23 Kasım 2024 Cumartesi

Serpil Kemalbay: Önceliğimiz faşizmi durdurmak

HDP'nin İzmir milletvekili adayı Serpil Kemalbay, HDP'nin 24 Haziran seçimlerinde çok kıymetli bir seçim stratejisi izlediğini belirterek, ekledi: ?Tüm demokrasi mücadelesinin aktörlerini, demokrasi dinamiklerini buluşturdu.?
Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP), İzmir 1. bölge 1. sıra milletvekili adayı Serpil Kemalbay, lise yıllarından itibaren sol harekette yer alan bir isim. Kemalbay, sınıf hareketi ve kadın hareketi içinde uzun yıllar sürdürdüğü mücadelenin ardından Halkların Demokratik Partisi'nin kuruluşu ile SODAP’ı temsilen HDP içerisinde görev aldı. 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin İstanbul 1. bölge milletvekili adayı oldu. HDP Merkez Yürütme Kurulu’nda, çalışma yaşamı, emek ve sendika ilişkilerinden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcılığı gibi görevler yaptı. Figen Yüksekdağ’ın ceza almasının ardından 3. olağanüstü kongrede HDP Eş Genel Başkanı oldu. Bu görevi, son kongrede Pervin Buldan'a devretti.
 
24 Haziran baskın seçim sürecine dair ETHA'ya değerlendirmelerde bulunan Kemalbay, bu seçimlerin tek adam rejimini ortadan kaldırabilecek bir seçim olduğunu söyledi. 
 
Kemalbay'ın ETHA'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
 
Neden HDP'den aday oldunuz? HDP'yi diğer partilerden ayıran temel özellik nedir?
 
HDP, bugün Türkiye'ye gelecek vadeden, kadınlar, halklar, doğa için, işçi, emekçiler ve ezilenler için yeni bir yaşamı inşa edebilecek tek partidir. Zaten halkın eşitlik ve adalet mücadelesine en iyi ön ayak olabilen ve mücadele dinamiklerini temsil edebilen partidir. Demokrasi mücadelesinin yegane partisi olarak erkek egemen anlayışı kendi içinde yenmeye çalışan ve kadının siyasete katılımı konusunda kadınların iradesine saygılı bir partidir. Kürt halkının demokratik taleplerinin, ezilen halkların, Alevi toplumunun demokrasi taleplerinin, inançların eşitlik ve özgürlük taleplerinin programında yer aldığı bir parti. Doğal olarak bir kadın ve sosyalist olarak demokrasi mücadelesinin yegane partisinde olmak durumundaydım ve öyle oldum.
 
Diğer partilere göre eşit koşullarda bir seçim çalışması sürdürebiliyor musunuz? Seçim sürecinde halkın HDP'ye ilgisi nasıl?
 
OHAL'de, Erdoğan'ın fiili tek adam iktidarını sürdürdüğü bir dönemde seçimlere gidiyoruz. Bize dayatılan bir seçim oldu bu. Normalde OHAL koşullarında ve antidemokratik koşullarda asla bir seçim kabul edilemez. Fakat bunu zorunlu olarak önümüze koydu. Bu seçimlerde adayımız Sayın Selahattin Demirtaş, Edirne Hapishanesi'nde seçim kampanyasını yürütmek zorunda. Selahattin Demirtaş sadece ve sadece kürsü konuşmalarından kaynaklı suçlanıyor ve hukuksuz bir şekilde tutuklandı. Erdoğan'ın rehinesi konumunda, aynı şekilde Figen Yüksekdağ ve diğer milletvekili, belediye eşbaşkanlarımız da rehin alınmış durumda. Dolayısıyla bu koşullarda eşit bir kampanya yürütebilmek imkansız. Ama çok ilginçtir ki bu imkansızlık bir taraftan da halkta büyük bir itiraz ve haksızlık karşısında kenetlenme duygusu yarattı. Ve zalimlerin zulmü karşısında bütün ezilenlerin bugüne kadar görülmemiş boyutta dayanışma gösterdiğine tanıklık ediyoruz. Zaten HDP çok kıymetli bir seçim stratejisi izledi ve tüm demokrasi mücadelesinin aktörlerini, demokrasi dinamiklerini buluşturdu. Kürt halkını ve diğer halkları, işçileri, emekçileri, kadınları, LGBTİ+ ve her kesimi birleştiren bir yöntemle seçimlere gidiyor. Bu antidemokratik ortamdan bir fırsat çıkarıyoruz. Ezilenin, haksızlığa uğrayanın, susturulmak istenenin yanında yer alıyor ve zulmedene karşı duruyor. Aldığımız tepkiler hep bu yönde. Muhalefet olarak ortak paydada buluştuğumuz birinci öncelik faşizmi durdurmak, tek adam rejimini tarihin çöplüğüne atmak. İzmir'de çok büyük bir dayanışma ve destek görüyoruz. Bütün zorluklarına rağmen çalışmalarımız 7 Haziran'ı aşan bir coşku ve heyecanla geçiyor. 
 
