24 Eylül 2024 Salı

Tülin Gür* yazdı | Bizi Suruç'a götüren neydi?

Unutturmak, sindirmek, susturmak istedikleri bizler değil, izinden gittiğimiz şehitlerimiz, onların devrime açtıkları yol. Bizi ayakta tutan, düştüğümüzde kaldıran da onlardan öğrendiklerimiz. Özlemleri yüreğimizi iki taş arasında eziyor olsa da, her adımda, her sloganda yanı başımızda olduklarını biliyoruz. Onlardan öğrenecek daha çok şeyimiz var, onları anlatacak daha çok anımız var.

20 Temmuz 2015 Suruç katliamının üzerinden 8 yıl geçti. Daha önce bir çok kez SGDF'nin başlattığı "Beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz" kampanyası ve katliamın ardından şehit ailelerimizin ve yaralılarımızın başlattığı adalet mücadelesi ayrıntılı olarak yazıldı, anlatıldı...

Bir kez de ben elimden geldiğince anlatmayı deneyeceğim...

Çünkü yapılan kampanya, gerçekleşen katliam ve sonrasındaki adalet mücadelesi hala bizlere, gençlere yürünmesi gereken yolu göstermeye devam ediyor.

Kampanyanın startı verildiğinde biz de Mersin'de çalışmalara başladık. Akdeniz bölgesi olarak koordineli bir çalışma yapacaktık. İlk elden bazı kurumlardan  çocuk parkı için malzeme, kıyafet istedik. Gidecek olan eşyaların teminine başladık. Aynı zamanda gençlerle iletişime geçip, kampanyayı anlatmaya ve gelmeleri için ikna etmeye başladık. Mersin'de çalışma yapan iki yoldaştık ve gücümüzde sınırlıydı. Antakya ve Mersin'den gelenler Adana'da birleşip öyle yola çıkacaktık.

Suruç'a gidişim benim eski hayatımın yıkımıydı. Mücadelenin içinde de olsam Mersin'de faşist bir ailede büyümüş genç bir kadın olarak artık kalıbımdan çıkmak anlamına da geliyordu. Aile evini terk etmiştim. Ve ilk defa yoldaşlarımla bir yola çıkıyordum.

Ben heyecanlıydım ama heyecanım sadece yaptığımız kampanyadan kaynaklı değildi. İlk defa başkaca yoldaşlarla bir araya gelecek, onlarla tanışıp vakit geçirecektim. Daha çok bu toplulukta olacak olmak beni heyecanlandırıyordu. Nereye, neden gittiğimizi biliyordum. Bir devrim oluyordu. Bu olmakta olan devrimden yoldaşlarımızın şehadet haberleri geliyordu. Onlar savundu, bizde yeniden kuracaktık. Yapmak istediğimiz şeyler çok sembolik olacaktı belki ama biz oradan artık eskiden olduğumuz gençler olarak dönmeyecektik. Orada göreceğimiz ve dokunacağımız devrimin bizi değiştireceğini biliyordum.

Yola çıktığımız gece Yunus Emre ile birlikte hem yolu izleyip, polis kontrolleri var mı diye bakıyor hem de kimi göreceğiz, ne konuşacağız, ne soracağız diye planlar yapıyorduk. Çocuksu bir merak ve heyecan, büyük bir disiplinle vardık Amara'nın bahçesine...

Katliamdan sonra ise faşist iktidar elbette bununla yetinmedi. Katliamdan sağ çıkanlara yönelik özel bir baskı uyguladı. Tedavi olmam engellendi, gittiğim hastaneyi polisler bastı, tehditler altında ve gizli ameliyat olmak zorunda kaldım. Faşist doktorlar tarafından hakarete, yanlış tedaviye, tehdide maruz kaldım.

Kaçırılma ve tutuklama saldırısı benim gibi bir çok Suruç yaralısına uygulandı...

Yapılan bu baskı ve şiddetin elbette bir sebebi vardı. Hala mücadeleye devam etmekte olan ısrarımız ve bu ısrarı yayma çabamızdı.

Suruç'ta katledemedikleri gençleri tutuklamayla ve tehditle sindirmeye çalıştılar. Yaralılar ve ailelerimiz tutuklandı, hakkında davalar açıldı. Aileler ve yaralılar ise adalet arayan her sesi kendi sesiyle birleştirdi.

33 düş yolcusu ezilen tüm kimliklerden insanlarla Rojava devrimi arasında yol oldu. Şimdi hala yüzlerce genç devrim topraklarında Suruç şehitlerinin düşleriyle örgütleniyor. Her yıl gençlik örgütleri sokakları zapt ediyor. Karşılarına kurulan faşist barikatları yıkıp atıyor.  Şehitlerimizle hiç tanışma fırsatı olmamış, o zaman çocuk olan  gençler onların anılarını dinleyerek mücadeleyi omuzluyor.

Tutuklanan SGDF eş başkanları ve üyeleri Suruç'un bu yıl dönümünü cezaevinde karşılıyor. 33'lerin yoldaşlarını tutsak ederek anmalarını engelleyeceğini düşünenlere inat, gençlik bu yılda sokağa çıkmaya hazırlanıyor. 33'lerin yoldaşları, bulunduğu her alanda 20 Temmuz günü aynı öfke ve inatta olacak. Her yıl dönümünde yapılan kitlesel eylemlere yapılan saldırılar, işkenceler, tanıklara ve avukatlarımıza yönelik tutuklama saldırıları iktidarın 33 düş yolcusunun düşlerinden korktuğunun ifadesi.

Unutturmak, sindirmek, susturmak istedikleri bizler değil, izinden gittiğimiz şehitlerimiz, onların devrime açtıkları yol.

Bizi ayakta tutan, düştüğümüzde kaldıran da onlardan öğrendiklerimiz. Özlemleri yüreğimizi iki taş arasında eziyor olsa da, her adımda, her sloganda yanı başımızda olduklarını biliyoruz. Onlardan öğrenecek daha çok şeyimiz var, onları anlatacak daha çok anımız var.

Adaletin ancak mücadele ile geleceğini, mücadelenin ise örgütlülük ile kazanılabileceğinin bilinciyle sıkı sıkı tutunuyoruz.

Onların mücadelesine bağlılık, özgür bir yaşama olan bağlılıktır. Her birine ayrı ayrı zafer sözü ve özlem ile...

*Suruç katliamında ağır yaralandı, uzun süre tedavi gördü.