21 Eylül 2024 Cumartesi

Temelli: Cumhur İttifakı'nın kavgası kayıkçı kavgasıdır

AKP'ye yerel seçimler, af ve EYT konusunda yüklenen HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, "İktidarın harcadığı mesaiye bakın; yerel seçim pazarlıkları Cumhur ittifakı birbiriyle pazarlığa tutuşmuş, af konusu EYT konusu, and konusu. Bunlar üzerinden yürüyen hikaye pazarlıktır bu kayıkçı kavgasıdır" dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), haftalık olağan grup toplantısını gerçekleştirdi. Bu haftaki toplantıya, KHK ile kapatılan İstanbul Kürt Enstitüsü yöneticileri, tutuklu bulunan Mezopotamya Ajansı çalışanı Seda Taşkın'ın annesi Fatma Taşkın, Van Çaldıran Derneği yöneticileri, HDP Adana ve Ankara il yöneticileri, Kışlada Şüpheli Ölümler Derneği yöneticileri katıldı.
 
Toplantıda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, geçtiğimiz hafta Diyarbakır, Van, Urfa ve Hakkari'de yaptığı ziyaretleri hatırlatarak, "Onların size coşkusunu, direncini, mücadele kararlılığını ve selamlarını getirdim. Hepsi hummalı bir çalışma içinde. Herkes süpürge üretiyor. Biliyorsunuz çok yakında bu kayyumları bu coğrafyadan süpürüp atacağız. Ama bununla kalmayacağını fark edenler bir birlerine düştüler. Önce yerel yönetimlerde, sonra merkezi yönetimlerde hepsini süpürüp atacağız. Bunları faşizmin çöplüğüne süpürüp atacağız. Az kaldı, çok yakında. İttifak dedikleri pazarlıktı. Böyle söyledik, halktan kopuk yapacağınız pazarlıkların sonucu budur" dedi. 
 
'BU ZİHNİYET CEVABINI ALACAK'
 
AKP ve MHP yerel seçim ittifakının sona ermesine ilişkin konuşan Temelli, "Geldiğiniz nokta budur, pazarlıklarla bu halkın sorunlarına çözüm üretemezsiniz. Bu halkın sorunlarına çözüm üretmek için halkın içinde olacaksınız, onlarla omuz omuza olacaksınız. O zaman Türkiye'ye barış da gelir demokrasi de gelir. Türkiye'ye barış da gelecek, demokrasi de gelecek ve HDP ile gelecek. Biz Amed'e gittiğimizde Amed'de ilk karşılaştığımız şey AKP'nin seçim kampanyası oldu. Biliyorsunuz, AKP Kürt illerinde seçim kampanyasını valilerle, savcılarla, kaymakamlarla, güvenlik güçleriyle yürütüyor. Biz de gittiğimizde 130 arkadaşımızın gözaltı operasyonu ile karşılaştık. Evet seçim kampanyası, çünkü gözaltına alınan arkadaşlarımızın bir suçu yok. Bir suçları olduğundan değil HDP'li olup 24 Haziran seçim çalışması yürüttükleri için tutuklandılar. AKP'nin kampanyası böyle sürüyor. Bu zihniyetle halka yaklaştığı için de cevabını yerel seçimlerde alacak" diye belirtti.
 
'NEDEN ŞEHİR ABLUKA ALTINA ALINIYOR'
 
Erdoğan'ın Diyarbakır'a yaptığı stadyum açılışına ilişkin Temelli, "Hani gitmiş demiş ya 'Diyarbakır stadını açarken, burada umduğumuzu bulamadık.' Orada umduğunu hiç bir zaman bulamayacaksın. Yerel seçimlerde 24 Haziran'daki işi tamamına erdireceğiz, umduğunu bulamayacaksın. Bu stat biliyorsunuz ikinci kez açıldı, herhalde yerel seçimlere kadar 3 kere daha açacak. Kendi kendine gidiyor stat açıyor, orada Diyarbakırlı yok. Kendi kendine topa vuruyor. Futbolun bir tarafı da hile şike ile anılır. O futbolcu geleneğini sandıklara da taşımak istiyor. Hile ile şaibe ile yerel seçimleri alacağını sanıyor. Yanılacağını nasıl Amedspor sahalarda gösteriyorsa, biz de sandıklarda göstereceğiz. Amed'de bir akşam sokaklara çıkanlar baktılar kent abluka altında. Ne oluyor, yarın Cumhurbaşkanı geliyor. Böyle geleceksen gelme, bu kadar korkuyorsan gelme. Bakın asıl prompterdan okuyorsun oraya da sinevizyon ile gel. Sen korkuyorsun diye neden bu şehir abluka altına alınıyor. Ama bunlar kayyumcu olduğu kadar ablukacı da. Lice'ye gidiyorsunuz, Bitlis'e gidiyorsunuz abluka var. Nereye gitseniz ya abluka ya kayyum var" diye konuştu.
 
