25 Eylül 2024 Çarşamba

Maxmûr halkı: Kampın kuşatılmasını kabul etmiyoruz

Türk devletinin "terörist kampı" suçlamasıyla yıllardır Maxmûr kampına saldırdığını kaydeden Maxmûr Demokratik Halk Meclisi Eşbaşkanı Filiz Budak, bu nedenle kampın kuşatılmasında faşist Türk devletinin olduğunu söyledi.  Maxmûr halkının  kuşatmaya direndiğinin altını çizen Budak, "Çağrımız şudur ki bu örgütlü, yıllardır memleketinden uzak, memleket hasretiyle yaşayan halka sahip çıkılmalı. Özellikle insan hakları kurumları, BM, Kürdistan halkı ve yurt dışında yaşayan Kürtler bu konu da çalışmalar yürütebilirler" dedi.

Resmi olarak Birleşmiş Milletler'in (BM) sorumluluğunda olan ve mülteci statüsü tanınmış Maxmûr Kampı Irak ordusuna bağlı güçler tarafından 20 Mayıs tarihinden beri tel örgülerle, ağır silah ve askerlerle kuşatma altına almak istiyor. Maxmûr halkı ise Halk Meclisi öncülüğünde direnişini sürdürüyor.

Maxmûr Demokratik Halk Meclisi Eşbaşkanı Budak Maxmur'daki son gelişmeleri değerlendirdi.

'KUŞATMA SALDIRISINA KARŞI DİRENİŞ SÜRÜYOR'
Budak, kamp kuşatma saldırısının ve halk direnişinin sürdüğünü belirtti. "Maxmûr Kampı halkının direnişi, kampın etrafına tel örgü çekilmesi ve gözetleme kuleleri yerleştirilmesine karşı devam ediyor. Kampın 1200 metre altında hendek kazıyorlar. Bu hendeklerin üzerine kuleler inşa etmek istiyorlar" diyen Budak, halkın bu kuşatmadığı kabul etmediğinin altını çizdi.

Halkın 5 gündür tepkisini gösterdiğini söyleyen Budak, 25 yıldır Irak topraklarında halkın yaşadığı Maxmûr kampına "toplama kampı" muamelesi yapıldığını söyledi. "Irak hükümetinin Maxmûr kampına karşı politikası 3 yıldır Türk devletinin istekleri üzerinden yürüyor" Filiz Budak, 30 yılın ardından Irak devletinin Maxmûr kampına el uzattığını söyledi. Budak, Kampın tamamının sivillerden oluştuğunu kadınların, çocukların, yaşlıların yaşadığına dikkat çekti.

Faşist Türk devletinin Kürt halkına karşı sürdürdüğü kirli savaş politikasına bağlı köy yakma, talan, baskı ve zulüm nedeniyle halkın Irak topraklarına göç ettiğine dikkat çekti. Türk devletinin saldırıları sürdürdüğünü söyleyen Budak şunları belirtti: "Bu kampı terörist olarak adlandırıyor. 2017'den bugüne kadar SİHA'larla kampa yönelik saldırılar gerçekleştiriyor. Bu saldırılarda şehitlerimiz de yaralılarımız da oldu."

'SALDIRILAR TÜRKİYE, IRAK VE KDP ORTAKLIĞINDA YAPILIYOR'
Budak, kuşatma politikasında Türk devletinin rolü olduğuna işaret etti ve şöyle devam etti: "İyi biliyoruz ki bu kampın etrafını tel örgülerle kapatma, askeri kulelerle kuşatma isteği Türk devletinin isteğidir. Çünkü Türk devleti bu kampı 'terörist kampı' olarak adlandırıyor. Kampa karşı bütün eylemlerini de meşru göstermek için açık bir biçimde gerçekleştiriyor."

Kampa dönük saldırılarda Irak, Türk devleti ve KDP işbirliği içinde olduğunu ifade eden Budak, "Irak hükümetinin siyaseti Türk devletinin isteklerinden oluşuyor. Çünkü 2020'den önce Irak hükümeti Maxmûr kampına yönelik böyle bir kuşatma çabası içine girmemişti. Bu topraklar üzerinde birlikte yaşıyorduk" dedi.

'MAXMÛR HALKI DAİŞ'E KARŞI MÜCADELESİYLE HALKLARA CESARET VERDİ'
Maxmûr halkının faşist DAİŞ'e karşı mücadelede önemli roller üstlendiğini hatırlatan Budak, "Vakti geldi bu toprakları koruduk. 2014 yılında açık bir biçimde bu topraklara can verdik, şehit verdik. Irak topraklarını koruduk. DAİŞ'in Kürdistan bölgesine girişini önledik. Irak topraklarına girmesinin, büyük bir talanın önünü aldık. İlk defa DAİŞ bu topraklar üzerinde öldürüldü. Herkese cesaret verdi" ifadelerini kullandı.

