24 Eylül 2024 Salı

Ulusoy: Yükselen faşizme karşı yerli ve göçmen işçiler birlikte mücadele etmeli

Avrupa'da yükselen "yeni faşizmin" göçmenlere işçilere karşı nefret söylemiyle daha da etkin hale getirildiğini kaydeden Marksist Teori yazarlarından Ziya Ulusoy, işçi sınıfının temel sorunun haklarını tırpanlayan, açlığa mahkum eden tekelci burjuvaziye karşı mücadele olduğunu bunu engellemek için de sermayenin göçmen düşmanlığını kullandığını kaydetti. Avrupa'da yerli ve göçmen işçilerin birlikte mücadele yürütmesi gerektiğinin altını çizen Ulusoy, bu konuda devrimci öncülerin görevlerine dikkat çekti.

Avrupa'da faşizm yükseliyor. Faşist partiler eliyle körüklenen göçmen  düşmanlığı da faşizmi besleyen en önemli etmenler arasında yer alıyor. Peki yükselen faşizm karşısında nasıl bir mücadele yöntemi geliştirilmeli, işçi sınıfı faşizme karşı nasıl konumlanmalı?

Marksist Teori Dergisi yazarı Ziya Ulusoy Özgür Yorum'da İsminaz Temel'in konuğu oldu, soruların yanı sıra Avrupa'da yükselen "yeni faşizmi" değerlendirdi.

Ulusoy'un Temel'in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

'AVRUPA'DA NEOFAŞİST AKIMLARIN GELİŞMESİ İVMELENDİ'

Devletlerin faşizmin büyümesinde, gelişmesinde, halklar arasında ortaya çıkmasındaki rolü çok daha büyük. Avrupa'da günümüz bakımından faşizmin yeniden, nasıl ve neden yükseldiğini nasıl tanımlarız?
Tabii ki her şeyden önce faşizm burjuvazinin en gerici, en saldırgan, en ırkçı, açık terörist diktatörlüğünü amaçlayan bir rejim. Dönem dönem yükselen bir eğri çiziyor bugün de Avrupa'da neofaşist akımların gelişmesi ivmelenmiş durumda. Hatta bazı ülkelerde neredeyse hükümetlere alternatif bir hükümet kuracak kadar gelişmiş.

Bir de hükümetteyken faşizme doğru kayma biçiminde görülüyor, Trump örneğinde olduğu gibi. Hükümet partilerinin faşizmi daha da geliştirmesi, kendilerinin faşist niteliklerini daha da geliştirmesi ya da diğer faşist partilerle koalisyon içinde faşizmi daha da kitlesel büyük bir hareket haline getirmeleri söz konusu.

'FAŞİST HAREKETLER DEMOGOJİYLE KİTLE TABANINI GELİŞTİYOR'
Bu değişik gelişme biçimlerinin altında yatan maddi temel şu ki, Avrupa'da -sadece Avrupa'da değil, Amerika, Japonya... yani kapitalist, emperyalist merkez ülkelerinde- bütünsel bir kriz var. Var oluşsal bu krize çözüm bulamamanın bir sonucu olarak "merkez sağ ve sol partiler" diye tabir edilen muhafazakar ve sosyal demokrat partilerin kitle desteği azalıyor. İşçi sınıfı mücadelesinin zayıf bırakıldığı, işçi sınıfının öncü partilerinin güçsüz bırakıldığı yerler için söylüyorum faşist hareketler demogojiyle -göçmen düşmanlığı, iyi işleri koruma, ulusal ekonomiye dönüş yahut Amerika'daki yeniden işçileri yaratma, Amerika'yı yeniden dünyanın güçlü ülkesi haline getirme sloganları gibi- işçi sınıfı; asker, polis vs emekliler, emekli olmayanlar arasında faşist kitle tabanı gelişiyor.

'SOSYALİZM UMUTSUZLUĞU KAPİTALİST HAREKETLERE YÖNLENDİRİYOR'
'90 sonrası sosyalizmin yıkılmasıyla gelişen umut zayıflığının ardından, kapitalist ideolojik hegemonyanın geniş kitleleri hegemonyası altına alması; yeniden bu kriz koşullarında kapitalizmden koparken nereye gideceklerini bilmeyen işçi sınıfını devrimci öncülerin sosyalizm amaçlı mücadeleye çekmemesi nedeniyle oluşan hoşnutsuzluk sonucu sosyalizmin ideolojik hegemonyayı yeniden inşa etmek yerine kapitalist hareketlere kayıyor.

