24 Eylül 2024 Salı

'Kayıplarımız aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz'

Cumartesi Anneleri, TİHV ve İHD'nin düzenlediği "Hakikat ve Adalet Plaza de Mayo'dan Galatasaray'a Gözaltında Kayıplar Mücadelesi" konferansında konuşan aileler sonuna kadar mücadele edeceklerini söyledi.
Cumartesi Anneleri, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD), Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nde "Plaza de Mayo'dan Galatasaray'a Gözaltında Kayıplar Mücadelesi" başlıklı Hakikat ve Adalet Konferansı düzenliyor.
 
Konferansa TİHV ve İHD yöneticileri, Cumartesi Anneleri, kayıp yakınları, Arjantin'den Plaza de Mayo Anneleri, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve çok sayıda kişi katıldı. Konferansın yapıldığı salona gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları ve Cumartesi Anneleri'nin direnişlerini simgeleyen fotoğraflar asıldı.
 
Aileler konferans öncesi bir araya gelerek toplu fotoğraf çektirdi.
 
Moderatörlüğü Sebla Arcan'ın yaptığı ilk oturumda Remziye Bayram, Margarita İsabel Noia, Hanife Yıldız ve Ceylan Deniz söz aldı.
 
'39 YILDIR OĞLUMUN KEMİKLERİNİ ARIYORUM' 
 
Cumartesi Anneleri adına Emine Ocak ve Elmas Eren kısa bir konuşma yaptı. Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın annesi Emine Ocak, "Biz sadece çocuklarımızın mezarlarını istiyoruz. Mücadele edeceğiz. Sadece adalet diyoruz" diye konuştu.
 
Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in annesi Elmas Eren, 39 yıldır canının yandığını söyledi. Eren, "39 yıldır oğlumun kemiklilerini arıyorum. Onu hiç unutamıyorum" dedi.
 
'ADALETİ DE BARIŞI DA İSTİYORUZ'
 
Ardından açılış konuşmasını yapan İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Sebla Arcan, Cumartesi Anneleri ile birlikte olmaktan onur duyduğunu söyledi. Barış ve adalet için yıllardır mücadele verdiklerini belirten Arcan, "Bir toplum hakkına sahip çıktığı kadar medenidir. Adalete ihtiyacımız var. Çünkü toplumsal bir yaşam ancak adaletle mümkündür. Kayıplarımızı istiyoruz. Adaleti de barışı da istiyoruz. Cumartesi Anneleri bunu istiyor, Plaza de Moya Anneleri bunu istiyor. 24 yıldır adalet mücadelesi yürüten anneler 37 haftadır Galatasaray'a gidemiyorlar. Bu engelleme anayasa mahkemesi AİHM aykırıdır" diye konuştu.
 
'ZORLA KAYBETTİRİLME İNSANLIĞA KARŞI SUÇTUR'
 
Ardından söz alan TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, 17 Mayıs 1995 İHD ve TİHV'in zorla kaybetmelere karşı bir kampanya başlattığını belirterek, "Bizler 1995'ten beri olabildiğince annelerle olmaya çalıştık. Belki o dinmeyen acınız, eksilmeyen özleminiz, bitmeyen umudunuz ile sadece yakınlarınız akıbetini ortaya çıkarmak için her zaman yanınızda değildik ama hep sizle yaşadık. Zorla kaybettirilme insanlığa karşı bir suçtur. Ailelere yapılan bir işkencedir. Bu aynı zamanda toplumu susturmaya yönelik bir eylemdir. Ama siz her türlü şiddetten arındınız ve onları alaşağı ediyorsunuz. Bugün itibariye cezasızlık zırhları ile belki kaybedilen herkesin akıbetini açığa çıkaramadık. Ama birçok şeyi başardınız" dedi.
 
'MÜCADELEMİZİ SONUNA KADAR SÜRDÜRECEĞİZ'
 
Ardından 2001'de kaybedilen Ebubekir Deniz'in kızı Ceylan Deniz, babasını en son 5 yaşındayken gördüğünü belirterek, şunları söyledi: "2001 yılında babam eve girdi ve çıktı. Ondan sonra bir daha göremedim babamı. Annem ve babaannem hep ağlıyordu. Ama ben anlamıyordum. Eminin buradaki herkes babaannemin acısını çok iyi biliyor. Ben ve kardeşlerim babasız büyüdük. Bugün burada onlarca acı görüyorum. Biz bu mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Eninde sonunda kemikleri de olsa bu mücadelemizi kazanacağız."
 
'MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ'
 
Arjantin'den gelen Margarite İsabel Noia ise 43 sene önce kız kardeşini kaybettiğini söyledi. Arjantin'de 1970'lerdeki cunta döneminde bir çok kişinin kaybedildiğini belirten Noia, "1976'dan itibaren anneler meydana çıkmaya başladı. İlk olarak 14 anne yakınları için mücadele başlattı. 1983'te cunta gitti ve sivil bir hükümet başa geldi. Bu cuntacıların bizden aldıklarını hükümetten istedik. Tabi biz yakınlarımızı canlı istedik. Ama canlı olmasa bile kemiklerinin bize verilmesi ve hesabının sorulmasını istedik. Her Perşembe günü anneler ayrı yerde toplandı ve yakınlarının hesabını sordu. Ama cuntanın girmesiyle birlikte binlerce insan dışarı çıktı. Hükümet buna sessiz kalamadı ve cuntacıları yargıladı. Ama sadece darbenin en üst kademesindekiler yargılandı. Biz herkesin yargılanmasını istedik. Mücadelemiz sonuç verdi ve ondan sonra kayıplarla ilgili 800 dava açıldı. Burada antropologların büyük bir çalışması oldu. Toplu mezarlar açıldı ve bazı kayıpların kemikleri tespit edildi. Benim annem 94 yaşında hayatını kaybetti. Ama kızının kemiklerini göremedi. Bizler mücadelemizi sürdüreceğiz" diye konuştu.
 
'NEDEN KORKUYORSUNUZ'
 
Oğlu Şirin Bayram'ın evde darp edilerek götürüldüğünü söyleyen Remziye Bayram ve bugünün anneler günü olduğunu hatırlatarak şunları vurguladı: "Keşke çocuklarımız bugün bize anneler gününüz kutlu olsun diyebilseydi. 1996 yılında devlet oğlumu evden aldı. O tarihten beri oğlum kayıp. Ben devletten oğlumun kemiklerini istiyorum. Buluncaya kadar da arayacağım. Eğer devlet ben devletim diyorsa bu insanları korumak zorundaydı. 23 yıldır ben Şirin'in peşinden mücadelemi sürdürüyorum. Devlet yeni bize gelip size 20 bin lira verelim bunu bırakın diyor. Bende buradan soruyorum bizim çocuklarımızın kanı 20 bin TL'mi? Biz bunu kabul etmedik. Hiçbir zamanda kabul etmeyeceğiz. Devlet her şeyi de verse biz mücadelemizi sürdüreceğiz. Biz devletten şunu istiyoruz. Çocuklarımızın katillerini bulsunlar. Bunun dışında hiçbir şekilde onları affetmeyeceğiz. Söylenecek çok şey var ama söyleyemiyorum. Bugün İstanbul'dayım. O kadar devlet makamı var. Onlar da gelsin buraya bu insanlar neden böyle toplanmış diye bir baksınlar. Bu insanları dinlesinler. Her yerde insanları küçük yerlere sıkıştırmaya çalışıyorlar. Madem siz bir şey yapmadınız neden bu kadar korkuyorsunuz. Ben çocuklarıma söz veriyorum. Yaşadığım sürece onları aramaya devam edeceğim. Onların akıbetini bulurum veya bulmam ama ölünceye kadar da onları arayacağım."
 
'HERKES ÇOCUĞU İÇİN GELSİN'
 
Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız ise evlatlarıyla kucaklaşan annelerin anneler gününü kutlayarak sözlerine başladı. "Ben hiçbir annenin yapamadığı kötülüğü çocuğuma yaptım" diyen Yıldız, "Ben ondan özür diliyorum. Ben bu ülkenin kanunlarına saygı gösterdim. Ama onlar bana saygısızlık yaptı. Ben çocuğumu alıp onlara götürdüm. Bir suçu varsa alın suçunu yatsın dedim. Ama ondan sonra oğlumu göremedim. Çocuğum beni dinlemeseydi böyle bir şey yapmayacaktı. Benim bu ülkeden alacağım var. Bu devletin bana bir oğlan borcu var. Şimdi ortada bir şey var ya 'her şey güzel olacak' diye. Her şey güzel olacak demekle olmuyor. Herkes birlikte mücadele ederek ancak güzel yapabilir. Ben yıllardır Galatasaray'da aynı yüzleri görüyorum. Bizim için oraya gelin demiyorum. Oraya gelen benimde çocuğum kaybolmasın, benim çocuğumda kayıplara karışmasın diye oraya gelsin" diye konuştu.