Bu seçimlerin diğer seçimlerden farkı nedir? Halk neyi oylayacak? Bu seçimler neyi belirleyecek?
 
Seçim nedir? Halkın iradesinin seçim sandığına yansımasıdır. Tabi bu hiçbir zaman mükemmel olmamıştır. Halkın iradesi çeşitli demokratik koşullarda yansımamıştır. Normatif olarak seçimler yapılmıştır. Bu seçim aslında tek adam rejimini ortadan kaldırma, ona asla “bu ne cüret” dediğimiz bir seçim olmalı. Şimdi tek adam rejimini durdurursak demokrasi mücadelemiz çok daha güçlenir ve demokratik çoğulcu, laik, cinsiyet eşitlikçi, doğa dostu bir anayasayı kısa süre içerisinde tartışabilir, inşa edebiliriz. Bu seçimler artık akıl dışı, vicdan dışı gidişe dur deme seçimleridir. Hiç kimse kendisini bir diktatöre teslim etmek istemez. 
 
Ama halkın iktidara dur demesine rağmen, örneğin 7 Haziran'da halk dur dedi ama AKP savaş çıkarttı, Suruç'ta, Ankara'da ve diğer yerlerde patlayan bombalardan sonra bir korku iklimiyle 1 Kasım'da tekrar iktidar oldu. Halbuki halk onu indirmişti, kabul etmedi. Şimdi tekrarlıyor B planım var, C planım var diye. Halkı bu şekilde kendine mahkum etmeye çalışıyor. Biz Erdoğan'a mahkum değiliz. Özellikle büyük bir işsizliğin, yoksulluğun, pahalılığın olduğu, doların alıp başını gittiği, mazot fiyatlarının fırladığı bir dönemde çiftçinin, esnafın, işçinin kan ağladığı bir dönemde, kadınların erkek şiddetiyle öldüğü, işçilerin iş cinayetlerinde öldüğü, doğanın ve kentlerin rant politikalarıyla yağmalandığı bir dönemde hangi cesaretle Erdoğan kendisini bu halka dayatıyor. Tabi ki silahların gölgesinde ve zorla. Biz de diyoruz ki sandıkları, demokrasi mücadelesinin önemli bir aracı yapalım, bu fırsatı Erdoğan faşizmini defetmek için kullanalım. O yüzden çok tarihi ve önemli bir süreç. Biz kazanırsak moral üstünlüğümüz ve dayanışmamız ile direniş ve demokrasi mücadelemizde attığımız adımlar açısından bir üstünlüğümüz olacak. Eğer biz bunu başaramazsak, 25 Haziran'da daha ağır şartlarda ama yine en ufak bir tereddüt olmadan yolumuza devam edeceğiz. 
 
HDP dışındaki partilerin tabanı ile temas edebiliyor musunuz? Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
 
Mümkün olduğunca bunu yapmaya çalışıyoruz. Sadece kendi tabanımıza sıkışmayan programlar yapıyoruz. Özellikle demokrasi kurumlarını ziyaret ediyoruz. Halkla buluşmalarımızda da bunu yapmaya çalışıyoruz. Örneğin geçenlerde Buca Kent Konseyi, iktidar partisi dışındaki partileri halkla buluşturdu. Bunun gibi platformları değerlendiriyoruz. Çok olumlu tepkiler alıyoruz. Bazen o buluşmaların engellendiğine de tanık olduk. O toplantıya davet edilen daha önce AKP'ye oy vermiş kişiler “artık gitmeleri gerekiyor, kesinlikle oylarımızı HDP'ye vermek istiyoruz” diyorlar. Ama iktidardan korktukları için toplantıya gelemeyeceklerini de ekliyorlar. Akrabaları içerisinde bile HDP'ye oy vereceklerini söyleyemediklerini, vatan haini olmakla suçladıklarını, dışladıklarını, geçim imkanlarına müdahale edildiğini söylüyorlar. Buna rağmen “Bu iktidarın gitmesi gerekiyor. HDP'nin parlamentoda olması gerekiyor” diye haber gönderiyorlar. Cesaret bulaşmış, sevgili Selahattin Demirtaş'ın dediği gibi cesaret bulaşıcıdır. 'Senle değişir' çok önemli bir slogan, halk olmadan hiçbir şey değişmez. O yüzden her birimiz bu değişimin bir kiremidiyiz, parçasıyız. 
 
HDP, etrafında demokratik bir ittifak oluşturdu. Bu birliktelik seçim sonrasında da devam edecek mi? Nasıl devam edebilir?
 
