24 Eylül 2024 Salı

Toprak Akarsu yazdı | Örgütçüler ile serbest vezin tartışma

Devrimci öncünün örgütsel daralması, kitle ilişkilerinin sınırlanması ideolojik yanları da olan siyasal bir sorun olduğu kadar, aynı zamanda bir örgütlenme sorunu değil mi? Güncel mi güncel! Yakıcı mı yakıcı! Peki bu daralma nasıl aşılacak? Ya da nasıl genişleyeceğiz?  Yarın değil hemen şimdi pratik olarak gerçekleştirilebilir somut genişletici örgütse adımları atmanın kesin olanakları var.

Bütün örgütleme deneyimlerimi zihin jimnastiği yapar gibi bir bir aklımdan geçiriyorum, kolektifin zengin tarihsel birikimini yansıtan gazete ve dergiler, kitap vb. materyaller de elimin altında. "Örgütçüye Notlar-1"de yer alan makalelerde dolaşıyorum, bazılarını okuyor, bazılarına göz atıyorum. Not aldığım, altını kalınca çizdiğim satırların dik bakışlarıyla yüzleşiyorum. Parti çalışmasının değişik alanlarını örgütsel bakımdan kafamda canlandırmaya; sorunları, ihtiyaçları somutlaştırmaya, tanımlamaya, anlamaya çalışıyorum. Örgütlenme sorunları üzerine kaynak soran bir yoldaşın "Örgütçüye Notlar-1"den bahsedince ilk defa duymuşluğu yansıtan anlık pembemsi şaşkınlığı, bilgilendirmelerde "bizim arkadaşımız" diye tanımlanan ilişkilerin bir karar anında karşı tarafla saf tutmaları, iç örgütlenme sorunları tartışılırken esnek örgütlerde "çözüm" arayışları düşüyor aklıma, örgütlenme sorunları üzerine somuta eremeyen, genel kalan söylemler, genel örgütlenme bilgilerinin serdedilmesi örnekleri vb. geçiyor önümden. Örgütçülerimiz neden günün somut örgütlenme sorunları üzerine yazmıyorlar sorusuna takılıyorum bir süre ve örgütçü yoldaşların kendilerini nasıl örgütlediklerini, çalışma tarzlarını, örgütlenme sorunların inceleme, çözme yöntemlerini düşünüyorum vb.

Örgütçülerin etkinliği söz konusu olduğunda birçok platformda, kurumda değişik ton ve biçimde "eleştiri elbiseleri giyinmiş" yakınmalar dikkatimi çekiyor. İlk anda ileri sürülen görüşler örgütçülerin yetenek veya verimlilik düzeyleriyle ilgili gibi görünüyor. Biraz daha yakından bakınca aslında sanki "örgütçü yok" içerikli bir ton irite ediyor beni.. Örgütçüye yol göstermeyen, yöntem kazandırmayan, örgütlenme sorunlarına çözüm üretmeyen bir yaklaşım var.

"Yakınmacı" dediğim yaklaşım, örgütlü olma arzusu, örgütlülük ve örgütleme çalışmalarının verimlilik düzeyinin düşüklüğünden duyulan huzursuzluğu da içeriyor bir ölçüde ama yine de yakınma yakınmadır! Bu şikayetlenmelerin bizzat "örgütçüler"den geliyor olması tuhaf olmasına tuhaf ama durumu çözümlemek ve çözüme doğru ilerlemek için önemli bir ip ucu niteliğinde. Burada hemen vurgulamakta yarar var; durmadan değişeceğini yeni anlamlar, genişlik ve derinlik, çeşitlilik ve yeni görüngüler kazanacağını, yeni tip sorunlar çıkacağını, kimileyin de eski sorunların "tekrardan" gündemleşeceğini vb. ama öncelikleri, çeşitliliği farklılaşsa da örgütleme ve örgütlenme sorunlarının birleşik devrimin zaferine kadar ve zaferden sonra da partinin gündeminden hiç mi hiç çıkmayacağını iyi bilmek ve akılda tutmak gerekiyor. Tıpkı eğitim ve kadrolaşma çalışmalarının süreğen bir çalışma gündemi olması  gibi!

