24 Eylül 2024 Salı

Yücel Yıldırım yazdı | İsrail: Yeni rejim hangi günahın cezası

İsrail'in Yahudi inançtan halkının teokratik ve diğer faşist partilere desteğe yönelmesi, siyonist yerleşimci ve ırk ayrımcı sömürgeciliğinin, onun acımasız zulmünün kaçınılmaz sonucuydu. Bu sonucun yarattığı faşist canavar aynı kaçınılmazlıkla Yahudi halka da yönelmeye başladı.

İsrail'de Netanyahu ve müttefiki teokratik faşist partilerin "hukuk" kırıntılarını engel olmaktan çıkaran saldırganlığına karşı aylardır halk ayakta. Bir nevi İsrail'in Gezi'sini yarattı.

Netanyahu, belki de yolsuzluktan yargılanmasının "öfkeli" tedbiri olarak Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerini elinden almaya girişti. Fakat mesele tabii ki bu kadar basit değil. Uzun onyılların siyonist sömürgeciliğinin sonucu rejimin Yahudi inançtan halka karşı da faşistleşmesinin ifadesi.
Bilindiği gibi İsrail devleti siyonistlerin liderliğinde kuruldu. Ve siyonistlerin daha sağındaki teokratik faşizan gruplar da siyonistlerle birlikte hareket ettiler.

Siyonistlerin asıl içinde toplandıkları parti İşçi Partisi'ydi. Fakat sağ kanadı ise Likud/Herut partisinde toplanmıştı.

Bir nevi "sosyal demokrat", muhafazakar siyonizmin iki temel burjuva kanadı, İsrail siyonist sömürgeciliğine güçlü halk desteği sağladı. Tabii ki Holokost ve sürekli pogromlar yaşamış Yahudi halkın travmasını da kullanarak bu destek güçlü hale getirildi.

Fakat süreç içinde ana akım partilerin kitle desteği giderek daraldı. Liberman'ın İsrail Beytenou'su, Naftali Bennet'in Yadima'sı, Ben Gvir'in Otzma Yahudit'i geliştiler. Bu partilerin ortak noktası sömürgecilikte daha saldırgan olmalarının yanı sıra içte hem Hristiyan Araplara karşı ırkçı ve dini saldırganlığı geliştirmeleri ve hem de Yahudi halka yönelik faşist baskıları artırma çabalardır. Son ikisi aynı zamanda teokratik faşist partiler.

Bu gerileme aynı zamanda İsrail barış hareketini de bitirdi. Hadash dışında sömürgeciliğe ve acımasız sömürgeci savaşa karşı çıkan güç neredeyse bırakmadı.

Arap ve Filistin ilerici güçleri İsrail Yahudi halkının siyonist sömürgeciliğe karşı çıkamayacağı, siyonizmin yenilgisinin ancak ve yalnızca dışarıdan mücadeleyle sağlanacağı şartlanmasını paylaşır. Bu şartlanmayı Filistin'in devrimci güçleri de benimsiyor.

Bu, halklara ve proleter enternasyonalizme inançsızlık ve güvensizlik elbette. Teoride bunun yanlış olduğunu vurgulamak yetmiyor. Pratikte İsrail Yahudi halkının azınlıktaki diğer halklarla birlikte antisömürgeci ve antisiyonist mücadelesinin gelişmesi bu dar milliyetçi ve İslamcı şartlanmayı yıkmaya en büyük darbeyi vurabilirdi. İsrail'in Yahudi inançtan halkının ve işçi sınıfı hareketinin bu geriye gidişi, barış hareketinin sönümlenmesi söz konusu şartlanmayı daha da güçlendirdi.
Fakat işçi sınıfı ve halkların "kendi" ulus ve inancından sömürgeciliğe karşı mücadele etmeyeceği fikri, dar milliyetçi ve proleter enternasyonalizm karşıtı bir şartlanmadır.