HDK yerelden ve yerinden yönetimi öngören ve neoliberal kapitalist saldırılara karşı hayatı nasıl yeniden var edebileceğimizi tartışan pek çok siyasi yapıdan, sosyal örgütlenmelerden oluşuyordu. Yapılamaz mı yapılır denildi, arkasından HDP inşa edildi. HDP 7 Haziran'da önemli bir başarı kazandı. Tartışılmaya da çalışıldı. Yapabiliyor mu yapamıyor mu, misyonunu yerine getirebiliyor mu Kürt partisi mi oldu vb. Ama bütün bu adımları takip ettiğinizde HDP'nin HDK fikriyatını yürütebildiğini ve yaşatabildiğini görüyoruz. Bu toplumsal siyasal mücadelenin halklar mücadelesinin, doğa mücadelesinin, kadın mücadelesinin önemli havuzu haline dönüştü. Kendini dönüştürerek devam ediyor. Yani 7 Haziran üzerine bir de 24 Haziran ittifak ve genişliğini kurduk. 24 Haziran'dan sonra bunu çok daha fazla büyüterek ileriye taşıyacağız. Bırakalım bu ittifakın sürüp sürmemesini daha da genişleyerek yoluna devam edecek. Çünkü HDP'nin programı halkların ihtiyacı olan programdır ve demokrasi güçleri, devrimci hareketler burada bulaşarak güçlerini birleştiriyorlar, farklılıklarını da ifade edebiliyorlar. Erkek egemen kapitalist sisteme karşı, daha da etkili mücadele yürütüyorlar. Erdoğan rejimini ya da AKP-MHP ittifakının ırkçı, militarist, cinsiyetçi ittifaka karşı daha güçlü yan yana gelişi HDP örgütledi. Bunu daha da ileri taşıyacaktır. 
 
HDP'ye yönelik ırkçı faşist saldırılar yaşanıyor. Saldırılara karşı tabanda ortak bir duruş sağlanıyor mu? Çalışma yürüttüğünüz ilde sandık güvenliği ve oylara ve sandıklara sahip çıkma konusunda halk boyutuyla nasıl bir hazırlıktan söz edebilirsiniz?
 
Partimize yönelik saldırılar her seçim döneminde yoğun biçimde oldu. Ağır bedeller ödeyerek bu mücadele sürüyor. Bu saldırılar yine bizi korkutamayacak. Ancak saldırıların kendiliğinden olmadığının farkındayız, Erdoğan iktidarının HDP'yi sindirme politikası olarak yürütüldüğünü biliyoruz. Asla geri adım atmayız. Çalışmalarımızı yürütüyoruz, önlemlerimizi alıyoruz, tecrübeli bir partiyiz. O açıdan saldırılar, şiddet, gözaltı, tutuklama hiçbiri yürüyüşümüzden, mücadelemizden geri tutmayacak bizi.
 
Öte taraftan Kürt coğrafyasında silahların gölgesinde sandıklar taşınıyor. Valinin, kaymakamın seçim çalışması yaptığı, OHAL'in sıkıyönetimi aşan koşullarında hiçbir hukukun, insan hakları ve evrensel ilkelerin kalmadığı coğrafyada yapılabilecekleri tahmin edebiliyoruz. Bu hukuksuzluğa, adaletsizliğe, eşitsizliğe karşı batıdan doğru bir denge yaratmak HDP'yi parlamentoya taşıyacak şekilde dizayn etmek gerekiyor. Halkımız bunu çok iyi okumuş durumda. HDP'nin parlamento dışı kalmasının demokrasi ayıbı ve kriz olacağının farkında. O yüzden de seçmenler eğilimlerini belirlerken bunu da gözetiyorlar. İzmir'de yaptığımız çalışmalarda büyük oranda gözlemledik bunu. 
 
AKP istediği oyu alamazsa B ve C planları olduğunu söylüyor. Saray'ın 7 Haziran'da olduğu gibi olası bir seçim sonuçlarını tanımama tutumuna karşı bugünden nasıl bir hazırlık olmalı sizce?
 
Biz hiçbir zaman sokağı önemsemeyen bir parti olmadık. Her zaman mücadeleyle hakları kazandık ve koruduk. Yeni kazanımlar elde ettik. Bunun toplumun en geniş kesimi tarafından da artık fark edildiğini görüyoruz. Çünkü 16 yıldır kadınlar başta olmak üzere herkes o kadar çok şey kaybetti ki. Daha fazla kayıplara uğramamak için kazanımlarımızı, el ele vererek ve mücadele ederek demokratik mücadele zemininde koruyabileceğimizi biliyoruz. B planı C planı diye bir şey hukuksuzluğun ve keyfiyetin bir ifadesi. Halk buna izin vermeyecek, sandıkları muhalefet el birliğiyle koruyacak ve sahiplenecek diye düşünüyorum. Herkes buna hazır olmalı. Herkes demokratik, barışçıl şekilde sandıkları terk etmemeli ve mücadeleci bir şekilde oylarına sahip çıkmalı. Biz bunu hiçbir zaman erteleyemeyiz. Oylarımızı çoğaltmak ve bu oylara sahip çıkmak zorundayız. Ben inanıyorum ki 24 Haziran akşamı da 25'inde de oylarımıza sahip çıkacağız. Kimse öyle keyfi, hukuksuz bir şekilde 'hayır beni seçmediniz ben bunu saymıyorum' diyemez, derse de bunun karşısında halk direnir, hayır bunu kabul etmiyorum der.