O yalın ve sade "örgütçü kim", "nerede bu örgütçü" sorusu insanın düşünce eyleminin sinir uçlarına dokunup hakikaten canını acıtan titreşimler yaratıyor! Sanki örgütçü örgütçülüğünün farkında değil! Sanki dışarıdan birileri gelecek örgütleme, örgütlenme sorunlarını çözecek! Nedir bu kendiliğindencilik! Verili örgütsel durumu değiştirmek istiyorsak karşı karşıya bulunduğumuz güncel örgütlenme sorunlarının çözümü "örgütçünün eleştirisi" ile paralel, el ele gitmek zorunda. Hatta "işe" örgütçünün eleştirisinden başlamak gerekiyor. Çünkü ancak "örgütçü"lerin örgütlenme sorunlarını inceleme, düşünce ve eylemde çözme, çalışma ve kendilerini örgütleme tarzında, örgütlenme sorunlarıyla ilişkileniş ve kendilerini ortaya koyuşlarında dönemin ihtiyacını karşılayacak yenilenmeler, dönüşümler, alt-üst oluşlar yaratarak örgütlenme sorunlarının çözümü ve örgütlenmede, keza örgütçülerimizin eğitiminde, yeni örgütçülerin kazanılmasında çarpıcı ataklar yapabiliriz. Ol sebepten "kim bu örgütçü?" sorusu, örgütçünün eleştirisine giriş kapısı niteliği ile olduğu kadar içerdiği örgütçüye "titre ve kendine gel" mesajıyla da çarpıcı.

Aramızda örgütçü olmayan, "örgütleme" yapmamış kimse var mı? Hepimiz "biraz" örgütçü değil miyiz! Tıpkı biraz propagandacı ve biraz ajitatör olduğumuz gibi. Evet en başta örgütleme ve örgütlenmenin tartışma konusu olduğu merkezi platformlarda, kurullarda, kentler düzeyinde yönetim, komite ve komisyonlarda, semt çalışma gruplarında yer alan ya da temsilci, sorumlu olarak görevli herkes çözüm gücü, yani herkes örgütçü, yani sorunun parçası olduğu kadar çözümün de öznesi! Yanlış mı bu ve herkes bunun ayırdında mı? İşte buradan ilerleyebiliriz.

Herkes kendi konumundan "biraz" örgütçü ise o halde herkes kendi konumundan örgütleme çalışmasının güncel sorunlarını anlamaya, analiz etmeye ve pratik olarak çözmeye odaklanmalı. O zaman bütün örgütçü konumlar/kurumlar ve kadrolar kaçınılmaz olarak kendi konumundan bir birinden talepkar olacak, bir birinin başarısının koşullayacak, bir birini "dürtecek", zorlayacak, kışkırtacak ve ileriye doğru iterek canlı ve üretken bir etkileşim ortamı, çarpıcı bir örgütleme enerjisi açığa çıkacaktır. Evet bir örgütleme/örgütlenme enerjisi, yönelim ve tutku düşüklüğü sorunu var! Çözümü meçhul bir başkasından bekleme edilgenliği, seyirciliği sonra da platformlarda kurumlardaki tartışmalarda "sorun varı" kaydetme toplam kendiliğindenciliği muhakkak, hemen ve derhal aşılmak zorunda. Örgütçü sensin, benim, o! O zaman hepimiz kendi konumumuzdan önümüzde duran, ters ters bakarak bize meydan okuyan örgütlenme sorunlarını çözmeye hemen, tek bir saniye kaybetmeden başlamalıyız! Bu kadar net!

