28 Eylül 2024 Cumartesi

Yargıda yeni keyfiyet: Yerel mahkeme AYM kararına direniyor

AYM, 2010 yılından bu yana hükümlü olan Hülya Gerçek hakkında "özgürlüler lehine" karar verdi. Ancak kanaat yetkisi olmadığı halde yerel mahkeme, AYM'nin kararını uygulamayarak yeni bir ihlale imza attı. EHB avukatlarından Sezin Uçar, "Bu karara istinaden kişiler hakkında beraat kararı verilmesi ihtimali çok yüksek" diyerek, gecikmeksizin infazın durdurulması gerektiğini kaydetti.

2010 yılının Mart ayında Türkiye'nin pek çok kentinde Terörle Mücadele Şubesi (TEM) ekipleri tarafından sosyalistlere dönük bir operasyon gerçekleştirildi. Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), İnsan Hakları Derneği (İHD), Eğitim-Sen ve başkaca demokratik kitle örgütlerine üye çok sayıda kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan çok sayıda kişi de tutlandı.

Sabaha karşı yapılan ev ve kurum baskınlarında, hukuka aykırı aramalar yapıldı, "deliller" toplandı. Demokratik bir toplumun vazgeçilmez unsurlarından olan kitle örgütlerinin eylem ve etkinlikleri yasa dışı faaliyet olarak adledildi. Uzun süren yargılama sonunda sosyalistler hakkında "örgüt üyeliği" iddiasıyla hapis cezaları verildi. Bazı sosyalistlere de hem "örgüt üyeliği" hem de "örgüt propagandası" iddiasıyla hapis cezaları verildi. Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) kararı temyiz etti ancak Yargıtay'dan olumlu bir karar çıkmadı. En nihayetinde sosyalistler hakkında mahkumiyet kararı kesinleşmiş oldu.

Tutuklu yargılanan sosyalistlerden biri de o dönem Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul İl Başkanlığı görevini yürüten Hülya Gerçek. Gerçek, Adana'da yapılan operasyon kapsamında gözaltına alındı ve 2010 yılından bu yana Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi'nde hükümlü. EHB'nin, 2014 yılında müvekkileri için AYM'ye yaptığı başvuru sonucunda "özgürlükler lehine" karar çıkmıştı. Kararın ardından Hülya Gerçek için Adana Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuran EHB'nin talebine yerel mahkemeden olumsuz yanıt geldi.

'ÖRGÜTLENME VE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ HAKLARININ İHLALİNE İLİŞKİN BİR KARAR'
"AYM'nin vermiş olduğu karar, Adana Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararın Anayasa'da 'örgütlenme özgürlüğü' ve 'toplanma ve gösteri yürüyüşü' hakkının ihlali olduğu ve bu hakların ortadan kaldırıldığına ilişkin bir karar" diyen EHB avukatlarından Sezin Uçar, süreci ETHA'ya değerlendirdi. 

Uçar, aynı zamanda Anayasa Mahkemesi'nin mahkumiyet kararı ile ilgili de müvekkileri için yeniden yargılama kararı verdiğini söyledi. Uçar, "Biz bu kararın AYM'nin sitesinde yayınlanmasının hemen ardından Adana 8. ACM'ye yeniden yargılama talebiyle bir başvuruda bulunduk. Bizim başvuru yaptığımız sırada AYM de verdiği kararı ilgili mahkemeye göndermişti" dedi.

Adana 8. ACM'nin bir ay sonra karar verdiğini ancak bu kararın, taleplerin tümüne ilişkin bir karar olmadığına dikkat çeken Av. Uçar, sadece verilen "örgüt propagandası" cezalarında yeniden yargılama talebinin kabul edildiğini kaydetti. Uçar, "Bugün mahkeme, özgürlüğünden mahrum bırakılmış Hülya Gerçek ve diğer başvurucular yönünden böyle bir karar vermedi. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi, üzerinde takdir hakkı olmadığı bir AYM kararını bütünlüklü bir şekilde uygulamaktan imtina etmiştir" ifadesini kullandı.

'YEREL MAHKEMELER AYM'NİN KARARLARINA DİRENİYOR'
AYM'nin bu dönem, özellikle "toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı" ihlaline ilişkin benzer kararları sıkça verdiğini belirten Uçar, İHD, ESP, Ezilenlerin Sosyalist Platformu gibi çeşitli siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerinin eylem ve etkinliklerinin aslında yasal olduğunu, bu eylem ve etkinlikler nedeniyle başlayan yargılamaların da hukuksuz olduğuna işaret eden bir karar olduğunun altını çizdi. "Ama daha önceki pek çok kararında gördüğümüz gibi yerel mahkemelerde AYM'nin verdiği kararlara direnme pratiği gerçekleştiriyor" diyen Uçar, Mehmet Altan ve Şahin Alpay kararlarını hatırlattı. Yerel mahkemelerin sanki AYM kararını uygulamada kanaat kullanabilme durumu varmışcasına hareket ettiğine dikkat çeken Uçar, AYM'nin bir üst mahkeme olduğunu, tüm yasa organları bakımından bir bağlayacılığı olduğunu vurguladı ve ekledi: "Ama sanki böyle bir bağlayıcılık söz konusu değilmiş gibi yerel mahkemelerin AYM kararlarını tanımadığını görüyoruz."