'KAYYUM DEYİNCE AKLA YOLSUZLUK GELİYOR'
 
Silopi Belediyesi'nde kayyumun yaptığı yolsuzluğa dikkat çeken Temelli, "Yaptıkları zulümdür. Zulmün çeşitleri var. O denli çaresizliğe sürüklenmişler ki kayyum politikası çürümüşlüğün en açık ifadesi. Kayyum deyince akla gelen en önemli başlıklardan biri yolsuzluk. Yolsuzluk, bizim belediyelerimize müfettişler karargah kurdular. Gece gündüz bu belediyelerden gitmediler. Ne Sayıştay, ne İçişleri Bakanlığı müfettişleri tek kuruş yolsuzluk buldu. Buna karşılık kendi atadıkları kayyumlardan 9'u görevden alındı yolsuzluk nedeniyle. En son Silopi Belediyesi'ndeki yolsuzluğa bakın. 1 milyon liralık arsa 26 bin liraya AKP üyesinin ağabeyine, 500 bin liralık arsa 11 bin 500 liraya AKP İlçe Başkanı'nın amcasına, 250 bin TL'lik arsayı 6 bin liraya vermişler. Belgeleri burada, raporlar burada. Yolsuzluk belgelenmiş durumda. Böyle bir tane belge çıkarsınlar bizimle ilgili. Böyle bir tane belge çıkarsınlar" çağrısında bulundu.
 
'BEKİR KAYA CEZALANDIRILDI'
 
Temelli, geçtiğimiz hafta görevden alınan Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Bekir Kaya'nın 8 yıl 3 ay hapis cezası aldığı duruşmasına da dikkat çekerek, "Bizim belediyelerle bir tane böyle belge çıkarsınlar. Ne var, iftira var. Van'a gittiğimizde Sevgili Bekir Kaya'nın duruşmasına katıldım. Savcı hangi hukuk fakültesini bitirmiş bilmiyorum. Bitirip bitirmediği de şüpheli. Diyor ki 'Van Belediyesi'nde paralar çuvala doldurulmuş. Çuval çuval Kandil'e gönderilmiş.' Bu ne zenginlik, sanırsınız ki Van değil Monte Carlo. Ne parası, ne çuvalı? Yahu bir yalan yazıyorsun bari önce kendin inan. Bu okunurken savcı başını kaldıramıyor, kimsenin yüzüne bakamıyor. Bekir Kaya duruşması aslında bütün siyasi tutsaklar için çok önemli bir duruşma. O duruşmada yargının içine düştüğü durum teşhir oluyor. Tıpkı diğer arkadaşlarımızda olduğu gibi. Bekir Kaya'ya dönük suçlamalardan biri yoksullukla mücadele etmesi. Yani yoksullukla mücadele edenler cezaevinde, yolsuzluk yapanlar kayyum. Adalet anlayışları bu. Diğer bir suç, çocuk bakım merkezleri, kadın merkezleri ve tiyatro açmak. Tüm bunlar yani insani olan her şey suç. Bekir Kaya yargılanıyor. 8 yıl 3 ay ceza aldı. İnsani yardımlardan yana tavır aldığı için ceza aldı" dedi.
 