"Kitlelere hücum", "kitleleri fethetme" deneyimlerinin özgüvenli ataklığının örgütleme/örgütlenme hamleleriyle, yaratıcılığıyla bütünleşmiş versiyonlarını düşünsel ve pratik olarak arayalım, keşfedelim, deneyimleyelim! Örgütleme yönelimimizin zayıflıklarını, örgütçülük ve somut örgütleme sorumluluklarımızı yerine getirmenin koşulları, imkanları, yol ve yöntemleri üzerine kafa patlatalım, deneyimlerimizi etkinleştirelim devrimci eleştiriyi durumumuzu değiştirecek, dönüştürecek tarzda yardıma çağıralım. Bu bahiste kendimizi yenileyelim, güncelleyelim!. Attığımız her adımın, koyduğumuz her tuğlanın devamını, ikinci üçüncü adımları atmanın imkanlarını açığa çıkartalım, arayalım, bulalım, örgütlenme çalışmasında ilerleyen bir süreklilik düzeyine elde etmeye yönelelim. Örgütlenecek bireylere, örgüt biçimlerine, örgütleme yöntemlerine, her örgütün çalışma tarzına odaklanalım, soyutluk ve yüzeyselliğe savaş açalım; örgütlenme çalışmalarında somutlaşma, yoğunlaşma, derinleşeme, cüret ve ataklık, bir de süreklilik çizgisini geliştirelim.

Örgütlenme, örgütleme çalışmaları söz konusu oldu mu öznelerin ayırdında olmak, yani kimin "örgütleneceğini" ve kimin "örgütleyeceğini" bilmek, bireyi örgüte bağlayan birleştirici maddeleri güncel tarzda taşımak örgütçüyü etkinleştireceği için de çok önemli. Hangi düzeyde olursa olsun her halükarda örgütçü kolektifin "taşıyıcısıdır", tabi her düzeyde propagandacı, ajitatör için de tamamen geçerlidir bu! Örgütçü kolektif kimliği ile örgütçüdür, yani örgütlenecek  birey ya da "her ne ise" kolektife örgütlenecektir, kolektif ile fiili ilişkiyle olduğu kadar kolektifin  devrimci iddiaları ve "manyetik çekim gücü" ile de (ideolojik-teorik, stratejik, programatik, kolektifin eylemlerinin ve tarihsel varoluşunun etkileşimli toplamının oluşturduğu etki gücü) kolektife bağlanacaktır. Örgütçü bireyin kolektifi kavrama ve taşıma kapasitesinin, tarzının durmaksızın geliştirilmesi devrimci bir ihtiyaçtır.

Şimdi bazı örgütlenme sorunları üzerine biraz sesli düşünelim:  
Bir düzey. "Kim örgütlenecek?" Fabrikada, atölyede, semtte, okulda, üniversitede, ara sıra uğradığımız kafede,  akraba ve arkadaş çevremizde, katıldığımız bir piknikte, bir düğün ya da eğlencede karşılaştığımız, tanıştığımız veya tanıdığımız, bir şekilde ilişkimiz olan bir işçi, genç bir kadın, erkek, ev kadını, emekçi, öğrenci ya da öğretmen, memur her kim ise örgütçüyle bir şekilde ilişkili "birey insan" örgütlenecek. Tabii bu kişi örneğin bir işyeri temsilcisi, aktif bir sendikacı, bir yöre derneğinin yöneticisi, semtte yakın çevresinde etkin öncü bir genç, bir mühendis, doktor ya da hemşire, öğretmen veya büro memuru birey de olabilir. Burada "bireyi" örgütlemenin başlangıç noktasındayız.

Başka bir düzey. Farklı bir noktadan bakınca "kim örgütlenecek" sorusunun hedefinde parti taraftarı veya sempatizanı bir devrimci durmaktadır, diyelim ki bir eğitim ya da dağıtım grubunda, çalışma biriminde bir görev verilecek politik ve pratik örgütlü mücadeleyi deneyimleyecek örgütlü bir partili yetiştirme, kadrolaştırma yolunda temel bir adım atılacaktır. Burada parti saflarındaki bir yoldaşın örgütlü tarzda devrim ve sosyalizm mücadelesine, parti çalışmasına katılması; partili aidiyetinde, sorumluluk almada, disipline olmada, kolektifle özdeşleşme  yöneliminde ileri bir adım atması örgütlenecektir.