Faşist Türk devletinin amacının "kampı dağıtmak" olduğunu söyleyen Budak şu değerlendirmelerde bulundu. "Bugün Türk devleti Irak hükümeti üzerinden yaptıklarıyla bu toplumun ortadan kaldırılmasını hedefliyor. Çünkü Türk devletinin, 1994 yılından beri Maxmûr'u dağıtmak gibi bir hedefi var. Bunu birçok kez KDP eliyle gerçekleştirmek istedi. İçimizden insanlar katledildi. İki defa etrafımız Barzani ailesi güçleri tarafından kuşatıldı. Bizi altı kamptan, yedi kampa göç ettirdiler. Bugün yaşadığımız Maxmûr'da Türk devletinin isteği üzerine KDP'nin saldırıları gerçekleşiyor. Son üç yılda ise bu saldırılar Irak hükümeti eliyle gerçekleşiyor. 2019'dan sonra kamp sakinlerinin Kürdistan bölgesine girişleri Kürdistan Federe Hükümeti tarafından yasaklandı."

'DİRENİŞ MAXMÛR HALK MECLİSİ ÖNCÜLÜĞÜNDE VE HALKLA BİRLİKTE ÖRGÜTLENİYOR'
Maxmûr Halk Meclisinin halkla birlikte direnişi sürdürdüğünü söyleyen Budak direnişin örgütlenme sürecine dair şunları kaydetti: "Maxmûr halk meclisi beş gündür bütün halkla birlikte ayakta. Halkla birlikte öneriler alarak, karar alarak hareket ediyor. Beş gündür gerçekleştirilen bütün görüşmeler, tartışılan konular halkla birlikte gerçekleşiyor. Hataya, haksızlığa düşmeden eylemlerini sürdürecekler. Halkın toplanması, örgütlenmesi, direniş kararlılığının sürmesi için bugün olduğu gibi elinden geleni yapacak. Yapılan bütün görüşmelerde günlük olarak halk çadırlarda toplandı. Çadır çadır gezilerek görüşmelerin detayları aktarıldı. Bugünden sonra da böyle olacak."

Budak, Halk meclisinin öncülüğünde demokratik eylemlerle birlikte diplomasi faaliyetlerinin de devam edeceğini söyledi. Budak, "Diplomatik bir yönü de var. Halk Meclisi Diplomasi Komitesi, Birleşmiş Milletlerle, İnsan Hakları Kurumlarıyla, Irak Hükümetiyle başkaca görüşmeler yapma çabasında. Özellikle Bağdat'la görüşme talebinde bulunuldu. Demokrat bazı kişilerle bu tarz çabalara girildi. Hem diplomasi yönüyle hem de kamp sakinleri yönüyle Halk meclisi çalışmalarını bu kuşatmayı kırana kadar sürdürecek" dedi.

'MAXMÛR HALKI ÖRGÜTLÜ BİR HALKTIR'
İlerici, devrimci kamuoyuna Maxmûr'a sahip çıkılması çağrısını yapan Filiz Budak şunları söyledi: "Maxmûr sıradan bir kamp değil. 30 yıldır göçmen bir biçimde yaşıyor. 30 yıldır Kürtçe bir sistem oturttu. Türk devleti göç ettirerek bu toplumu köksüz bırakmak istiyordu. Göç ettirerek ortadan kaldırmak, temelsiz bırakmak istiyordu. Maxmûr Kampı başka bir şeyi gösterdi. Göçmenliği aynı zamanda bir avantaja dönüştürdü. Çocuklarını kendi dillerinde okuttular. Kendi dillerinde bir yaşam kurdular. Yaşanan bütün olaylara karşı örgütlü bir toplum yarattı. Bugün de Irak hükümeti sabahleyin kampın etrafını sarmak istediğinde bir anda bütün halk kampın kapısına indi. Bu da Kampın örgütlülüğünü gösteriyor. Çağrımız şudur ki bu örgütlü, yıllardır memleketinden uzak, memleket hasretiyle yaşayan halka sahip çıkılmalı. Özellikle insan hakları kurumları, BM, Kürdistan halkı ve yurt dışında yaşayan Kürtler bu konu da çalışmalar yürütebilirler."