'DEVLET DESTEĞİ VE TEŞVİKİYLE FAŞİST HAREKET KİTLESEL BÜYÜYOR'
Bu durum kapitalizmin krizinden kaynaklanıyor, merkez partiler çökerken bunun yerine burjuvazinin desteğinde ve geçmiş faşist hareketlerin kalıntılarının, güvenlik aygıtı içindeki güçlerinin de desteği ve teşvikiyle, el altından desteklenen ve korunan faşist hareketlerin kitlesel büyümesi söz konusu.

'FAŞİZMİ GELİŞTİREN BİRİNCİ ETKEN EMPERYALİST MİLLİYETÇİLİKTİR'

Denizden cesetler çıkıyor. Yunanistan'da bir mülteci faciası yaşandı. Yayına başlamadan önce 83 kişi yaşamını yitirmişti. Bir kez daha dünya mülteci dramını konuşurken mülteci düşmanlığı faşizmin yükselmesinde nasıl bir rol oynuyor?
Faşizmi geliştiren birinci etken, ideolojik akım olarak emperyalist milliyetçiliktir. Merkez kapitalist ülkelerde, bu ülkeler emperyalist olduğuna göre kendi ulusunun çıkarlarını kendi uluslardan üstün tutan milliyetçi akım mutlaka yakında, içinde bulunan bir düşmana yönelterek, aşırı derecede milliyetçiliği tırmandırıyor ve faşizmin gelişmesini sağlıyor.

'GÖÇMEN DÜŞMANLIĞI MİLLİYETÇİ DALGAYA ÇEKMENİN BAŞLICA ETKİN SLOGANI'
Düşman dün Yahudilerdi örneğin, "içimizdeki 'hainleri' temizlersek Alman ulusu temiz ak olur, dünyanın birinci ulusal gücü haline gelir, daha fazla gelir sayesinde 3 lokma fazla yiyebiliriz" şeklinde yoksulları ve işçi sınıfını da etkileyen bir milliyetçi akım geliştirildi. Bugün Yahudiler olmadığına  göre hali hazırdaki azınlıklar göçmenler. Bunların içinde dini de farklı olan, islamın egemen olduğu ülkelerden gelen göçmen işçiler; dolayısıyla yerli halkların, yerli işçi sınıfının kriz koşullarında işini kaybetme, iyi işçileri kaybetme, işsiz kalma, sosyal haklarının gerilemesi öfkesi ve tepkisi göçmen işçilere, göçmen düşmanlığına yöneliyor. Göçmen düşmanlığı özellikle orta sınıflara ama aynı zamanda işçi sınıfının geri kesimlerini milliyetçi dalgaya çekmenin başlıca etki bırakan sloganı.

'GÖÇMEN VE YERLİ İŞÇİ MÜCADELESİ GELİŞMEZSE İŞÇİ SINIFI MÜLTECİ DÜŞMANLIĞI TUZAĞINA DÜŞÜYOR'
İşçi sınıfının göçmen ve yerliyi birleştiren mücadeleleri çok gelişkin olamadığı zamanlarda da hakikaten işçi sınıfı gericiliğin, mülteci düşmanlığı tuzağına düşebiliyor. Oradan faşist hareketler ivme kazanıyor.

Güncelde şöyle bir etkisi de var, göçmen düşmanlığıyla birleşen başka demogojiler de var. Kapitalizmin yol açtığı değil de sanki göçmenlerin yol açtığı sorunlar gibi. Göçmenlerin varlığı işçi ücretlerinin düşmesine baskı yapıyor, milliyetçilik deneniyle de bu düşmanlık daha rahat etki bırakıyor.

'FAŞİST PARTİLER İŞÇİNİN YANINDAYMIŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR'
Faşist partilerin şöyle bir demogojisi var, tekelleri savunmuyor görünüyorlar. Geçmişte de yapıyordu ama kendi ulusunun tekellerine son derece sahip çıkıyordu, tekelleri kapatacağız diye dile getirmiyordu. "Bugün tekeller buna yol açıyor; liberal partiler liberal demokrasi parlamentarizmi 60 yıldır bu sorunu çözemedi ama biz daha işini kaybetmekte olan işçilerin yanındayız, onların haklarında savunuyoruz patronların yanında değiliz" demogojisi rol oynuyor.

'İŞÇİ SINIFININ  SORUNU BURJUVAZİNİN SALDIRGANLIĞIDIR'
Özellikle Avrupa Birliğinde ortak para birimine geçişteki tekellerin ortaya koyduğu zamlar, işçi haklarının ve ücretlerinin geriletilmesi saldırganlığından yararlanarak bunu yapıyorlar. İngiltere'de görüldüğü gibi Brexit milyonların oy verdiği çıkış haline getirildi. Burjuvazinin Avrupa Birliğinin içinde de olsa dışında da olsa işçilerin haklarını mutlaka tırpanlayacaklar. Daha yoksul hale getirecekler işçi sınıfını. Bu sorun işçi sınıfının değil, işçi sınıfının sorunu her iki halde de burjuvazinin uyguladığı kar oranlarını artırmak için işçi sınıfının ücretlerini düşürme, sosyal haklarını kaldırma saldırganlığıdır. Avrupa Birliğine karşıyız demekle işçilerin iyi ücret haklarını koruma yanlısı görünmesinde büyük bir etkisi var ve buna dayanarak gelişiyorlar.