İsrail halkının, Netanyahu liderliğindeki koalisyonun İsrail'in Yahudi halkına karşı da faşizmi geliştirme saldırganlığına geniş çaplı ve ısrarlı kitle başkaldırısıyla yanıt vermesi, bu şartlanmayı çürütüyor.

Kitlesel başkaldırı burjuvazinin klikleri arasındaki çelişkiyi de tırmandırdı. Genelkurmay başkanı İsrail ulusunun bölünmesi tehlikesini vurgulamak zorunda kaldı ve yedek asker pilotların eğitimi reddetmeleri üzerine kaygısını belirtti. Burjuva muhalefet liderleri de Netanyahu koalisyonunun yargı yetkisini tasfiye etme darbesine karşı endişe ve eleştirilerini dile getirdiler. "Hitler de demokratik seçimle geldi" benzetmesi yaptılar.

Kitlesel başkaldırı Yahudi halkı ve işçi sınıfı kitlesini ise eğitici rol oynuyor. Fakat elbette aylarca da sürse tek bir mücadele, siyonist ideolojinin hakimiyetini yıkmaya yetmez. İşçi sınıfı kitlesinin sayısız mücadelelerden geçmesi gerekir. Aynı zamanda mücadelelerde proleter enternasyonalizmi benimsemiş parti ve güçlerin etkili ve öncü konumda olmaması siyonist ideolojinin etkisine büyük darbeler indirilmesini önlüyor. Çünkü kitleler eylemlerde kendilerine öncülük eden ve güven veren güçlerin program ve söylemlerini dinlemeye daha fazla eğilim duyar, pratik deneyimin eğiticiliği yanı sıra bu yolla da bilinç sıçraması yaşarlar.

İsrail işçi sınıfı ve Yahudi inançtan halk, yerleşimci ve ırk ayrımcı sömürgeciliğin Filistinlilere yönelik zulmüne, kırımına, savaş bombardımanlarıyla katledilmesine karşı mücadele etmemenin günahının cezasını faşist partilerin gelişip güçlenmesi olarak çekiyor. Siyonizmin Filistinlilere uyguladığı faşizmi Netanyahu'nun bu kez içte kendisine karşı da uygulaması olarak ödüyor.

Marks ve Engels'in ünlü "başka bir halkı ezen kendisi de özgür olamaz" sözü, İsrail'in Yahudi halkı açısından şimdi Netanyahu'nun yargı darbesi karşısında bir kez daha kanıtlanıyor.

İsrail'in Yahudi inançtan halkının teokratik ve diğer faşist partilere desteğe yönelmesi, siyonist yerleşimci ve ırk ayrımcı sömürgeciliğinin, onun acımasız zulmünün kaçınılmaz sonucuydu.

Bu sonucun yarattığı faşist canavar aynı kaçınılmazlıkla Yahudi halka da yönelmeye başladı.
İsrail işçi sınıfı ve halkı mücadele sınavından geçerken yeniden burjuva siyonist çizginin arkasına mı dönecek yoksa mücadelenin eğiticiliğiyle proleter enternasyonalist eğilimi mi geliştirecek?
Bekleyip görme yolunu tutmamak gerekir. Mücadeleye katılan geniş kitle siyonist etkiden tamamen kurtulamamış olsa da Netanyahu'nun ve diğerlerinin teokratik olan ve olmayan faşizmini öfkeyle dillendiriyor, benimsemiyor ve karşı çıkıyor. Bu mücadele ve antifaşist öfke kesinlikle desteklenmeli.

Aynı zamanda Hadash'ta birleşen komünist ve diğer sol grupların sömürgecilik karşıtı eğiliminin bu kitle içinde gelişmesi umut edilmeli. Bu umut geliştiği ölçüde mücadele eden halkın fedakarlığı asla boşa gitmeyecek kalıcı değişikliğe yol açacaktır, yol açmalıdır.