19 Eylül 2024 Perşembe

'Soma'yı unutma, unutturma'

İstanbul'da Soma Katliamının 10. yıldönümü nedeniyle yapılan eylemlerde, katliamın sorumlusunun sermaye ve iktidar olduğu belirtildi. Katliam davasında süren cezasızlığın yeni işçi katliamlarını beraberinde getirdiği vurgulanan eylemlerde, emek düşmanı politikalara karşı mücadele çağrısı yapıldı.

Mücadeleci sendikalar, Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamlarından biri olan Soma Katliamının 10. yıldönümünde Kadıköy'de bulunan Süreyya Operası önünde yan yana geldi.

"Soma, Ermenek, Bartın, İliç... Hesap sormak için ayağa kalk" pankartı açılan eylemde, Soma Katliamının üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen adaletin sağlanmadığı ve iktidarın emek düşmanı politikalarıyla yeni katliamlara zemin hazırladığı vurgulandı.

Basın metnini okuyan Sümeyye Altundağ, 13 Mayıs 2014'te ruhsat hukuku Türkiye Kömür İşletmelerine ait olan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. tarafından işletilen yer altı kömür ocağında işçilerin tüm güvenlik ihlallerine karşın çalıştırılmaya devam ettiğini ve 301 madencinin patron, devlet, sarı sendika ortaklığıyla katledildiğini söyledi.

'MADEN İŞÇİLERİNİN YAŞAM HAKKI YOK SAYILDI'
"Madencileri daha fazla üretim baskısıyla ölüme gönderenler öldürdüğü her bir madenci için 8 gün ceza aldı ve tahliye edildi. 2020'de çıkan infaz yasası ile de tüm sanıklar tahliye edildi; hatta patrona maden ocağı işletme yetkisi geri verilerek adeta ödüllendirilip cesaretlendirildi. 301 madencinin ailesi yerlerde tekmelendi, tazminat hakları ve katillerin yargılanması için mücadele eden aileler 10 yıldır türlü baskı ve adaletsizlikle baş başa bırakıldı, madenciliğin fıtratında ölüm vardır denilerek Cumhurbaşkanı tarafından maden işçilerinin yaşam hakkı yok sayıldı" diyen Altundağ, katliamdan 10 yıl sonra kamu görevlilerinin ilk kez hakim karşısına çıktığını belirtti.

Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada 28 kamu görevlisinin "görevi kötüye kullanmak"la suçlandığını ifade eden Altundağ, davada ölümlere ve yaralanmalara hiç değinilmediğini, işçilerin ve ailelerin katılma taleplerinin reddedildiğini aktardı.

"Sanıklar, katliamdan önce madeni denetlemiş iş müfettişleriydi. Biri; katliamdan sadece 47 gün önce 'herhangi bir eksiklik bulunmadığı' raporu vermiş teftiş heyetinde müfettiş yardımcısıyken bugün Bakanlık bünyesinde başmüfettiş" diyen Altundağ, mahkeme heyetinin bir an önce dosyayı kapatma eğiliminde olduğunu ifade etti.

'CEZASIZLIK YENİ KATLİAMLARIN ÖNÜNÜ AÇIYOR'
Diğer yandan Soma Katliamının gönüllü avukatları Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay'ın keyfi gerekçelerle tutuklandığına işaret eden Altundağ, şöyle devam etti: "Soma katliamı bu topraklarda ne ilk işçi katliamıdır ne de sondur. Sadece 2014'ten bu yana binlerce işçi, yüzlerce madenci katledilmiştir. Soma davası tüm iş cinayeti davalarında olduğu gibi sermayenin kollandığı, işçiler ve aileleri için uzun, yorucu, acıları daha da artıran her gün yeniden üretilen hak gaspları ve hukuksuzluklarla doludur. Soma ve daha yüzlerce işçi katliamındaki cezasızlık bugün yeni katliamların önünü açmaktadır."

Ülkenin dört bir yanının maden havzası ve OSB alanı ilan edilerek yerli ve yabancı şirketlerin işgaline uğradığını belirten Altundağ, sermayenin sömürü için daha fazla tarım arazisine, mera gasbına ve madenciliğe ihtiyaç duyduğunu kaydetti. 

'İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİNİN PİYASAYA TERK EDİLMESİNDEN VAZGEÇİLMELİ'
Bütün bunlara getirilen itirazların ise devlet eliyle yok edildiğini, direnişlerin şiddetle bastırıldığını ifade eden Altundağ, şöyle devam etti: "Bugün milyonlarca emekçiye dayatılan 12. Kalkınma Planı diye açıklanan orta vadeli planda işçilere kemer sıkacağız, düşük ücretlere çalışacağız ve itiraz etmeyin derken enerji ve maden şirketlerine teşvik ve büyüme planları yapılmaktadır. Bu büyüme planlarında işçilerin payına düşen ise  daha fazla yoksulluk ve daha fazla iş cinayetidir. Buradan Soma'da kaybettiğimiz 301 madenciyi anarken katliama gelen sürecin sermaye çıkarlarına uygun devlet politikaları ve iş cinayetlerinin de sermayenin iş organizasyonunun bir parçası olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Özelleştirmeler derhal durdurulmalı, işçiler için kölelik ve ölüm anlamına gelen taşeron çalışma yasaklanmalı, rödövans (kiralama) kaldırılmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin piyasaya terk edilmesinden acil olarak vazgeçilmeli ve gerekli tüm denetimler sağlanmalıdır. İşçilerin emeğini gasp ederek onları birer makine parçasına dönüştüren pratiklerin, köylülerin yaşam alanlarının ve geçim kaynaklarının gasp edilmesinin ve doğanının metalaştırılmasının norm hâline gelmesini reddediyoruz."

Eylem boyunca, "Katillerden hesabı emekçiler soracak", "Soma'yı unutma, unutturma", "Soma'nın hesabı sorulacak" sloganları atıldı.

'İKTİDAR VE SERMAYE BU KATLİAMIN SORUMLULARIDIR'
İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri de Soma Katliamının yıldönümünde Süreyya Operası önünde basın açıklaması düzenledi. "Soma Katliamı 10. yılında. Açlık, yoksulluk, ölüm kader değil, mücadeleyle değiştireceğiz" pankartı açılan eyleme Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Kezban Konukçu ve Burcugül Çubuk'un yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.

Eylem, 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü'nde Taksim'e yürüme iradesi gösterdiği için tutuklanan 50 devrimcinin selamlanmasıyla başladı.

Basın metnini okuyan Meliha Kayacı, 10 yılın adaletsizlikle dolu geçtiğini belirtti. "Soma'da ve genel olarak madencilik alanında en vahşi çalışma ve sömürü koşullarını yaratan, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini hiçe sayan, güvencesiz ve taşeron çalıştırmayı kural haline getiren iktidar ve sermaye bu katliamın sorumlularıdır" diyen Kayacı, iktidarın katliama ilişkin sorumluluğunun hesabını vermekten kaçtığını belirtti.

Katliamın "kader, fıtrat" denerek açıklandığını, üst düzey kamu görevlilerinin sorumluluğunun üstünün örtüldüğünü dile getiren Kayacı, "Maden patronları hakkında açılan davalarda adaletsizlik sürdürüldü. Hiçbir kamu görevlisinin yargılanmasına izin vermeyip korudular. Nisan 2019'da madeni işleten, katliamda sorumluluğu olan maden patronu cezaevinden çıkarıldı, bir yıl sonra ise infaz düzenlemesi ile diğer sanıklar da tahliye edildiler. Dava cezasızlıkla kapatıldı. O maden patronuna, adeta ödül gibi, maden işletme yetkisi geri verildi" dedi.

'CEZASIZLIK POLİTİKALARI SONUCU İŞÇİ KATLİAMLARI DEVAM ETTİ'
Öte yanda Soma davası avukatlarından Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay'ın keyfi bir biçimde tutsak edildiğini vurgulayan Kayacı, "TKİ Soma'da yeni maden sahalarını ihaleye açarken bir yandan da kendi işletmesindeki ocakları özelleştirmeye devam etti. İktidarın cezasızlık politikası işçi katliamlarında esas sorumlu olan sermayedarları koruyup aklıyor. Bu politikalar sonucu benzer işçi katliamları devam etti" dedi.

Kayacı, şöyle devam etti: "Adalet mücadelemiz aileler, avukatlar, emekçiler, ezilenler olarak sürüyor, sürecek. Soma'yı ne unuturuz, ne de unuttururuz. Katliamlar karşısında AKP-MHP iktidarının ve sermayenin cezasızlık çarkını kıracak, birleşik mücadeleyi büyüterek hesap soracağız."

Eylem boyunca, "Soma'yı unutma unutturma", "Kaza, kader değil bu bir katliam" sloganları atıldı.