24 Eylül 2024 Salı

Nehir Doğan yazdı | Beslenme kaynağımız kitaplar

Devrimciler bellek kutusunu sadece zor anlarda başvurulacak kaynak gibi değil yaşamın her anında yararlanılacak hatta yaşam kaynağı olacak biçimde düzenlemek zorundadır. Kaynağı belirsiz bilgiler, hangi sınıfın ve ideolojinin çıkarlarını gözettiği belli olmayan bilgi ve uyaranlara karşı Marksizmi ve Leninizmi bir antivirüs programı olarak kendi duygu dünyasına ve bilincine yüklemek zorundadır. Bunun için okumak ve kitapların tarihsel ve güncel hazinesine yaslanmak yeterlidir.

Teknoloji çağında yaşamın her alanından bilgi, görsel ve işitsel uyaran, haber, ilgi uyandırıcı birçok materyal istemsizce zihnimizi meşgul ediyor. Bilincimizi ve duygu dünyamızı şekillendiren bu uyaranların ve bilgilerin bir kısmı resmen çöp. Ve hızlıca hafızamızın çöp kutusunda bir daha geri döndürülmemek üzere yerini almalı. Bir kısmı spam olarak gelen bu uyaranlar ve bilgiler ise farkında olmasak bile bellek kutumuzda yer alıp, yavaş yavaş rengini ve mayasını bilinçaltımıza yerleştiriyor. Bunun ne düzeyde ve kaç GB yer kapladığını ise ancak duygu dünyamızın en savunmasız olduğu ve bilincimizin zayıfladığı anlarda anlarız. Farkında olmadan o uyaranlar spam kutusundan çıkar ve "işte buradayım" der. Oysa onu kimin gönderdiği belli değildir, kaynak sorunludur, içindeki bilgi güvenilir değildir. Ne zaman geldiğini bile bilmeyiz ama o esnada bunu irdeleyecek ruhsal gücümüz de olmadığı için "spam"daki derman bizi iyileştirecekmiş gibi dört elle sarılırız. Ama bu denizde yılana sarılmak gibidir. Köpek balığına yem olmayız ama yılan sokar ve zehirlenerek ölürüz. O zaman "Ne yapmalıyız" sorusu bir antivirüs programı gibi güncel bir soru olarak karşımızda durmaktadır.

Devrimciler bellek kutusunu sadece zor anlarda başvurulacak kaynak gibi değil yaşamın her anında yararlanılacak hatta yaşam kaynağı olacak biçimde düzenlemek zorundadır. Kaynağı belirsiz bilgiler, hangi sınıfın ve ideolojinin çıkarlarını gözettiği belli olmayan bilgi ve uyaranlara Marksizmi ve Leninizmi bir antivirüs programı olarak kendi duygu dünyasına ve bilincine yüklemek zorundadır. Bunun için okumak ve kitapların tarihsel ve güncel hazinesine yaslanmak yeterlidir.

"Manuel Tiago" mahlasını kullanan Portekiz Komünist Partisi lideri Alvaro Cunhal'ın "Yarın Bizimdir Yoldaşlar" kitabında dediği gibi: "Hepimiz düş kurarız dostum, hepimiz. Bazı insanların diğerlerinin kanından beslenmediği, çocukların makineli tüfeklerle öldürülmediği, havayı özgürce soluyabileceğimiz daha iyi bir dünya düşleriz. Bize mücadele etme ve acıya dayanma gücü veren, güçlüklerle dolu bu hayatta bizim için en değerli olan şeyleri kaybettiğimizde bile mutlu kalabilmemizi sağlayan, işte bu düştür." Bazen bu düşü gerçekleştirirken zorlanırız ya da faşizmin baskısı bu düşün gerçekliği ile ilgili zihnimizi bulandırır veya örgüt ve insan sorunları ağır gelebilir bir devrimciye. İşte devrimci örgütlenme, yeraltı çalışmaları ve partili olma sorumluluğuna odaklanan bu roman ve faşist Salazar diktatörlüğü döneminde Portekiz kırsalında illegal faaliyet yürüten Komünist Parti üyelerinin yaşamını, zorluklarını, başka bir yaşam umuduyla tüm güçlerini mücadeleye adamasını, insanüstü fedakarlıklarını, azimleri ve çalışkanlıklarıyla olduğu kadar zaafları ve hatalarıyla da yüzleşen devrimcilerin hayatını okumak ve deneyimlerinden öğrenmek bize güç verir. Vaz'ın yönetici yetenekleri, insanı tanıma kabiliyeti, Alfonso'nun partinin gizlilik kurallarını küçümsemesinin sonuçları ve bu sonuçlarla yüzleşirken kendini yeniden yıkıp kurması, partinin tek kişi kaldığında bile yeniden ayağa kalkma iradesinin tek tek devrimcilerde somutlaşması üzerine devrimci hareketin uluslararası deneyimine ve Marksist ideolojiye dayanan güncel bir romandır.