'DİRENENLERİ GÖREVDEN ALIYOR'
 
Geçtiğimiz hafta 259 muhtarın görevden alınması ve kimi muhtarların da tutuklanmasına tepki gösteren Temelli, şöyle devam etti: "Hangi muhtarlar alındı, tesadüfe bakın ki gene kayyum coğrafyasında, Kürt muhtarlar görevden alındı. Her yerde ayrımcılık. Saray'a çağırıyor, muhtarlara konuşuyor, kendisine biat edenleri haydi İspanya'ya tatile, barış için demokrasi için direnenleri görevden alıyor. Bir iki muhtar arkadaşımızı da tutukluyorlar. Bu anlayış ayrımcıdır, bu anlayış nefret suçu içermektedir, bu anlayış bölücüdür. Çünkü zihinlerde yarattıkları bu bölücülüğü telafi etme imkanı yok. Ortak vatanımızda, demokratik cumhuriyeti inşa etmek için halkların arasındaki bu önyargıları kaldırmamız gerekiyor. O denli ayrımcılık var ki müftülere diyor ki 'Doğu'yu ve Güneydoğu'yu boş bırakmayın' zihniyete bak, orada imam yok mu, orada dindarlar yok mu? Var. Ama onlara bile yaklaşırken bu ayrımcılık ile yaklaşıyor. Yani onlar anadilinde ibadet etmesin. 'Onların kimliklerini yok sayalım', yani 'asimilasyona devam' diyor. İşte buna karşı biz de diyoruz ki ibadetimizi de eğitimimizi de, anadilimizde yapacağız, kimliklerimizle yapacağız."
 
'BAKMAYIN ZİHNİYETTİ IRKÇIDIR'
 
Erdoğan'ın Moldova'ya yaptığı ziyaret sırasında özerklik ile ilgili sarf ettiği sözlere tepki gösteren Temelli, "Moldova'ya gitmiş, Gagavuz Türkleriyle konuşuyor diyor ki 'kültür ırkçılığı kötü bir şeydir.' Doğru ırkçılığın her türlüsü kötüdür. Bunu orada söyleme, onlar özerk zaten. Sen bunu söyleyeceksen stat açılışından önce gel Diyarbakır'da söyle. Gel de ki 'kültür ırkçılığı kötüdür.' Bunu diyebiliyor musun, yok. Gitmiş Gagavuz Türklerine söylüyor, onların böyle bir derdi yok. Bir yere giderken çiçek ve çikolata götür. Götürdükleri şeylere bakın TOMA. Bizde huzur yok size de olmasın diye TOMA götürüyor. Karşımızdaki akıl bu, anladığı bu; silah. Anladığı savaş, anladığı şiddet. Gagavuz Türkleri şimdi ne düşünüyordur, biz bu TOMA ile ne yapacağız diye düşünüyordur. İşte bütün bu zihniyet ne yaparsa yapsın kendisini gizleyemiyor. Bu ırkçı bir zihniyettir. Bakmayın 'kültür ırkçılığına karşıyım' dediğine. Ama zihniyet ırkçıdır. Irkçılığa karşı da yapacağımız en güçlü mücadele demokrasi, barış, bir arada yaşama mücadelesidir" diye belirtti.
 
Temelli, Danıştay'ın öğrenci andıyla ilgili verdiği karara ilişkin ise "Buna son vermeden bu ülkede toplumsal barışı inşa etmek mümkün değil. Öğrenciler ant içmesin süt içsin süt. Çünkü bu ülkede çocuk yoksulluğu var. Çocuklarımızın fiziksel ve mental gelişimi sorunlu. Çünkü bu ülkede uluslararası sağlık örgütünün verilerine göre çocuk gelişiminde sıkıntılar var. Bunlara kafa yoracaklarına yaptıkları bu. Türkiye bu anlayıştan dolayı hiç bir sorununu çözemediği gibi sorunlar yumağı içine her gün daha fazla sürükleniyor" dedi.
 
