değildir. 1983'de ilk yazışmanın yapılması da tesadüf değildir. Askeri darbelerin cemaatler açısından nasıl ön açıcı olduğunu açıklar" dedi.
 
Bu sözleri sırasında sanık avukatlarının tepkisi ile karşılaşan Av. Özen, devam ettiği savunmasında cemaatler ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında yapılan protokoller üzerinde durdu. Özen, "Türkiye tarihi boyunca toplam 85 protokol yapılmış 50 tanesinden fazlası ise 15 Temmuz'dan sonra yapılmış. Fetullahçıların açtığı kadrolar şu an farklı cemaatlere peşkeş çekiliyor. AKP iktidarının önemli değişikliklerinden biri 4+4+4 sisteminin getirilmesidir. Bu sistem yoksul ailelerin çocuklarını Fetullahçıların, Süleymancıların ya da başka cemaatlerin evlerine yönlendirilmesiyle sonuçlandı" diye konuştu.
 
Çıkan yangınla ilgili hazırlanan bilirkişi raporlarına dikkat çeken Avukat Akçay Taşkın ise yangının binanın girişindeki sigorta panosundan çıktığı ve yanıcı maddelerle yayıldığını söyledi.
 
Avukat Ömer Çelik de kamu görevlilerinin faciadan sorumluluğu olduğunu ifade edip, Aladağ eski İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş'ın çocukları ve aileleri cemaate yönlendirmediğini belirtti.
 
'YENİ CANLARA MI MAL OLSUN!'
 
Yine denetmenlerin yurtta başka birinin barınıp barınmadığını, yangın önlemlerinin alınıp alınmadığını bilmediğini dile getiren Çelik, "Bunlar kamu görevlisi. Kendisine verilen emiri anlayabilmesi lazım. Bilmiyorsa amirine bunu söylemeli. Neticeyi öngörememiş kamu görevlileri olayın asli sorumlularıdır. Eski İlçe Milli Eğitim Müdürü Aktaş bir okula görevlendirildi. Aynı şekilde ihmallere mi kapı açsın. Yeni canlara mı mal olsun" diye konuştu.
 
Avukatların beyanlarının ardından savcı, dernek başkanı ve yöneticileri ile yurt müdürünün, "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar cezalandırılmasını talep etti. Savcı, dönemin İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nde görevli 5 kişinin ve dönemin 4 itfaiye erinin "ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak" suçundan 3 aydan 1 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını, 2 kişinin ise beraatine karar verilmesini istedi.
 
Mahkeme heyeti ara kararını verdi. Sanıklar hakkında uygulanan adli kontrollerin devamına karar verildi. Karar duruşması 4 Temmuz'da yapılacak.