Üçüncü bir düzey. İki durumdan daha değişik bir yerden bakarsanız bir parti aktivisti ya da parti üyesidir örgütlenecek birey. Az çok örgütlü mücadele deneyimi olan, kolektifi tanıyan, parti stratejisi ve programına, parti hukukuna dair az çok bilgileri olan partili devrimcilerin daha ileri düzeyde örgütlü partili mücadeleye katılması, adanmış devrimcilik güzergahına yöneltilmesi, bir profesyonel devrimci olarak hazırlanmasıdır görev. Bu düzeyde örgütleme çalışmaları ideolojik ve teorik, politik ve pratik bakımlardan olduğu gibi parti programıyla ilişkilenmek bakımdan da daha kapsamlı ve derinliklidir.

Parti örgütlenmesinin sistematiği içerisinde tarif edilen her bir durumda "örgütleme" değişik anlam ve içeriği ile kendini "örgütçü"nün önüne farklı tarzda sunar, "örgütleme" çalışmasının biçim ve içeriği, gerekleri farklılaşır. Her bir durum örgütçüsünden farklı bir yaratıcılık ve örgütçü zeka; duruma ve düzeye etkili yanıt verebilecek yöntem zenginliği ve somutluk ister.

İlk düzey kolektifin "kitleler" ile dolaysız temas noktalarıdır. Bu düzey, düzen ilişkileri içerisindeki ama düzenle değişik çelişkileri olan bireyin devrimcileştirilmesi, devrimci öncüye, örgütlü mücadeleye yakınlaştırılması, siyasi ilgisini devrime ve devrimci öncüye yöneltmek şeklinde tanımlanabilir. Bu ilk temas noktalarında "yeni ilişkiye" dokunan her örgütlü "devrimci" kolektif görev ve sorumlulukları ne olursa olsun aynı zamanda bir "kitle örgütçüsü"dür... Günün temel örgütlenme ve çalışma tarzı sorunlarından birisi deneyimli örgütlü devrimcilerin "kitleler" ile bu türden temaslarının "sınırlılığı", "azlığıdır"! Bu örgütlü devrimcilerin kitlelerle ilişkilenme yetersizliğinin fiziki boyutudur... Kolektifin örgütlenme ve çalışma tarzının bu sınırlılığı aşacak tarzda düzenlenmesi günün önemli bir sorun ve görevidir. Diğer bir anlatımla içe dönük ve her zaman çok da verimli değerlendirilmeyen devrimci enerjinin "dışa" yani "kitle" çalışmasına yöneltilmesi gerekir... Burada "örgütçü"nün temel hedefi, ilişki içerinde olduğu bireyi kolektifin manyetik etki alanı ve bir ilişki sistematiği içerisine çekmek, partiyi dışarıya doğru açmaktır.

İkinci ve üçüncü düzey, dolaysız biçimde kadrolaşma ve örgütler sistemini geliştirme, partinin örgütlülüğünü yayma, yeni alanlara açarak genişletme, partinin örgütlülük düzeyini yükseltme, nitelik kazandırma çalışmaları kapsamındadır.

Örnek olması amacıyla tarif ettiğimiz düzeyler bir parti örgütlenmesi sistematiği içerisinde düşünülmüştür. Vurgulamamız gerekir ki, bu koyuşta parti çalışmasının ajitasyon ve ve propaganda biçimleri saklı tutulmuştur. Oysa birinci düzeyde ajitasyon çalışması çok etkilidir, sarsar, uyandırır, örgütlü mücadeleye doğru çeker; diğer iki durumda ise propaganda çalışması, ideolojik çalışma çok etkilidir. Parti saflarında ideolojik çalışmalarda derinleşmeksizin bu iki düzeydeki örgütlenme çalışması başarıyla yürütülemez. Parti çalışmasını ajitasyon, propaganda ve örgütlenme bütününden oluştuğunu, örgütsel önderliğin her adımda bunu gözetmesi gerektiğini de vurgulayalım. Ajitasyon ve propaganda çalışmasının içeriğinin güçlü ve tarzının  etkili olması, süreğen tarzda yürütülmesi örgütçünün işini kolaylaştırır ama ajitasyon ve propaganda çalışmasının da örgütlenmesi gerekir! Görüldüğü gibi propaganda ve ajitasyon çalışması örgütlenme çalışmalarının önünde gitmeli, içerik ve tarz olarak da partiye temas eden, dokunan her işçide, genç kadın ve erkekte, her emekçide, her sempatizan ve taraftarda devrimci sorumluluk alma, örgütlenme bilinç ve isteği uyandırmalıdır.

