24 Eylül 2024 Salı

Yücel Yıldırım yazdı | Vilnius zirvesi bölgeye ne getirir?

Vilnius'taki hesap bölgenin halklar gerçeğine uyar mı? Suriye ve Irak halkaları emperyalist ve bölgesel gerici devletlerin işgal ve savaşlarından çok çekti. Erdoğan'ın sırtını bu kez de ABD ve NATO savaş makinesine dayayarak savaşı tırmandırmasına karşı biriken tepkilerini süreçte mutlaka yansıtacaklar. Suriye'de de, Irak'ta da, Başur'da da bu görülecektir.

NATO'nun Vilnius zirvesi savaşa benzin atmaktan geri durmadı. Zirve öncesi ABD'nin misket bombaları verme kararı, artan ve çeşitlenen silah yardımı, Ukrayna savaşını tırmandırmasının göstergesiydi. Zirvede alınan kararlar Ukrayna savaşının bitmeyen savaşa dönüştürüleceğini daha net gösterdi. Dünya çapında savaş tehlikesinin de tırmandırıldığının işareti oldu.

Birincisi, Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya alınmasıyla ABD'ci savaş makinesi rakip Rusya'nın çevresini batıda tamamen kuşatmış oldu. Rusya ve Çin'i tehdit sayarak, tehdit de etti. Rusya'yı, Ukrayna topraklarından çekilmesi için uyardı. Geçmişte bu istek, Saddam'ın Kuveyt işgali örneğinde savaş açmak anlamına gelmişti. Ayrıca Çin'i de Batı emperyalizmi için tehdit göstererek stratejik düşman gördüğünü tekrar ilan etti. ABD'nin son yıllardaki bu stratejisini bütün NATO ülkelerine kabul ettirdiği anlaşılıyor.

İkincisi, taktik ve kullanılma esnekliği olan nükleer silahların NATO için önemi vurgulandı. Bu, hem Putin'in Ukrayna savaşında nükleer silah kullanma şantajına karşı cevap, hem de Çin'le olası bir Tayvan savaşında 'kullanma esnekliği olan nükleer silahlar'a başvurabileceğine dair kamuoyu hazırlama girişimi olarak okunabilir.

Bütün NATO ülkelerinin silah teknolojisini geliştirmeleri ve savaş bütçelerini artırma kararı da dünya savaşını hazırlamanın diğer göstergesi.

Vilnius zirvesi aynı zamanda Erdoğan'ın diktatörlüğünü yeniden NATO/Batı limanına demirleme manevrasına tanıklık ediyor. Yeniden vuslata ermenin sevinç gösterileri eksik olmadı.

Liberallerin yaydığı Biden ABD'sinin "demokrasi" simgesi olduğu görüşünü bir kez daha çürütürcesine ABD ve AB emperyalistleri savaş makinesi NATO'da bütün iktidarları kaybetmeme/bağrına basma geleneğini sürdüreceklerini bu zirvede Erdoğan'a kucak açarak gösterdiler.

Erdoğan NATO'ya demir atarken yalakları neredeyse zafer ilan edecekler. Oysa Batı emperyalist tekelleri ve mali sermayesini yeniden çekme ihtiyacı için onların eşiğine yeniden yüz süren Erdoğan'ın kendisi. Batı emperyalizmine sadakat gösterisini "dik duruş" olarak göstermek İslamcı faşistlerin demagoji marifeti.

Batı emperyalist kampının kendisini demokrasi simgesi göstermesi hibrit savaşın bir propaganda malzemesi. İtalya'da faşist hükümeti kabullenen, kapitalist merkezlerde faşist yasakları tırmandıran Batı emperyalizmi, geçmişte devrim tehlikesine karşı nasıl ki askeri faşist diktatörlükleri kendi eliyle kurduysa ve faşist vurucu güçleri örgütlediyse, emperyalist çıkarları için- yakın devrim tehlikesi olmadığı koşullarda bile-diktatörleri de bağrına basar. Diktatörün "beni AB'ye alın İsveç'in NATO vizesini vereyim" gösterisi, Batılı emperyalistlerin diktatörleri kanatları altına alma politikasını, kitlelere "dik duruş" sunma propagandasıdır.

Tabii aynı zamanda şiddetlenen emperyalist rekabet ortamında, emperyalist efendilere pazarlama karşılığı istekler de bu politikada yer buluyor.

Vilnius zirvesi sonuçları bölgede ABD-Rusya arasındaki rekabette yeni bazı değişikliklere yol açacak.

İlk değişiklik muhtemelen Erdoğan-Esad buluşmaları son bulacak veya el yükseltme yarışıyla anlaşamama kotarılacak. Çünkü Erdoğan, NATO makinesine demir atarken Esad'la anlaşmayı bir kenara bırakmak gerektiğini biliyor. Esad'la olası anlaşmada da Rojava ve Kuzey Suriye'de işgali sürdürerek siyasi alanda nüfuzundaki güçleri yeni olası rejim ve iktidara ortak etme politikası güdüyordu. Esad rejiminin istediği işgal güçlerini çekme takvimi vermiyordu. Öte yandan Rojava devrimi güçleri ve özerk kantonları birlikte askeri ezme teklifi yapıyordu.