Devrimcilerin imkansızı mümkün kılan iradesinin sayısız örneğine tanık olmuştur tarih. Sovyet devrimi; birçok devrimcinin, komünistin, ezilenlerin sıradan hayatlarının insanüstü bir irade ile yazdığı kahramanlıklar bakımından en zengin olan deneyimlerdendir. Örneğin bir işgale direnirken silah ve mühimmat zorunlu bir ihtiyaçtır, bir alanı örgütlerken örgütçü kadro ihtiyacı bir gerekliliktir aynı zamanda ya da bir uçağı uçurmak için iki ayağı olan bir pilot olmak irade dışı bir zorunluluktur diyebiliriz elbette. Ama mücadele etmek isteyen bir devrimcinin önünde hiçbir engelin olmayacağını da biliriz. Boris Polevoy'un kaleme aldığı "İnsanlığa Uçuş" kitabının kahramanı Sovyet pilotu Aleksey Petroviç Meresef gibi. Meresef, bu zorunluluklara teslim olmamakla kalmayıp aynı zamanda "yeni insan"ın nasıl yaratıldığının da resmidir. Meresef, savaşta uçaktan düşerek ağır yaralanır ve iki ayağını da dizden aşağı kaybeder. İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sürüyordur, Almanlar Sovyet ülkesini bombalıyordur ve Meresef, savaşma arzusu ile doludur. Cephe gerisinde değil, çok sevdiği uçaklarıyla savaşta yerini almak ister. Onun tekrar pilot koltuğuna oturacağına inanmayanlara hatta buna izin vermeyen komutanlarına inat "Biz Sovyet insanıyız, yapabilirim" diyerek cevap verir. Tahtadan yapılan ayakları ile tekrar uçmak için iyi düşünülmüş, sistemli bir plan çıkarır ve her gün adım adım bin bir zorlukla egzersiz yapar. Meresef için yaşamak yeterli değildir, o devrim ve sosyalizm mücadelesi için yararlı olmak ister. Bunu yaparken Ethel. L. Voynich'in "Atsineği" kitabı ve kitabın kahramanı onun en büyük ilham kaynağıdır. Bir devrimcinin bedeninin sadece ona ait olmadığının, bedenimizle kurduğumuz ilişkinin temelini mücadelenin ihtiyaçlarının oluşturduğunun, düzenli ve sistematik çalışmanın başarısının ve Che'nin "Gerçekçi ol imkansızı iste" sözünün somut sembollerinden birinin hikayesidir, Meresef'in hikayesi.

Aslında birçok kez bizim hikayemizdir. Zaman, tarih, sorunlar, engeller farklı olsa da bizimdir. Aynı ortak sorunların aynı çözüm yollarını anlatır hepsi de. Dün Meresef'tir devrimci yaşamı gürül gürül yüreğinde taşıyan ve yaşadığı engellere bir yol arayan, bugün şu veya bu alanda başka bir tip engele, soruna rağmen mücadele enerjisini yönetme sorunu yaşayan biz, yarın başka bir devrimcidir. Kimimiz Atsineği'nden, kimimiz Meseref'ten, kimimiz Vaz'dan, kimimiz başka bir deneyimden öğreniriz. Ama doğru adresten ve kaynaktan öğrenmeyi bilmeliyiz. Bunun için kitapları, boş zamanları değerlendirme veya salt merak ettiklerimizi öğrenme kaynağı olarak değil, yaşamımızı ve bilincimizi besleme kaynağı olarak görmekle başlayabiliriz.