24 Eylül 2024 Salı

Komünistlere ağırlaştırılmış müebbet cezası

2018 yılında gözaltında işkence görüp tutuklanan komünistler Birgül Mızrak ve Göksel Dilibal'ın duruşması İstanbul Adliyesi'nde görüldü. Mızrak, "Neye dayanarak eylemi yaptığımızı iddia ediyor somut bir kanıt yokken hangi mantıkla cezamızı istiyorsunuz. Toplam tablo suçlu olduğumuzu değil suçsuzluğumuzu kanıtlıyor" dedi.

2018 yılında İstanbul'da sokak ortasında işkenceyle gözaltına alınan, emniyette günlerce sistematik işkence gören ve kamuoyu tepkisi sonucu savcılığa çıkarılarak tutuklanan komünistler Birgül Mızrak ve Göksel Dilibal İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıktı.

Savcılığın mütalaasını yinelemesinin ardindan komünist Birgül Mızrak, mütalaaya karşı söz aldı. 

SURUÇ ŞEHİTLERİNİ SELAMLADI 
Saçında bulunan kırmızı bandanayı işaret eden Mızrak, "Bu bandana Hatice Ezgi Sadet'e ait. Ezgi Sadet DAİŞ cetelerinin düzenlediği Suruç katliamında ölümsüzleşen 33 düş yolcularından biri. Buradan 8. yılında bir kez daha Suruç için adalet herkes için adalet" dedi. 

CENGİZ HOLDİNG DOĞRUDAN DAVAYA DAHİL OLDU
Ardından komplo üzerine hazırlanan iddianamedeki delilleri çürüten Mızrak, iddia edildiği gibi kendilerine kimlik sorulmadığı ve kaçmadıklarını evden çıktıkları anda bir anda polislerin üzerilerine atladıklarını, sokak ortasında, emniyete gidene dek yolda ve emniyette de fiziki, cinsel ve psikolojik işkenceye uğradıklarını hatırlattı.

200'e yakın avukata kısıtlama getirerek kendileriyle görüşmelerinin engellendiğini, mahkemeye çıkarıldıkları gün avukatların darp edildiğini, Göksel Dilibal'ın yere yatırılarak ters kelepçe işkencesine maruz kaldığını anımsatan Mızrak, saray medyasının ilk günden itibaren kendilerini kriminalize ettiğini de ekledi.

İktidarla ilişkili Cengiz Holding'in doğrudan davaya müdahil olduğuna ve avukatını görevlendirdiğine dikkat çeken Mızrak, "Siyasi polis ve savcılık aracılığıyla bir baskı kuruluyorken mahkemenin bağımsız bir kararı nasıl vereceğini göreceğiz bugün" dedi.

'ORTADA SOMUT DELİL YOK NEYE DAYANARAK CEZA İSTİYORSUNUZ'
İzmir'de gözaltına alınan ve tutsak edilen komünist Deniz Aytaç'ın gerçekleştirdiği iddia edilen bir eylemde, kendisinin yanında olduğunun öne sürüldüğünü belirten Mızrak, "Fotoğraf tespiti yok, polis tespiti yok, parmak izi yok hiçbir delil yok" dedi. 

'TOPLAM TABLO SUÇSUZLUĞUMUZU KANITLIYOR'
Dava dosyasında bulunan çok sayıda iddiayı avukatların ortaya çıkardığı delille savcılığı çürüttüğünü kaydeden Mızrak, "Neye dayanarak eylemi yaptığımızı iddia ediyor somut bir kanıt yokken hangi mantıkla cezamızı istiyorsunuz. Toplam tablo suçlu olduğumuzu değil suçsuzluğumuzu kanıtlıyor" dedi.

