24 Eylül 2024 Salı

Özgür basın emekçileri yargılıyor: Neden tutukluyuz

Aylardır tutsak Kürt basın emekçileri ilk kez hakim karşısında. Çok sayıda kişinin takip ettiği duruşmada özgür basın çalışanları duruşma salonunda alkışlarla karşılandı. İlk savunmayı yapan gazeteci Altan, 13 aydır neden tutsak olduklarını hala bilmediklerini söyledi. tutsaklıkları süresince sahalardan uzak kaldıklarının altını çizen Altan, iddianamenin siyasi atmosferden bağımsız olmadığını kaydetti.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Diyarbakır merkezli birçok kentte 8 Haziran 2022'de evlere ve basın yayın kurumlarına baskın düzenlenerek, 20'si gazeteci 22 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan Jinnews Yazı İşleri Müdürü Safiye Alağaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Aziz Oruç, Xwebûn Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin, 16 Haziran'da çıkarıldıkları mahkemece "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla tutuklandı.

İLK DURUŞMA GÖRÜLÜYOR
15'i tutuklu 18 gazeteci hakkında 10 ay sonra 12 Mart'ta "örgüt üyeliği" iddiasıyla 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianame, Diyarbakır 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. Dosyası tefrik edilen Jinnews Yazı İşleri Müdürü Safiye Alağaş 15 Haziran'da görülen ilk duruşmada tahliye edilirken, 15'i tutuklu 18 gazetecinin ilk duruşması ise görülmeye başlandı.

ÇOK SAYIDA KİŞİ DURUŞMAYI İZLİYOR
Duruşmada tutsak bulunan gazeteciler ve avukatları hazır bulunurken aileler, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP), Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Navenda Çande Hunera Mezopotamya (NÇM), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), yurtdışı ve kent dışından çok sayıda sivil toplum örgütü ve gazeteci, Diyarbakır'daki demokratik kitle örgütleri, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) milletvekilleri Adalet Kaya, avukat Serhat Eren, Cengiz Çandar, Sinan Çiftyürek, Yeşil Sol Parti ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Amed İl Örgütü, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi, Amed Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve CHP Amed Milletvekili Sezgin Tanrıkulu izleyici salonunda yerini aldı.

ÇOK SAYIDA AİLE VE İZLEYİCİ SALONA ALINMADI
Duruşma salonu küçük olduğundan çok sayıda aile ve izleyici duruşmaya katılamadı.

GAZETECİLER ALKIŞLARLA KARŞILANDI
Duruşma başlamadan önce gazeteciler içeri girer girmez alkışlarla karşılandı.

İDDİANAME SAVCISI MAHKEME ÜYESİ İLE EVLİ
Duruşmada gazetecilerin iddianamesini hazırlayan soruşturma savcısının mahkeme üyesi ile evli olduğu ortaya çıktı. Avukatlar reddi hâkim talebinde bulundu. Mahkeme başkanı ise talebi reddetti.

Duruşma Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Serdar Altan'ın savunmasıyla devam etti.

ALTAN: NEDEN TUTUKLUYUZ?
Altan, neden duruşma salonunda bulunduklarını sordu. Serdar, "13 aydır bugünü bekliyoruz. Fakat hala neden buradayız neden o kadar süre tutuklu kaldık bilmiyoruz. İddianamenin içeriğine baktığımızda siyasi atmosferden bağımsız olmadığını görüyoruz. En önemlisi de Kürt sorunuyla bağlantılı olmasıdır. Kürt sorunu nasıl çözülmüyorsa, nasıl sesi kısılmak isteniyorsa Kürt gazetecilerinin de sesi kısılmak isteniyor. Madem gazeteciler yargılanıyor bizim de gazeteciliği savunmamız gerekiyor. Basın üzerindeki sansür ve baskı tarihten bugüne devam ediyor" sözleriyle özgür basın tarihini hatırlattı.

Bir yılı aşkındır sahalardan ve mesleklerinden uzak olduğunu belirten Serdar, "Bizimle uğraşacaklarına kadın ve çocuklara taciz ve tecavüz edenlerle, kadın katilleriyle uğraşsınlar. Ellerini kollarını sallaya sallaya geziyorlar. İddianameye bakarsak cevap vermeye değer bir şey yok. Hazırlanan iddianame akılla alay eder şekilde hazırlanmış. Madem 10 ay bekletildik bari iddianamede kayda değer bir şey bulunsaydı. Gizli tanık beyanlarına bakıldığında da sadece mesleki faaliyetlerimizden bahsedilmiş. Başka da beyan yok zaten. Ayrıca yine soruyorum neden tutukluyuz? Bunun bize açıklanmasını istiyoruz. Gazeteciliği savunmaya devam edeceğiz" dedi.

ARA VERİLDİ
Altan'ın savunmasının sona ermesinin ardından mahkeme ara verdi. Duruşma ara sonrası savunmalarla devam etti.