Anlatılanlardan çıkan temel bir sonuç; "örgütçü birey" (kolektifin taşıyıcısı kolektif birey özne diyelim) ve "örgütlenecek birey" (kolektif bir özne birey düzeyine sıçratılacak birey özne) bu değişik düzeyli iki öznenin fiziki teması "örgütlemenin örgütlenmenin" olmazsa olmazıdır!.. Kolektifin taşıyıcısı birey özne kuşkusuz etkindir, fiziki temas için ilk harekete geçmesi gereken de odur.

Nitelik ve kapsamı bakımından değişik örgütlenme sorun ve görevleri vardır. Her birinin gerekleri, örgütçüden talepleri farklılıklar gösterir, değişiktir. Bir yöre derneğinin kuruluşu bir kitle örgülenmesi çalışmasıdır ama bir yöre derneği içerisindeki partililerin ve parti taraftarlarının iç örgütlenmesi de başka bir örgütlenme sorunu ve düzeyidir. Bir kültür-sanat kurumunun, bir spor kulübünün, bir sendika ve derneğin ya da keza bir mitingin, fiili meşru bir gösterinin, bir grevin, havza grevinin, antifaşist şimşek gösterilerinin, lokal antifaşist halk direnişlerinin, vb. farklı niteliklerde örgütlenme çalışmalarıdır. Örneğin günümüzde özellikle antifaşist birleşik mücadelenin, faşist şeflik rejimine karşı fiili meşru kitle mücadelesi tarzında geliştirilmesi, onun bir örgütlenme biçimi olarak antifaşist direniş komitelerinin, halk direniş komitelerinin, öz savunma örgütlerinin kurulması, alan tutma  çalışmaları gibi. Ya da işçilerin sendikal örgütlenmesini bulunmadığı işyerlerinde, fabrika ve işletmelerde işçilerin sendikal örgülenmesine işyeri mücadelelerine önderlik edecek işçi komiteleri, ya da sarısından, dincisine sınıf uzlaşmacılığını ve işbirliğini temel alan mevcut sendikalara, uzlaşıcı devlet ve patron işbirlikçi sendikacılığa, sendika bürokrasisi ve ağalığına karşı sınıf mücadelesini temel alan devrimci işçi fraksiyonları oluşturmak veya işyerlerinde, sendikalarda parti hücreleri kurmak gibi. Semtlerde ev emekçisi kadın buluşmaları, gençlik eğlenceleri, piknikler, spor turnuvaları vb. her birisi farklı örgütleme/örgütlenme çalışmalarıdır.

Bu hatırlatmalar yalnızca, "örgütlenme" sorunlarının somut ve güncel biçimde, tanımlı olarak ele alınması gerektiğini vurgulamak içindir. Kitle örgütlenme biçimlerinden mi söz ediyoruz, partinin kendisini örgütlemesinden mi? Her birinin gerekleri farklıdır. Her durumda bu tam bir kesinlikle ortaya konmazsa somutlaşmış da olmayız, sonuç alıcı bir pratik de örgütleyemeyiz. Örgütleme görevleri elle tutulur bir somutlukla konmalıdır. Somutluk örgütçünün ilk sıraya koyacağımız temel özelliğidir. "Hangi örgütü, kimlerle, hangi araç ve yöntemlerle kuruyorsun, bunun çalışma tarzı ne", şuradaki kuvvetler elindeki şema ile örgütlenecek, nicelik ve nitelikte değilse tamam da oradaki kuvvetlerin gerçek durumuna uygun düşen örgütlenme biçimi ne? Örneğin bir parti kolektifi sosyal medya grubunun kurulmasının acil bir ihtiyaç olduğu düşüncesinde ise o halde bir sosyal medya grubu için gerekli elemanları, maddi, teknik imkanları "bulmak" ve bunları örgütlemek durumundadır. Eğer örgütçülerimiz de "İyi ama elemanı nereden bulacağız, ilişkilerimiz zaten sınırlanmış, daralmışız"  gibi itirazlar gelirse ben "Hayır yoldaşlar, etrafınızda çok sayıda örgütsüz, belli somut görevler verilerek kolektifle ilişkileri düzenlenmemiş yoldaşlar var" diyeceğim! Yani örgütçü yeteneklerimizin hızla birkaç basamak yükseltilmesi, yani örgütçüyü sınırlandıran, verimliliğini düşüren, yüzeyselleştiren, örgütlenme olanaklarını görmesini önleyen düşünüşün, ihtiyaçlara yanıt olamayan, örgütçüyü etkisizleştiren tarzın, kendini ortaya koyuşun "konforunun" bozulması gerekiyor.