AKP'ye yerel seçimler, af ve EYT konusunda yüklenen Temelli, "İktidarın harcadığı mesaiye bakın; yerel seçim pazarlıkları Cumhur ittifakı birbiriyle pazarlığa tutuşmuş, af konusu EYT konusu, and konusu. Bunlar üzerinden yürüyen hikaye pazarlıktır bu kayıkçı kavgasıdır. Bu ülkeye hiç bir yarar sağlamayacak bir kavgadır. Bu kavgaya son vermenin yolu halkın iradesine sahip çıkmak halkın önderliğini kabul etmektir. Bakın özerklik meselesi Moldova ziyaretinde ortaya çıktığı gibi önemli bir meseleydi. Bu ülkede çözülemeyen sorunların bir çoğunda karşımıza siyasi vesayet çıkıyor. İktidarın yetkisi alanında olsun olmasın her yere bulaşması onu kendi siyasi rant hesaplarına taşıması nedeniyle bu ülkede sorunlar çözülemiyor. İşte Merkez Bankası meselesi. Bağımsız mı olsun siyasi iktidara bağımlı mı kılınsın. MB'in içine sürüklendiği durum bu. Hangi müdahaleyi yaparsa yapsın artık dikiş tutmaz.  Çünkü özerk değil, ne bağımsız olacak ne siyasi vesayete bağlı olacak. Özerk olacak, özerk olacak ki halkın, toplumun, emekçilerin yararına karar alabilsin" değerlendirmelerini yeptı.
 
'KAŞIKÇI NEDEN TÜRKİYE'DE ÖLDÜRÜLDÜ?'
 
Temelli, şunları dile getirdi: "Demokrasi meselesi buradan geçiyor yerelde söz yetki kararın kimden olduğundan geçiyor. Eninde sonunda bu vesayetçi akıl gelir tüm haklarınızı gasp eder. İşte kayyum bu işin geldiği en kötü noktalardan birini bize gösteriyor. Demokrasi meselesini o nedenle kapsamlı bir şekilde ele almak zorundayız. Hem yerel demokrasi hem dış politika alanındaki demokratik hamleler hem de iktisadi alanın demokratikleştirilmesi. Tüm bunları bütünlüklü olarak ele almazsanız Kaşıkçı vakası gibi vakalara her gün tanıklık edersiniz. Çıkmış Kaşıkçı vakasıyla ilgili açıklamalar yapıyor. Kaşıkçı 2 Ekim'de öldürüldü, neler olduğunu hepimiz biliyoruz. Aradan 3 hafta geçmiş sanki olay yeri inceleme müdürü gibi çıkmış olayı anlatıyor. Yasin Aktay çıkıp, 'Bu kameralarla sivrisineği bile yakalarız biz, nasıl oldu da gözümüzden kaçtı" diyorlar. Gözünüzden bir şey kaçmadı bu diplomaside geldi4ğiniz durumu size gösteriyor. Kaşıkçı Türkiye'de öldürülse neden Türkiye'de öldürüldüğünün yanıtını vermek zorundasınız. Yoksa siz Adli Tıp kurumu değilsiniz. Siz siyaseten sorumlu bir kurumsunuz. Bu sorunun yanıtı İdlib'dedir. Bu sorunun yanıtı Fırat'ın doğusundadır, bu sorunun yanıtı IŞİD'le yapılan işlerde saklıdır. O yüzden bu soruları size sormaya devam edeceğiz. Kamera mevzusuna gelince size başka kameraları da hatırlatayım. Suruç'taki kameralar. Şenyaşar ailesinden 3 arkadaşımız hastanede onlarca kameranın çekimi altında yüzlerce gözün önünde katledildi. Kaşıkçı'yı izleyen kameraları sorudunuz kadar bu cinayeti izleyen kameraları da sorun. Hem de bunu sabah akşam HDP'yi izleyen içişleri bakanına sorun. O içişleri bakanına sorun. Size o kameraları göstersin, o kayıtları göstersin. 17 failden hala bir kişi bile neden gözaltına alınmadı onu anlatsın."
 