"Yargılama süreci tamamlanmış veya kanun yoluyla incelemesinden geçerek kesinleşmiş hükümler yönünden gerçekleşmiş bireysel başvurular sonucunda tespit edilen hak ihlalerinin gerektiğinde yeninden yargılanması olarak kabul edildiği sistemde -yani Türk Hukuk Sistemi buna olanak sağlıyor- zaten yargılamanın devamı sırasında ihlal neticesi doğuracak tespitlerin yargılama mercilerinde gözardı edilmesi düşünülemez. Aslolan haksız, ölçüsüz müdahaleye maruz bırakılan temel hakkın bir an önce teslim olduğu göz önüne alınmalıdır" şeklindeki pek çok Yargıtay kararına atıf yapan Uçar, "Az önce ifade ettiğim gibi özellikle AYM'nin verdiği ihlal kararına rağmen bir cezanın infazı için hapishanede olan kişiler bakımından öncelikli olarak infaz durdurma yönünden mutlaka karar verilmesi gerekiyor. Çok açık bir karar, 'örgütlenme özgürlüğünün ihlali', 'toplanma ve gösteri yürüyüşünün ihlali' denmiş. Dolayısıyla herhangi bir ihlal de değil aslında yargılamayı oluşturan temel bir ihlal kararı verilmiş. Bu ihlal kararına istinaden kişilerle ilgili beraat etme kararı verilme ihtimali çok yüksek. Tüm bunlar değerlendirilerek bir infaz durdurma kararı gecikmeksizin verilmesi gerekir. Ama neredeyse bir buçuk aylık bir süreç içerisinde bu karar verilmedi" diye konuştu.

'MÜVEKKİLERİMİZLE İLGİLİ ÇOK SOMUT İHLAL KARARI VAR'
AYM'nin verdiği hak ihlalleri kararının, kesin nitelikte kararlar olduğunu ve yasama, yürütme, yargı, idari makamlar, gerçek ve tüzel tüm kişiler tarafından bağlayıcılığı olduğunun altını çizen Uçar, şöyle devam etti: "Ama buna rağmen yerel mahkemenin kendinden üst bir mahkemenin verdiği kararı tavsattığını, kendine göre uyguladığını görüyoruz. Bu dava özelinde örgütlenme özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakkının kısıtlanmış olması sadece propaganda bakımından değerlendirilemez. Çünkü zaten örgüt üyeliğine dayanak yapılan şeyler de bu eylem ve etkinlikler. Bu eylem ve etkinliklerin hem propaganda hem de üyelik suçu olduğuna karar vermiş durumda. Dolayısıyla yerel mahkemenin 'ben sadece propaganda yönünden kararı değerlendiririm' demesi AYM'nin net şekilde yaptığı hak ihlali tespitini uygulamamak anlamına gelir. Sadece propaganda suçundan ceza alanlar bakımından yeniden yargılama yapmak göstermelik olarak, 'bakın AYM'nin kararını uyguluyorum ama böyle yorumluyorum' demek. Böyle yorumlayamazsın! Hülya Gerçek için de diğer yargılanan kişilerle de ilgili çok somut ihlal kararı var. AYM şöyle demiyor, 'sadece propaganda suçu yönünden verilen mahkumiyet kararı yönünden yeniden yargılama yap' demiyor. Başvurduğumuz tüm müvekkiler için ihlal kararı verdi ve dolayısıyla mahkemenin böyle değerlendirmesi lazım."

'İHLALİN GİDERİLMESİNİN TEK YOLU İNFAZ DURDUMA VE BERAAT KARARI'
AYM'nin Mehmet Altan'a ilişkin verilen kararın uygulanmamasının ardından ikinci bir karar vererek, Altan'a tazminat ödenmesine hükmetttiğini hatırlatan Uçar, bunu AYM'nin kendi kararlarının uygulanması bakımından bir yaptırım gücü olabilecek bir karar olarak değerlendirdi. Uçar, "Elbetteki hak ihlalinin karşılanmasının giderilmesinin tek biçimi tazminat değil, özellikle tutsaklığı devam eden kişiler bakımından ihlalin giderilmesinin tek yolunun infaz durdurma ve aynı zamanda beraat kararı vermektir" dedi.