Tamam düşman saldırıyor, tekrar tekrar örgütlerimizi bozuyor, dağıtıyor. Bu açık bir gerçek bunu görmek, hesaba katmak gerekiyor. Keza örgütlenme sorunlarını konu alan eğitimler yapıyoruz ama örgütlenme çalışmasında az yol alıyoruz, hızımız düşük, yer yer de patinaj yapıyoruz! Şu soruyu kendimize sormalıyız, örgütlenme konulu eğitimler dolaysız biçimde önümüzdeki örgütlenme sorunlarının çözümüne odaklı mı? Yani örgütlenme eğitimi alan yoldaşlar hemen ertesi gün sahalarına döndüklerinde karşı karşıya oldukları örgütlenme sorunları ve çözümlerine dair düşünce açıklığına ulaşıyor, kendi alanları için filanı şöyle falanı da böyle örgütler, şu örgütü kurarız vb. somut örgütlenme planları kuruyor, güçlü bir örgütleme enerjisiyle doluyorlar mı? Örgütlenme sorunsalına ilişkin eğitimlerde genellik, günceliğin, somutluğun, hemen şimdi yapılması gerekenlerin önüne mi geçiyor acaba?

Finale geliyorum. Somutluk için örnek olsun diye önce bir güncel örgütlenme "sorunu"nun altını çizmek istiyorum. Devrimci öncünün örgütsel daralması, kitle ilişkilerinin sınırlanması ideolojik yanları da olan siyasal bir sorun olduğu kadar, aynı zamanda bir örgütlenme sorunu değil mi? Güncel mi güncel! Yakıcı mı yakıcı! Peki bu daralma nasıl aşılacak? Ya da nasıl genişleyeceğiz? Hemen şimdi şurada şöyle, burada böyle genişletici adımlar atmak tamamen mümkün değil mi? Örgütçülerimiz "genişlemenin koşullarını, imkanlarını" görüyorlar mı? Genişleme bahsinde önceliklerimiz neler? Yarın değil hemen şimdi pratik olarak gerçekleştirilebilir somut genişletici örgütse adımları atmanın kesin kesin olanakları var.

Sosyalist basında, örgütlenme sorunları üzerine güncel kendi deneyimlerimizi yansıtan, analiz eden sonuçlar çıkartan, parti geneline taşıyan yazılar neden yok denecek kadar az!?. Neden örgütçü yoldaşlardan birisi biriken güncel deneyimlerimizi, biriken örgütsel durum raporlarını inceleyerek, örgütlenme sorunlarının muhatabı yoldaşlar ile tartışarak, parti tarihine, deneyimlerine dönerek vb. dünya komünist ve devrimci hareketinin teorik birikimi kadar pratik deneyimlerine başvurarak örgütlenme sorunları üzerine birkaç gün, hafta çalışıp incelemez ve de yazmaz!.. "Günümüzde devrimci öncüye ve örgütçülere meydan okuyan somut örgütlenme sorunları nelerdir ve nasıl çözülebilirler" sorusunu örgütçülerin tartışmasına açmaya ne dersiniz!?