'BU SAVAŞI DURDURABİLİRİZ'
 
Toplantıya katılan asker çocuklarını şüpheli bir şekilde yitiren ailelerin taleplerini dile getiren Temelli, şöyle devam etti: "Bu savaşın yarattığı acılardan biri. Binlerce evladımızı yitirdik. Sürekli milliyetçilik söylemini yükseltenler, silahlanma yarışına girenler, savaştan beslenenler aslında evlatlarımızı, geleceğimizi bizden alıyor. Bunu en iyi anneler babalar biliyor. Evladını yitirmiş aileler biliyor. Bu topraklarda iktidarın bu savaşın bu anlayışın bu ittihatçı kafanın bize dayattığı bu zulme karşı tüm annelerin ailelerinin yan yana gelmesinin artık kaçınılmaz ve en acil adım oluduğuna inanıyorum. Buradan tüm ailelerin, tüm anneleri yitirdiğimiz evlatların anısına sahip çıkmaya çağırıyorum. Bu savaşı hep birlikte durdurabiliriz. Bu savaşı iktidarın karşısında dikilerek durdurabiliriz. Bizler evlatlarımızı bizden alanlara karşı başka evlatlarımızı yitirmemek için yan yana gelmek ve bu iktidarın karşısında dikilme zamanıdır. Bunu yapamazsak evlatlarımızı yitirmeye devam ederiz. Sadece yitirmekle kalmayız, evlatlarımızı gömemeyiz bile, cenazesine katılamayız bile, taziyesine gidemeyiz bile. Şimdi dur deme zamanıdır. Ya şimdi dur diyeceğiz evlat acıları ile yaşamaya devam edeceğiz. Bunun yolu da yöntemi de kolaydır. Bunun yolu barıştan barış mücadelesinden geçiyor."
 
'BARIŞ İÇİN KATKI VERMEYE HAZIRIZ'
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride de tepki gösteren Temelli, şöyle dedi: "Bugün barış tecrit altındadır. O yüzden şimdi tecride son verme zamanıdır. Barış tecrit altında sayın Öcalan'a yönelik tecrit bitmeden bu ülkede barış konusunda adım atmak mümkün değil. Bunu yaşadık. 2013-2015 arasında hep birlikte yaşadık. Şimdi bir kez daha dile getiriyoruz; ya bir masaya oturacaksınız muhatabıyla ya savaşa devam edeceksiniz. Bu iktidarın tercihi savaştır. Bizde onlara masa mesafesini öneriyoruz. Gelin bu masaya oturun. Biz katkı vermeye hazırız. Geçmişte olduğu gibi yine katkı vermeye hazırız. Muhatabı bellidir. Bu muhatabı yok sayarak başka muhataplar arayarak çözüm üretemezsiniz. Kürt sorunun çözmeden bu ülkeye barış ve demokrasi gelmez. Ortadoğu'ya barış gelmez. Ortadoğu'ya barış gelmezse dünyaya huzur gelmez. O yüzden gelin bu tecride son verin."
 
MECLİS'E TOPLUMSAL BARIŞ YASASI ÇAĞRISI
 
HDP Grubu olarak kimi kanunlarda değişiklik yapılmasına dair bir kanun teklifi hazırladıklarının bilgisini veren Temelli, şunları söyledi: "Teklifin içeriği dopdolu. Çünkü bu ülkeye toplumsal barışı vaad ediyor. Bu ülkenin toplumsal barıştan uzaklaşmasının en önemli unsurlarından biri TMK'dir. TMK toplumu terörize etmektir. Herkes potansiyel terör. Her türlü demokratik halk kullanımı engellenmiş. Bazen OHAL'ler, bazen sıkı yönetimler farklı bir düzeye çıksa da temelde TMK olduğu sürece bu ülkede toplumsal barışı var etmek mümkün değil. İşte yasa teklifimiz bu anlamı ile önemlidir. Tüm Meclis'e çağrı yapıyoruz. Gelin kendi inisiyatif ve iradenizle bu yasa teklifine katkı sunun. Hep birlikte toplumsal barışı sağlayacak bu adımı atalım. Yoksa bu iki ortağın arasındaki af pazarlığından toplumsal barış gelmez. Bunların bir birine atıp tuttuğuna bakmayın yarın yine kol kola gelirler yarın yine akla hayale gelmeyecek af pazarlıkları belediye başkanlığı pazarlığı yaparlar ama bu ülkeye barış gelmez. Bu ülkeye nasıl barış geleceği bizim yasa teklifimizde ortaya konuyor. Hukuk devleti olmak için hukukun üstünlüğüne uygun bir eşit yurttaşlık temelinde yan yana gelmek için kuvvetler ayrılığının korunması için bir an önce gerekli yasalarda uygun düzenlemeler yapılmalıdır. Bu sayede inanıyoruz ki Türkiye'de demokrasinin önü hızlı bir şekilde açılacaktır."
 