MA EDİTÖRÜ ÇELİK: GAZETECİLİK FAALİYETLERİMİZDEN KAYNAKLI YARGILANIYORUZ
MA Editörü Ömer Çelik, konuşmasına başlamadan önce dayanışma gösteren herkese teşekkür etti ve bu dayanışmanın kendileri açısından kıymetli olduğunu söyledi. Çelik, "Maalesef bugün gazetecilik faaliyetlerimizden kaynaklı burada yargılanıyoruz. İddianamede savunulacak bir şey bulamıyorum. Her ne kadar iddianame kabul görmüşse de birkaç şey diyeceğim. Demokratik devletin özellikleri yasama, yürütme ve yargı ile olur. Bu üç ilke demokratik devletin vazgeçilmezidir. Bu durum temel hak ve özgürlükler için önemlidir. Bu da beraberinde basın ve ifade özgürlüğü getirir. Gazetecinin görevi toplumda mevcut olan her şeyi topluma duyurmaktır. Fakat otoriter rejimler hakikatin gerçekliğini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bununla topluma sirayet ettirip baskılamaya çalışıyor. Onun kontrolü altına girmeyen toplum ve özellikle de gazeteciler ya gözaltına alınıyor ya tutuklanıyor ya da yargı tacizine maruz bırakılıyor" dedi.

'MESLEĞİMİZ ÇARPITILIYOR'
Çelik, "AKP 20 yılı aşkındır iktidarda ve onlara göre yerli ve milli olmayan herkes dışlanıyor. Herkes suçlanıyor. Sürekli onlar haklı ve bununla da övünüyorlar. Dediğim gibi yerli ve milli olmayanları dışladığı gibi gazetecileri kendi yasama ve yürütmesine göre yargılıyor hatta 'terör' olarak nitelendiriyor. Bu listeye her gün yeni isimler eklenerek liste uzatılıyor. Ülkenin yargılama sistemine bağlı olan Anayasa Mahkemesi de aynısını yapıyor. Gazeteciler için en kötü şey sisteme entegre olmaktır. Ya sisteme entegre olacaksın ya da toplumdan yana olacaksın. Biz de toplumdan yana olarak, baş eğmeyerek gazeteciliğin onurunu koruyoruz. Ayrıca biz gözaltına alındığımızda bizim bile dosyanın içeriğinden haberimiz yokken başka basın algı yaratarak içerikleri duyurdu. Bizim bilgilerden haberimiz yokken, ne ile suçlandığımızı bilmezken diğer basınların nasıl haberi oluyor. Bu da bugün neden tutuklandığımızın açık bir göstergesidir. Mesleğimiz çarpıtılıyor. Bu da iddianame ile birlikte ortaya çıktı" dedi.

'GAZETECİLİĞİN YARGILANDIĞI BİR DAVA'
Çelik'in dikkat çektiği bir diğer nokta ise iddianame hazırlayan savcının eşinin de şu an mahkeme heyetinin içinde olduğunu ve bunun hukuki ve kabul edilir olmadığını kaydetti. Çelik, ardından kendisine suç olarak yöneltilen iddialara değindi. Çelik, "1 yılda 52 program sundum fakat içinden sadece 6 tanesi suçlama konusu olarak bana soruldu. Bu da iddianameye aslında konulacak bir şey olmadığını gösteriyor. Programlara bakıldığında ise Dünya Anadil Gününde kendi anadilimde sunum yapmak suç olmuş. Yine konuklarımdan biri olan HDP milletvekili Ömer Öcalan ile Erdoğan'ın, 'Edirne'deki İmralı'ya hesap verecek' cümlesini sormam suç oluyor. Zamanında İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, iktidara yakın gazeteciler Kürt sorununa ilişkin, Öcalan'a ilişkin konuşunca suç olmuyordu fakat biz bugün dile getirdiğimiz için suç sayılıyor. Adalet bunun neresinde? Hukuk nerede" diyerek bu yargılamanın gazeteciliğin yargılandığı bir dava olduğunu kaydetti.

BULUT: SAVUNAMAYACAĞIMIZ HİÇBİR ŞEY YOK
Gazeteci Zeynel Abidin Bulut da, "Yargılanmamıza baktığımızda içeriği boş bir yargılanmadır. Tamamı gazetecilik faaliyetleridir. Savcı tarafından iddianamenin hukuk çerçevesinde hazırlandığı söyleniyor fakat bu iddianame Anayasa'yı tamamen ihlal eden bir durumdur. Biz yaptığımız gazetecilik faaliyetlerini gerçeklik çerçevesinde yaptık. Gazeteci eleştirir, araştırır, yorum yapar. Bunlar gayet normal şeyler. Bu faaliyetler iktidar yanlısı ya da havuz medyasında yapılsaydı suç olmazdı fakat konu Kürt ve Kürt gazetecileri olunca yargı işlemiyor. Yargı çiftte standart uyguluyor. Dün nasıl mesleğimizi yaptıysak bugün de yapıyoruz. Yıllardır arkadaşlarımız tutuklanıyor, katlediliyor, işkence ediliyor. Yine de mesleğinden geri adım atmıyor. İddianamenin içeriğine baktığımızda iğne ucu kadar bir suçlama yok. Savunmasını yapamayacağımız hiçbir şey yok" beyanlarında bulundu.