'GÖÇMEN VE YERLİ İŞÇİLER BİRLİKTE MÜCADELE ETMELİ'

Faşizm ezilen halklar arasında nasıl bir etki yaratıyor? Ezilen halkların mücadelesini birleştirmesi, talepleri etrafında mücadelesinde nasıl bir engel yaratıyor?
Avrupa'da faşizmi konuştuğumuz zaman Avrupa'da ezilen halklar biraz tabir-i caizse doğu Avrupa'da. Diğerleri emperyalizmin merkez ülkeleri İsveç'ten İtalya, İspanya'ya kadar. İspanya'da yarı emperyalist bir ülke sonuçta. Buradaki topluluklar halklar demeyelim çünkü göçmen işçiler halklar değil. Başka ulus ve kültürden olan ama başka halklar kategorisine girmiş değil. İşçi olarak gelmiş. Göçmen işçi durumunda. Küçük burjuvası var ama azınlık olarak işçi. O zaman sorun şöyle, ırkçı saldırı karşısında ezilen küçük burjuvaziyi savunuruz ama temel bu değil. Temel olan ezilen göçmen işçiyle, yeril işçiyi her ülkede ortak sınıf çıkarı üzerinde birleştirmektir. Dolayısıyla işçi sınıfını ekonomik, sendikal, sosyal siyasetini, sosyalizm amacına bağlanmış mücadelesini tekellerin yarattığı yoksullaşmayı, bu krizi giderecek sosyalizm mücadelesi içerisinde bu yerli, göçmen işçileri birleştirmeliyiz. Sıkı bir sınıf birliği gerçekleştirilmeli. Bu sağlandığı sürece tabii ki faşistlerin göçmen düşmanlığını, yerli işçileri tuzağa sürüklemesi ve faşist akımlara çekmesi çok düşük. Emperyalist savaşa da karşı çıkabilirsiniz, ekolojik mücadele için de mücadeleye katabilirsiniz ama işçi sınıfını tam kaynaştırabilir mi? Bu tür mücadeleler de dahil olmak üzere sosyalizm amaçlı ama güncel mücadelelerde işçi sınıfının değişik kesimlerini mücadele içinde eğitmek ve kaynaştırmak başlıca yoludur.

'ÖZELEŞTİRİMİZLE ÖNÜMÜZE YETERLİ GÖREV KOYMALIYIZ'

Dünyanın dört bir yanında faşizmin büyüdüğünü söyledik. Ama bunun karşısında antifaşist, antikapitalist mücadelenin büyüdüğünü de ekledik. Faşizmin yeniden yükselen diye tanımlıyoruz peki bu yeniden yükselen faşizme karşı yeniden hangi araç ve argümanlarla mücadele hattı örülmeli?
Avrupa'da 2000 ve 2010 arasında krize karşı bir yükselen devrimci dalga vardı. Ya da ilerici dalga. Ama bu daha çok güney illerindeydi. Diğer alanlarda Fransa'da yükseliyor biraz da İngiltere katıldı. Diğer Avrupa ülkelerinde bu kadar yüksek değil. Yükselen faşizm yanında iki kutup gelişiyor da bizim kutup eksiktir. Bunu bilmezsek önümüze yeterli görev koyamayız. İşçi sınıfıyla kaynaşma, devrimcileştirmekte eksik kalırız. Bunu bir eleştiri olarak koyayım.

'DEVLET BUNLARI DESTEKLİYOR'
Öte yandan faşizmi '90'lı ve 2000'li yılların ilk on yılında burjuvazi daha çok dalga kıran yolu olarak kullanıyordu; işçi sınıfını aldatsın antikapitalist yola girmesin. Ve zaman zaman hükümet olma Avusturya'daki gibi. Ya başkanı başbakan yapmıyordu ya da koalisyonun küçük ortağı yapıyordu. Bir de zaman zaman faşist düşüncelerin yaygınlığını, göçmen düşmanlığını harlandırmak için aynı zamanda faşist çeteleri kullanıyordu. Özelikle Almanya'da çok yaygındı, '90'ların başlarında Almanya'da bir seri cinayet gerçekleştirildi. Bunu yaparken de arkasında burjuvazi ve devlet elbette vardı. Neonazi cinayetlerini işletenler Anayasayı Koruma Örgütüydü. Almanya'nın MİT'i demek yanlış olmaz. Devlet içinde polis içinde destekleniyor. Örgütü kuran Hitlerin şefidir. Dolayısıyla devlet bunları zaten destekliyor fakat şimdi politika en azından yarı yarıya politika değişikliği oldu, dalga kıran zaman zaman vurucu güç olarak kullanmaktan hükümete getirmeye doğru ilerleme sağladı burjuvazi.

