23 Kasım 2024 Cumartesi

68 ve Kaypakkaya sempozyumu sona erdi

"68'in 50. yılında gerçekçi ol imkansız görüneni iste" şiarıyla düzenlenen sempozyumun "68 ve Kaypakkaya" başlıklı 4. oturum ile sona erdi.
68 hareketinin 50. yıldönümünde SMF, Partizan ve YDİ Çağrı'nın ortak düzenlediği "68'in 50. yılında gerçekçi ol imkansız görüneni iste" sempozyumun ikinci günü 4. oturumu Taksim Hill Otel'de gerçekleştirildi.
 
"68 ve Kaypakkaya" başlıklı 4. oturumun panelistleri Sosyalist Meclisler Federasyonu'ndan Hüseyin Şimşek, YDİ Çağrı'dan Çetin Deste, Partizan'dan Metin Özken iken moderatörlüğü Hasan Erkul üstlendi.
 
Oturumu açan Hasan Erkul "Kaypakkaya, özellikle kendi hareketini varoluş şeklini iki şeye dayandırır. Bunlardan  biri Büyük Proleter Kültür Devrimi diğeri ise Büyük İşçi Devrimi'dir" dedi.
 
Partizan adına konuşan Metin Özken konuşmasına Kaypakkaya'yı, Haki Karer'i ve Ulaş Bayraktaroğlu'nu anarak başladı. Kaypakkaya'nın MLM bilimini Türkiye'ye uygulama biçimini anlatan Metin Özken, partinin esasını kitlelere dayandırdığını belirtti. Kaypakkaya düşüncesi içerisinde en belirgin olan tespitin sınıfların tahlili olduğunu ifade eden Özken, Kaypakkaya ardıllarının da Kaypakkaya fikirlerini dogmatik bir şekilde ele alındığını ifade etti. Bu durumun Kaypakkaya'nın çıkışına aykırı bir durum olduğunu belirten Özken, bu durumun dönemin koşullarına dair söz söyleyebilme yetisini de yitirtebileceğini ifade etti.
 
Kaypakkaya'nın 3 temel özelliği olduğunu ifade eden Özken bunları reddediş, bilimsel yöntem ve kurucu olma özelliği olarak sıraladı. Bu doğrultuda 68 hareketinin kitlelerle birleşmesi sonucu Kaypakkaya ve fikirlerinin ortaya çıktığını ifade eden Özken, sözlerini Marx'ın "fikirler kitleler tarafından benimsenirse maddi bir karşılığı olur" sözüyle sonlandırdı.
 
Özken'in ardından SMF adına Hüseyin Şimşek sözü aldı. Şimşek, İbrahimleri ele alırken Sait Kırmızıtoprak'ı ve Doktor Şivan'ı da ele almak gerektiğini, Denizlerin ve Mahirlerinde 71 kopuşunun birer parçaları olduğunu, köklü bir kopuş sağlanamasa bile o döneme dair belirli eleştirel fikirleri olduklarını ifade etti. İbrahim'in 71 devrimci kopuşunda Mahir ve Deniz'den sonra en son ve ileri halka olduğunu belirten Şimşek, aynı zamanda bu önderlerin sınıfsal ve kültürel arka planına dair de açıklamalarda bulundu. Mahir ve Denizlerin daha çok kentli, memurların çocukları olduğunu ancak İbrahim ve arkadaşlarının daha ziyade kırsal kesimlerden kente gelip okuyan öğrencilerden oluştuğunu belirtti. İbrahim'in yöntem ve politikada esneklik ile sertlik bakımından en çok Lenin'e benzediğini belirten Şimşek, O'nun dünyadaki tüm ezilenlerin mücadele tarihinden öğrenen bağımsız teorik bir hat ile ülkeyi ve çelişkilerini analiz edip, buna uygun bir parti örgütlenmesine önderlik ettiğini vurguladı. İbrahim'in idam edilmeyip katledilmesinin arkasında O'nun fikirlerindeki tehlikeli fikirsel bütünlük olduğunu, şayet katledilmeseydi devlet için daha tehlikeli olacak fikirlerini geliştireceğini söyleyen Şimşek, Kaypakkaya'nın katledilmesinin arkasındaki gerçeklerden birinin de bu olduğunu ifade etti.
 
Şimşek'in ardından YDİ Çağrı'dan Çetin Deste söz aldı. Deste, Kaypakkaya'nın Marksist Leninist fikirleri doğrultusunda tahlil ettiği teorilerinin doğru olduğunu ancak Maoizm'i tercih etmesi noktasında yaptığı birebir uyarlamaların yanlış olduğunu ifade etti. Kaypakkaya'nın halk savaşı stratejisini tüm yarı sömürge yarı feodal ülkeler için genelleştirmesini ve ‘bir kıvılcım bozkırı tutuşturabilir' anlayışıyla işçi ve köylülerin savaşa hazır olduğunu söylemesini eleştirdi. Kaypakkaya'nın ardılları olarak kadın, çevre, parti, sosyo-ekomik yapı vb. üzerine söyledikleri sözlerle Kaypakkaya'nın ardılları olmaya yakışır fikir ve tespitlerde bulunduklarını ifade etti. İbrahim'in statik ve donmuş olmadığını ifade eden Deste, buna karşı Maoist düşüncede olmasını şablonculuk olarak ifadelendirdi.
 
Sempozyum soru cevap bölümüyle sonlandırıldı.