ERTAŞ: TOPLUMUN SESİNİ DUYURMAK ZORUNDAYIZ
Gazeteci Mehmet Ali Ertaş, Kürt ve Kürt gazetecilerin yargılandığını ifade ederek, "Bizler evrensel ve uluslararası basın etiği çerçevesinde mesleğimizi yapıyoruz. Bu ülkede hukuk ve adalet olsaydı gazeteciler yargılanamazdı. Dün haberleri izlediğimizde Erdoğan Türkiye'nin AB'ye alınmasını istemiş. Fakat önce bunun şartları yerine getirmelidir. Basın ve ifade özgürlüğü, yaşam özgürlüğü gibi şartlar… Bizler gazeteci olarak toplumun sesini duyurmak zorundayız. Biz adalet temelinde faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Yargılanmamızın temeli Kürt halkının sesi olmamızdan kaynaklıdır. Yine dosya arasında yer alan haberlerin benimle alakası yoktur ama bu haberler de suç değil tabi. Medya Haber, Sterk TV, ile ilgili dosyada yer alan bilgiler kendi iç işleyişleriyle alakalıdır. Şahsımla alakalı değildir" sözlerine yer verdi.

ERTAŞ: TOPLUMUN SESİNİ DUYURMAK ZORUNDAYIZ
Gazeteci Mehmet Ali Ertaş, Kürt ve Kürt gazetecilerin yargılandığını ifade ederek, "Bizler evrensel ve uluslararası basın etiği çerçevesinde mesleğimizi yapıyoruz. Bu ülkede hukuk ve adalet olsaydı gazeteciler yargılanamazdı. Dün haberleri izlediğimizde Erdoğan Türkiye'nin AB'ye alınmasını istemiş. Fakat önce bunun şartları yerine getirmelidir. Basın ve ifade özgürlüğü, yaşam özgürlüğü gibi şartlar… Bizler gazeteci olarak toplumun sesini duyurmak zorundayız. Biz adalet temelinde faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Yargılanmamızın temeli Kürt halkının sesi olmamızdan kaynaklıdır. Yine dosya arasında yer alan haberlerin benimle alakası yoktur ama bu haberler de suç değil tabi. Medya Haber, Sterk TV, ile ilgili dosyada yer alan bilgiler kendi iç işleyişleriyle alakalıdır. Şahsımla alakalı değildir" dedi.

ŞAHİN: TARİH BU ADALETSİZLİĞİ YARGILAYACAK
Gazeteci Mehmet Şahin, savunmasını Kürtçe yaptı. "Bizim şahsımızda Kürt halkının hak, hukuk ve adalet arayışı yargılanıyor. Tarih de bu adaletsizliği yargılayacak" diyen Şahin, gazetecilik faaliyetlerinin suçlama olarak yöneltildiğini vurguladı. Savcılığın Kürt gazeteciliğini tasfiye etme amacıyla hareket ettiğini kaydeden Şahin, "Bir iddianame hazırlanmış, minareyi çalan kılıfını da hazırlamış. Bize suç yaratmak, hukuksuzluğa kılıf bulmak zorundaydılar. Bunun içinde iddianame hazırlandı, sonra dava açıldı" dedi.

Yasal olan Pel Yapım içerisindeki çalışmalarının suç unsuru gösterildiğini ifade eden Şahin, "İddialar farazi, yorum ve kanaate dayandırılıyor. Polis bunu yapsa anlaşılırdı ama bir hukukçunun hukuk dışı delil üretmesi anlaşılamamaktadır" dedi. Yöneltilen suçlamaların Kürt sorununun devamı olduğunu ifade eden Şahin, tarihsel olarak gelişen Kürt sorununa işaret ederek, Kürtlerin her çabasının terörize edilerek yasaklandığını dile getirdi.

Kürtlere ait hiçbir şeye tahammül edilmediğini söyleyen Şahin, bu baskının günümüze kadar devam ettiğini söyledi. Şahin, şöyle devam etti: "Toplumların gelişmesi, hafıza oluşturulması açısından basın önemli bir güçtür. Bundan dolayı Kürt gazeteciliğine tahammül edilmiyor. Burada yaşamalarına izin verilmiyor. Burada yaşananların uluslararası topluma gösterilmesini istemiyorlar. 13 aydır tutuklu bulunmamızın sebebi de budur. Amaç Kürt basının tasfiyesidir.  Burada suç ve suçlu yaratılmak isteniyor. Bu yüzden hukuktan uzak, ciddiyetsiz bir iddianame ortaya çıkmıştır. Kürt gazeteciyim. Bu coğrafyada yaşıyorum. Benim Kürtlerle ilgili haber yapmam için talimat almama gerek yok. Talimat almayı kabul etmiyorum."

Mahkeme başkanı Şahin'in savunmasına yarın devam etmesini belirterek, duruşmayı erteledi.

Gazetecilerin yargılandığı dava yarın saat 09.00'da Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edecek.