'BEŞ YILDIR HAKSIZ YERE TUTUKLUYUZ'
Somut tek gerçekliğin iki sosyalistin beş yıldır haksız yere tutsak edildiğini kaydeden Mızrak, pandemi süreci ve 6 Şubat depremleerini hatırlattı. "Sevdiklerimi kaybettim, doğup büyüdüm ev yıkıldı, zor süreçlerden geçtik. Acıda ve mutlulukta dostlarımızın ailelerimizin yanında olamadık" diyen Mızrak, hukuki bir karar verildiği takdirde serbest kalacaklarını kaydetti, beraatini istedi. 

DELİBAL: İSTANBUL'DA YAŞAMAK İSTEDİM
Ardından Göksel Dilibal söz aldı. Dilibal, iddianameyi çürüterek söze başladı. Avrupa'da doğduğunu, arkadaşlarına rehberlik etmek için onlarla tatile Türkiye'ye geldiğini, ailesinin boşanmasından dolayı tepki gösterdiğini ve Türkiye'ye yerleştiğini kaydeden Dilibal, hep İstanbul'da yaşamak istediğini daha sonra Mızrak'la duygusal ilişkisi sonrası İstanbul'a taşındıklarını hatırlattı. 

'POLİTİK KİMLİĞİM TAMAMEN MEŞRUDUR'
Türkiye'nin siyasi tarihini, devletlerin devrimcilere yönelik suçlarını anımsatan Dilibal, sırf Alevi inancına mensup olduğu için maruz kaldığı haksızlıkları, ötekileştirmeleri aktardı, kendisinin ezilenlerle duygudaşlık kurma ve onlarla mücadele etmek için devrimci yaşamı seçtiğini kaydetti. "Politik kimliğim tamamen meşrudur, bugün bu mahkemede olma nedenim de bu yüzden" diyen Dilibal, Birgül'le politik kimliklerinden dolayı hedef alındıklarını altını çizdi. 

'SUÇSUZLUĞUMUZU KANITLAMAK ZORUNDA KALDIK'
İşkenceli gözaltı anı, gözaltında gördükleri iskenceyi anımsatan Dilibal, tutsaklık sürecinde siyasi iradelerinin teslim alınmak istendigini söyledi. "Biz suçsuzluğumuzu kanıtlamak zorunda kaldık" diyen Dilibal, çünkü mahkemenin delillerle ilgilenmediğini vurguladı.

'HAPİSHANEDE AJANLIK DAYATTILAR, ÖLÜMLE TEHDİT ETTİLER'
Hapishanede "avukatın var" denilerek iki kişinin kendisini ziyaret ettiğini kaydede Dilibal, ajanlık dayatmasına maruz kaldığını ve ölümle tehdit edildiğini şu sözlerle aktardı: "Gelenler avukat değildi. Adım adım izlediklerini söyleyerek tehdit ettiler. 'Ömrün hapishanede geçer' dediler, öldürmekle tehdit ettiler. Tehdide boyun eğseydim dosyamızda örneği olduğu gibi birçok insan hakkında hatta Birgül için bile asılsız ifade vermemi isteyeceklerdi.  Bunun içinde ölümle hapishaneye tehdit ettiler. Biz bunlardan değil ikiyüzlülükten riyakarlıktan korkarız!"

'TUTSAKLIĞIMIZI UZATARAK SUÇ ÜRETMEK İSTİYORLAR'
Savunma haklarının engellendiğinin altını çizen Dilibal, komplo ile cezalandırılmak istendiklerini kaydetti. Delibal, süreci uzatarak tutukluluk sürecinin uzatılmak, bu sürede kendilerinin yıldırılmak ve suç üretilmek istendiğine dikkat çekti.

Üstüne atılı suçlamaların reddeden Dilibal, delillerin tamamının lehlerine çıktığını vurgulayarak derhal beraat ve taleplerini istedi.

Avukat beyanları sonrası kararını açıklayan heyet tüm iddiaların somut delillerle çürütülmesine rahlen komünistlere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi.

Komünistler cezayı, "Yaşasın devrim ve sosyalizm", "Jin, Jiyan, azadî" sloganlarıyla karşıladı.