Şimdi Erdoğan Esad ve Rusya yerine sırtını ABD'ye dayayarak Suriye ve Rojava'da işgalini genişletme yolunu tutmayı deneyecek. Cerablus'tan İdlib'e Erdoğan'ın işgalini ve emrindeki İslamcı savaş çetelerini ABD zaten destekliyordu. Bunalan Esad rejimini zayıflatma politikası izliyor, hatta Erdoğan'ın Esad'la görüşmesini "tehlikeli" bularak karşı çıkıyordu. Vilnius'ta karşılıklı övgülerle kutlanan anlaşmadan sonra Erdoğan elbette Esad'la görüşme politikasına son verecek. Muhtemelen Astana buluşmalarını da sadece Kürt Özgürlük Hareketi'ne (KÖH) karşı ortak savaş muharebeleri için kullanmaktan öte işlevsiz kılacak.

ABD emperyalizmi, Fırat'ın doğusunda QSD güçleriyle askeri ittifakını Erdoğan'la daha bütünlüklü ittifakla değiştirir mi?

ABD muhtemelen öncelikle Arap aşiretlerini QSD'de Rojava devrim güçlerinden koparmaya, Erdoğan faşizminin güçleriyle uzlaştırmaya çalışacak. Sonrasında YPG ve özerk kantonlara karşı Erdoğan'ın mevcut askeri saldırılarını artırmasına göz yumacak. Fakat Erdoğan'ın, özerk kantonları ve YPG'yi, genişleteceği askeri işgalle ezme isteği, Kürt halkının bütün parçalarda düşmanlığını çekeceği için ABD tarafından doğrudan desteklenecek bir istek değil şimdilik. Bölgesel şartlar da buna elverişli değil. Çünkü Mısır'dan BAE ve Suudi hanedanlığına Arap devletleri Suriye rejimini Arap birliği içine yeniden aldılar ve rejimi kabullenme politikası izliyorlar.

Erdoğan'ın büyük hırsla izlemek istediği bu politikayı Arap rejimleri de, Astana ortağı İran mollaları da kabullenemez. Esad rejiminin hamisi Rusya da bu politikayı kabullenemez ve Erdoğan'ın Batılı emperyalist savaş makinesine bağlandığı şu anda hiç kabullenemez. Ancak Ukrayna savaşıyla boğuştuğu bu koşullarda, ambargoya karşı kısmi nefes borusu olarak Erdoğan rejiminin kolaylıklarından yararlanma uğruna muhtemelen Erdoğan'ın işgal altından özerk kantonlara bombardıman ve suikastlerini tırmandırmasına göz yummaya devam eder.
Rusya ve İran mollaları, ABD ve Erdoğan'ın Azerbaycan ve Ermenistan alanında Türkiye aracılığıyla hakimiyeti altına alma çabası nedeniyle de ABD desteğinde olası Erdoğan'nın işgali genişletmesine onay vermez.

Vilnius zirvesinde ABD Erdoğan kucaklaşması, Erdoğan faşizminin KÖH'ne karşı kimyasal ve uranyumlu mühimmat kullanmasını daha çok teşvik edecek. Yanı sıra ABD-Erdoğan-Barzani ittifakını güçlendirecek ve askeri kuşatmasını sıkılaştıracak.

Fakat Vilnius'taki hesap bölgenin halklar gerçeğine uyar mı? Suriye ve Irak halkaları emperyalist ve bölgesel gerici devletlerin işgal ve savaşlarından çok çekti. Erdoğan'ın, sırtını bu kez de ABD ve NATO savaş makinesine dayayarak savaşı tırmandırmasına karşı biriken tepkilerini süreçte mutlaka yansıtacaklar. Suriye'de de, Irak'ta da, Başur'da da bu görülecektir.

İşçi sınıfı ve ezilenlerin yoksullaştırmaya ve baskıya karşı mücadelesinin, ABD ve Erdoğan'ın savaşı tırmandırmasına karşı tepkiyle birleşerek, halkların bağımsız hareketinin yükselişine yol açması ihtimali artıyor.

Faşizme, savaşa ve kapitalizme karşı, ABD-Erdoğan'ın savaş ve talan politikasına karşı, Türkiye'de geliştirilmesi gereken mücadele, bu saldırganlığın hedefindeki Kürt özgürlük mücadelesiyle omuz omuza yürüyecek. Bu mücadele geliştirilebildiği ölçüde Vilnius'taki hesabı bozacak onurlu rolü de oynayacak, dahası bölge işçi sınıfı, halkları ve ezilenlerinin ayağa kalkmasına katkıda bulunacaktır.