'İŞÇİ SINIFI KISKACA SOKULUYOR'
Meloni'yi Berlusconi'yi hükümete getirdi mesela. Diğer yandan koalisyon ortağı olarak Avusturya Özgürlük Partisini hükümet ortağı yaptı. Ve şimdi alternatif Almanya için partide yükselen bir faşist pati. Le Pen'in parti ad değişikliğiyle daha fazla etki bırakma taktiği güdüyor. İki yönlü bir kıskaç var birincisi yerli işçi sınıfı açısından Macron gibi ekonomik saldırılarda ve polis şiddetinde acımasız olan liderle faşistlerin karşı karşıya kaldığı başkanlık rejiminde son turda mecburen faşist gelmesin, ölmektense hırsız iyidir diyerek oy vermek zorunda kalıyor. Bu kıskaca girmediği zaman da partiler hükümete gelecek olsa burjuvazi izin veriyor.

'İŞÇİ SINIFI KENDİ HAREKETİ İÇİN MÜCADELE ETMELİ'
Hükümetteyken faşizan duruma geçenler ise şiddetli bir şekilde iktidarı koruma oluyor. Darbeyle seçimi kazanamayınca iktidarda kalma teşebbüsünde bulundu Trump mesela. Fakat işçi sınıfı hareketini canlı, mücadeleci Fransa'da olduğundan daha iyi şeklinde getirebilirse devrimci öncüler, o zaman tekelci burjuvazinin, burjuva demokrasisinin gerici faşizan yasalarla ve bir kısım yetkilerle donatarak ama onu aracın olarak tekelci burjuvazinin acımasız ekonomik saldırganlığının aracı olarak kullanmasına tepkinin faşist harekete gitmesi de önlenebilir. ABD'de cumhuriyetçiler, Amerikan işçisi için iyi işleri siyahlar için, LGBTİ+'lar için kadınlar için yozlaştıran bu tekellerdir o zaman bu acımasız saldırganlığa karşı da ezilen ırka karşı da cinse karşı da ekoloji hareketleri karşı da saldırıya geçelim diyor. İşçi hareketi kendi hakları harekete geçerse, örgütlülüğü için mücadele ederse sosyalizmin ideolojik hegemonyası güçlendirilebilir hem de burjuvaziye karşı mücadeleden başlıca güç bu olursa faşistlerin de tekelci burjuvazinin yanında işçi ve devrimcilerin hareketine karşı ne kadar saldırgan olduğu ortaya çıkar. Böylece faşistlerin kitle hareketine daralması sağlanır.

'İŞÇİ SINIFI HAREKETİ BİRLEŞTİRİLMELİ VE ORTAK MÜCADELE ETMELİ'
Yeni mücadele yöntemleri başlıca olarak sınıf mücadelesinin değişik biçimleri olabilir. Ek olarak Amerika'da da görüldü Floyd'un katledilmesine karşı büyük bir ırkçılık hareket gelişti siyah ve beyaz halk birlikte yürüttü. Faşistler çok saldırganlaştı, antifaşist birçok arkadaş öldürüldü, çatışmayı göze olan, yıldırıcı terörüne karşı özsavunmayı geliştiren antifaşist hareketi geliştirmek çok büyük ve önemli rol oynar. Bunlar işçi hareketinin sosyalizmi hedefleyen mücadelesini geliştiren ana damarına hizmet etmeli. Günümüz faşizminin bazı özellikleri hangi konuda demogoji yapıyorsa o demogojiyi elinden alacak sloganlarla mücadeleyi geliştirmek lazım. Örneğin AB euroya geçti bizi yoksullaştırdı diyor, biz de deriz ki bütün Avrupa'da her bir ülkesinde AB'nin tekelci burjuvazisinin yönetimine karşı da mücadele eden işçi sınıfı hareketi birleştirilebilir ortak mücadele geliştirilebilir. Dün yoktu enternasyonaldik ama 30'ların faşizmine karşı bütün dünya halkları birleştiren enternasyonalist dayanışma hareketinin koşulları daha zayıftı Şimdi partiler aracılığıyla olsa bile işçi mücadelesi aracılığıyla geliştirilebilir.