'SARAY'A DEĞİL EMEKÇİYE BÜTÇE'
 
Temelli, 2019 bütçesinin yoksulluğu daha da derinleştirecek bir bütçe olduğuna işaret ederek, "Çünkü bu bütçenin içine baktığımız bütçesi 3 kat artmış saray bütçesini görüyoruz. Doymuyor yetmiyor. Ahlata saray, Akdeniz'de saray. Saraydan başka bir yerde yatamıyor Tüm sarayları kendisine bağlamış. Uçan sarayı da var. Bu sarayda yaşama alışkanlığının bedeli çok ağır. Saray'a değil, savaşa değil, emekçiye bütçe diyoruz. Saray ne yapıyor, bütçeden önemli bir kalemi Afrin'de ÖSO çetelerine maaş olarak gönderiyor. İdlib'deki çetelere yoluyor. Çünkü savaştan beslenen bir saray ancak savaş bütçesi yapar. Sosyal devlet konusunda da bir sıkıntı ortaya çıktı. Bunların sosyal devlet anlayışı sosyal yardım anlayışıdır. Sosyal yardım değil sosyal hak dedik. Yoksulluğu bile yönetemez hale geldiler. yakında yine uzun başlıklı bir yasa teklifi gelebilir" ifadelerinde bulundu.
 
'İTTİFAK ANLAYIŞIMIZ GÜÇ BİRLİĞİ ANLAYIŞIDIR'
 
Yerel seçimlere ilişkin de konuşan Temelli, sözlerini şöyle tamamladı: "Çok güçlü deneyimlerimiz var. Ama tüm bu deneyimleri geleceğin kentlerinde yeniden yorumlayacağız. Kadınların, emekçilerin, gençlerin, çocukların kentlerini radikal demokrasi anlayışımızla var edeceğiz. Tarımdan enerjiye kadar ulaşımdan iletişime kadar her türlü eğitim, sağlık alanında her türlü kamu hizmetinin demokratik anlayışla katılımcı bütçe anlayışımızla var edeceğiz. Şimdi tüm bu çalışmaları üzerinden bir seçim atmosferine giriyoruz. 24 Haziran seçimlerinden çıktıktan sonra ortaya koyduğumuz alt yapı çalışmalarıyla önemli bir aşamaya geldik. Önümüzdeki günlerde aday çalışmalarına da başlayacağız. Tüm bu aday çalışmalarımız her zaman söylediğimiz anlayışımızla yürüyecek. Toplumsal ittifak zemini ile. Kürt partileri ile Diyarbakır'da bir araya geldik. Bizim için asıl olan temsiliyettir. Niteliksel temsiliyettir. Temsiliyeti olabildiğince en yüksek düzeye çıkarmaktır. Doğrudan demokrasinin var olamadığı yerlerde temsiliyeti yükseltmek önemli bir adım olacaktır. Bu amaçla ittifak zemini en geniş çeperine ulaştırmaya devam ediyoruz. Sadece Amed'te Van'da Hakkari'de değil, sadece kayyum atanmış yerlerde yerel demokrasiyi inşa etmek ve belediyeleri kazanmak değil. Evet bu önemli bir başlangıç ama bunun ötesinde Türkiye'nin her yerinde demokratik anlayışımızı iktidara taşıyacak adımlar atacağız. İttifak anlayışımız güç birliği anlayışıdır. Adaylarımız haklarımızın ortak adayı olmalıdır. HDP adayları olacak ama önceliğimiz tabanın ve halkımızın yol göstericiliğinde olacaktır, ada çalışmalarımızı bu zeminde hep birlikte yapacağız. Tıpkı bundan önceki seçimlerde olduğu bu seçimde de büyük bir başarıyı hayata geçireceğiz. Türkiye'nin demokrasi konusunda önünü açacak en güçlü adımı atmış olacağız."